..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bu kitap çok gerekli bir açýðý dolduruyor. -Moses Hadas
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ortamsal > Bahattin Ceyhan




11 Temmuz 2010
Yaþam Þehrinin Bir Sokaðý  
Þarký-Kurgu

Bahattin Ceyhan


Kolpa-Böyle ayrýlýk olmaz þarkýsýný bir hafta boyunca dinledikten sonra yazdýðým öykü.


:AFEA:
SUFÝ:


Kimse bilmiyordu; Cennet zamanýn içinde gizliydi. Oysa insanlar zamaný aç bir kutra benzetiyorlardý. Sürekli kendini yiyen… Peki ya insanlar; onlar sürekli tok mu geziyorlar, bir ömür? Zamana aç olan ve onu sürekli tüketen insanýn ta kendisidir. Sadece yaþadýklarý, tattýklarý, hayal ettikleri güzellikleri zevk diye tutturduklarý yalandan bir duyu üzerine konduruyorlar…
Öldüklerinde ne mi oluyor?

Önce hesap kesiliyor,

Fatura ödeniyor,

Masadan kalkýlýyor…

Tabaklara bakýp; “Ben mi yedim bunca zamaný? Ah be boþa harcamýþým her þeyi, boþa harcamýþým bir ömür zamaný… Elimin altýndaki cenneti hor görmüþüm.”

Cehennem keþkelerden ibaret…

Belki! Belki cennete bir dönüþ var…

Daha fazla anlatmak iþime gelmiyor. Benim zevkimde bu; gizem, merak. Ama korkuyorum, ya aþýk olursam…



YARALI BAYKUÞ’ UN DOÐUÞU:



Yaralý baykuþ’ tu onun adý. Kimse gerçek adýný hatýrlamýyordu. Ona sormaya cesaret edebilende yoktu.
Bir gece vakti, yaðmurlu bir Ýstanbul gecesinde, Kadýköy’ün arka sokaklarýnda aðlarken bulmuþlardý onu. Bir elinde sað ayaðý bezle sarýlmýþ siyah kunduz vardý, onu bulduklarýnda. Elbisesi gayet güzeldi. Zaman öncesinde baya zenginmiþ belli ki. Sokakta doðru dürüst aydýnlatma yoktu. Üç arkadaþ dertleþiyorlardý. Birde bunu eklersek, dört olacaktý. Eklenebilirdi elbet, ama bir þartla; onlarýn varoþ ortamýna, yalandan hayallerine uyabilecekse. Nede olsa þimdilik yedekte fazladan bir biralarý daha vardý. Aralarýnda en yaþlý olan liderliðini ortaya koyup konuþtu.

“Þþþt dostum o baykuþ evcil mi?” Hep beraber güldüler.

“…”

“Þanslýsýn ama sen, onlar insana yaklaþmazlar”

“Anlamadým!”

“Dur kýzma, öyle demek istemedim.”

“Nasýl demek istemedin?”

“Sen insansýn dostum, iþte bu yüzden derdin var. Derdine çare bira bizde var. Anlatýrsan kulaðýmýza davet var…” Kafasýný kaldýrdý, boþ gözlerle baktý karþýsýndaki ayyaþlara. En güzeli her þeyi unutmaktý, her þeye en baþtan baþlamak. Öyle de yapacaktý.

“Bira versene.”

Ve zaman baþladýðý vakit, o kuþ, kara kunduz uçup gitmiþti.Dört arkadaþ olmuþlardý. Nereye gittiklerini bilmez bir halde sabaha dek gezdiler.Üçü birini dinledi, biri çok dertliydi. Yaralanmýþtý o belki, ama sarhoþluðun etkisiyle diðer üçü sadece dinliyordu. Biralarý bittikten sonra açýk bir market bulup yenilerini aldýlar. Bu zengin çocuðunun cebi doluydu.

Sabah bir parkta uyandýlar, yanlarýndaki yeni çocuðu hayal meyal hatýrlýyordu diðer üçü. Çok dertliydi, çok yaralýydý o. Akþam çok konuþmuþ, çok þey anlatmýþtý. Orhan adýný sormuþ ona, ama o cevap vermemiþti. Uzunca bir bekleyiþten sonra sessizliðini bozmamýþ olan yeni çocuða yönelip konuþtu Orhan;
“Akþam cayýr cayýr konuþtuktan sonra þimdi bize ismini dahi söylemek istemiyorsun ha?”

“Ben hatýrlamýyorum…” Güldüler. Orhan;

“O zaman senin adýn yaralý baykuþ olsun dostum” Kabul edercesine kafasýný aþaðý yukarý salladý Yaralý baykuþ.

Bir solisti yoktu bu grubun, birde ismi. Gruba Sufi demiþti. Kaç vakit geçtiðini bilmiyorlardý, zaman öncesi ve sonrasý vardý onlar için. Almýþtý mikrofonu eline, senelerdir çaldýklarý bu köhne cafede. Mikrofonu eliyle kapatarak;

“Böyle ayrýlýk olmaz, çalabilir misiniz?” Baterist Orhan;

“Çalarýz çalmasýna da, okuyacak mýsýn?” O zaman Yaralý baykuþ, iki gözünü kapatýp sol elini mikrofonun üzerinden çekmiþti. Mikrofonu rapçiler gibi tersten tutmuþtu… Koca bir çýðlýk atmýþtý, tavana bakarak. Sonra masalardaki insanlara bakarak baþlamýþtý þarkýsýný söylemeye…

“Kim derdi ki seninle,

Bir gün ayrýlacaðýz.

Geçip giden yýllarýn,

Ardýndan bakacaðýz…”

Orhan’ da çýðlýðýný bastý ve çalmaya baþladýlar. Sahnenin önünde üç tane loca denebilecek masa vardý. O masalardan sonra eski püskü masalar düzensizce konmuþtu. Fazla insan yoktu bugün, pek çok gün gibi… O üç loca hariç bütün herkes coþmuþtu. Bar kýsmýnda oturan iki konsomatris, pazarlamacý Sinan, arka masadaki Gülþen ve Turhan ve diðerleri…


AZRAÝL:



Çok parasý vardý onun, dedesi sað olsun… Ama bu saatten sonra nasýl sað olacaktý. Onun canýný alan kendisi deðil miydi? Dedesinin hastanede yattýðý zamanlarda o uyurken, serumuna kezzap katan o deðil miydi? Oydu tabi ki, þimdi de milyonlarca liralýk servete konan. Olsun en azýndan ruhu þad olsun…

Tüm yaptýklarýný, yýllar önce üç beþ züppe arkadaþý ile Kadýköy’de keþfettikleri bir rock cafede düþünmüþ ve planlamýþtý… Eski püskü yapay deriden koltuklarla kurulu üç locadan birinde üç sap, saman peþinde olmadan kafa daðýtmak için kafa daðýtýyorlardý. Acemi bir rock grubu vardý sahnede. Her þeyi baþlatan, içini alevlendirende o solistin tavana bakýp haykýrmasýydý. Yanýndaki arkadaþýna yönelip;
“Ah be abi, bir gün dedem ölürse; bunlar gibi keþfedilmemiþ gruplarý ünlü yapacaðým.”

O gün baþlamýþtý her þey Ali için. Ve zaman bu plak þirketini kurduðunda baþlamýþtý. Dedesinin ölümü bile zamanýn öncesindeydi onun için… Hatýrlayamýyordu, dedesi neden ölmüþtü. Hatýrlamak istemiyordu. Zaman akmaya baþladý baþlayalý nice þarkýcý, grup keþfetmiþti. Ve nicesini ünlü etmiþti. Þimdi her þeyden elini eteðini kesmiþ, onlarý arýyordu. Bu iþe el atmasýna sebep olanlarý arýyordu.
Kimileri ona katil diyordu, kimileri ise melek. Orta yolu bulan, tam karþýlýðýný bulan olmamýþtý henüz…



ÖLÜM:



Aslýnda tatil yapmaya gelmiþlerdi Antalya’ ya. Ellerine üç kuruþ para geçmiþti. Biraz kafa daðýtmak için gelmiþlerdi buraya. Ta ki bir gün otelden çýkýp, halkýn denize girdiði bir yerde piknik yapmaya niyetlenene kadar.

Wolkswagen Transporter’ da mangal vardý. Kemer’e giderken çamlýk bir yer bulmuþlardý. Önce denize girmiþlerdi, sonra hep berbaber güneþleniyorlardý, ki o adam çýkageldi. Onlarý gördüðünde çýlgýna dönmüþtü nerdeyse. Ufak çaplý bir hayran kitleleri vardý elbet. Ama bu kadarýný beklemiyorlardý. Sonra adam kendini toparladý…

Evet bunlar onlardý, her þeyi baþlatan grup. Yerde ararken gökte bulmuþtu onlarý. Ýri yarý olan sol dirseðine dayanmýþtý. Büyük kafasý vardý. Ensesine kadar saçlarý. Ýri burnu, onlarla uyumlu iri dudaklarý vardý. Sonra uzun saçlý çocuk vardý, yirmi beþ, otuz santimlik yarý kývýrcýk saçlý çocuk. Ufak bir burnu vardý, üçgen aðzý. Bembeyaz teni vardý. Sað kulaðýnda bir sol kulaðýnda iki piercing küpe vardý. Düzeltilmemiþti belki ama ince kaþlarý vardý. Siyah gözlüydü ikisi de. Sonra o turuncu top sakallý bakýþlarýndan espritüel birine benzeyen o adam. Saçlarý belli ki erken dökülmüþtü, o da kazýtmýþtý. Kaþlarý da turuncuydu. Gözleri kahve idi. Grupta tek kýz vardý. Saçlýlarýn en kýsa saçlýsý da o idi, kýzýl saçlarý vardý. Kulaðýnda nokta küpeler vardý, siyah siyah. Keskin hatlara sahip ufak bir burun ve ufak dudaklara sahipti. Yanaklarý elma elmaydý. Sakin bir tavýr vardý üzerinde, birde siyah bikiniler. Diðerlerinde de siyah, gri, kýzýl tonlarda þortlar vardý. Deðiþmiþlerdi. Ama Ali onlarý tanýmýþtý iþte. Evet bunlar onlardý…

“Siz o rock grubusunuz?” Cümlesinde soru tadý vardý. Yaralý baykuþ konuþtu, sýrýtma ile gülümseme arasýnda kalan mimiklerini toparlayýp:
“Evet grubumuzun adý Sufi” Grubun adýný söylerken vurgu yaptý. Adam:

“Ünlü olmak istermisiniz?” Hepsi þaþýrmýþtý. Saf saf adama bakakalmýþlardý. Ama kendini ilk toplayan yine Yaralý baykuþ oldu.

“Mutlaka ki istiyoruz.”

“O zaman sizi bir kez daha dinlememe þans verin, yýllardýr sizi arýyorum.”
“Burada mý?”

“Hayýr, akþama bir barda. Hatta buralarýn en iyi ekipmanlý ve en büyük barýnda…”

“Peki, hem sende bizlere bu konuda biraz düþünme süresi tanýrsýn.”

“Anlaþtýk o zaman, barýn sahibi arkadaþýmla konuþtuktan sonra tekrar gelirim yanýnýza.”

“Tamam.”
Uzun uzun konuþtular aralarýnda. Böyle bir þans geri tepilemezdi. Hem nereye kadar o paçavra barlarda çalacaklardý… Konser meydanlarý çok uzak görünmüyordu. Karar verdiler, adam geri gelmiþti. Adam konuþtu:

“Þimdi tanýþalým, ben Ali.”

“Yaralý baykuþ.” Adam güldü.

“Ne?”

“Evet Yaralý baykuþ onun adý.”Dedi baterist Yunus. Adam utandý bir an, sonra kendini toparladý, bir kelime ile yeni sorusunu sordu.

“SÝz?”

“Ben Yunus, bateristim.”

“Ben Sevinç bass gitar benim iþim.”

“Cengiz, elektro gitar.” Yaralý baykuþ yeniden konuþtu.

“Ve ben solistim, bizi kandýrdýnýz sayýlýr.”

“O zaman akþama Joly Joker Pub XL’dayýz!”





CENAZE:



Akþam o bardalardý. Garip bir ortam vardý burada. Aslýnda iyi bir rock bar olurdu burasý. Birkaç oynama lazýmdý. Bu haliyle kötü deðildi aslýnda. Geceye kendi þarkýlarýyla baþlamýþlardý.

“Aþka ateþ, sevda kaderim deðil

Zamaný yiyip tüketiþim

Gözlerinde ateþ, dönüþün deðil

Fotoðrafta bekleyiþin…”

Sonra coverlarla ve günün bilindik þarkýlarý ile geceyi sürdürmüþlerdi. Yaralý baykuþ’un üzerinde bir aðýrlýk vardý.

Sahneye çýkmadan önce barlardan birinde sarýþýn bir hatun görmüþtü. Ýlk gördüðünde buranýn fahiþesi sanmýþtý onu. Meðer deðilmiþ. Ve kadýnýn anlattýðýna göre ‘Duman’ sýk sýk gelirmiþ buraya. Sýký bir hayran kitlesi varmýþ. Ve hayran kitlesinin çoðunluðu esrarkeþlerden oluþuyormuþ. Þöyle konuþmuþtu kadýn:

“Sen ne sanýyorsun, kimi zaman grubun elemanlarý bile esrar içer sahnede, onlarýn konseri varsa burasý dumanaltý olur.” Adamýn dinleyip dinlemediðini yoklayan kadýn devam etmiþti…

“Size de gelirlerse hiç þaþma.”

“Sizin gibi güzel bir bayan bunlarý nerden biliyor, ve burada neden yalnýzsýnýz.” Evet kadýnýn söyledikleri þaþýrtýcý olabilirdi. Ama artýk ipleri ele almak lazýmdý. Kadýn göz kýrpmýþtý. Sonra kalkýp Yaralý baykuþ’un dudaklarýna sulu bir öpücük kondurup gitmiþti. Ardýnda gitmemiþti Yaralý baykuþ,bu afetin… Sonuçta afetti, kimbilir nasýl bir belaydý.

Þimdi sahnede þarký söylerken bunlarý düþünüyordu. Üzerinde bir bitkinlik vardý. Hareketlerini hissetmese ölü derdi kendine. Ýzlendikleri hissi vardý üzerinde, altýncý his mekanizmasýnýn iþlediði beyninin paranoyak ücra köþesinde. Art niyetli birileri sanki gökte ararken yerde bulmuþtu onlarý. Ali bey’i düþünemiyordu, o deðildi çünkü: Barda konmuþtu beynine bu his. Taa ki son þarkýya kadar sürdü. Üzerindeki bitkinlik sona erdi. Gökten, Allah’ tan enerji, nur mu düþmüþtü üzerine…



KUNDUZ POSTA (CAN HAVLÝ)



Bir kunduz kondu koca barýn çatýsýna kimse görmemiþti, aðaçlarýn arsýndan çýkagelen bu kara kuþu. Ayaðýnda tuttuðu bir parça kaðýdý býraktý çatýya. Koku alamaz hale gelmiþti. Buradan sonra her þey çok karýþýk geldi kafasýna. Sonra aklýnýn ucuz köþelerinde avlanma hissi harekete geçti, tekrar aðaçlýklara yöneldi…



CENAZE…



Yaralý baykuþ Yunus’a baktý. Yunus seyirciler duymayacak þekilde sordu:

“Abi neyin var senin?”

“Boþ ver þimdi zýplayalým ha!”

“…”

“Haydi” dedi kýsýk sesle. “Böyle ayrýlýk olmaz” diye baðýrdý sonra mikrofona. Ve o an barýn karanlýk bir köþesinde iki çift gözü fark etti. Özellikle ona bakan…

Þarkýyý söylerken bütün gücü kuvveti yerine gelmiþti. Ve bardaki herkes coþuyordu. Ara ara o gözleri süzüyordu…

“Hani verdiðin sözler,

Hani ellerin nerde?

Hani huzur bulduðum,

Deniz gözlerin nerde?

Hani sen hep benimdin,

Þimdi nerdesin nerde!”

Þarký bitince yine o gözlere baktý. Dudaklar hayal meyal görülebiliyordu. Ve o dudaklar hararetli hararetli bir þeyler konuþuyordu. Kulak kabartmak istedi. Ama uzaktý, duyamazdý bu kalabalýkta, bu mesafede… Sonra sahnede olduðunu fark etti ve arkadaþlarýnýn yanýna gitti. Ve sorularý geldi arkadaþlarýnýn.

“Yaralý baykuþ ne oldu?”

“Neden böyle dalgýnsýn?”

“Yoksa o sarýþýn baykuþa doktorluk mu yaptý?”



CENNET YALAN MI?:

“Kim derdi ki bir tanem,

Gün gelir býkacaðýz…

Ben ve yenik yüreðim,

Yalnýz mý kalacaðýz?

Böyle ayrýlýk olmaz,

Böyle yalnýz kalýnmaz!”



Azrail Ali onlardan pek çok þeyi almýþtý. Her þeyden önce özgürlüklerini almýþtý. Ve önlerine sahte bir özgürlük sunmuþtu. Ýlk ünlü olduklarýnda; gazetelerde, internetteki kötü eleþtiriler vardý. Kabir azabý gibiydi. Albümlerini piyasaya çýkaralý beþ-altý ay olmuþtu. Þimdiden bir sürü dost, düþman edinmiþlerdi. Sýký bir hayran kitleleri vardý. Ama artýk her þeye doymuþlardý. Yaralý baykuþ hariç hepsinin sevgilisi vardý. Artýk her þey týkýrýnda gidiyordu. Tek sorun Yaralý baykuþ’ tu aslýnda. O da sanki beklemeye çekilmiþti, kýyamet gününü… Zevk aldýðý tek þey vardý onun, bütün enerjisini harcadýðý konserler…

Tüm bunlarý Azrail Ali ile konuþurken Yunus Ali’ ye acýmasýzca konuþtu.

“Sana melek diyenler de yalan söylüyor, þeytan diyenlerde. Sen o kadar basit deðilsin. Bir ömür tüketemeyeceðimiz pek çok þeyi bir anda tükettin. Daha þimdiden tükettiðimiz bu yalan cenneti bize sundun. Biz bu yalan cennetin zamanýný henüz tüketmedik belki, ama tadýna doyduk. Ýþte bu yüzden sana Azrail Ali diyoruz, sen bizim canýmýzý aldýn. Kendi cenaze duamýzý kendimize okuttun, sýrtýmýzda ölümüzü taþýttýn. Kuyumuzu biz kazdýk, sonra ardýmýzdan sadece biz aðladýk…”



KIYAMET:



Ýþte yine bir konserdeydiler, seyirci coþmuþtu. Hiç bitmesini istemedikleri bir konserdi… Ta ki o ana kadar: Yaralý baykuþ þarkýnýn ritminden gözlerini kapamýþ, kafasýný göðe kaldýrmýþ baðýrýyordu, þarkýsýný söylüyordu. Kafasýný indirdi ve gözlerini açtý. Onbinlerce seyircinin arasýnda onu gördü. Onu býrakýp giden kýzý…

Doðal sarý uzun kývýrcýk saçlarý, deniz gözleri dudaklarý ile beraber baðýrýyordu. Makyaj yoktu yüzünde. Dudaklarý aþýrý kandan en az rujlu dudaklar kadar kýrmýzýydý. Islaktý dudaklarý… Elini kolunu kaldýrmýþ baðýrýyordu. Selim ise donakalmýþ onu izliyordu. Bir zamanlar onu býrakýp giden kýzý, sebepsizce býrakýp giden. Selim kýza kilitlenmiþti gözleri faltaþý gibi açýktý. Çünkü; kýz onun adýný söylemiþti. Duymamýþtý belki. Ama dudaklarýnýn hareketi gerçek adýný hatýrlattý Selim’ e. Aslýnda kýzýn sesini duyuyordu. Hatýrlamýþtý pamuk þeker sesini.

Seyirci baðýrýyordu… Herkes þaþmýþ kalmýþtý. Þaþkýnlýðýn mimarlarý ise sanki telepati kurmuþlardý aralarýnda. Bir süre sonra bütün konser alaný sustu. Bütün herkes Selim’in baktýðý yere baktý. Ve kýz bir kez daha avazý çýktýðý kadar baðýrdý. Bütün herkes onlarý izlerken…

“SELÝÝM!”

“SANA GELDÝM SELÝM!”

Selim dizleri üstüne çöktü, aðlamaya baþladý. Bir baykuþ kondu dizlerinin önüne. Selim artýk kýzdan baþkasýný duymaz olmuþtu. Arkasýnda arkadaþlarý baðýrýyordu belki. Hatta bir ara omzunda el hissetti. Hissetmekle kaldý sadece. Baykuþun ayaklarýnda yýrtýk pýrtýk bir kaðýt vardý. Kýz ise güvenliklerden kurtulmuþ sahneye koþuyordu. Sahnenin setinden atlarken son kez can havliyle bir kez daha baðýrdý. Selim baykuþun ayaðýndaki kaðýda uzanýyordu. Ýsmini bir kez daha duydu. Kaðýdý almaktan vazgeçti.

“SELÝM!”







BN CN

02-15/05/2010



Hepimiz ergenlik döneminde büyümeyi çok önemseriz. Bir anda büyümeyi dileriz. Büyüklerimiz; gerek sevgiden, gerek korkutmak amacýyla büyüklerin dünyasýný pek bir gizemli anlatýrlar. Kurgu filmler favorimiz olunca, bizde o dönemde fena paranoyaklaþýyoruz. Büyümek çok ilgi çekici, çok güzel bir hayal dünyasý oluveriyor bizim için…

“Onsekizime hele bir basayým, neler yapacaðým” dediðim günleri henüz unutmuþ deðilim. Onsekize bastýðým anda süper güçlere sahip olacaðým çünkü. Peki bu güçler nasýl süper güçler. Onsekizime bir basayým artýk bana; “Sen küçüksün…” “Büyüyünce anlarsýn...” diye baþlayan kelimeler kuramayacaksýnýz. Görürsünüz…

ERGENLÝK PARANOYASI GÖLGE E-DERGÝ'DE, YAKINDA…



MARSLI





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Undergraund Ýstanbul
Lise Yýllarý 3 Müzik Felaketi
Lise Yýllarý 2 Kopya Makinesi
Antalya'da Atlantis 1 Uyanýþ
Lise Yýllarý 1 Uyku Tulumu
Atlantis 2 Baþlangýç
Ýki Ruh'un Güncesi - Ýlk Sayfa
Xasi P. N. O 1 N. U. B

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Düþme [Þiir]
Deli Saçmasý [Þiir]
Yok_sun [Þiir]
Aþk mý Bu Þimdi? [Þiir]
Cani - Sin [Þiir]
Ecel Aný [Þiir]
Ýsyan Çýðlýðý [Þiir]
Aþkýn Kitabý [Þiir]
Elzem Ýlaç Sen [Þiir]
Aþk Köþe Bucak Sýkýþmýþ [Þiir]


Bahattin Ceyhan kimdir?

Doðduðu günden beri çevresinde fark edilen bir tipti Marslý. Lise yýllarýnda takýldý lakabý ona. Edebiyata ortaokul yýllarýnda kompozisyonlar yazarak baþladý. Sonra þiir geldi. Ve bir gün Metal Fýrtýna diye bir kitap çýktý ortaya. Çýktýðý hafta okumuþtu. Orkun Uçar'ý tanýmýþ oldu bu kitapla. Sonra Xasiork'u tanýdý. Xasiork sayesinde öyküler yazmaya baþladý. Roman yazýyor, kimbilir belki bir iki yýla ünlü bir yazar olup çýkar!

Etkilendiði Yazarlar:
Orkun Uçar


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Bahattin Ceyhan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.