Beni Şizofrenik Bir Halüsinasyon Sayın
Beni yok sayın insanlar. Şiirlerimi hiç yazılmamış farzedin. Hiç dünyaya gelmemişim gibi beni şizofrenik bir halüsinasyon sayın.
"Edebiyatın acımasız kuralıdır: Okur, yazarın ölüsüyle dans etmekten daha çok zevk alır." – Edgar Allan Poe"
"Edebiyatın acımasız kuralıdır: Okur, yazarın ölüsüyle dans etmekten daha çok zevk alır." – Edgar Allan Poe"
Beni yok sayın insanlar. Şiirlerimi hiç yazılmamış farzedin. Hiç dünyaya gelmemişim gibi beni şizofrenik bir halüsinasyon sayın.
Hayatın insanın anlamı önemini anlatırken anlamı anlayabiliyor musunuz? Yoksa ben daha çok biliyorum derken, bana anlatmadan hala susuyor musun? Önümüze duvarları kendimiz ördük derken, sana bana gülerken, gel bu duvarları yardım et kaldıralım diyorum geliyor musun?
Bolluk çoğu zaman felakettir, mutsuzluktur, acıdır, kan ve gözyaşıdır. Neden? Çünkü insanoğlunu, daha fazlası, daha da fazlası için kıyasıya bir mücadeleye sevk eder.
Melisa Kesmez
Ezberinde yedi renk dünya, sesinde yalnız gerçek bir rüya! Sevgiyle dolan, eskiyi unutan, dertsiz, geleceğe bulanan! Bu akşam, rengin, hüznün, keyfe keder anıların ölüm günü olsun!
Seçimin akmaktan yanaysa eğer, başka acılar da çağıracaktır seni…
Bombalanan bir toprakla, yanan börtü böcekle, bitki ve insanla birlikte yanacaksın. Senin de kolun bacağın kopacak, beynin parçalanacak, darma dağınık olacaksın öleceksin.
Ateşe verilen insanların derileriyle birlikte kavrulacak derin, saçların tutuşacak, cayır cayır yanacaksın.
Küçük kızımın 15 Aralık gecesi, bana anlattığı masalı, Pakistan’da ölen masum çocuklara adıyorum.
24 yıl aradan sonra Erzurum'a ilk defa geliyordum. Hep kafamda o mu değişti yoksa ben mi eskidim sorusu vardı. Daha şehre girmeden değişiklikler başımı döndürmüştü. Bu muydu benim bildiğim Erzurum. Kalbimi bıraktığım, gençliğimi teslim ettiğim Erzurum. Caddeler değişmiş, binalar değişmiş, kentler kurulmuş, bilidk tanıdık bir tek bina kalmamış,
Aslında hep tükenmişliklerden, bitmişliklerden medet umarız. Bir kadın annesinden, babasından, sevgililerinden, arkadaşlarından ve dostlarından sıza sıza, süzele süzüle bir erkeğe ulaşır. Tıpkı çöldeki bir nehrin en son damlasıyla bir çiçeğe ulaşması gibi.
Diyanet İşleri ile Çamlıca Hoparlörlü Cami Yaptırma ve Yaşatma Kültür Derneğinin ortak çalışmasıyla İstanbulun her yerinden gözükecek caminin altı baştanbaşa otopark, kontörlü apteshane ve kontörlü yüznumara olup bakkal, kasap, aşevi, berber, turşucu, sulu yemekçi, lahmacuncu ve manavın yanı sıra hamam tası, takunya, ibrik, taharet bezi, ramazan davulu, tespih,
Mor taş ile huzura odaklanmıştı. Bir adım ileri itildi, rengi daha da koyulaştı taşın. Sarı ve mat taş bir oyundaymışcasına morun yanına koyuldu. Hasta ve bezginleştiren bir havası vardı onun.. Huzur neredeyse o da yakınlarında bir yerlerde bitiyordu. Hayat iyinin yanında kötüyü de saklıyordu, bu kabuldü hep. Kırmızı
Sanki, kadim devirlerden günümüze bir esinti şiir. Bir güvercin kanadında, Bir turna katarında bereketlenen yakıcı nefes. Bulutlardan şairlerin ruhuna ıtırı süzülen bal özü. Her katresinde gül damlası güzelliği gizli billûr mayi. Gökkuşağının çözüldüğü anlarda yıldızların telaşı şiir.
Hayatın yokuşunu tırmanırken veya çıkmak için çırpınırken, aslında düz olan yolu yokuş yapan bizleriz kendi elimizle desem hadi oradan diyen çok çıkacak, çırpınmak derken, son nefesi verirken çırpınmaktan söz etmiyorum, yüzmek içinde söylemiyorum,çırpınmak derken acı içinde yuvarlanarak çıkılan yokuş yolunda, aşağıya doğru düşmek çıkamamak, ne yapacağını şaşırmak anlamında
Faruk Duman