Perşembeleri Hiç Sevmezdi Çelimsiz Adam
Dinlemeniz şiddetle önerilir; https://www.youtube.com/watch?v=LzRPpnc4DL8
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Dinlemeniz şiddetle önerilir; https://www.youtube.com/watch?v=LzRPpnc4DL8
Uç veren hasret filizlerini bile vefasızlığınla kurutuyorsun. Hasret sözcüğünü anlamını alt üst ediyorsun. Vefa, sözlüklerdeki anlamını yitiriyor. Güneş, zamanı eritiyor. Sen git gide kayıtsızlaşıyorsun. Denizlerde sular yükseliyor. Kepezler, aynı minval üzere açıyor bağrını dalgalara. Balıkçılar, umutlarını sinelerine sarıp, bir dahaki sefere diye hanelerine dönüyor. Sen, bana umutlanmayı bile
Tam olarak büyüdüğümü iddia edemem, içimde küçük bir çocuk bulunuyorken böylesine , aynı şekilde küçük bir çocuk olarak kalabildiğimide iddia edemem içimde ihtiyar bir kimse duruyorken böylesine.
Ellerin hep beyaz zambakları hatırlatır bana. Gülüşün seherde yeni açmış gülü…
Beyninde kuş cıvıltıları. Öyle ılık, öylesine sıcak bir rüzgar el gezdiriyor dallarda. Ardın sıra, kuşlar ötüşüyor yapraklar arasından ışıkların sahne yaptığı yerlerde. Beynimin içinde güzel sesler bir cennet nehri gibi şakımakta, çağıldamakta. Mutluyum işte. Seni düşünüyorum ondan. Düşüncelerimde bir kuş, bir şarkı, bir ılık rüzgar oluyorsun. Gözlerimden fışkırıyor
Siyah, ah ile el ele verdi! İmdadıma yetişti zambak ellerin. Hayalimde elif suretinde parmakların, narinden narin… Uyku uğramadı bazı anlar semtime. Gönül yarama tuz ekti hasretin. Bilemedim nedir niyetin.
Sürahi ile bardak gibiydik. Çift kaşarlı dost gibiydik, deniz kenarındaki bir masada. Bir örtüydün sen, ben ise üzerindeki çiçeklerdim. Sen yeşil bir gözdün, ben içindeki bir ışık... Sen gözdün mavi ya da siyah... Ben göz kapaklarında kirpiktim. Sen saçtın, ben rüzgar... Sen neşeydin, ben gülüş... Sen bahardın, ben
Gözlerimin görebildiği yere kadar sindiriyorum içime, görkemi başka, ışığı başka, büyüsü başka... Bazen mavi, bazen kızıla boyanır, gece ise düş gezginlerinin mekanı... Gök deriz, gökyüzü deriz, bir şehir; insansız, asılı gümüşlerden, renkten, ışıktan örülü. Gümüşler bazen yalnız, bazen dost canlısı... Öyle bir dizayn, kusursuz, kendi kendini var ettiğine
Kırlara gitsem…
Baharın ilk çiçeklerini koparmadan koklasam, sevsem…
Bayır aşağı koşsam…
Sizler de sık sık rüya görür müsünüz? Gördüğünüz rüyaları hatırlar mısınız uyandığınızda veyahut unutur musunuz rüyanızı hatırlamayı? Buruk bir tat yahut derin ıstıraplar veren rüyalarınız var mıdır sizin de?
Biz edebiyat kitabında yer alan matematik probklemi gibiyiz. Kim anlar problemimizden sevgili. Daha çarpım tablosunu bile ezberleyemeyenler mi? Yoksa iki kelimeyi bile bir araya getiremeyenler mi? Boşver sevgili... Biz güzel bir yüzden dökülen yaşlar gibiyiz. Ne güzel ağlıyor diyenler mi bize mutluluk yüzü gösterecek sevgili. Biz sokak çatışmasındaki
“Afrika’da her sabah bir ceylan uyanır, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini; yoksa öleceğini bilir. Afrika’da her sabah bir aslan uyanır, en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa aç kalacağını bilir. Aslan ya da ceylan olmanızın bir önemi yoktur. Yeter ki güneş doğduğunda koşmak zorunda olduğunuzu
Hiçbir zaman tam anlamıyla kontrol edemeyeceğim duyguların yazıya dökülüşüdür bu, kağıt üzerinde yer alamayacak kadar soğuk bir dökülüş.
Tanıdık tanımadık herkese bir merhaba sunmak.
Selamsız geçip gitmek, burnumuzu mu büyütecek sanki.
Biraz da meyveli ağaçlar gibi başımız aşağıda olsa.
Belki daha ötelere, bir vakitlerin bozkır görünümlü ufuklarına savrulurum oradan, yeni günün telaşına kapılmış kerpiç damların üzerine; çayır kokusuyla girdiğin kaçamak düşlerime ya da. Yaklaştıkça gökkuşağına dönüşürdü gülümseyişin. Yine de zihnime kazınmış bir yüzün olduğunu söyleyemem sana.
Her şey zamana dağılır. Ruhum içimde bayılır. Olur bazen, kendini bulursun, her daim umutlusun! Sevgiyle hüzünler seni bırakır. Dorukta sevgi, unutamazsın bu anı! Kurtuluşun nidaları, gerçeklikle yankılanır! Ruhun acıları, gerçeklerle dağılır!
Füruzan