Aydınlanan Yollar
ayaklarımızın üzerine sağlam basmamızı engellemek için neden türlü bahaneler öne sürüyorlar?
"Kitaplarınızı yakmayın; okuyun. Onları yakmak aptallığın en kötü şeklidir, okumak ise en iyi şeklidir." - Victor Hugo"
"Kitaplarınızı yakmayın; okuyun. Onları yakmak aptallığın en kötü şeklidir, okumak ise en iyi şeklidir." - Victor Hugo"
ayaklarımızın üzerine sağlam basmamızı engellemek için neden türlü bahaneler öne sürüyorlar?
Değişik bir sendrom farklı bir hastalık çok az kişi de görülmüş...
BİR BULMACA
Ölülerin umursanmak istediği
Kendi kötülüğünden nefret edebilecek hale getirilmesinin, mümkün olduğunu
üzerine titrenen bir güzel bebeğe, ninnilerle uyutulan, hastalandı-
ğında, sabahlara kadar nöbet tutulan, ağladığında beraber
körlerin yanında kim olduğunu unutanlara kim olduğunu hatırlatabilmek amacı ile kaleme almış olduğum bir yazıdır.
engellilerinde kendileri gibi birer insan olduğunu neden diğer insanlara anlatma güçlüğü çekiyoruz?
Yıllardır milyonlarca dolara çekilen onca film yönetmeni, belgesel yapımcısı, hayatını tehlikeye atan çevreciler, bize senin anlattığın kadar anlatamadı içinde yaşadığımız bu dünyanın garanti olmadığını.
Korkarım daha göstereceklerin bitmedi
Şimdi imla hatalarına örnek vereceğim diye; hiç mümkün mü sevgili günlüğüm✍🏻 küçük harfle adımı yazmaya başlayayım, tövbe tövbe
Esnaf sana da lafım var. Nedendir, insanlar paketlenmiş, altını göremeyeceği ürünler almak istemez artık. Ürünü bir kez satıp kazanmak olmasın derdin. Terazin aza altın gibi, fazlaya elin bol olsun. Haram da olmasın gözün.
Yelken demişken, ne güzeldi yazdığım şiirim.
Aklından çıkar İstanbul
Bizler, kahvelerimizi yudumlarken güzel bir bayan yaklaştı yanımıza. Özür dilerim, sizler Mağusadan mı geliyorsunuz? dedi. Evet dedik. Bize teşekkür etti. Ben de Mağusalıyım dedi.
Bayan, bu cafenin sahibi imiş. Adının Nil Yücel olduğunu söyledi. İlk dikkatimizi çeken güzelliği, şık giyimi, kibar davranışı ve içtenliği oldu. Güler
Ne güzel demiş, ağzından bal damlayan atalarımız: “Çingene marifetini söylerken, hırsızlığını ele verir.” Herkesin fidana verdiği- verebileceği isim; fidanı diken kişinin aynadaki yansımasıdır.
Durdane Türkmenoğlu, okuma yazma bilmeyen bir vatandaş. Halk Eğitimi Merkezince açılan kursa katılmış. Okuma yazmayı da öğrenmiş. Belgesini almış. Bunun üzerine memurluk için yeniden başvurmuş.
Polis olan kardeşi 1992 yılında Şırnakta şehit olmuş. Yürekleri yanmış. Diğer kardeşleri de hem emekli hem de kendinden büyük olduğu için
Alarm çalıyor. Yine sabah oldu. Sabah oldu ama gün aydın olmadı. Enerjiden tasarruf amaçlı kış saatine geçmediklerini iddia ediyorlar fakat eminim ki benim gibi milyonlar, önce ışıklarını açıyor, daha sonra gözlerini
İkinci gün, Karpaz gezisi yaptık. Şehitlikleri, Salamis Harabelerini gezdik. Muratağa, Sandallar ve Atlılar Şehitliklerinde gözyaşlarını tutamadılar. Hele de 10 günlük, 1 aylık çocukların ismini görünce ağlamaktan kendilerini alamadılar. Hepsine dualar okudular. Katliam çukurunda ise onca insanın diri diri çukura gömüldüğünü öğrenince Bu kadar vahşet olmaz dediler.
Önce “Auto”nun ne olduğuna bakalım.
Türkçede fiil olarak kullanıldığında; “otomobille gezmek, araba ile gezmek” manalarına gelir. İsim olarak kullanıldığında; “otomobil, oto, araba” gibi manaları çağrıştırır.
“Auto”, ön kelime olarak kullanıldığında ise; “kendi kendine, kendi, oto” anlamına gelmektedir.
Yani anlayacağınız “ecnebi” bir kelimedir
Kemal Tahir