Oyunu Kim Bozdu?
“Her boşluk bir şekilde dolar.Oyunu bırakan oyuncunun/oyuncuların yerini başkaları alıverir.”
"Yazmak, varoluşsal bir bunalımın, en azından bir süreliğine, başka bir varoluşsal bunalıma dönüşmesidir." - Franz Kafka"
"Yazmak, varoluşsal bir bunalımın, en azından bir süreliğine, başka bir varoluşsal bunalıma dönüşmesidir." - Franz Kafka"
“Her boşluk bir şekilde dolar.Oyunu bırakan oyuncunun/oyuncuların yerini başkaları alıverir.”
Nedense bu Nerdesin? sorusu da hep naberden sonra gelir. Neredeysem neredeyim, sana ne? Yanıma mı geleceksin sanki!
YZSevdiğim bir atalar sözüdür. ''Kan kan ile yıkanmaz derler.'' Şimdiye kadar şiddet neyi çözmüş ki bundan sonrada çözsün. Bilirsiniz bizim Güneydoğu Bölgemizde de yıllar yıllar süren aşiretler arasında kan davası olmuştur. Bir yere gelmiş tıkanmıştır insanlar ve o aşiretler ile aşiretleri yönetenler, bu iş kıyamete kadar sürmez demişler,
Melisa Kesmez
Küçücük bir çocukken, kötü havalarda bahçeye çıkamaz, annemle birlikte komşu kadınların toplantılarında zorunlu olarak bulunurdum. Onlar, “Bunlar çocuk nasılsa anlamaz” diye ya da kendi aramızda oyuna daldığımızı düşündüklerinden, yanımızda her konuyu konuşurlardı. “Ah, vah… Nasıl yaptın kız?... Canın yanmadı mı?... Eee sonra ne yaptın?... Canlı mıydı?... Kıpırdadı mı?...
İstanbul'un izbe bir semtiyim. İçimde öldürülecek, iç organları çıkarılacak, birileri var. Korku kol gezmekte tüm bedenimde. Hücrelerimde ve organlarımda tutsaklık ve açlık var. İstanbul'un zindan taşlarıyla örülmüş kaderim. Yedi tepesinde yüreğim bir elma sepeti. İçimdeki duygu elmalarım yuvarlanmakta yokuş aşağı. Kaygılarım, endişelerim sağa sola dağılmakta.
Sevgili okurlarımız maddiyatla örülü dünyada, bu maddiyata önem vermeyenlerin sessizliğine ses olan şiirlerle duyarsızlığı, düş gücünü ortaya çıkarmak için, monolog röportajımıza uzun bir aradan sonra kaldığımız yerden devam edelim, tekrardan hoş geldiniz
Yorganları yastıkları doladım bedenime. Üşüdüm çok üşüdüm. Ben sandım ki dışarıda kar yağıyor. Meğerse senin beyaz suretin içimde kar manzarası idi. İçimin titremesi ondandı, üşümem ondandı. Ne zamanki seni sımsıcak öptüm, içim ısındı. Yorgansız ve battaniyesiz o gece uyudum. Seni o gece bedenime doladım. Ben sarmaşık oldum, sen
Dünyanın tüm servetinin, sadece %1 nüfüsunda bulunduğunu söylüyor radyo. Sadece bunu söyleyip susmuş gibi. Kocaman bir sessizlik, ardından yayılan dalgalar gibi aklıma, durdurulamayan savaşları getiriyor. Tüm bunlar, koca evrende, bir iğne deliği kadar olmayan biz için büyük değildir de nedir ?
Ey sosyalist sevgilim. Haksızlığa uğrasam, benim için oturma eylemi yapar mısın? Açlık olsam, ekmek kavgam olur musun? Düzen beni dümdüz etmeye kalksa, benim için dağ olur musun? Gesi bağları olsam benim için saz olur musun? Hep tabureler, tahtım olmuştur. Benim için çay ve simit olur musun? Üşüdüğümde parkam,
Bir sırrı bir başkasına veren kişi, paylaştığı için kendisini rahatlatabilir; ama karşısındaki insana da ağır bir yük yüklediği için büyük bir kötülük etmiş olur. Sırlarını benimle paylaşan insanlardan o yüzden hep kuşku duydum: Dost mu, değil mi? diye.
Sorun sen de değil bende. Çünkü senin kocaman yüreğinin içinden geçerken ben, hep bir şüpheler içindeyim. Şüphe!
Basitlik küçümsenir, ama gene de sen her işe en basidinden başla. Anlaşılmaz olmak marifet değildir, anlaşılır ol ki etrafına bir şeyler verebilesin. En güzel sözler en yalın olanlar değil mi? En çok tutulan yazarlar basit gibi görünen konuları ustaca işleyerek okuyucunun kalbine taht kuranlar değil mi?
Faruk Duman