"Sevgi bilmekten doðar." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Sözü þerh edip renk katmaya geldiler. Daha iyi anlaþýlsýn diye sözler sayfa sayfa nakýþladýlar kitaplarý. Aþk hikâyelerinin duygusallýðýný, fabllerin öðreticiliðini, efsanelerin hayalperestliklerini ve siyerlerin kutsallýklarýný kendi anladýklarý þekilde resmettiler, daha iyi anlayalým diye okuduklarýmýzý. Geldiler… Ekser tabiatý resmettiler allý yeþilli. Nakkaþ dediler kendilerine, Ýlahî nakþý gösterebilme azmiyle. Ýlahî nakýþ ile yarýþmak deðildi niyetleri hâþâ! Salt insaný resmeden musavvir ve þebîhlerin ýþýk ve gölge perspektifine hiç iltifat etmediler bu yüzden ve gerçeðine týpa týp benzemesin diye stilize ettiler En Büyük Nakkaþ’ýn Ýlahî eserini. Birbirini kapatmasýn diye art arda dizdiler figürleri. Kiþileri uzaklýða göre deðil de önemlerine göre büyülttüler, uzaklýðý asla boy nisbetiyle göstermediler. Geldiler… Topraktan seçtiler tek tek boyalarýný ve parlak olsun diye yumurta sarýsý ile yoðurdular. Yalnýzca bir kez kullanabildiler bu yüzden her boyayý. Sonra saf pekmez ve üzüm suyu içirdiler boyalara, aþk sarhoþu âþýklarý çizmek için ve kaderi keder diye yazdýlar. Pamuktan yapýlmýþtý Hind kâðýtlarý, ipek idi hammaddesi parþömen bir sayfanýn… Bir küçük mekân, âher kokulu sayfada ve bir büyük sahne en derin sözleri þerh eden… Ve neler anlatýr bize minyatürler? Geldiler… Üç aylýk beyaz kedinin ense tüyünden aldýlar kýllarý ve güvercin kanadýndan çýkarýlmýþ kalemlerine ibriþimlerle baðlayýp suya batýrdýlar fýrçalarýný. Ýpekyolu’nun cümle renklerini sakladýlar faðfurî fincanlarda ve ta Uygurlara ait zamanlarýn resimlerini çizdiler býkmadan usanmadan. Minyatür güzelleri hep çekik gözlüdür o yüzden ve yiðitleri hep çekik kaþlý. Nigârist ân’ý çizerken Mâni, hep Uygur dilberlerini resmetmiþ huri diye. Uygur çadýrlarýnýn bezeklikleri Maniheizm veya Budizm içinde yaþadý on yýllarca ve yüzyýllarca; Mani’nin ve Buda’nýn kitaplarý resimlendi durmadan dinlenmeden Burkan-Sanem’lerin duvarlarýna. Ganj’ýn arýnmýþlýðýný Himalayalardan Çakyamuna fýsýldadý Ýbrahim Edhem’e. Mevlânâ ve Aynuddevle çaðýnda Moðol nakkaþlar getirdiler onu Ýran’a, Anadolu’ya ve Ýpekyolu’nun son duraðý Bursa’da tanýdý Orhan Gazi’nin beyleri ceylan bakýþlý yasak elmayý. Emaneti Ýstanbul’da devralan Fatih çaðýrdý nakkaþlarý sarayýna, doðudan ve batýdan… Bir ahdimiz kaldý Kâlû-Belâ’dan. Geldiler… Fatih’in albümünü yaptýlar. Ýtalya’dan Bellini, Bursa’dan Þelbizâde, Özbekistan’dan Baba Nakkaþ… Türk yüzler, Türk giysiler ile nakþettiler insanlarý; Türk çiçekleri, Ýstanbul gülistanlarý döküldü sayfalara. Venedik’te tahsil eden Nakkaþ Sinan Bey Fatih’i gül koklarken þebîh etti. Nakkaþ Haydar bir denizciydi ve nâm-ý diðeri Nigarî, Hýzýr Hayreddin’i tasvir etti dillere destan. Nakþî Ahmed’in fýrçasýyla ulaþýr bize Þakâyýk-ý Nûmâniye’de gülümseyen kudemâ. Ve Nakkaþ Osman’dýr hem Hünernâme’yi hem Surnâme’yi resimleyen. Bir Matrakçý Nasuh gezer sonra Mecmua-i Menâzil’de yurt yurt Osmanlý coðrafyasýný ve þehirleri dolaþan ýrmaklarý gümüþ suyu ile çizer mührelenince su misali parlasýn diye. Edirneli Abdülcelil Levnî idi Sadabâd lâlesinden çaldýðý renkle boyayan, en muhteþem eðlencelerde en güzel mahbublarýn yüzünü ve bir Veli Can geldi sonra perî resmetmeye Hatayî demetler arasýnda. Nakkaþtepe’nin Hasan’ýydý gösteren Cebrail’in kanadýný Siyer-i Nebî’de ve insan baþlý Burak’ý. Geldiler… Bütün bir tarihi renklerle anlattýlar. En romantik anlatýmlarda bile rahat ve yalýn çizdiler resmi, ferah ve saf mekanlarý tabii hâliyle aksettirdiler. Çinilerin çiçeklerine bülbüller konmak istedi, bahçelerin meyveleri iþtah kabarttý. Orta Asya’nýn kýrmýz, la’l, moran, yeþim ve yakutlarýnýn parlaklýðý yansýdý bir bir kâðýtlara topraktan. Portakal, pembe, mor ve kahve rengi ile Osmanlý ihtiþamý geldi sayfalara ve söz anlaþýldý hakikat. Þafakta dâr özleyen Hallâc, kuzu kulaðý ve böðürtlenler arkasýnda Hüsrev ü Þirin, Gülgûn ve Þebdîz… Uluð Bey’den çalýnma zamanlarda Alamut kalesi, Uþun Kocaoðlu ölümlü bakýþlarla bir köprü baþýnda. Dallarýna baykuþlar tünemiþ baharlarda omuz omuza vermiþ yorgun þahideler… Geldiler… Kilise duvarlarýna boydan boya tablolar çizilirken bir kitap sayfasýnýn yarýsýnýn yarýsýna derin kompozisyonlar istiflediler ve renklerin albenisini moda bir melodi gibi tüm dünyaya yaydýlar; çok þey anlattýlar. Uyanýn, varlýðýn harabe sarayýna gün doðuyor!.. Çizgiyi inceltmek uðruna gözlerini yitiren nakkaþýn gönlünden sayfaya döktüðü renkler, resimler aþkýna!..
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |