Porselen tabaktaki dilimlenmiþ muz gibi parlýyordun. O an dilim dilim yemek istedim seni. Dudaklarýma sevinç, dilime tat, aðzýma nefis bir haz olurdun. Ah yiyebilseydim seni hiç çatal kullanmadan. Elimle bir çiftçi açlýðýyla mideye indirmek isterdim seni. Ondan sonra gör beni. Koca tarlayý on kiþeye bedel kazardým. Ýçime kuvvet yüreðime kan olurdun. Önce seni koklardým. Burnuma çekerdim güneþin olgunlaþtýrdýðý teninin kokusunu. Hiç muz görmemiþ bir daðlý gibi, bir kar adamý gibi bir lokmada yutardým seni. Sonra bir oh çekerdim. Yaþamak ne güzel derdim. Kumsal sýcaklýðýnda bir þarký tuttururdum. Ýlk defa kendimi tok hissederdim. Açlýðýn hiç semtime uðramadýðýný düþünürdüm. Çünkü senin mahallende naralar atarak gezerdim. Porselen tabaktaki dilimlenmiþ muz gibi parlýyordun ve ben o an sade seni yemek isterdim. O porselen tabaðý kucaðýma alýp boðulurcasýna, týkýnýrcasýna seni içime doldururdum. Kaným olasýn diye, caným olasýn diye sana doyardým ama sana ayýp olmasýn diye hiç geðirmezdim. Porselen tabaðý da kýrmazdým. Hatta o tabaðý yalardým. Senden bir iz kalmasýn diye geride. Bütün diðer nimetlerden vazgeçerdim. Sade sen gýdam olurdun, seninle beslenirdim. Sosyete masalarýnda kadehler tokuþturulurken, içkiler dere gibi akarken, insanlar sarhoþ olup balýk hafizalarýyla orada burada dans ederken ben porselen tabaktaki dilimlenmiþ muz gibi parlayýþýna hayran hayran bakýyordum. Ben þarap kokularýyla deðil senin bir muz gibi kokmanla sarhoþ oluyordum. Ýlk defa bir insan muzdan sarhoþ oluyordu yani ben. Beni þarap meclisine rezil ediyordun. Ben her ne zaman baþarý saðlasam kendimi muzla ödüllendirirdim. Kendime ye ulan ye derdim. Þimdi biliyor musun sen ak saçlarýmýn, buruþuk tenimin, neþemin, ümitlerimin karþýlýðý kazandýðým varlýksýn. Sen benim için bir ödülsün. Ýþte bu yüzden yemek istiyorum seni. Çünkü ben ne zaman baþarý kazansam hep muz yedim. Bu yüzden iþte bu yüzden sýrf bu yüzden tadýna bakmak isterdim. Ben ne kirazlar gördüm de ne çilekler gördüm de hiçbirine bakmadým. Bu yüzden emin ol hiç aldatmam seni. Onlarý dudaklarýmý ekþite ekþite yedim. Oysa ne zaman muz yesem dudaklarým ballandý. Sana ah sana tatlým demek isterdim. Sýcak iklimlerin meyvesi demek isterdim. Porselen tabaktaki dilimlenmiþ muz gibi parlýyordun. Ve ben sana zayýf gözlerle bakýyordum. Az geliþmiþ ülkelerde çocuklar ihtiyaçlarý olan proteini muz yiyerek alýrlar. Bak ben az geliþmiþ bir ülkenin çocuðuyum, potasyuma, demire, kalsiyuma, fosfora, sodyuma çok ihtiyacým var. Ne olur besle beni. Hadi ye beni de. Korkma incitmem seni. Dudaklarýmda eski bir gençlik türküsü korkuyla ýslýk arasýnda sýkýþmýþ. Ben hiç güneþ yüzü görmeyen bir hayattan geldim. Ayaklarýmdaki nasýrlar hala incitir beni. Ey acýlara tat veren güzellik. Sen mutluluk rengindesin. Hadi güldür beni. Koþa koþa geldim sana. Tat kat hayatýma. Bu zamana kadar zehir kustum hayatýmda. Ölümlü aþklar yaþadým. Yüreðim bir çocuk mezarlýðýna döndü. Aþk dediðin yürekte tat býrakmalý. Porselen tabaktaki dilimlenmiþ muz gibi parlýyordun. Ýþte seni böyle görünce hayattan tat aldým. Bütün dünyam zifiri karanlýkken, seninle parladý. Iþýðým oldun. Seninle tattým deniz ülkesinde kral olmayý. Gök yeþil oldu, yer sarý. Bir ýlýman iklim doldu ürkek bakýþlarýma. Nemli nemli dudaklarýmla gülüþüm manalandý ve hayatým anlam kazandý.