 • İzEdebiyat > Deneme > Yazarlar ve Şairler |
1
|
|
|
|
Fikret Kızılok’un en çok sevdiğim artık kült bir şarkısı olan: “Bu Kalp Seni Unutur mu?”da geçen bu dize zaman zaman dilime takılır… Başlıktaki söz ve şarkının tamamını mırıldanınca; halin susup, dilin konuştuğu ve sözün çürümeye başladığı bir zamanın bedbahtlarından bir bahtsız olarak, sessizliğin kalbindeki o sükunete giremediğimi de bilvesile paylaşmak isterim. Bizlere bunun gibi nice güzel şarkıları miras bırakan usta sanatçının acılarından ve anılarından söz etmek ve biraz da olsa sevgiliye halimi bugün bu şekilde anlatmak istiyorum… |
|
2
|
|
|
|
Çoğumuzun “Çeşmeler Kâşifi” veya “İstanbul Seyyahı” olarak tanıdığı Ruşen Eşref Ünaydın’ın “Diyorlar ki” kitabını lise çağlarımda okumuştum. Hatta 10 yıl önce Milli Eğitim Bakanlığı bu eseri ortaöğretim öğrencileri için tavsiye eserler arasına alınca sevinmiştim. Ancak benim kadar sevinmeyen arkadaşlarım olduğu gibi bir sürü yazarın kitabın tavsiye edilmesini eleştirdiklerini hatırlıyorum… |
|
3
|
|
|
|
hayatımızda yer alan, dünyamızda değişiklikler meydana getiren değişikliklere neden adapte olamıyoruz? |
|
4
|
|
|
|
Her ne ise, hem kitapları bilirsiniz, bıraktığınız köşede, evet tam da oracıkta bir kedi gibi sessizce bekler, bir insan elinin ciltlerine, insan gözünün içlerine bakmasını isterler… Kitapların bu bakışına kayıtsız kalamadığım için şöyle minik, şirin bir çırpıda okuyabileceğim kitabı kitaplığımdan alıp okudum. Hacmi küçük ama etkisi büyük bir şiir kitabına denk geldim… Şimdi sizlere bu eser hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum... |
|
5
|
|
|
|
Meşgalemiz Edebiyat ise eğer sevgiyi ötelemek mümkün müdür?
Aksine eşitlikçi ve ’’bizcil’ sevgi dolu bir selam, paylaşmaya dair nice nice güzellikler doğurur. Edebiyat da böyledir işte
bambaşka dünyalarla buluşturur.
Edebiyat insanlığa çok önemli bir misyon da yüklüyor peki bunun farkında mıyız? Bu eşsiz sihrin hikmetinde bizler tüm karanlıkları aydınlatıp nefretleri pekâlâ yok edebilir, sevgi ana kartlı Edebiyatla ve de edebimizle yaşama tutunabiliriz. |
|
6
|
|
|
|
Şairlik yolu güç yoldur, taliplisinden hayatını ister, her babayiğit o yükün altına giremez, heveslisi çok, gerçeği kuyrukluyıldız gibi azdır; bu azlardan birisi de bu ülkede yaşamış Dilaver Cebeci’dir! |
|
7
|
|
|
|
Anladım ki bir şair, ölüm üstüne yazar en güzel şiirini. Son şarkısı gibi kuğunun. En son ve en güzel… Ondan öncekiler hep buna hazırlık, hep bunun provası. Bir kuğu, bir şair son şarkısına mı saklar en manidar nefesini? |
|
8
|
|
|
|
Yahudi asıllı Amerikalı yazar Susan Sontag’ın eseri “Bir Metafor Olarak Hastalık”ı hafızam beni yanıltmıyorsa bundan 5 yıl önce bir arkadaşın tavsiyesi üzerine okumuştum… “Bir Metafor Olarak Hastalık” kitabı 1988 yılında Dr. İsmail Murat tarafından Türkçe’ye çevrilerek BFS (bilim-felsefe-sanat) yayınları tarafından basılmış. |
|
9
|
|
|
|
Felâtun Bey ile Rakım Efendi’de, Rakım Efendi’yi, onun değerlerini, yaşama biçimini savunduğu için bağnaz bir Doğu yanlısı sayılmış Ahmed Midhat Efendi. Hatta Tanpınar, Ahmed Midhat’a bildiğin mesafeli duruyor. Eserden yola çıkarak, edebiyatımızın ilköğretmeninin hayata dar bir perspektiften baktığını ileri sürüyor. |
|
10
|
|
|
|
Her ne kadar Leo Malet gibi bir Fransız ustaya sahip olsa da kara roman, kara mizah daha ziyade Amerika’yla özdeşleşmiş türler arasında yer alır. Kara roman; klasik polisiyenin tersine, suçu istisnai bir hal olmaktan çıkarıp, toplumun geneline yayılmış bir karabasan olarak ele alır.
|
|
11
|
|
|
|
Okur Yazar Buluşması ve Kariyer günleri |
|
12
|
|
|
|
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar Türkiye’de “Eski İstanbul Kahvehaneleri”ne aydın, akademisyen, yazar ve şairlerin büyük bir ilgisi vardı. Özellikle Laleli’de ki; “Acemin Kahvesi” ve Beyazıt’ta ki; “Marmara Kıraathanesi” son dönem yazar ve şairlerin düşünce insanlarının uğradığı sayılı mekânlar arasında yer alırdı. |
|
13
|
|
|
|
Birilerinden bir anı dinlerken hep, "Ben ...ken " diye başlayan ve sürüp giden cümleler... Ne güzel olurdu bir şairden bir yazardan anı dinlemek...
Ben de aynını kullanacağım. Ben ilkokula başladığımda ilk kez İstiklal Marşı’yla tanıştım. Herkes kıpırdamadan duruyordu. Sanki ufukta bir zaferi görüyormuşçasına başlar dik ve mağrur, gözler sevinçli ve çakmak çakmak... Büyük bir işi başarmanın huzur ve sevincini yaşıyorduk bütün okulca. |
|
14
|
|
|
|
Roman boyunca emperyalizmin hileleri tatlı tatlı hiç yorum katılmadan, sövmeden anlatılıyor. Örneğin fakir çocuklara okulunu bitirmesi için destek olunarak, daha sonra onların devlet katında iş bulmasına yardımcı olup, onlardan birçok bilgi topluyorlar. |
|
15
|
|
|
|
Onun bu psikolojisi, 19.yüzyılın pozitivist felsefesini savunan düşünürleri çağrıştırıyor. Sanki rasyonalizmin güçlü ve zayıflar arasındaki dengeleri bozan seçiciliğinin insanı yalnızlaştırarak hayattan soyutlayacağını basiretiyle ön gören bir insanın tereddüdüne rastlıyoruz İvan’da. Fakat tercihini yine de rasyonalizmden yana yapıyor. Babasının kardeşi tarafından öldürüleceğini bilmesine rağmen suçun işlenişine göz yumduğu gibi aynı zamanda dolaylı bir destekte vermişti. “Bir sürüngen bir diğerini yutmaya hazırlanıyor” diyerek kayıtsızlığını koyuyordu ortaya. |
|
16
|
|
|
|
Cemil Meriç'in şiir tadındaki yazılarıyla 12 Aralık doğum yıldönümünde anmak |
|
17
|
|
18
|
|
|
|
Bütün gün kırlarda, deniz kenarlarında dolaştık. Güneş, hayale müsaade etmeyecek tarzda her şeyi vazıh ve berrak gösterdiği için yalnız gözlerimizle yaşadık ve hiç eğlenmedik. |
|
19
|
|
|
|
Sosyal hayatta ya da ekranlarda yoksulları ve çaresizliklerini görünce aklıma nedendir bilinmez üstad Mehmet Akif’in Seyfi Baba şiirindeki:
“Ya hamiyetsiz olaydım, ya param olsa idi.” dizesi gelir.
|
|
20
|
|
|
|
Doğu ve Batı üzerine birçok esere imza atan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın takdire şayan çabası, yaşadığı dönemde maalesef pek anlaşılamamış… Hatta döneminin birçok yazarları tarafından ortaya koyduğu bu eserler küçümsenmiş, yadırganmıştır. Söz konusu bu çabanın bugün bile yeterince anlaşıldığını sanmıyorum maalesef…
|
|