..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþam ciddi, sanat neþelidir. -Schiller
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > sermin iren




25 Mayýs 2008
Uyku Kaçýran  
sermin iren
Sakallý Saime derlerdi. Anneannemin bitiþiðindeki evde otururdu. Çirkin, iri yarý, koca memeli bir kadýndý. Kasýðýna kadar sarkýktý memeleri. Ah, ne zor taþýrdý onlarý. Oynar dururdu erik gibi uçlarýyla. Ne acýmasýz, ne þirret kadýndý Sakallý Saime. Bir kenara atýverdiði kundaktaki bebeðinin aðlamalarýna aldýrmaz, aðza alýnmadýk, duyulmadýk küfürler savurup; mahalleliyle, gelen geçenle kavgalar ederdi. Anneannem terbiyem bozulmasýn diye beni içeri alýr, camlarý sýký sýkýya kapatýrdý. Sanki þehrin tüm dehlizleri, tüm gizli geçitleri; onun duvarlarýna, hamamýna, arka bahçe kapýsýna, çatý katýndaki o küçük pencereye açýlýrdý. Bu çirkin, bu sakallý, bu ekþimiþ süt kokan kadýnla kim yatmak ister ki? Kim toynak ayaklý, çemen kokan, yarýk dudaklý Saime’nin koynuna girer ki? Hangi mide kaldýrýr, hangi göz görmeye katlanýr?


:BAAI:
Anneannem kasnaðý iyice gerdi, bohça köþesine menekþe iþliyoruz. Çin ipeði, daha güzel, diyor. Sarý, mor ibriþimler, yapraklar için iki ton yeþil… Saime’nin arka bahçesindekiler gibi, diyor.
Otuz yýl öncesine dönüyoruz birden. Bu hikaye nedense hep sessiz anlatýlmýþtýr. Kurulan tüm cümlelerde her bir sözcüðün garip, sebepsiz bir yalnýzlýðý vardýr.
Sakallý Saime derlerdi. Anneannemin bitiþiðindeki evde otururdu. Çirkin, iri yarý, koca memeli bir kadýndý. Kasýðýna kadar sarkýktý memeleri. Ah, ne zor taþýrdý onlarý. Oynar dururdu erik gibi uçlarýyla.
Ne acýmasýz, ne þirret kadýndý Sakallý Saime. Bir kenara atýverdiði kundaktaki bebeðinin aðlamalarýna aldýrmaz, aðza alýnmadýk, duyulmadýk küfürler savurup; mahalleliyle, gelen geçenle kavgalar ederdi. Anneannem terbiyem bozulmasýn diye beni içeri alýr, camlarý sýký sýkýya kapatýrdý.
Sanki þehrin tüm dehlizleri, tüm gizli geçitleri; onun duvarlarýna, hamamýna, arka bahçe kapýsýna, çatý katýndaki o küçük pencereye açýlýrdý. Bu çirkin, bu sakallý, bu ekþimiþ süt kokan kadýnla kim yatmak ister ki? Kim toynak ayaklý, çemen kokan, yarýk dudaklý Saime’nin koynuna girer ki? Hangi mide kaldýrýr, hangi göz görmeye katlanýr? Oysa eve giren çýkan erkeklerin sayýsý belli olmazdý. Her sene doðururdu Sakallý Saime. Birbirinden çirkin bebelerin yüzüne bile bakmazdý. Bir damla sütünü çok görürdü. Çocuklar evin içinde birbirlerini büyütürdü. Hepsi ayrý çirkinlikte ayrý huydaydý. Kýzlar; analarýndan kötü, oðlanlar; karanlýkta camdan bacadan sýzan meçhul babalarýndan beterdi. Sakallý Saime, þehre bela doðurdu. Haydut kýlýklý oðlanlar, þeytan ruhlu kýzlar doðurdu. Gecenin zifiri karanlýðýnda gizlice yataðýna aldýðý ve kim olduðunu hatýrlayamadýðý adamlardan birinden yine hamile kalmýþtý. Acý biber yedi, ip atladý, aðýr yükler kaldýrdý, kaynar sularla yýkandý ama dölyataðýna sýký sýkýya tutunmuþ bebekten kurtulamadý. Çirkin suratýna çiller bastý, dokuz ay öðürdü durdu. Lanetler okuyordu doðmamýþ bebeðine, onu gebe býrakana…
Bu geçimsiz, bu koca dudaklý, sarý diþli, kýllý kadýn; bir þafak vakti sancýlar içinde kývrandý durdu. Çirkin kýzlar, analarýnýn yanýna vardýlar. Saime; bir çýðlýkta, iki ýkýnmada bir kýz daha doðurdu.
Yorgun Saime, gevþeyi vermiþti. Ýki kolunu iki yana salladý. Merak edip bakmadý bile kýzýna. Bebeði kapýverdi ablalarý. Eleyip belediler, içi pis çullarla dolu, eski ashap beþiðe yatýrdýlar, Saime’nin leþ kokan yazmasýyla sýkýca baðladýlar. Açýk pencereden kan kokusuna gelen sinekler önce Saime’nin, yarý acýk aðzýnýn sarý paslý diþlerinin üstünde gezindiler. Sonra yeni bebeðin dudaklarýna, o minik aðzýnýn üstüne kondular.
Saime ertesi güne kadar ölü gibi uyudu. Aðlayan bebeði ablalarý usulca Saime’nin süt dolu memelerine tuttular, yarý baygýn olan kadýn, ne emen kýzýnýn ne de sýzlayan göðsünün farkýnda bile deðildi. Sabah olduðunda güneþ kirli camdan yarým yamalak içeri doðru sýzdý. Saime gerindi göz ucuyla beþiðe baktý. Bir daha baktý. Ýnanamýyordu. Avaz avaz baðýrmaya baþladý, kýzlar, oðlanlar odaya doluþtular. Yattýðý yerden beþiði iþaret ediyor, “çabuk! Hemen verin onu bana” diyordu. Þaþkýn kýzlar uzattýlar yeni doðaný analarýna. Saime son kuvvetiyle kovdu hepsini dýþarý. Doðruldu yatakta, soydu bebeði orasýný burasýný her bir yerini parmak aralarýna kulak arkalarýna kadar inceledi.
Göz ucuyla baktý önce inanamadý. Nur topu gibi bir þeydi bu. Bembeyaz teni pembe yanaklarý vardý. Evirdi cevirdi her yerini yokladý. Diðerleri gibi kýllý deðildi, doðum lekeleri yoktu. Üstü tüylerle kaplý benleri yoktu, ne dudaðý yarýktý ne gözü þaþýydý. Ýnanamýyordu, “Bu neydi? Bir mucize mi? Bir armaðan mý? Benim gibi birine” dedi içinden. Bu çok, bu çok fazla… Bu, sadece bir iþaret!
Ýnanamýyordu Saime. Sardý sarmaladý, öptü, kokladý her bir yerini. Doðurup attýðý, hiç dokunmadýðý, utandýðý çocuklarýndan esirgediði memeleri dayadý kýzýnýn aðzýna. O iri memelerinden boðulmasýn diye itinayla emzirdi kýzýný. Uyuyuþunu seyretti. Her dakika nefesini yokladý. Gece olunca uykudan sýçradý, bunun düþ olup olmadýðýný anlamak için eðilip eðilip baktý bebeðe.
“Bunu ben doðurdum. Bu benim kýzým. Bu þehrin en güzel kýzýný ben doðurdum. Nice güzel gelinler bile böyle bir kýz doðurmadý. Þevket’in karýsý dünya güzeli, artist gibi ama iki kýzý var, koca kafalý salak salak geziyorlar. Ya fýrýncý Mustafa’nýn o sülün gibi, o melek yüzlü karýsý daha geçen yýl bir kýz doðurdu. Ah görse benim prensesimi orta yerinden çatlar. Ama inanmazlar çaldým zannederler. Bebek hýrsýzý derler ya da nazardan öldürürler. Yok, göstermeyeceðim, saklayacaðým kýzýmý. Bu benim, ben doðurdum bunu.” Bütün gece içinden konuþup durdu.Ona göre kýzý, onun þimdiye kadar yaptýðý en güzel þeydi. Hayatýný gözden geçirdi, güzel ya da doðru dediði hiçbir þey yoktu. Sakallý, çirkin, pis Saime ilk defa mutluydu, ilk defa tarif edemediði, anlam veremediði, yabancý bir duygu içindeydi. Analýk duygusuydu bu, diðer evlatlarýndan sakladýðý, çok gördüðü bir þeydi. Kýzýna övünçle bakarken diðerleri için yüreði hiç sýzlamadý.
Saime; tüysüz, ay parçasý gibi kýzýna Nazan adýný koydu. Nazan büyüdü, büyüdükçe daha da güzelleþti. Saime’yi zamanýnda üst üste gebe býrakan erkeklerin aklýný baþýndan aldý. Yetmiþlikler, yeni yetmeler mahalleyi mesken tuttu. Onda öyle bir þey vardý ki, hiç kimse yanýna yaklaþamaz, selam veremez, hep kaþ altýndan gizlice göz ucuyla bakarlardý. Yüzüne endamýna uzun uzadýya bakanlarýnda bir daha yaþadýkça gözüne uyku girmezdi. Bu kýz “uyku kaçýran” derlerdi. Anasýnýn sakallý Saime olduðuna zor ikna olan þehirli babasýný hep merak etti durdu. “Kim? Dediler. Saime’yle kim yatar ki; Nazan, kimin kýzý acaba?” Yýllar önce kapýdan bacadan gizlice sýzan adamlar hep kendilerinden zannettiler de itiraf edemediler. Bütün kadýnlar da kocalarýndan þüphelendiler ama dile getirmeye cesaret edemediler. Saime’ye bir haller olmuþtu zaten. Nazan’ýn kundaðýný açýp, öpüp kokladýðý o günden sonra kapýsýný, yorganýný kimselere açmamýþtý, ne sesi ne soluðu çýkmýþtý. Kavgayý küfrü unutmuþtu. Kapýsýna gelenleri, camýný týklatanlarý tekme tokat kovdu. Sanki bir günah iþlese bir yanlýþ yapsa tanrý kýzýný alýverecekti elinden. Saime’ye göre Nazan, yaratýcýnýn ona layýk gördüðü bir iþaretti…
Gözü, Nazan’dan baþka bir þey görmeyen Saime; aksam oldu mu kýzýný diðerlerinden ayrý bir odaya koyar kapýyý üst üste kilitler, önüne sandýklar, yükler dayardý. Penceresine çifte parmaklýklar yaptýrmýþtý. Ýþte böyle korumaya almýþtý kýzýný. Gece eve sýzan gölgelerden ve hatta babalarý ayrý ayrý olan o berduþ, o ipsiz sapsýz, o ayyaþ aðabeylerinden bile koruyordu onu. Gezmeye, çarsý pazara giderken Nazan’ý yanýndan bir nefeslik bile ayýrmaz, ablalarýný, aðabeylerini yanýna yöresine katar, etrafýnda çember oluþtururdu. Güneþ tenini yakmasýn, rüzgâr dudaðýný kavurmasýn, ayaz içine iþlemesin diye tezden eve dönerdi.
Nazan geceleri odasýndaki divana oturur, demir parmaklýklarý örten yedi kat perdeyi aralar, karanlýkta asýlý duran aya bakardý… Dualar ederdi annesine… Belinden aþaðýya gürleyen o geceden kara saçlarýna, o ay gibi ýþýldayan beyaz tenine kimsenin dokunmasýna izin vermediði için.
‘Anneme minnettarým ama boðuluyorum, nefes bile alamýyorum, solup gitmekten korkuyorum’ diye iç geçirir, gizlice aðlardý. Yatmadan önce son kez aya bakar ‘tanrý galiba orda yaþýyor’ derdi… Yalvarýrdý ‘ne olur kurtar beni’ diye. Tüm bu kalabalýðýn içinde tecrit edilmiþ hissediyordu kendini, yapayalnýzdý. Yan odadan gelen, iç içe, koyun koyuna yatan kardeþler sürüsünün sabaha dek bitli kafalarýný kanatýrcasýna kaþýdýklarý o hýþýrtýlý sesleri ve annesinin horultularýný dinlerdi.
Sýcak yaz günleri iyice kendini göstermeye baþlamýþtý. Þehrin nemli, iyotlu havasý soluk aldýrmýyordu. Nazan üstüne kitlenmiþ kapýdan, sýký sýkýya kapalý camdan, kalýn perdelerden, boðucu sýcaktan uyuyamýyor, gözünü her kapadýðýnda karabasanlar görüyordu. Usulca kalktý, pencereyi yavaþça araladý. Derin bir nefes aldý. Uzaklardan arka sokaklardan gelen sesleri dinledi, bir bebek aðlýyordu, biri nara atýyordu, nal sesleri, faytoncunun þýklayan kýrbacý, hangi evden geldiði belli olmayan gramofondan sýzan namelere karýþýyordu. Bir adam baðýrýyor, adam baðýrdýkça bir kadýn aðlýyordu. Mezarlýk kuþlarý karanlýkta bulutlar halinde uçuyor, kediler sinsice çöpleri karýþtýrýyordu. Samsun’un rutubet ve giz kokan havasýný uzun uzun soludu. O cumbalý ahþap evlerin birer birer ýþýklar söndü. Tüm þehir uykuya daldý. Nazan’dan habersiz uyudular… Düþler gördüler, sayýkladýlar, terlediler… Ama kimse bilmedi, bir gölgenin yanaþmakta olduðunu, o dar, o taþ sokaklardan sessizce sýzdýðýný, Nazan’ýn ilk defa araladýðý pencereye bir sürgün gibi týrmandýðýný hiç kimse görmedi. Ýlginçti ama korkmadý Nazan. Adamýn elinde hercai menekþeler vardý. Nazan’a uzattý. Nazan aldý saçlarýna taktý. Adam Nazan’ýn parmak uçlarýný öptü ve karanlýkta kayboldu gitti. Hepsi bu kadardý. Hiç bir þey somadan, hiç konuþmadan sadece bakýþmýþlardý.
Nazan’ýn saçlarýna taktýðý menekþeler sabaha kadar açtý çoðaldý. Sabah Saime kilitleri açýp odaya girdiðinde kýzýný görünce þaþýrdý. Nazan’ýn yanaklarý al, gözleri pýrýl pýrýldý. Askýlý beyaz geceliðinin eteklerinden tutmuþ þarkýlar söyleyip dans ediyordu. Bütün gün evin içinde kardeþlerinin þaþkýn bakýþlarýna aldýrmadan neþe içinde cývýldamýþ, oradan oraya zýplayýp durmuþtu. ‘Gelecek biliyorum, yine gelecek’ diyordu içinden. Gecenin olmasýný sabýrsýzlýkla bekliyordu.
Kýzý þarkýlar söyledikçe, her sabah kalktýðýnda saçýndaki menekþeler çoðaldýkça Saime çýldýrýyordu. Bir sabah kýzýnýn o gür saçlarýnýn arasýnda kök salmýþ menekþeleri hiddetle kopardý. Onu odaya sürükledi. Ýlk kez melek yüzlü kýzýna haykýrmýþtý; buradan çýkmayacaksýn!
Kollarý sývadý Saime, yüklerin üstüne yükler koydu, demir parmaklýklarý söktürüp duvar ördürdü. Belalý oðlanlarýný sokak baþlarýna dikti, kýzlarýný nöbete durdurdu. Nazan’ýn yalvarmalarýna, gözyaþlarýna aldýrmadý. O hayatýndaki en güzel, en temiz þeydi, öyle kalacaktý. Kimsenin bunu deðiþtirmesine biricik kýzýný kirletmesine, kandýrmasýna izin veremezdi. Saime, sahip olduðu tek güzelliðin elinden alýnmasýna dayanamayacaðýný biliyordu.
Nazan karanlýkta asýlý duran aya bir daha bakamadý, parmak uçlarýný öpen gölgeyi bir daha göremedi. Anasýnýn saçlarýndan koparýp attýðý menekþelerden yere düþen mor bir yapraðý eðilip aldý. Aðlayarak ‘tanrý belki de bu yaprakta yaþýyor’ dedi. Dualar etti gece boyu ‘hadi! Kurtar beni’ diye…
Sabah, Saime yükleri indirdi, sandýklarý itip kilitleri açtý, süngüleri çekti, içeri girdi. Nazan boylu boyunca yatýyordu. Týpký bir bebek gibiydi. O, yerden bulduðu ve saçlarýna taktýðý menekþe yapraðý sabaha kadar açmýþ tüm bedenini sarmýþtý. Yüzünde ince bir tebessüm vardý. Sað elinin parmak uçlarý pembe pembeydi.
Nazan’ýn cenazesinde saçlarýný yolan, üstünü baþýný parçalayan Saime’yi yatýþtýrmaya kimsenin gücü yetmedi. Perdeleri yaktý, kapýlarý kýrdý, duvarlarý yýktý. Öylesine aðladý ki gözlerine kan oturdu, öyle çok aðladý ki gözleri bir daha görmez oldu. Belalý oðullarý, edepsiz kýzlarý çok geçmeden kovdular onu. Peþi sýra gözden kaybolana kadar taþladýlar.
Yarýk topuklarýyla, çýplak iri ayaklarýyla, zar zor taþýdýðý koca memeleriyle, düþe kalka uzaklaþtý. Tüm þehri taktý da peþine uzun uzadýya aðýtlar sýraladý. Onu itip kakanlara sirke tadýnda, kusmuksu küfürler dizdi. O ne kadýn ne de anneydi, lanet olasý pislikti adý, bunu layýk görmüþlerdi. Þimdi aðlýyordu kýzý kadar kendi yasýný da tutarak. Ona göre kimse onu anlayamazdý. Sakallý, kýllý Saime, onun bunun kadýný, þehrin laðýmý, yarýk dudaklý fahiþeydi ya! Kimse anlamazdý, çamurdan bir yüz taþýsa da koynunda, o anneydi. Kýzýnýn doðduðu gün, tüm günahlarý bulanýk yanýnda kalmýþtý, söverce yaþadýðý her þeye inat, kýzýnýn kokusunda arýnmýþtý. Ona göre masumdu. Melek yüzlü kýzýný sevgisinden öldürdüðünü bilmeden, analýðýný esirgediði diðer çocuklarýnýn günahýnýn aðýrlýðýný hissetmeden, yaðan yaðmurda kutsandýðýný zannederek kayboldu gitti…
O günden sonra, diyor, anneannem; bir daha þehirde çirkin çocuklar doðmadý. Belki Nazan kadar güzeli de olmadý. Samsun’un tüm kadýnlarý hep güzel tohumlara gebe kaldýlar. Mavi gözlü, sülün gibi kýzlarýyla ülkeye nam saldý bu þehir.
Saime’yi anneannem ve benden baþka hatýrlayan var mý bilmem. Ama arka bahçeye baktýðýmda duvarýn dibinde, yosun tutmuþ taþlarýn arasýnda mor hareli hercai menekþeleri görüyorum. O karanlýk izbe yerde nasýlda açmýþlar, mevsimsiz, güneþsiz… Bohça kenarýna kasnakta menekþe iþliyorum acemice… Bitince kenarýna iðne oyasý yapalým, diyor anneannem.
Dalgýným. Aklým Nazan’da. Babasý kimdi, acaba? Diyorum.
Anneannem duvardaki resme bakýyor; kim bilir kýzým, kim bilir, kimdi…


-SON-


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Mükemmel
Gönderen: Zeynep Selçuk(Dikyar) / , Türkiye
28 Temmuz 2008
Sevgili Sermin,tek kelimeyle mükemmel bir öykü,mükemmel bir anlatým.Çok beðendim.Ýz.edebiyatýn yeni yazarlarýndan Zeynep:)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kuþ Avuntusu [Þiir]
Adem"in Parmak Ýzi [Þiir]
Elmanýn Sabrý [Þiir]
Venüs'e Kadar [Þiir]
Bir Savaþ - Bir Resim - Bir Þiir [Þiir]
Þar'da Þiir Tutulmasý [Þiir]
Kâðýttan Kuþlar [Þiir]


sermin iren kimdir?

Samsun'da yaþýyorum. iki çocuk annesiyim. öykü kitabý hazýrlýðý içindeyim. þiir ve resim yaþam biçimim, mutluluðum.

Etkilendiði Yazarlar:
cemal süreya


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © sermin iren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.