Olmamışlığın Tek Adresi...
Daima çocuktum, fakat çocukluğum çocuk olmamıştı ki...Aslında çocuk olmuştum....Olmamışlığın tek adresi
"Her yeni gün, yaşamın sunduğu sayfasız bir defterdir; kalem senin elinde, hikayeni cesurca yaz."
"Her yeni gün, yaşamın sunduğu sayfasız bir defterdir; kalem senin elinde, hikayeni cesurca yaz."
Daima çocuktum, fakat çocukluğum çocuk olmamıştı ki...Aslında çocuk olmuştum....Olmamışlığın tek adresi
17 yaşındaydım, lise sondaydım. Laf olsun diye girdiğim bir sınavı kazanmam, beni Amerika'ya götürdü; hem de hiç planlamadığım halde. Ailemden 1 yıl uzakta kalıp, kendimi tanıma sürecime inanılmaz katkıları olan, dünyanın neresinden gelirse gelsin her tür
Varlığımdan haberdardın ama sadece o kadar, çünkü haberdar olmadığın daha önemli şeyler vardı; mesela sana olan sevgim.
Ne zaman sesini duysam kulaklarımı var gücümle tıkar masa iskemle ne bulursam artına girerdim. neydi bu tren dedikleri şey?
Çok yorucu bir gün . Deliler gibi koşturuyorum. Ha bitti ha bitecek kameraman stop bu karede bu film bitecek.
Gerçek dostu bulmak denizde elmas bulmaya benzer. Çok zor bulunur, belki bulunmaz ama bulununca bir daha kaybedilmez.
"Hatta bir akşam kendi kendine “Madem kirlenecektin çocuk neden o kadar saf kalmaya çalıştın?” diye sorarken, peçetedeki balığı görmüş bu çocuk, balık ağlıyormuş… “Neden ağlar peçetedeki balık?” deyivermiş o anda...
Yüksekova okullarını ziyaret ederken yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim bir an...
Bilmem aranızdan kaç kişi bu coğrafyayı ve insanlarını tanıma fırsatı yakalamıştır? Ben uzun yıllar bunun özlemini duydum içimde.
Sevgili Mehmet dedemi, Ayşe nenemi ve babamı rahmet ve özlemle anıyorum...
Nur içinde yatsınlar...
biçimsiz elleriyle
hiç çiçek tutmamış elleriyle
kasabalı kadınları çürüten adamlar
Dünyayı tanıma çabalarımda vurdum duymaz çocukluğumun yegane misillemesiydi hayata karşı yaptıklarım. O an resmedilmiş pırıl pırıl günleri yaşıyordum.
“Orduzu’da eski Ramazan” derken başka neler mi gelir akla.
“Kendi kendine yetmek” Kendi kendine yetmek, demek; teknolojinin henüz çıkmadığı ya da yaygın olmadığı zamanlarda bu gibi yerleşim mekânlarda insanlar, evlerinin avlusundaki çeşmelerde buz gibi su içer ve “katık” dediğimiz besinlerini de bu yerlerde muhafaza ederek soğuk
Polis, çaresizce uzattığım bileğime mühürünü bastı..İçimden "damgalanmak da varmış yazgıda, kader utansın" diyerek gülümsedim..
Aklıma çocukluğumdaki "Damgalı Kadın" adlı filim geldi.
Boş şişe toplayan yaşlı bir adamla tanıştım o akşam da...Bana “E ile başlayan üç tane meyva say bakalım bilirsen ben sana bilemezsen sen bana bira ısmarlayacaksın” diyen ton ton ama sokakta yatan bir amca..
Perdeler ipek saten
Ten rengi
yağmuru dindirememesinin …
çek gitsin şimdi!
"Sevgilime Yeni İleti" başlıklı yazı gerçek hayattan alıntıdır.
Yaşanılmıştır, yaşanılasıdır...
Türkî Cumhuriyetlere öğretmen alımı imtihanı neticesi elime geçtiğinde çok heyecanlanmıştım.
Kazanmıştım imtihanı!...Hem de Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a tayin edilmiştim.
Akçaabat’tan Aşkabat’a gidecek