İlk Okul Günü
Annemin beni terk edip, o soğuk sınıfta tanımadığım bir sürü ağlamaklı yüz ile başbaşa bırakmasıyla, bir daha çıkmamak üzere yerleşti içime terk edilme duygusu
"Bana bir kitap verin, size bir cehennem yazarım." - William Shakespeare (kurgusal)"
"Bana bir kitap verin, size bir cehennem yazarım." - William Shakespeare (kurgusal)"
Annemin beni terk edip, o soğuk sınıfta tanımadığım bir sürü ağlamaklı yüz ile başbaşa bırakmasıyla, bir daha çıkmamak üzere yerleşti içime terk edilme duygusu
Bir yuvarlağın çok köşesi olduğunu duymadım.Bunu araştırırsam bana araştırmacı derler.
Bir yuvarlağın çok köşesi olduğunu bildim.Bu bilgi üstünde durursam bana mutsuz derler.
bir varmış,bir yokmuş diye başlayan hikayelere benzer,döküntülü duyguları sahiplenmek,yaşamak ne zormuş...adı masal ya.
Aslında kendi çemberidir insanı hapseden ya da bir diğer deyişle insanın kendisidir kendini çembere iten. Ve insan kendi oluşturduğu bu çember gölgesinde yaşar
Çok olduğumuz için mi bu tekliğimiz? Çok olduğumuz için mi bu yalnızlık? Dört kişi bir adada kalakalsaydık üç arkadaşımız olurdu. Ama dört milyonluk bir şehirde neden üç arkadaş bulamıyoruz? Bu kalabalık şehirde dost bulamayıp da köpek gezdiren insan sayısı o kadar çok ki...
Bir Psikiyatri Servisinde yattınız mı hiç ? Yoksa Dışarıdakilerden misiniz ?
Bu yazı, içeridekilerden biri tarafından yazılmıştır. Dışarıdakilerden biri olduğunda, bir yanı içeridekilerle kalacak olan biri tarafından..
Efendim adettendir: Sözlük manası olarak "çalakalem"; çabuk, gelişigüzel ve ilmi olmayan yazı yazmak gibi manalara gelir. "Çala" eki önüne geldiği isme çabukluk, süreklilik, "özensizlik" gibi anlamlar verir ve fiile bağlanır. İmlâ kılavuzunda "çala kalem"
Serin bir hava vardı. Belki herşey için çok geç, belki de herşeyin yeni bir başlangıcıydı. Soğuk esintiyi iliklerine kadar hissetmek ve bilmek bişeylerin değişik bir yöne doğru ilerlediğini umarsızca... Ne yapmalı?!??
Aslında ne garip belki de milyonlar
Lipogramme - "E" harfine küsmüş bir yazı.
Bu yazıda "E" harfi bulana mutluluk vadediyorum.
...Sanki nicedir heyecanla beklenen o meşhur oyun gelmiş gibiydi buralara. İnsanlar toplanmış, haykırışlarını alkış yapıyorlardı, son perdede yere düşen büyük oyuncuya yada benim uyuyan kahramanıma.
"...buzdum, incitildim.. su oldum!" bu kez oldu sandım.. yine yanıldım! her şey tamam sandım.. hep eksik kaldım! anlarlar sandım.. bu kez ben anlatamadım!
Orhan Pamuk, “...eğer kalbinize nakşeylediğiniz bir güzelin resmi varsa, dünya hala sizin evinizdir.” diyor.
Daha bahar henüz uğramadan buralara içimdeki seyyah kımıldıyor. Yüreğim pılısını pırtısını çoktan topladı, yeni denizlere yelken açmak açıklarda demir almak için sabırsızlanıyor.
Yüzünü buruşturma, geçecek! Her kalp kendine yeni bir eş kalp bulmak için yollara düşecek, yola düşmese de oturup bir köşede beklese de , diğer bir kalp tarafından bulunacak,sonsuza kadar seni sevmeyeceğim korkma...
Hayatta herkesin yapmak zorunda olduğu bir seçim var.Herkesin dahil olması gereken bir sınıfı.
Bu geceyi karanlık bırakın!Güneş doğana kadar büyümek denen süreçte kıvranmak,kötüyü ve iyiyi tanımak ve güçlü olmak istiyorum.Kahraman beklemekten bıktım,kahraman olmak istiyorum.
I. MISRA: KELEPİR SAATLER
Kendimi kitap raflarının önünde unuttuğum olur... Çok sayılmaz, haftada yedi gün filan takılırım kitapçılara; günde birkaç saat...
Temel ve genel olarak belli özellikleri gösteren insanlar, özellikle davranışları açısından farklıdır. Belki de bu farklardan yola çıkan bazı düşünen insanlar, “insan kadar dünya” olduğu görüşünü dile getirmişlerdir.