Gökkuşağı Altındaki Kara Şemsiye
Çukura atılan fareler gibiyiz. Sadece birbirimizi yemekle meşgulüz... Bir ümmet-i Muhammed çıkıp da demiyor ki be inananlar biz buraya nasıl geldik?
"Bir yazarın cenneti, ömrü boyunca yazmaya erindiği tüm kitapların basıldığı kütüphanedir." - Terry Pratchett"
"Bir yazarın cenneti, ömrü boyunca yazmaya erindiği tüm kitapların basıldığı kütüphanedir." - Terry Pratchett"
Çukura atılan fareler gibiyiz. Sadece birbirimizi yemekle meşgulüz... Bir ümmet-i Muhammed çıkıp da demiyor ki be inananlar biz buraya nasıl geldik?
İnsanlar bilmedikleri ve yaşamadıkları bir şey için hayıflanmaz. Emin misiniz?
Sadakayı sadece maddi olarak da düşünmemek lazım. Gözleri görmeyen bir vatandaşımızı, yeşil ışıktan karşıya geçirdiniz, bu da bir sadakadır. Bir teyzenin pazar filesini alıp evine kadar götürdünüz, bu da bir sadakadır... Mahalleden geçerken insanlara selam verdiniz, selam aldınız, bu da gayet tabi sadaka olarak sevap hanenize yazılacaktır...
Spikerler, ellerindeki haberlerin kasvetinden midir nedir yas evinden sesleniyor gibiler karşımızda. Birbiri ardına dizilmiş haberleri izlerken her defasında Aman Allahım! diyorsunuz Dünya felç, çözümler kangren, uzlaşma yolları tıkalı, önümüzde koca koca taşlar, kanamaya devam eden ve bir türlü kapanmayan yaralar. Hey doktor! Pardon sayın spiker yoksa topluca ölüyor
Ben dünya Müslümanları hakkında konuşmaktan çok, birlikte yaşadığım Türkiye Müslümanlarının yaşantıları ve protestoları üzerinde durmak istiyorum.
Kimdir bu çevreciler? Ne yer ne içerler? Nelere karşı, nasıl mücadele verirler? Bu bahsi düşünürken Avrupanın çevreye bakış açısını ve Türkiyenin nükleer santral yapmak için çırpındığı şu dönemleri kafamdan film şeridi gibi geçirirken aniden kelimelerin de boğazıma dizim dizim dizildiğini sizlere bilmecburiye söylemek zorundayım
Hayatımızda doğru yolu bulmak için gayret göstermekteyiz. Oysa önümüze o kadar sokak, o kadar kavşak çıkar ki ne tarafa gideceğimizi şaşırırız. Hayat yolunda karşımıza çıkan insanlar, bizler için bir gösterge olur. Biz de manevra yaparken, hızlanırken veya yavaşlarken bu insanlara göre yol alırız.
Ne zaman bir genç görsem, içim cız ediyor ve üniversitede Almanca Öğretmenliği okumakta olan; oğlumun dört yıl sonraki geleceği gözlerimin önüne bir kabus gibi düşüyor.
sattığı kitapların çeşitliliği de buna elveriyor; edebiyattan siyasi kitaplara, felsefe'den akademik kitaplara, popüler dergilerden bilimsel ve akademik dergilere burada her şeyi bulabilirsiniz. üstelik 15 yıldan uzun bir süredir açık burası ve düşünün 90 larda iskenderun'da antik yunanlar’ın marx’ın kitaplarını burası olmasa asla bulamazdınız...
Ben değişirsem ruhumun, aklımın derinliklerine eklediğim bilgiler ile çevremi de olumlu yönde değiştirmeye gücüm yeter... Önce kendimi, sonrada çevremi değiştirmeye gücüm yetmiyorsa, yerinde sayıyorum demektir...
Çiftçilerimize faydası olmak yerine onları kendi varlıklarına mahkum eden, sömüren soyup soğana çeviren ziraat odaları mutlaka lağvedilmeli, yerine çiftçilerimizin gönüllü üye olacakları çiftçi teşekkülleri oluşturulmalıdır!
Sevgili Hilal Erboyacı,
Sakınan Göze Çöp Batar adlı emeğiniz daha çok konuşulur ve örneklemeler yapılabilecek değerde bir yazıydı. Hatta davranış bilimlerinde okutulabilecek nefis bir tad aldığım yazıydı
Başın sıkışsın, kahpe felek. Kumarda para kaybet, vay kahpe felek. Takımın maç kaybetsin, kahrolası felek. Zenginlikten fakirliğe düş, alacağın olsun kahpe felek... Bu örnekleri tabi daha da çoğaltabiliriz. Biz, sen, ben adam gibi davranmıyorsak, yaşamıyorsak felek ne yapsın? Her şey Allah'ın yazdığı ilahi kader doğrultusunda meydana gelmiyor mu
‘Boşluk’ herkesin içinde öylece durduğu sürece ‘anlama’ sorunsalının ve sırasız ‘yargı’ların ne gibi bir önemi olabilir ki...
Aşağıdaki metni anlamaktan aciz bir okurun boşluğu ile boşluğuna ürettiği çareler ve sorduğu sorular arasında ‘öfke’den başka nasıl bir bağ olabilir ki...
Nasıl beklerdim, bitmek bilmeyen günler boyunca onun avdan dönmesini ve nasıl da sevinçle dolardı kalbim, ayak seslerini duyunca! Gönülden bağlıydım ona. Bütün dünyamdı o benim.
Beni hayrete düşüren şeylerden söz etmek istiyorum biraz. Sanırım maddeler halinde yazsam daha iyi olacak. Ne de olsa öğretmeniz.
Bazen, benim bile duymak istemediğim sözcükler dökülür dudaklarımdan. Siz buna ‘dilin keskinliği’ diyebilirsiniz ama asla art niyet taşımam, kin hiç gütmem; ne varsa dilimin ucundadır benim. Dilin keskinliği, bir anlık öfkenin zehriyle bütünleşince şalterlerim atar, özene bezene yaptığım gönül saraylarına bir tane kor, yerle tuzla-buz ederim.