..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Gerilim > Engin Yavuz




7 Ekim 2002
Ünzile  
Engin Yavuz
Öðle üzeriydi. Ama hala serindi hava.. 40 haneli Sarýyar Köyü’nde yeni bir gün baþlamýþtý. Kýrmýzý kiremitli kerpiç evlerin ceviz, kavak, dut ve kayýsý aðaçlarýnýn arasýna gizlendiði köy, uyku mahmurluðunu üzerinden atmýþ, canlanmýþtý.


:BIFF:
Öðle üzeriydi. Ama hala serindi hava.. 40 haneli Sarýyar Köyü’nde yeni bir gün baþlamýþtý. Kýrmýzý kiremitli kerpiç evlerin ceviz, kavak, dut ve kayýsý aðaçlarýnýn arasýna gizlendiði köy, uyku mahmurluðunu üzerinden atmýþ, canlanmýþtý. Eþekler anýrýyor, çocuklar baðýrýþýyor, kasabadan gelen bir gezgin satýcý köy meydanýndaki yaþlý çýnar aðacýnýn gölgesine sýðýnmýþ, kumaþ ve öteberi getirdiðini, henüz geliþinden haberi olmayanlara eski bir megafonla duyurmaya çalýþýyordu.
Fatma, altýnda ince meþe palamutu dallarýnýn közlendiði çamaþýr kazanýnýn önünde doðruldu, “Anaa” diye seslendi.
“Kumaþçý gelmiþ, gidip alsak mý?”
“Sordun mu kocana” diye soruyla cevap verdi annesi, “Bakmasýna bakalým da kýzmasýn sonra” diye ekledi.
“Hasan’ýn haberi var, bugün kumaþ beðeneceðimi söylemiþtim. Sen merak etme. Zaten sözü vardý bana.”
“Ýyi o zaman, þu türlüyü ateþe koyayým gelirim birazdan..”
“Acele et ana, kumaþ aldýktan sonra daha ormana gideceðim madýmak toplamaya..”
Sonra kendi kendine “Aman niye hep acele, acele, arkamdan koþturan var sanki.. Köyde iþ biter mi” diye yakýnan Fatma yüksek sesle ekledi bu kez:
“Ünzile de yemek ister.Sabahýn köründe kalk, kocaný memnun et, inekleri sað, kahvaltýyý hazýrla, kazanda su ýsýt, çamaþýrlarý yýka, çocuðu besle, ortalýðý temizle, yemek piþir, git ormana ot topla. Ne zor be ana.. Sen beni bunun için mi doðurdun. Kadýnlar bunun için mi var? Hizmetçilik etmek için mi yaþýyoruz biz? Bir elbiselik pazen istese caným, kocana sordun mu diyorsun. Hakkým deðil mi sence? Kocam nerede þimdi? Ya kahvenin birinde kaðýt oynuyordur, ya da tarlanýn kýyýsýnda bir aðaç altýnda uyuyordur. Hadi geleyim ben de þu iþlerin bir ucundan tutayým der mi? Ýnekleri sað bari, yok erkek iþi deðilmiþ.. Erkek iþi neymiþ? Git kahvede kaðýt oyna, çene çal, öðleden sonra gel evde akþama kadar kýçýný yay, yemeði ye akþam yine kahveye git. Bir de benim þu halime bak. Güya 20 yaþýndayým ama aynaya baksam tanýyamam kendimi.. Baktýðým da yok ya.. Böyle ölüp gideceðim..”
“Ünzileee,” diye seslendi az ötedeki gübre yýðýnlarýnýn üzerinde eþelenen tavuklarý yakalamaya çalýþan 3 yaþýndaki kýzýna..
Kara gözlüydü Ünzile, kestane rengi saçlarý vardý, elleri yumuk yumuktu, güleç bir kýz çocuðuydu.. Üzerinde kýrmýzý çiçek desenli mavi basma entarisi vardý. Lastik potinleri çamur içindeydi. Koþa koþa geldi..
“Gel kýzým besleyeyim seni..”
Az önce sahanda ýsýttýðý önceki günden kalan bulgur pilavý ile bir bardak ayraný aldý getirdi. Evin önüne serili kilimin üzerine baðdaþ kurdu, bir dizinin üzerine oturttu kýzýný..
“Üþümüþsün” dedi, “Bak buz gibi olmuþ kollarýn.”
Aylardan Mayýs’tý ama köyde sanki kýþ henüz sona eriyor gibiydi. Yýldýz Daðý’nýn zirvelerinde hala kar duruyordu.Geceleri hala soba yakanlar vardý köyde. Hele bulutluysa çok üþütüyordu hava..
Bugün ise güneþin kendisini bol bol gösterdiði nadir günlerden biriydi..
Tabiat da güneþin nimetlerinden yararlanýyor, meyve aðaçlarýnýn tomurcuklarý patlamaya hazýrlanýyordu. Fazla çiçek de yoktu ama her yer mis gibi bahar kokuyordu. Kuþlar en neþeli þarkýlarýný söylüyorlardý bugün.. Daha leylekler gelmemiþti.
Yine geç kalmýþtý ama olsun, bahardý yaþanan.
Bitiþik otururlardý.. Annesi seslendi yandaki evinin penceresinden:
“Kýz Fatma, haydi hazýrým ben..”
“Tamam ana, yemeði bitti bunun da..”
Köy meydanýna giderken birkaç komþularýný da aldýlar, birlikte yürüdüler hoþbeþ ederek.. Komþularý Ünzile’yi sevdi biraz, o da buna sevindi bütün çocuklar gibi.
Gezgin satýcý, çýnarýn gölgesine çekilmiþ, kýrmýzý renkli, çoktan hurdaya çýkma zamaný gelmiþ toz içindeki minibüsünün önünde hareketli bir pazarlýk içindeydi. Beðendirdiði kumaþý satmaya çalýþýyordu þimdi..
“Bak abla, metresi iki milyon liradan bir lira aþaðýya olmaz. Bu kumaþýn metresini sana bir milyon dokuzyüz bin liradan veremem. O kadar yolu aþýp geliyorum buraya.. O zaman ne gerek var gelmeme. Otururum evimde.. Hiç olmazsa boþa çenemi yormam, boþa benzin de harcamam..”
“Ýyi hadi, ver ikibuçuk metre yeþilli olandan” dedi kadýn. Þalvarýnýn lastiði altýna gizli küçük siyah çantadan para çýkardý, uzattý satýcýya..
Minibüsün arka kapýlarý ardýna kadar açýktý, top top kumaþlar saçýlmýþtý, mavi, kýrmýzý, yeþil, turuncu, sarý çiçekli basmalar, pazenler, patiskalar.. Herkesin göz zevkine göre kumaþ vardý, herkesin kesesine göre..
Fatma, ilgiyle, özlemle, severcesine karýþtýrdý kumaþ toplarýný, gönlüne göre petrol yeþili üzerinde bordo renkli güllerin yer aldýðý basmayý beðendi, annesine baktý, “Nasýl ama güzel mi alsam mý bunu” diye sordu.
“Ýçine sindiyse al” dedi annesi..
Fatma kumaþ kestirdi yeteri kadar, parayý uzattý satýcýya, sardýrdý annesine verdi.
“Ana, al eve götürüver. Sonra Saime teyzeye diktiririz. Ben Ünzile ile madýmak toplayayým biraz. Akþama yemeðini yaparým, yarýn da böreðini. Ýstersen sana da toplarým. Oturur yeriz birlikte..” dedi.
Fatma 16 yaþýna yeni girmiþti. Yaþýtlarýnýn birer birer evlendirildiði dönemdi. Yoksulluk yükünü azaltmanýn bir yoluydu belki biraz baþlýk parasý karþýlýðý evden bir kiþinin eksilmesi. Bir taþla iki kuþtu. Doðurunca allah verdi diyorlar, sonra evlensin gitsin diye bakýyorlardý. Fatma ise hayaller kuruyordu o sýralar..
Hacý Hüseyinler’in küçük oðlu Hasan’a yanýktý. Hasan da ona. Varlýklý bir ailenin çocuðu deðildi Hasan. Ama köyün güçlü, yakýþýklý gençlerindendi. Esmerdi, baktý mý insanýn yüzüne, yüreðiyle bakardý. Askerlik görevini bitireli bir yýl olmuþ
tu. Daha bir iþ tutamamýþtý. Ýki aðabeyi ile babasý yetiyordu tarlanýn iþlerine..
“Sen daha dinlen, nasýl olsa çalýþacaksýn” diyorlar tembelliðe alýþtýrýyorlardý iyice..
Evlerinin arkasýnda büyük ceviz aðacýnýn kuytusunda gizlice buluþmuþlardý birkaç kez.. Gelecekten, evlilikten söz etmiþlerdi, hayaller kurmuþlardý birlikte. Fatma Hasan’ýn kendisine sarýlýp öpmesine izin vermiþti..
Hasan, Yýldýzeli Ýlçesi’nde bir iþ bulacak, evlenip beraber ilçeye yerleþecekler, küçücük bir evde oturacaklardý. Bir çocuklarý olacaktý. Hasan yaþatacaktý Fatma’yý. Ayakkabý, elbise, taký, þimdiye kadar hasret kaldýðý ne varsa alacaktý birer birer..
“Biraz daha sabret, bizimkiler þu buðdayý kaldýrsýnlar, sonbaharda istetirim seni, niþanlanýrýz, gelecek hasattan sonra da dillere destan bir düðünle evleniriz. Öyle bir düðün yaparýz ki, köy bunu yýllarca unutmaz” demiþti.
“Bir kýz çocuðu istiyorum” diye demiþti Fatma da, “Adýný da Ünzile koyalým olur mu?”.
“Nasýl istersen Fatma’m.Çok güzel bir isim, inþallah kendi de adý gibi güzel bir prenses olur. Sýcacýk yuvamýzý da þenlendirir.”
Ama “Niye Ünzile, neden Ayþe deðil, neden anneannenin ya da benim ninemin adýný koymuyoruz. Baþka bir isim olamaz mý” diye sormamýþtý.
Sorsaydý keþke, Ünzile’nin kendisi için ne ifade ettiðini..

**

Birkaç yýl önceydi. Temizlik yapýyordu evde. Masanýn bir köþesinde duran eski transistörlü radyo açýktý. Müzik dinleyip oyalanýyordu. Sunucu Sezen Aksu’nun bir þarkýsýný anons etmiþ, sonra eklemiþti:
“Bu þarkýyý ezilmiþ, mutsuz ve talihsiz olduðuna inanan bütün kadýnlar için çalýyoruz..”
Yoksul, sýkýntýsý, çileli bir yaþam sürmüþ bir annenin kýzýydý Fatma, kendi yaþamý da pek farklý deðildi. Dikkatle dinledi þarkýyý, sözleri insana bir duygu yoðunluðu yaþatýyordu. Alýp çocukluðuna götürüyordu bir anda kendisinin ya da annesinin. Þ
Þöyle diyordu:
“....
Ýnci gibidir diþi
Görücü bilir iþi
Söðüdüm aðlar gider
Olur hatun kiþi

Varmadan sekizine
Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hem de kadýn

Yaðmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalý
Hiçbir þey sormuyor

Korkar durur gitmez
Köyün en son çitine
Ýnanýr o sýnýrda
Dünyanýn bittiðine

Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadýn Ünzile..”

Elindeki süpürgeyi býraktý, eþarbýyla alnýnýn terini sildi, divana oturdu. Sessizce aðladý. Annesini, kendisini köydeki bütün kadýnlarý anlatýyordu þarký. O an karar verdi. “Kýzým olursa adý Ünzile olacak” dedi kendi kendine.
Fatma Ünzile’ye seslendikçe doðduklarý yerde ölen, sesleri hep ayný kayalýklarda yankýlanan kadýnlarý hatýrlayacaktý.

**

O yýl ekinler kaldýrýldý, sonbaharda niþalandýlar. Ertesi yýl ekinler biçildikten sonra da düðün hazýrlýklarý baþladý. Sonbahar gelince dillere destan olmasa da güzel bir düðünle evlendiler. Ýlk hayal kýrýklýðýný, Ünzile ana rahmine düþtükten birkaç ay sonra yaþadý Fatma.. Kasabaya gidemeyeceklerini söyledi Hasan.. Oysa en büyük hayaliydi bu köyün yazgýsýndan kurtulmak.. Þimdiye kadar hiç görmediði, küçücük de olsa tek penceresi ana caddeye bakan bir evde oturamayaca,kýzýný kasabada büyütemeyecek, güzel okullarda okutamayacaktý.
Ünzile ile köyün yakýnýndaki ormana doðru yürürken hep bunlarý düþündü Fatma.. Ne kasabasý, haftada bir ormanda madýmak toplamaktý onun kaderi..
Çoðu asýrlýk meþe aðaçlarýyla kaplý orman, öðle saatleri olmasýna raðmen loþtu..Çünkü o kadar sýktý ki aðaçlar, güneþ yere ulaþamýyordu. Serinlik ve nem en önemli özelliðiydi ormanýn. Bu ortam zengin bir bitki örtüsünün de yaþama alanýydý. Köydeki kadýnlarýn hemen hemen hepsi zaman zaman buradan faydalý otlarý toplar, deðiþik yemek, salata ve börekler yapar, kimisi de büyüklerinden kalan alýþkanlýkla kaynatýp her derde deva ilaçlar hazýrlardý.
Þimdi madýmak zamanýydý, hem kendileri için hem de komþularý Hafize teyze için ot toplayacaktý Fatma.
“Ünzile, ot yolacaðým biraz, sen de kendi kendine oyna, yanýmdan fazla uzaklaþma” dedi kýzýna, iþe koyuldu.
Daldý gitti yine..Madýmak yolarken aklý baþka yerdeydi. Yoksul çocukluðunu, gerçekleþmemiþ hayallerini düþündü. 20 yaþýndaydý ve tadýna doya doya gençliðini yaþamýþ saymýyordu kendini.”Hep baþkalarý için yaþadým ve hayatým böyle geçecek. Ünzile tek umudum. Hiç olmazsa onun hayatý benim gibi olmasýn. Ama nasýl olacak? Bu köyde oturmaya devam ettikçe bu imkansýz.”
Eðildiði yerden doðrulduðunda aklýna geldi Ünzile. Seslendi:
“Ünzile kýzým, Ünzile neredesin?”
Görünürde yoktu Ünzile. Sesini de hiç duymamýþtý. Ne kadar zaman geçmiþti düþüncelere daldýðýndan beri, bilmiyordu. Telaþlandý, bir daha baðýrdý:
“Ünzileee!”
Ormanda neþeli kuþ cývýltýlarý dýþýnda en ufak bir ses yoktu. Hangi yöne gittiðine bakmadan koþmaya baþladý Fatma, baðýrýyordu bir yandan:
“Ünzile kýzým, neredesin, ses ver yavrum beni duyuyor musun?”
Sesini duyuramýyordu. Ormana ölüm sessizliði çökmüþtü þimdi. Ne yapacaðýný bilemez halde koþuyor, baðýrýyordu Fatma. Nereye gitmiþti bu kýz, eve döndüðünde ne derdi kocasýna. Ya Ünzile’nin baþýna bir þey geldiyse. Ölürdü, yaþayamazdý kýzý olmadan. Ünzile hayatla en önemli baðý idi.
Yaklaþýk bir saat boyunca, ortalýðý telaþa vermeden ama kendi telaþýný içinde büyüterek kýzýný aradý Fatma, bulamadý.
Hava kararmaya baþladý. Ya bulamazlarsa, karanlýk basýnca ne olacaktý? Ne yapardý biricik yavrusu, kurdun kuþun arasýnda. Parçalarlar, öldürürlerdi..
Koþar adýmlarla eve döndü. Korku ve endiþe yüzüne sinmiþti. Teþalý annesinin gözünden kaçmadý, ilk annesine sýðýnmýþtý zaten. Anlamýþtý yaþlý kadýn birþeylerin ters gittiðini.
“Ne oldu Fatma, Ünzile nerede?”
“Bilmiyorum ana, madýmak topluyordum. Kaþla göz arasýnda kayboldu ortadan. Anlayamadým nereye gitti, her tarafý aradým, bulamadým. Ama, nereye gitmiþ olabilir?”
Annesi de telaþlanmýþtý:
“Gel kýzým kocana haber verelim. Akþam olmadan bulalým þu kýzý. Gece olduðunda ne yapar o soðukta, donar yavrucak.”
Ünzile’nin kaybolduðu haberi kýsa sürede köyde duyuldu.
Köy halký kardeþ gibiydi yýllardýr. 40 hanede 40 aile tanýrdý birbirini. Çoðu, uzak-yakýn akrabaydý zaten.
Küçük kýzý bulmak için yürümekte zorlanan yaþlýlar bile seferber oldu. Herkes köyü çevreleyen ormana daðýldý. Derinliklerden duyuluyordu çaðrýlarý:
“Ünzileee, Ünzilee.”
Yoktu küçük kýz.
Hava kararýnca jandarma karakoluna haber verdiler. Karakolda bir manga asker vardý. Çavuþla birlikte koþturup geldiler ama onlarýn çabasý da bir iþe yaramadý.
Yer yarýlmýþ, Ünzile sanki içine girmiþti.
Komþularýndan bazýlarý, Fatma, annesi ve Hasan’ý sakinleþtirmeye çalýþtýðý gece boyunca:
“Telaþlanmayýn bir þey olmaz. Fazla uzaða gidemez. Uyuyup kalmýþtýr bir yerlerde. Sabaha kalmaz bulunur” diyorlardý.
“Ünzile, kýzým” diye aðlýyordu Fatma.
Bir parça kopuyordu yüreðinden, içi acýyordu. Ya bulunamazsa?
“Benim yaþamamýn da bir anlamý kalmaz. Onun kaybolmasýna ben neden oldum. Vicdan azabýndan her gün öleceðime giderim arkasýndan. Ne anlamý kalýr ki hayatýn,kýzým olmazsa” diyordu.
Aklýna getirmek istemese de Ünzile’nin ölümünü, kýzý gözünün önündeydi hep:
“Uslu kýzým benim, bir tanem. Nerededir acaba þimdi? Üþüyor mudur? Nasýl korkmuþtur kimbilir gecenin karanlýðýnda..”
Aðlamalarý haykýrýþlara dönüyordu bazen, çoðalýyordu, köyde yankýlanýyordu:
“Ne olur yavrumu bulun. Allah rýzasý için. Tanrým kýzýmý bana baðýþla. Yalvarýyorum sana. Hep dua ettim. Kýrmayacaksýn beni. Bulacaklar kýzýmý. Kuzumu bana baðýþlayacaksýn..”
Köy sabaha kadar ayaktaydý. Evlerin ýþýklarý gece boyunca yandý. Hasan, köyün gençleriyle birlikte elinde fener, kýzýyla ilgili bir ipucu bulabilmek için, her koyaða, her çalýnýn dibine, her taþýn oyuðuna bakýyor, uykusuzluðunu unutmuþ gidebileceði her yeri araþtýrdý.
Sabah hem Yýldýzeli’ndeki jandarma birliðinden hem de Sivas’taki arama-kurtarma grubundan yardýma geldiler. Civar köylerin sakinleri de aramaya katýldý. Ayrýca bir askeri helikopter de havadan araþtýrmaya baþladý.
Bu çabalar Ünzile’nin bulunacaðýna dair ümidi arttýrdý. Yüzlerce insan onu bulmak için uðraþýyordu.
“Merak etme, yakýnda bulup getireceðiz kýzýný. Sarýlýp koklayacaksýn, yanaklarýna öpücükler konduracak yine. Ana diyecek, ayaklarýnýn arasýnda dolanacak. Acýktým diyecek.. Yine ayaðýnda sallayýp uyutacaksýn. Sen hiç merak etme..”
Bu umut dolu sözler sakinleþtiremiyordu Fatma’yý. Gözyaþlarý azalmýyor, artýyordu. Bu manzarayý görenler de hakim olamýyorlardý göz pýnarlarýndan yaþlarýn süzülmesine.
Gazetelerden, TV kanallarýndan muhabirler kameramanlar geldi. Röportajlar yaptýlar, arama çalýþmalarýný görüntülediler. Ünzile’nin kaybolduðunu bütün Türkiye’ye duyurdular.
Yakýnlarý gazeteleri getirip Fatma ile Hasan’a gösterdi. Bir umuttu bu haberler. Gören olursa eðer çevre köylerden, haber verirlerdi mutlaka.. Ama hiç kimse aramadý, muhtarýn evindeki telefonu. Yüreklerini ferahlatacak bir haber gelmedi.
Tam ondört gün aradýlar Ünzile’yi. Her sabah yeni bir umuttu Acar ailesi için. Ondört gün boyunca köyün yakýnýndaki Yýldýz Irmaðý ve çevredeki bütün ormanlarý didik didik ettiler.
Daha önce umut verenler þimdi de Fatma’yý acý gerçeðe alýþtýrmak için çaba gösteriyordu..
“Fatma’m, allah böyle yazmýþ yazýsýný. Aðlama artýk. Aðlarsan bulanacak mý? Ne acý yaþadýðýný biliyoruz. Allah kimseye evlat acýsý vermesin. Bak bu köyde kaç ana evladýný trafik kazasýnda, yangýnda, askerde kaybetti. Yaþanabilecek en büyük acý evlat acýsý. Biz de kendi evladýmýz kaybolmuþ kadar üzgünüz..”
Bir akþam üzereydi.
Aramaya katýlanlarýn çoðu geri dönmüþtü. Günlerdir yürümekten ve uykusuzluktan yorgun düþmüþ insanlar köy kahvesinde çay içip dinleniyor, bir yandan sohbet ediyorlardý.
Köy kahvesi dýþýnda bütün köy sessizdi.
Kahvede oturanlar bir ara köy giriþinde toprak yolda tozlarýn havalandýðýný gördüler, sonra motor gürültüsü duyuldu, iyi bir haber geliyor diye umutlandý herkes.
Gelen bir jandarma jipiydi. Ýçinden çavuþ indi. Muhtarý sordu. Muhtar bardaðýndaki son yudumu bir dikiþte bitirip seslendi:
“Buradayým çavuþ efendi!”
“Biraz konuþabilir miyiz bir köþede?”
Çavuþun yüz ifadesinden pek iyi bir haber getirmediði belli oluyordu:
“Bak muhtar. Bir çoban buradan sekiz kilometre ileride Yýldýz Daðý eteklerinde küçük bir kýzýn cesedini bulmuþ. Çobaný da cesedi de aldýk. Yýldýzeli’ne getirdik. Çocuk verilen eþgale uyuyor. Ailesinin gelip teþhis etmesi gerek. Bunu gidip sen anlatýver..”
Zor bir görevdi bu, bütün umutlarý yokedecekti. Ceset mutlaka Ünzile’ye aitti. Herþey bitmiþti artýk.
“Tamam, gidip söyleyeyim” dedi muhtar.
Yanýna köyün yaþlýlarýndan birkaç kiþi daha aldý, Fatma’larýn evine gittiler.
Fatma, evin penceresinden gelen kalabalýðý görmüþtü. Hemen kapýya fýrladý. Bir yandan dua ediyordu:
“Allahým Ünzile’yi bana baðýþla ne olur? Kýzýmdan iyi haberler getirsinler bana..”
Kalabalýk yaklaþýnca anladý gerçeði Fatma. Yýðýlýverdi olduðu yere. Bir þey söyleyemedi. Haykýrýþý boðazýnda düðümlenmiþti. Hasan koþup kucakladý eþini,içeriye götürüp yatýrdý, sarýlýp aðlamaya baþladý sonra..
Evlerinin neþesi yok muydu artýk? Ünzile bir daha gülemeyecek miydi? Baba diyemeyecek miydi? Sarýlýp koklayamayacak mýydý kýzýný, öpemeyecek miydi mis gibi ten kokusunu içine sindirerek.
Nasýl bu kadar uzaklaþmýþtý, nasýl gidebilmiþti sekiz kilometre öteye. Biri mi öldürmüþtü, kurtlar mý parçalamýþtý, kayalýklardan mý düþmüþtü?
Fatma ile birlikte Yýldýzeli Devlet Hastanesi’ne giderken Hasan, kendine bu sorularý soruyordu.
“Fatma, kaç gün aradýk ama yanlýþ yerlerde. Meðer Ünzilem nereye gitmiþ de haberimiz olmamýþ. Ah keþke aklýmýza gelseydi daðýn eteklerini aramak. Nasýl düþünemedik bunu. Kim düþünebilirdi üç yaþýndaki kýzýn bu kadar uzun yolu yürüyebileceðini..”
Hastaneye vardýklarýnda heyecan, korku ve ümitle yorgun düþmüþlerdi. Belki de Ünzile’ye ait deðildi bulunan ceset. Belki kýzlarý yaþýyordu.
Jandarma subayý, doktor ve savcý onlarý morga götürdü. Yanlarýnda köy muhtarý ve köyden bir-iki kiþi daha vardý. Morg görevlisi küçücük bedenin üzerindeki beyaz çarþafý kaldýrdý.
Ünzile’ydi soðuk betonun üzerinde bir melek gibi uyuyan. Yüzü pespembe deðildi artýk, gülücükleri yoktu yanaklarýnda. Avurtlarý çökmüþtü, zayýflamýþtý..
Fatma’nýn kýzýnýn cesedine sarýlýp haykýrmasýna engel olamadýlar. Hasan da morgun duvarýna dayanýp çömeldi, kendi haline býraktý gözyaþlarýný, hýçkýrarak aðlamaya baþladý.
“Ana, baba” dedikçe hayata daha çok sarýlmalarýnýn en büyük nedeni olan Ünzile çok uzaklardaydý artýk.
Morgun bir köþesinrde doktor, savcýya ilk tespitini anlatýyordu:
“Cesedin üzerinde herhangi bir darp ve yara izi yok. Tecavüze uðramamýþ. Açlýktan ölmüþ.”




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Pantolon
Karpuzkaldýran
Baðbozumu
yeni baþtan
Sardunyalara veda
Çaylarýnýz þirketin ücretsiz ikramýdýr
Yazlýk sinema
Kar zincirleri
Radyo
Düðün gecesi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Çürük aþk [Þiir]
Yazlýk sinema [Þiir]
Alaçam'da bir sabah [Deneme]


Engin Yavuz kimdir?

Ýzmir\'de 23 yýl profesyonel gazetecilik yaptým. Þimdi basýn danýþmaný olarak çalýþýyorum. Gezi notlarýmdan derlediðim Bisikletle Yollar Yolculuklar ve yaðmurlarla ilgili þiir ve düzyazýlardan derlediðim Yaðmur Damlalarý isimli kitabým yayýnlandý. Yazdýklarýmý edebiyatý seven herkesle paylaþmak istiyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Rifat Ilgaz, Necati Cumali ve Yaþar Kemal'den çok etkilendim.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Engin Yavuz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.