..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bana arkadaþýný söyle, sana kim olduðunu söyleyeyim. -Cervantes
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Yüzleþme > Mehmet Sinan Gür




17 Aralýk 2002
Önyargý  
Mehmet Sinan Gür
Bütün insanlarýn içinde hem iyi hem kötü vardýr. Siz hangisini beslerseniz o yanýnýz güçlenir.


:DAIA:
Herkesin bildiði gibi 1980 öncesi gençlik çok hareketliydi. Doðru olduðunu düþündüðü sözü, görüþü, sonuna kadar savunurdu. Üniversitelerde siyasi ortamlarýn olmasý nedeniyle bir gencin siyasetle tanýþmamasý olanak dýþýydý. Analar babalar çocuklarýna ne kadar tembih etseler de, onlar ne kadar istemeseler de siyaset gelip gençleri buluyordu. Öyle ki, siyasete bulaþmak için öðrenci olmak yetiyordu. Örneðin okulda çýkan bir karýþýklýkta polis bazen kolundan tuttuðu yani yakaladýðý öðrenciyi götürüyordu. Öðrencinin bir ilgisinin olup olmadýðýna bakmýyordu. Götürülenlerin o sýradaki karýþýklýkla ilgisinin olmadýðýnýn anlaþýlmasýna kadar geçen sürede karakolda yediði sopa, çoðu zaman bir engelleyici, çoðu zaman da kiþinin içinde uyumakta olan devi uyandýrýcý etki yapýyordu. Emniyet güçleri öðrencilere karþý önyargýlýydýlar. Etki tepkiyi doðurur. Bu kaçýnýlmaz bir gerçektir. Gençler de hýzla önyargý sahibi oluyorlardý.

Gençlerin bazýlarý siyasete bulaþmak için çok hevesliydiler. Ancak büyük bir kitle düþünceler ve görüþler yelpazesi içinde neyin doðru olduðunu anlamadan ve herhangi bir akýl yürütme yapmadan, çevresinde bulunan yakýn arkadaþlarýnýn etkisiyle en yakýndaki siyasi görüþün dümen suyuna giriyordu. “Ben ne yaparsam onu yap.” “Ben ne söylersem onu söyle.” Bu sözler o zamanlar sýklýkla duyduðumuz, halen de duymakta olduðumuz sözlerdir. Bunda biraz bir topluluða ait olma, daha açýk bir deyiþle bir sürüye ait olma ve böylece tehlikeli denebilecek bir ortamda güvende olma arzusu, o sýrada var olan otoriteyi kabullenme, boyun eðme de vardýr. Birçok öðrencinin bir üniversiteyi kazandýktan sonra görüþlerinin tam zýddýna deðiþmesi, veya kiþinin öyle imiþ gibi görünmeye çalýþmasý bunun kanýtýdýr.

Önyargýnýn illa ki siyasi bir görüþ olmasý gerekmiyor. Örneðin, bir turizm acentesinden içeriye girdiðiniz zaman sizi karþýlayan kiþi sizi görür görmez “Rezervasyon için mi geldiniz?” diye sorabilir. Siz de “Ne rezervasyonu?” diye sorabilirsiniz. Çünkü acenteye giriþ nedeniniz tümüyle farklýdýr. Yanýnýza yaklaþýp “Bir þey sorabilir miyim?” diyen birine hemen “Param yok.” Diyebilirsiniz. Ya da ikiz kulelerin yýkýlmasýndan bütün Müslümanlarý sorumlu tutup “Bu haçlý seferidir”(George W. Bush) diyebilirsiniz. Aids’i, deprem felaketini Tanrý’nýn insanlara gazabý olarak deðerlendirebilirsiniz. Size baþka türlü öðretildiði için evrim kuramýnýn yanlýþlýðýný, bunu savunanlarýn da kötü kiþiler olduðunu kabul edersiniz. Çünkü size öyle söylenmiþtir. Size gençliðinizde dünyanýn düz olduðu öðretilseydi, hatta yuvarlak olduðunu söyleyenlerin çarmýha gerildiðini görseydiniz.(bunlar ortaçaðda olmuþtur) neye inanýrdýnýz?

1980 öncesi gençlik önce saðcý ve solcu olmak üzere ikiye ayrýlmýþtý. Saðcýlarý pek bilmem ama solcular da önce -saðcýlar kabul etmese de- milliyetçiler ve devrimciler olmak üzere ikiye ayrýlmýþtý.. Devrimciler de esas olarak üç gruba ayrýlmýþtý. Sovyetler Birliðini sosyalist kabul edenler, Sovyetler Birliðinin biraz deðiþtiðini kabul edenler, Sovyetler Birliðinin tümüyle deðiþtiðini kabul edenler. Bunlar da kendi aralarýnda parçalara ayrýlmýþtý. Saðcýlardan baþlamak üzere bunlarýn aralarýnda hiçbir diyalog yoktu. Ýddia ediyorum, birkaç kiþi dýþýnda hiç kimse neyi neden savunduðunu bilmiyordu. Tümüyle çevresindeki diðer kiþilerin sürüklemesi ile hareket ediyordu. Toplantýlarda, forumlarda hep kemikleþmiþ denen kiþiler konuþuyordu. Bir sonuç alýnmasý da olanaksýzdý. Ancak soldaki üçlü kutuplaþma Sovyetler birliðinin kendiliðinden, ya da olaylarýn akýþýyla kapitalist ekonomiyi seçmesiyle geçerliliðini yitirdi. Þimdi sosyalist olduðunu söyleyen devletler bir bir kapitalizme geçiyor. Küba, kapitalizme geçmek için Fidel Castro’nun ölümünü bekliyor. Gelecekte belki de bizi daha baþka þeyler bekliyor.

Bir öðrenci þu okuldansa kesinlikle komünisttir ya da bu okuldansa faþisttir. Düþünce buydu. Ayný batýlýlarýn “Müslüman’sa kötüdür” demesi gibi. Ben üniversite öðrencisi iken Tandoðan meydanýnda bir lise arkadaþýma rastladým. Benim yanýmda okuldan arkadaþlar, onun yanýnda kendi okulundan arkadaþlarý vardý. Ýkimizde çok sevindik. Sarýlýp öpüþtük. Arkadaþlarýyla tanýþtýk. Biz konuþurken yaklaþan bir arkadaþýna “Yok yok, öyle deðil..” filan gibi sözler söyledi. O an bir anlam veremedim ama sonra düþününce anladým ki onlar tam karþý görüþün olduðu bir okuldandýlar. Ne yazýk. Lisede her gün þakalaþtýðým çok sevdiðim arkadaþým karþýma sanki düþmaným gibi çýkmýþtý. Bu olayýn benzerini baþka arkadaþlarýmla Ankara’da otogarda, Ýstanbul’da vapurda yaþadým. Birbirimizin kafasýný gözünü yarmadan iyi niyetlerle ayrýldýk.

Çok az insan kiþilere ve olaylara önyargýsýz yaklaþmayý baþarabilir. Ýnsanlar bir noktaya geldikten sonra düþüncelerini ve çevrelerini deðiþtirmek istemezler. Geleceði geçmiþte edindikleri deneyimlerle þekillendirmek isterler. “Ben bunu böyle öðrendim. Öyleyse diðerleri yanlýþtýr ve yanlýþ olan kötüdür.” Ancak gelecek kendi kendisini þekillendirir. Gerçekler zamaný gelince ortaya çýkar. Önyargýlarla, kemikleþmiþ düþüncelerle davranmak isteði hâlâ sürüyor ve sürecek. Çünkü bu insanýn doðasýnda vardýr. Gelecek ise yeni nesillere kendi gerçeklerini kabul ettirecektir.

...

Ben Türküm. Antakya’da doðdum. Oranýn kültürü ile büyüdüm. Antakya tipik bir Anadolu kenti. Antakya antik bir kent. Dünyanýn ilk kiliselerinden biri orada yapýlmýþ. Roma ve Bizans devrinden kalma mozaikleri dünyada eþsiz. 1918 den 1938 e kadar Fransýzlarýn iþgalinde kalmýþ. Bu yüzden bütün yaþlý Antakyalýlar Fransýzca bilirler. Nüfusunun hepsi deðil ama büyük bir bölümü Müslüman. Antakya’da Sünni Araplar var, Alevi Araplar var þafi Türkler, Sünni Türkler var. Antakya’da Hýristiyanlar, Yahudiler, Alman gelinler var. Antakya’da müthiþ bir hoþgörü ve kardeþlik var. Oradaki herkes benim düþüncelerime yakýn þeyler düþünür. Antakya çok uygar bir kent. Bilmeyenler gitsin görsün. Baþka kaç kentte bir kadýn yalnýz baþýna veya çocuðuyla gece saat 24 de evine hiçbir korku duymadan dönebilir? Antakya koca bir aile gibidir. Antakya’nýn büyük parkýnda geç saatlere kadar ailenizle birlikte hoþça vakit geçirebilirsiniz. Kimse kimseyi rahatsýz etmez.

Türkler kadar kalabalýk olan ve orada yaþayan Araplara eskiden Fellah denirdi. Fellah Arapça’da köylü anlamýna gelir. Tarlada aða için çalýþan kiþilere denir. Ancak bu kadar deðil. Fellahlýk kölelikle eþdeðerde tutulan bir þey idi. Fellahlar genellikle Alevi olurlardý. Aðalar tabi ki Türkler ve Sünni Araplardý. Antakya dünyanýn dýþýnda bir kent olmadýðý için Osmanlý topraklarýnda yaþanan olay (aðalýk-köylülük) orada da yaþanýyordu. Cumhuriyet döneminden sonra bu olay kalmadý gibi bir þey. Ben küçükken köyden gelen ak sakallý yaþlý bir adamýn elini öpmüþtüm. Yaþlý adam çok sevinmiþti. Daha sonra “neden bu kadar sevindi?” diye sorduðumda halam sebebini þöyle açýklamýþtý. “Nasýl sevinmez, aðanýn torunu elini öptü.” Yaþlý adam eski deyiþiyle fellahtý. Þimdi bu kelimeyi kullanmak bana küfür etmek gibi geliyor. Artýk çok þey deðiþti. Öðrenim hayatýmca tanýdýðým Antakyalý Arap arkadaþlarým (artýk fellah deðil) beni tanýdýkça sevdiler. Bir þey daha var. Ýstanbul’da Antakyalý bir Yahudi tanýdým. Önce Antakya esnafýndan sandým O söyleyince anladým. Çok güzel Arapça biliyordu. Ýstanbullu Yahudilerden çok farklý idi. Çünkü Antakyalý idi.

Antakya böyle. Ama Antakya’dan çýkýnca, ve Antakyalý olduðumu söylemem gerekince bana hemen þu soru sorulur. “Arapça biliyor musun?” Bu sorunun anlamý þudur: “Sen Arap mýsýn?” Arapça bilmediðimi söyleyince þaþýrýrlar: “Nasýl olur? Oradaki herkes Arap deðil mi?” Yani kiþi üstü kapalý olarak demek istiyor ki “Sen de oradaki herkes gibi Arapsýn ve bana yalan söylüyorsun.” Ben de düþünüyorum: Benim Arap olmam veya olmamam bu kiþiyi neden bu kadar ilgilendiriyor? Arap olsam, olmasam ne fark eder? Neden bu konu bu kadar önemli? Ben Antakyalýyým ve bir Antakyalý nasýl düþünüyorsa ben de öyle düþünüyorum.

Ben 13 yaþýnda iken hemen hemen temelli olarak Antakya’dan ayrýldým. Öyle gerekti; ve ne yazýk ki bu ülkenin insanlarý, deminkine benzer davranýþlarla bana kendi ülkemde, yabancý olmanýn nasýl bir þey olduðunu tattýrdýlar. Bu nedenle Ýstanbul’da bazý ‘komþularý’ tarafýndan taciz edilen Ermeni komþularýmýzýn neler duyduklarýný baþkalarýna göre daha iyi anladým.

Psikolojik hastalýk derecesine varan saplantýlar bu konunun dýþýnda kalmakla birlikte hiç de iliþkisiz deðildir. Bu hastalýklý durum ayný ülkede yaþayan insanlarýn sýrf düþünce farklýlýðý yüzünden birbirlerini öldürmeye varacak kadar kötü gözle bakmalarýna neden olabilir; nitekim olmaktadýr da. Biri için son derece normal olan bir durum, saplantýsý olan biri için tam tersine son derece tehlikelidir. Zýt düþünceye sahip kiþiler arasýnda da karþýlýklý olarak önyargý vardýr. “Benden deðil; öyleyse kötü ve onlardan.” Bu önyargýlý düþünce insanlarýn iliklerine kadar iþlemiþtir.

1987 yýlýnda turist olarak Ýtalya’ya gittim. Benim þansýma, tam o sýralarda Aðca Papa’ya suikast yapmýþtý. Ýtalya’ya o zamanlar vize alýnmadan girilebiliyordu. Havaalaný güvenlik memuru ay yýldýzlý pasaportu görünce, beni bir otobüs insanýn arasýndan kenara ayýrdý. Gümrükte de canýma okudular. Uyuþturucu kaçakçýsý muamelesi gördüm. Beni soyup aradýlar. Gümrük memuru en son “In your stomach?” yani “Midende mi?” dedi. Bak sen þu iþe! Ben defalarca yalnýz turist olarak geldiðimi, yasal olmayan hiçbir þeyin olmadýðýný söylerken, ve ülkemde saygýn bir kiþi iken o benim pasaportuma bakarak uyuþturucuyu gümrükten geçirmek için naylon poþetiyle yuttuðumu düþünüyor. Yabancý, hele Türk olmanýn, gerçek önyargýnýn nasýl bir þey olduðunu o zaman anladým. Bizimkilere kýzmamalýymýþým. El elden üstündür; arþa varana kadar. Bir suikastçý ile yalnýzca milliyetimiz benzeþiyor diye beni de ayný torbaya koydular. Yalnýz bununla kalmadý. Roma’da gezerken, ayný önyargý ile karþýlaþtým. Satýcýlar aðzýmý açmadan önce beni Ýtalyan sanýyorlardý. Ýngilizce konuþunca, nereli olduðumu soruyorlar, Türk olduðumu öðrenince kýsa bir süre yüzlerini buruþturuyorlar, sonra para kazanma belasý konuþmayý sürdürüp mallarýný satmaya çalýþýyorlardý. Yani sýradan Ýtalyanlarýn da bizimkilerden farký yoktu. Üstelik daha beterdi.

Ondan sonra ülkeme döndüm. Bu etki üzerine, bana haydudumuz bile iyi niyetliymiþ gibi geldi. Uçakla gidip trenle dönmüþtüm. Ýstasyonda neredeyse yoldan geçen birinin boynuna sarýlýp öpecektim. Uçaktan inip betonu, topraðý öpen insanlarýn neler duyduklarýný da o zaman anladým.

Ýnsanlar deðiþkendir. Zamanla huylar inanýþlar, en katý düþünceler deðiþebilir. Yeter ki çevresindekiler ona yardýmcý olsunlar. Farkýnda olmadan bir demokrasi ve hoþgörü kültüründen gelmiþ bir kiþi olarak, önyargýyý Antakya’dan çýktýktan sonra anladým. Bir insana önyargýsýz yaklaþabilmek, onu bireysel özelliklerinden önce insan olarak deðerlendirmek... Þairin dediði gibi bu müthiþ bir bahtiyarlýktýr.

Önyargýlarý olan bir insan önyargýsýyla karþýsýna çýkan her kiþiyi yargýladýktan sonra geriye yalnýz kendisi kalýr. Çünkü herkeste ona önyargýsýný geçerli kýldýracak bir neden bulacaktýr. Yabancýlarý, arkadaþlarý eleþtirdikten sonra sýra kiþinin ailesine gelir. Birinci ailesi annesi, babasý ve kardeþleri, ikinci ailesi de karýsý veya kocasý ve çocuklarýndan oluþur. Böyle bir insan onlarla da iyi geçinebilir mi? Olanaksýz. Kesinlikle herkese bir kulp takacaktýr. Bu kiþiler ancak karþýlarýnda daha yabancý biri olunca onu alt etmek için yakýnlarý ile ittifak kurar.

Önyargýnýn doðal seçim konusuna varana kadar ilkel nedenleri var. Yabancý olan kiþi yaþam için tehlikelidir. Bir þekilde yok edilmeli, olmuyorsa kimseye zarar vermeyecek þekilde tecrit edilmelidir. Önyargýnýn haklý bir yaný yoktur. Ýnsanlara önce tarafsýz bile deðil, iyi þekilde yaklaþmak en doðru davranýþ olur. Bunun içinde þöyle bir örnek verebilirim. Üniversiteye baþladýðýmýz ilk gün, altý kiþilik bir yurt odasýnda birbiriyle ilk kez karþýlaþan ve odaya giren ilk dört kiþi, hemen oturup ‘King’ denen iskambil oyununu oynamaya baþlarlar. Odaya eþyalarýyla gene ilk kez giren beþinci kiþi yerleþtikten sonra diðerlerinin yanýna oturur. Oyunu izlerken hemen eline baktýðý oyuncuya akýl öðretmeye baþlar. “Onu atma, onu öyle oynama” gibi. Durumu fark eden bir tanesi: “Yahu dur, odaya gireli daha üç dakika olmadý. Bu ne samimiyet?” der. Hepsi birden gülerler. Arkadaþlýklar iþte böyle kurulur. Bu beþ kiþi odaya girer girmez kavgaya tutuþsalardý bunun kime yararý olurdu?

Bütün insanlarýn içinde hem iyi hem kötü vardýr. Siz hangisini beslerseniz o yanýnýz güçlenir.

17.Aralýk.2002



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yüzleþme kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Lenin'in Mozelesini Ziyaret
Hey, Okur...

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Canlý Balýk
Baraj Sorusu: Beni Seviyor Musun?
Sahalin'de Altý Ay
Ölüm Anýnda Görülen Tünel ve Iþýk
Cadde'de Eðlence
Müzik Film - Hair
Çanakkale Gezisi - 2
Ýki Günlük Çanakkale Gezisi - 1
Film Müzik– Batý Yakasýnýn Hikayesi
Müzik - Tevekkül

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nazým Hikmet'ten Çanakkale Þiiri [Þiir]
Ateþ ve Ölüm (Bütün Þiirler 16. 07. 2009) [Þiir]
Seni Seviyorum Bunalýmý [Þiir]
Ýncir Aðacý [Þiir]
Bir Dosta E - Mektup [Þiir]
10 Aðustos 1915 Anafarta Ovasý [Þiir]
Sevgisizlik [Þiir]
Mor Çiçekler [Þiir]
Eskiden [Þiir]
Bir Ruh Çaðýrma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayý seviyorum. Bir tümce, bir satýr, bir sözcük yazýp altýna tarihi atýnca onu zaman içine hapsetmiþ gibi oluyorum. Ya da akýp giden zamaný durdurmuþ gibi. . . Bir fotoðraf, dondurulmuþ bir film karesi gibi. Her okuduðunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman ayný tadý veriyorlar. Siz de yazýn, zamaný durdurun, göreceksiniz, baþaracaksýnýz. . . . Savaþ cinayettir. Savaþ olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanlarý ölenlerin ardýndan aðýt yakmayý edebiyat olarak kabullenmiþ. Yazgýmýz bu olmasýn. Biz demiþtik demeyelim. Yaþam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceðimiz, dolarla, altýnla ölçülemeyecek bir deðer. (Ancak baþkalarý için deðeri olmayabilir. ) Nazým Hikmet’in 25 Cent þiiri gerçek olmasýn. Yaþamý ýskalamayýn ve onun hakkýný verin. Baþkalarýnýn da sizin yaþamýnýzý harcamasýna izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karþýmýza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldýrmamak, bazen savaþa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çýkar. Nasýl oluyor da çoðunlukla siyasi yazýlar yazarken bakýyorsunuz bir kedi yavrusu için þiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranýþýmý yadýrgýyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her þey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarýný çýrpan bir kelebek Ýtalya’da bir fýrtýnaya neden olur. Ya da tam tersi. Ýtalya’daki bir fýrtýnanýn nedeni Çin’de kantlarýný çýrpan bir kelebek olabilir. Bu düþünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaþýr, kaynaðýna geri gelir. "Düþünüyorum, peki neden yazmýyorum?" dedim, iþte böyle oldu. .

Etkilendiði Yazarlar:
Herþeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanýk, Tolstoy ilk aklýma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.