 • İzEdebiyat > Deneme > Düşler |
481
|
|
|
|
Cehenneme girmek, cennetten gibi... |
|
482
|
|
|
|
...Tozdu topraktı, sisti buluttu, kandı revandı, çapraşık, karmaşık…. Biliyordum ki bu silsileye, bu tantanaya ,bu karmaşaya şu sol yanı adresi, şu sol yanı numarası, bilinmezlikle kirli kapısı yüreğim alışık… |
|
483
|
|
|
|
Götüremeyeceğin iki şeyin kalacak bende; birisi senin hayalin, kaşların, gözlerin dudakların, ellerin yanakların, gülümseyişin.. Diğeri de sevdan. Bunları alamazsın benden. Bunların ağırlığını taşıyamazsın sen.. Ne sana, ne de arabana sığmaz... |
|
484
|
|
|
|
Ufuktan geliyor yalnızlık, ufuktan ve ufaktan süzülüyor koynuma! Savrulan bir koku siniyor, hüzün "gülkurusu" avuçlarımda… |
|
485
|
|
|
|
Aynaya bakınca kendimi değil kocaman bir yürek o yürektende büyük bir sen gördüm. |
|
486
|
|
|
|
Adeta köprülerle yollarımı birbirine bağlayan,hayatımı diziyorum o ince ipe... |
|
487
|
|
|
|
Şimdi bana bakıyordu.
‘Var mısın?’ dedi.
‘Varım.’ Dedim.
‘Öyleyse aç kutuyu.’
|
|
488
|
|
|
|
geçmişte bıraktığımız yılların aslında ne kadar önemli olduğu vurgulanmak istenmiştir |
|
489
|
|
|
|
Sigara aradı. Son sigara.”Korkma.”dedi. Titredi dudaklarının kıyısındaki yarım kalmış özlem. Unutmaktı belki geçmiş.Ya da çürümekti. |
|
490
|
|
|
|
Siyah, ah ile el ele verdi! İmdadıma yetişti zambak ellerin. Hayalimde elif suretinde parmakların, narinden narin… Uyku uğramadı bazı anlar semtime. Gönül yarama tuz ekti hasretin. Bilemedim nedir niyetin.
|
|
491
|
|
|
|
Seri katillerin körelmis duygularına sahip ruhumun, çocukluğumu yırtarak yüzüme haykırışını yine görmemezliğe geldim. Yaşanmamışlıklar yaşanmalımıydı kestiremiyordum... |
|
492
|
|
|
|
Ve biliyor.. Denizkızı, ona..;
Kalbinin haritasını, okumayı öğretti...
|
|
493
|
|
494
|
|
|
|
Bizim şehrin biraz yakınında, bazıları oldukça yüksek irili ufaklı kayalılardan oluşan, kimsenin gitmediği ıssız bir yer vardı. Sanırım sadece ben seviyordum oranın manzarasını. Kayalıkları yakından seyredebilmek için, aralarında yükselen toprak tepeye çı |
|
495
|
|
|
|
Biliyor musunuz filler günde yalnızca iki saat uyurmuş... Geri kalan yirmi iki saatte insanları uyandırmalarına ne dersiniz?? Yoksa biz mi fil olsak... |
|
496
|
|
|
|
Tanrı katından aşşağı bırakıldığında artık kimse ölmüyor Vera! |
|
497
|
|
|
|
Kokusu sevda kokusudur.
Onun kokusu sana ulaşıp,
içine çektikçe sarhoş olacaksın.
O sevgi kokusu sana güç verecek,
büyüsü seni kendine çekecek..
|
|
498
|
|
|
|
Orucu kuşanmak, iblisin belini kırmanın; onu hüzne gark etmenin adıdır. Nefsi ve şeytanı, görünmez çelikten halatlarla zaptu rapt edip fenalıklarından emin olmaktır. Sabır ve kanaatı hüsnü kabul ile sineye sarmaktır orucu kuşanmak. Zalimlerden fersah fersah uzaklaşmak, mazlumlara kol kanat germektir orucu kuşanmak. Dilin damağa yapıştığı demlerde,munis bir edayla şükür diyebilmek, kerem sahibini hoşnut edip onun sevgisine mazhar olmak, hiçbir maddi güçle satın alınamayacak bir nimettir. Bu hâl oruç sayesinde erişilebilen bir lütuf hâlidir. Çünkü, riyası olmaz orucun; yaratanla oruçlu bilir onun her vetiresini. Cümle uzuvlarına, oruç kalkanını kuşandırabilene ne mutlu. İpek bakışlı bir zamanda, edep ve şükür ridasına bürünerek oruç açmayı; ancak cümle azalarına oruç tutturabilen güzel insanlar hak etmiştir. İşte onlardır orucu kuşanabilen civanmerteler. Ne mutlu onlara. “ Hezar gıpta ipek bakışlı zamanların efendisine/ Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine” demek istiyorum, kadim bir beyitte ufak bir değişilikle.
|
|
499
|
|
|
|
kanayan saçlarım bileklerim değil... |
|
500
|
|
|
|
Hasret ateşten bir piyale yüreğimde gittin gideli. Seni hatırlatır her baktığımda gül, erguvan lâle. Şehrin üzerinden bulutlar geçer gider bilinmez iklimlere. Benimle birlikte üzülür bir zamanlar arşınladığın sokaklar, caddeler. Sana üveyiklerle,turnalarla selamlar yollarım yazdığım şiirlerde. |
|