HANİ NERDE O BAŞINA ÇİÇEKLERDEN TAÇ YAPMIŞ KIZLAR
Hani nerde o üçgen kızlar
O kızlar en değerli kızlardır
Kafasına göre takılan kızlardır
Sınır tanımazlar
İlle yapacağı dedikleri şeyleri yaparlar
Zarar görseler bile
Yanlış insanlara meyil ederler ve onlarla sevişirler
Hiçbir şey olmamış gibi evlerine giderler…
Bazı kızlar devlet kapılarında iş bulabilmek için kılı kırk yararlar, devlet sınavlarına girerler, biri olmadı başkasına müracaat ederler, bunlar bira içmez, sigara içmez, sanki hiç masturbasyon yapmamış gibi hiç sıçmamış gibi hiç kusmamış gibi hiç işememiş gibi hiç ter koklamamış gibi soğukkanlı gezerler hayatta, delice hiçbir şey yoktur bunlarda, bunlar da işe yarar. Deliler de lazımdır insanlığa.
Hani derde o kafasına göre takılan özgür ruhlu kızlar, yoklar, hiç olmadılar, varsalar da çok azlar. Sokaklarda görürüm kırmızı boyalı kafalı kızar, pembe, en çılgın renkleri boyarlar, makyajları da öyledir, öte yandan kasiyer mesela, markette çalışmaktan götü çıkıyor, dur durak yok, iş müşteri yoksa raf düzenle, temizlik yap, ömürleri böyle geçecek, hayat her yerde zor;
Hayatları düşkünlük derecesinde zor, bir çıkmaz sokak gibi, bir kamu ahlakı duvar gibi her yerde, bu duvar tokatlayıp duvarlara çarpar insanı, canı, hevesi, deliliği, özel bir kişiliği, bir özgürlük alanı kalmaz insanın, her yerdedir bu kamu ahlakı, ailede, sokakta, dostlar arasında, apartmanlarda, bu koyu, bu sarsılmaz baskı, herkesi tek tip yetiştirmek için çabalar durur, çıkarcı adamaları, politikacılar, herkes bu sahte ahlakın duvarı ardından konuşur, bu duvar kişiyi ruhundan ayırma politikası güder, okullarda, liselerde, her yerde mücadele içindedir bu ahlak, bu karanlık sistem, istemediği, kendine çekemediği kişileri öcü ilan eder, hapse atar, bu ahlakı duvarı her yerde birinci partidir, dağlarda taşlarda, ilçelerde kasabalarda, herkes buna hizmet eder, sigorta şirketleri, trafik hizmetleri, adalet sistemi, doktorlar, herkes bu aldatıcı duvara hizmet eder, bu duvarın öncelikli adamı olmak için herkes birbirinin üstüne basarak zirveye çıkmaya çalışır, otobüslerde tramvaylarda mastürbasyon yapan bireyler, tacizciler büyük düşmandır bu durumda, cinayet işleyenlerin isimleri sır gibi saklanır, bütün suçlar ört bas edilir, birileri bunun için çabalar, otobüslerde boşalan bireyler baş ve dev suçlu ilan edilir, videoları yayınlanır gazetelerde, bu sahte ahlak duvarı öyle karanlık bir girdaptır ki, sanki her şeyin baş sorumlusu otobüste mastürbasyon bireylermiş gibi bir tavır takınır, küçük hırsızlar, banka, kuyumcu soyguncuları, gaspçılar, öte yandan milyarları, milyon dolarları ceplerine indirenler hakkında haber yapamazsın, yaparsan hapse atılırsın,
bir alışveriş merkezinde, pazarda, bir kafede sürekli bir savaş halinde köle gibi çalışır kızlar, ömrü böyle geçecek, bir avuç mutluluk için, faydalı bir gençle evlenirse eğer tabi ki. Bu kızların iyiliğe ihtiyacı var, iyi ve güzel bir kalbe, bunlara güzel şeyler anlatıp aşılayacak erkek bireyler, bunlara moral verecek bireyler lazım, iyi de nerde bu erkek bireyler, erkek bireyler kendi cinsel zevklerinin peşinde. Bu insan olamamışlar arasında nasıl bulacak vicdanlı erkekleri genç kız, ve kız baba evinden gitmek zorunda, iş yapmak zorunda, evlenmek zorunda, o baskı sürekli sırtındadır, ensesindedir, gece geç saatler erkek arkadaşınla seviş, sabaha karşı eve gel, onlarda yoktur böyle bir şey, çünkü o kız sahte ahlak duvarı aşkıyla büyütülmüştür.
Her yerdedir o ahlak duvarı, en derin sessizliğin içine de yerleştirilmiştir, en aydınlık günlerin içine, en çocuksu düşlerin içine, parklara, okul kantinlerine, üniversite kampüslerine, ıssız yollara, insan o ıssız yollarda yürürken bile kamu ahlak duvarı iç sesle başlar insanla konuşmaya, olay ta bebekken başlar çünkü, bebek haldeyken size fısıldar kamu ahlak duvarı, anne, baba, çevre sesler, sonra.
Sorular sorarsınız, düşünürsünüz o ahlak duvarı çok sap saçma, yalan bir şey diye, ve hemencik bir korku kaplar içinizi, yok canım, o ahlak duvarı hep haklıdır, ben saptım, bende bozukluk var, kesin deliriyorum, kamu ahlak duvarı öyle ki, siz ışığı bulmaya çalışırken sizin delirdiğinizi size düşündürtür, en yakın dostuna birine o ahlak duvarı hakkında bir şey desen, eleştirsen, hadi canım, saçmalıyorsun, delirdin mi diye söyler sana.
İçindeki en özgür atlardan teki şaha kalkacağı, dört nala koşacağı sırada tek başına, kendine moral verdiğin anda, yarın işe gitmen gerek, sigortan yanmasın, işten çıkmaman gerek, öyle bulanık aykırı düşüncelerin bana faydası yok diye düşünürsün, çay ekmek almak için para lazımdır sana. Kendi geçimini ve başkalarını geçimini sağlaman lazımdır.
O ahlak duvarı manipüle edilmiş delirmiş ama normal görülenlerle ortaklaşa ortaklaşa hareket eder, birileri bunu yaparsanız cehenneme gidersiniz, bunu yaparsanız cennete gidersiniz, bu partiye oy verirseniz cennetten tapu alırsınız derler.
Cep telefonlarında bu konuşma kayıt ediliyor denilerek sürekli bir baskı, kontrol altına alma, kimliksizleştirme programı, yayılımı sürdürülür, öte yandan suç işleyen kişilerin videoları, görselleri sır gibi saklanır; duygu, düş ve rüya yaşamını belirleyebilmek için çırpınırlar, bilinç altını istedikleri forma sokabilmek için akla hayale gelmez numaralar bulurlar, sözcükler icat ederler, özel bir dil üretirler, doktorların anlaşılmaz bir dili gibi, çocukların ruhunu belirlemeye çalışırlar, bu bizim için savaşsın ve ölsün, bu bizim için sokaklarda silahla gezsin, bu bizim için akşama kadar mezar kazsın, bu bizim için sivil olarak sokaklarda gezsin ve herkesin o ahlak duvarı hakkındaki düşüncelerini kayıt altına alsın, bu bizim için dağlara gitsin, uzak ülkeye gitsin, duvarlar ötesine gitsin karanlık dağlarda aylar geçirsin, ölecekse ölsün, yapacak bir şey yok. Sevinçten taklalar ata atar gider bireyler o dağlara, orada ölür kalırsa karısı çocukları ne yapacak ömürleri boyunca? Nasıl geçinecek?
Kadın iyine adi bir patronun emrinde ömür çürütmezse geçinemez, çocuklarına bakamaz, kamu ahlak duvarı ölüm vadeder ama bunun parlak bir yıldız kadar düşsel bir şey olduğuna inandırır herkesi.
Erkeği ölen kadın evlenemeyecek de kadınlığını yaşayamayacak da çünkü o ahlak duvarı ona sen çok değerlisin, sen böyle kal, sen böyle parlaksın diye güya bir moral verir ona ve onu bir tabutun içine güzelce koyar.
Gelişmiş yerlerde bekar anne deler, bizde dul, bekar anne sevgili bulur, bizde yakarlar kadını.
Adalet sistemi sürekli aynı kararları verirken; o ahlak sözünü kullanıp durur, bu onların ninnisidir, bu ninni halk denilen bebeği sakinleştirmek, cıyaklı ağlamasını kesmek içindir, biz en doğrusunu yapıyoruz senin için demektir, biz biliriz doğrusunu, biz yaparız güzelini demektir güya.
O ahlak duvarı bebekleri doldurdukları depolar, mahzenler inşaa eder durur, yeni doğan bebekler hemen buraya nakledilir, aileler sanırlar ki bebekler beşiğinde güzel güzel uyumaktadır, o bebek deposu bebek nefes alıp verdikçe işlevini yerine getirecektir, kreşe gidecek, okullara, bu sokaklara düşecek o bebek bu yollarda eskitilecek sadece öldüğünde özgürlüğüne kavuşabilecek, işte sadece o zaman kamu ahlak duvarında kurtulabilecek.
Eğer o bebek yurt dışına yerleşme imkanı bulursa özgürlüğün ne olduğunu belli anlayabilecek ya da yine yurt dışından kamu ahlak duvarının müridi olarak devam edecek hayatına.
Her şey seninle güzel
Yolda yürümek bile
diye düşünür bazıları
Aşka ve aşkla mücadeleye inanırlar
gizli gizli düşünürler ve konuşurlar birileriyle
mutlaka kamu ahlak duvarının da açıkları vardır
Ve gün gelecek o kamu ahlak duvarı paramparça edilecektir, birileri bu uğurda ölmek için hazırdır ve onlar da gizili gizli çalışmalar yürütmektedir.
Siz gidicisiniz; biz ise kalıcı!
Alamayacağınız, harcayamayacağınız bebekler var çünkü!