..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan melek olsaydý dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > salim yýlmaz




12 Þubat 2003
unuttum  
salim yýlmaz
12 ler bir daha yaþanmasýn bir ilkokul öðretmeninin 12 lerin yaþananlarýndan bazýlarýný penceresinden yansýtmasýný okumaktasýnýz. kurgu deðildir


:BJAA:
UNUTTUM

Kaçýþýn yankýlarý sürüyor. Ülkede bütünüyle tedirgin bir bekleyiþ hakim. Kaçanlardan ses yok. Ölüm sessizliði. Diller suskun, kulaklar kiriþte.
-Hayra alamet deð il. Suskunluðun patlamasý müthiþ olacak.
-Nasýl?
-Nasýlýný bilemem. Mahir, dediðini yapan birisi. Dýþarý çýkmaz; paçayý kurtarma sevdasýnda deðil. Müthiþ olacak, müthiþ!
Þubatýn soðuðunu sýrtýmdan çýkarýp erken çiçek açan aðaçlara asýyorum. Bahar erken geldi. Bilirsiniz, mevsimler bölgeler arasýnda deðiþkenlik gösterir. Bu senenin þubatý baþka. Ülke hemen hemen tümüyle bahara erken girdi. Sanki ilkyaz günlerini yaþýyoruz. Ýç bölgelerden kuzeye doðru gittikçe iyice bahara, ilkyaza yaklaþýyorum. Daðlar, yeþil aðýrlýklý alaca bulaca renklere bürünmüþ. Arsýz menekþeler, güneþi görür de güzelim renklerini salmaz mý toprak üstüne? Hele þeftali aðaçlarý, pastýrma yazýný bahar sanýp çiçeðe duran þeftali aðaçlarý; menekþelerle yarýþarak salmaz mý çiçeklerini dal uçlarýna?
Karadeniz uslu bir çocuk, uykudan uyanmanýn mahmurluðunu yaþýyor. Azgýn dalgalarýný derinlere saklamýþ, nazlý nazlý salýnýr durur. Karadeniz deli deðil bu mevsimde hayret, gemlenmiþ azgýnlýðýyla güzelce ýrlanýr durur.
Bu dönemeçler, yamaçlarda menekþe toplamadan, þöyle bir denize girilmeden aþýlmamalý. Deniz, karabatak gibi; bir kayboluyor, bir görünüyor.
Yarý uyur durumda yolumun sonuna yakalandým. Hoþ beþ faslýndan sonra valizimi eve býrakarak canlarý görmeye gittim. Her yenilgi, her büyük felaket sivri uçlarý törpüler ve hiç ummadýðýn pasifleri aktif hale getirir, öne geçirir. Canlarýn bir çoðuyla henüz merhabayý kesmemiþtim.
Yýllar sonra, bazýlarýnýn aranmadýðý halde teslim olacaðýný; “Ulan az daha bok yoluna gidecektik; o zamanlarda iyi ki bize de gelin demediler” diyeceðini kahin olsam kestiremezdim. Bugünlerde tomurcuklanan kýzýl güllerin tohumlarýný ekenlerin, fidelere can suyu verenlerin; yenildikleri zehabýna kapýlýp, küfürün binini bir paraya savuracaklarýný da o günlerde kestirebilmemin mümkünatý yoktu.
Ayaðýmýn tozuyla, canlarý dolaþýyorum. Halkýmýzýn genel özelliklerinden birisinin, boþboðazlýðýn, canlar üzerinde yansýmasýyla þaþkýna döndüm. Sayýn ki beynime balyozla vuruyorlar. Duymamam gereken, bilmemem gerekenleri öðreniyorum, yeni kiþilerle tanýþtýrýlýyorum hiç gereði yokken.
-Para toplama iþini yeterince örgütleyemedik. Bazý kiþiler (burada isimler sayýlýyor) veriyor ama, bazýlarý (yine isimler) vermiyor. Halbuki maddi durumlarý iyi, onlar daha çok verebilir. Ama merkezden gelen emir gereði karar aldýk, herkesten yüzer lira topluyoruz. Paralar toplanýnca . . . gelip alýyor, merkeze götürüyor.
-Ya öyle mi? !!! . . . iyi ediyorsunuz! Peki bütün bunlarý bana niye anlatýyorsunuz.
-Sen güvendiðimiz bir arkadaþýmýzsýn, niye anlatmayalým ki?
-Ama aylardýr ayrýyýz ;görüþmedik. Arada selamýmýz bile gelip gitmedi. Ya ben deðiþtimse?
-Hah hah hah ha! Hadi caným sende.
Görüþtüklerimin asli görevi bütün bildiklerini bana anlatmak oldu. Toyluðumu, onlara göre yaþýmýn çok küçük olmasýný bile hesaba katmadan.
Öyle ya, hadi caným sende! Tabi ya “Biz kýrk kiþiyiz, kýrkýmýz da birbirimizi iyi biliriz. ”, birbirimize gücenmeyeceðiz de kime güveneceðiz? Zaten kaç kiþiyiz ki? Birbirimizden saklayacak neyimiz var? Merhaba demiþiz bir kere. Hem bizi filanca tanýþtýrdý ya! Ya da; ben onu, filan zaman fiþmekanca ile çay içerken, yolda giderken, evlerine gittiðim zaman. görmüþtüm ya. Hem ben bildiklerimi anlatmazsam, kendi deðerimi nasýl kanýtlarým ki? Ya beni hareketin dýþýnda sanýrlarsa!
Halkýmýzýn genel sigortasýna, onun bir parçasý olarak ister istemez biz de katýlýyoruz. Kaydýmýz muhkem, sigortamýz sað lam: “KORKMA BÝR ÞEY OLMAZ”. Bundan daha büyük, daha güvenilir, daha garantili sigorta mý olur?
Hem bataklýktan yeni çýkýyoruz. Kimimiz son adýmlarýný atmakta, kimimiz üstündeki çamurlarý silkelemekte. Bataklýktan çýkan bir kýsým insanlarýn, o zamanki deneyimlerimize göre, daha sonra bok çukurunda ömrünün kalanýný tamamlayacaðýný kestiremeyiz ki.
Canlarla görüþtükçe midem bulanýyor. Aidat ve yardým vermeyenlerle görüþtüm. Önceden de belirttiðim gibi kimlerin para verdiðini, kimlerin vermediðini ilk geldiðim gün öðrenmiþtim bir güzelce. Anýmsatayým o sýralar altýnýn gramý yirmi lira civarýndaydý. Ýlginç bir yanýtla, daha doðrusu bir savunma mekanizmasýnýn harekete geçiþiyle karþýlaþtým:
-Vermem arkadaþ! Gerçi, aylýk yüz lira bir þey deðil benim için ama vermem. Hapistekilere yardým diye topluyorlar, para baþka yerlere gidiyor. Ben baþkasýný besleyemem. Ýnandýðým bir dava var ona hizmet ederim. Behice Boran için istesinler yüzbin vereyim. . .
Gerçekten de yüz bin verir. Hem de aylýk olarak. Verebilecek güçte ve inançta. Eðer gerekirse, eðer inanýrsa milyonlar bile verebilir.
Yardým toplanmalý; hem verenler, hem alanlar açýsýndan. Yardým toplanmalý ama ‘madik’ atýlmamalý.
Sorumlu olarak bildiðim arkadaþý arýyorum yok. Fazla da soramýyorum. Dýþardan gelmiþim, görüþmek istemem doðal ama yine de görüþme konusundaki aþýrý isteðimin belli edilmemesi gerekir diye düþünüyorum. Yol yorgunluðunu üstümden atamamýþým. Uyku ve yorgunluk aðýr basýyor. Gün ýþýðýndan ümidimi üzdüm görüþme konusunda. Eve gidip dinlendim. Geceyi çuvala koymadýlar ya! Karanlýk çökünce þehri dolaþmaya çýktým. Evdekilere gece þehri dolaþmayý çok sevdiðimi söyledim. Öyle ya yarýn köye çýkacaðým. Aradýðým arkadaþýn evinin önünden geçtim, ýþýðý yanmýyor. Cadde üzerinde deðil ev. Mahalle arasýnda, yamaçta bir yerde. Sokaklar çok dar. Arkadaþýn gelmesini orada bekleyemem. Gündüz konuþtuklarýmla karþýlaþmamak için tenhalarda dolaþýyorum ve geniþ aralýklarla evin önünden geçiyorum. Gelince yemeðini yiyecek ama uykuya dalmayacak þekilde ayarlýyorum evin önünden geçme aralýklarýmý. Kaçýncý tur sonunda bilemeyeceðim ama cýlýz bir ýþýk sýzýyor evden. Nihayet yakaladým. Kapýyý týklattým, ses yok. Kapýyý hýzlý týklatmýyorum ve ýsrar etmiyorum. Duyarlý ve kulaðý kiriþte bir arkadaþ. Fare gezinse sokakta duyar, duymasý gerekir. Yaþamýn pamuk ipliðine baðlý olduðu dönemlerde insanlar her þeye karþý daha duyarlý olmak durumundadýr. Devrimci; çok gözlü ve çok kulaklýdýr, dili kýsadýr. Biraz bekleyip yeniden týklattým kapýyý. Evden bir hareket yok. Bir tur daha. Geldiðimde cýlýz ýþýk yoktu. Uykuya dalmýþ olamaz. O kadar uzun sürmedi son turum. Kapýyý týklattým. Ses yok. Biraz daha hýzlý vurdum kapýya. Iþýk yandý, ayak sesi, perde aralandý sonra kapý açýldý. Gecenin bu saatinde “hayret” mimikleri. Ýçeri girdim. Hoþ beþ, þaþkýnlýk.
-Gündüz bulmadým, akþamdan beri aralýklý uðradým.
-Ha, þey!
-Tamam, önemli deðil; konuþmamýz gerek.
Ýzlenimlerimi anlattým. Belli etmemeye çalýþsa da yüzündeki renk deðiþimini ve ünlem cümbüþünü biraz da keyifle izledim. ‘Ya iþte, yeni yetme adamý böyle yakalar. ’
Parayý götürenin adýný söylediðimde yüzü þekilden þekile girdi; aptallaþtý. Alnýnýn terini silmeye parmaklarý yetmediði için havlu ile kurulanmaya baþladý.
-Yok ben bilmiyorum, o dediðin kiþiyi tanýmýyorum.
-Parayý götürenin kesinlikle deðiþtirilmesi ve gizlenmesi gerekir.
-Tabi, tabi!
-Bu durumun Ertan abiye anlatýlmasý gerekir.
-Peki sen yarýn gider misin? Bu ara benim buradan ayrýlmam mümkün deðil.
-Giderim.
-Ha bir de . . . . . . . . bunlarý söyle.
-Olur, iyi geceler.
-Ýyi geceler. Dönünce görüþelim, selam söyle.
-Hoþça kal.
O arkadaþýn hoþça kalýp kalmadýðýný bilemem ama ben hoþça bir gece geçiremedim. Uykuya dalmak için yine savaþtým durdum kendimle. Yorganla kavgam belki saatlerce sürdü.
Yýllar sonra adý dünyada ünlenen ilçeye doðru yolculuðum baþladý. Deniz, yamaçlar, yeþillik, bele kadar kar olmasý gereken zamanýn ilkyaz güneþi ilgimi çekmiyor artýk. Kendimle, canlarla söyleþiyorum; hesaplaþýyorum. Ara sýra yola baktýðým oluyor.
Ülkeyi, dünyayý, dünü, bugünü ve geleceðimizi tartýþýyoruz dostlarla. Gündemimizi daha çok bugün dolduruyor. Ara sýra gençliðimiz, cinsiyetimiz de aklýmýza gelmiyor deðil. Deðme mizah ustalarýna taþ çýkartacak espriler üretip aðýz dolusu güldüðümüz de oluyor. Kahkaha tufaný bütün kötülükleri süpürüyor, mutluluk denizinde yüzüyoruz. Hele karikatürize etmemiz yok mu? Asýl espri kaynaðýmýz o. Ne de çok gülüyoruz. Farkýna varmadan küfretmeyi de öðrenmiþim. Küfürden de küfredenlerden de öyle iðrenirdim ki!
-Ha baksana bu, ülkeyi kim kurtardý?
-Atatürk.
-Yok caným. O önder kadronun yöneticisiydi.
-Halk.
-Hadi caným; kim savaþtý?
-Halk, herkes.
-Yok ya?
-Merihliler gelmiþtir. Godo gelmiþtir.
-Hah hah hah hah ha!
-Gülmesene be! Mesih gelmiþtir öyleyse! Tam da kýyamet zamaný gelmeyecek miydi? Kurtuluþ Savaþý öncesi biz kýyameti yaþamadýk mý? Öyleyse ülkeyi mesih kurtarmýþtýr.
-At, at!
-Ha bak bildim; yeþil sarýklýlar. Zaten dedemin babasýyla ben de baþýmýza yeþil sarýk baðlayýp düþmanlarý kovalamýþtýk!
-Ula oðlum, sen hiç okumuyor musun; türkülerden, þiirlerden, öykülerden hiç haberin yok mu? Ülkeyi Lazlarla, Kürtler kurtarmýþtýr. Baþ eðmemiþler, düþmanlarla iþbirliði yapmamýþlar, inançla, baðlýlýkla, yüreklilikle çarpýþmýþlardýr.
Kurtuluþ Savaþý üzerine söyleþiyoruz. Ülkemizi, dünyamýzý konuþuyoruz. Iþýk madde midir sorusuna akýl yürütme yoluyla yanýtlar arýyoruz. Söz dolandýkça dolanýyor.
-Hý hý hý! Hýnzýr seni! Desene, anavataný yavru vatan kurtaracak!
-Ne sandýn? Kurtuluþ ;ya güneyden yavru vatandan, ya kuzeyden Fatsa’dan olacak.
Gülüþmeler.
Yola bakýyorum. Denize doðru koþuyoruz. Kývrým kývrým yol, güneþ arkamýzdan geliyor. Sað yanýmýz uçurum;sol yanýmýz dik yamaçlar, kayalýk. Kayalar üzerimize uçsa, bir uçurumdan yuvarlansak! Ha sahi be, ben kaç yaþýndayým? Yaþýmýn aklýma takýlmasý kendimle söyleþiyi baþlattý; iki benlikli oldum:
“Sen kaç yaþýndasýn? ”
“Ee þey, yeni meslek sahibi olduðuma göre. . . ”
“Yok ananýn . . . Doðduðun yýlý biliyorum. Sen asýl kaç yaþýndasýn? ”
“Beþ, altý. . . ”
“Hadi, hadi!”
“Niye ama? Tabiki o kadar!”
“Oportluðunu da yaþadýðýna mý sayýyorsun? ”
“Eee, iþte þey! Emekliyorum. . . ”
Gülümsemeye baþladým. Evet emekliyordum. Sadece ben mi? Koca koca adamlar, abiler, ablalar emekliyor. Benim yaþým da onlar kadar, belki onlardan biraz küçüðüm. Hep birlikte emekliyoruz.
Oldukça sýk ve keskin virajlardan geçmeye baþladýk. Birazdan uzunca bir düzlük ve Fatsa. Yine kendimle baþ baþayým:
“Unutmalýsýn, parayý götüreni unut. ”
“Unutamam ki! Beynime kazýldý ismi. ”
“Unut, unutman gerekiyor. ”
“Ýlerde, belki!”
“Hayýr þimdi. ”
“Þimdi zor. ”
Hayýr þimdi! Gömleðinin rengi ne? ”
Gömleðime bakmak istiyorum. Öteki ben engel oluyor, baktýrmýyor. Sahi, üzerimde gömlek mi var, kazak mý var? Her ne varsa, rengi ne peki? Gözlerimi yumdum. Yol arkadaþlarým uyuduðumu sanacaklar, çok iyi! Ne arkadaþý be? Bir daha gördüðümde asla anýmsayamayacaðým yüzler iþte!
Kontrolüne girdiðim ben sýkýþtýrýyor. Unutmalýsýn! Heyecandan göðsüm daralýyor. Gömleðimin ya da kazaðýmýn boynunu yýrtmak istiyorum. Sýkýntým had safhada. Ateþ basýyor; kan ter içinde kalýyorum. Sürekli sýkýþtýrýlýyorum:
“Annenin adý? Hani çocukken sorulduðunda duralardýn, çabuk söyle. Çabuk çabuk, hayýr hayýr düþünme yok! Hemen, hiç düþünmeden söyle; köyünün adý, komþu tarlanýn adý, en yakýn komþunuzun büyük çocuðu, ilkokul öðretmenlerinin isimleri, okul numaralarýn, sýra ve sýnýf arkadaþlarýn, ilkokul dördüncü sýnýfta iken öðretmenleri þikayete gittiðin okul arkadaþlarýn, parayý kim götürüyor, ineklerinizin isimleri, hayvan otlattýðýn yerler, o kim, en son okul numaran, bölgeler arasý geçtiðin beldeler, o kim? . . . ”
Sorulara çok net yanýtlar veriyorum. Unutmam gereken ismi çok net olarak anýmsýyorum. Yeniden sýkýþtýrma. “Peki peki, unutacaðým. ” Eti ve ekmeðiyle ünlü beldenin ufacýk düzlüðüne inerken aldýðýmýz virajda ismi unuttum. Seviniyorum. “Unuttum!”
Ortaokul yýllarýnda, bence acý olan, çaresiz kaldýðým, beni yýpratan olaylarý unutma deneyimlerim imdadýma yetiþmiþti. Yeniden soru bombardýmanýna tutuluyorum. O kim; sorusu daha vurgulu soruluyor. Ýz yok. Yerinde sað olsun, unuttum. Üzerimden büyük bir yük kalktý. Tüy gibi hafifledim. Rahatým. Baþarýmýn verdiði mutluluðu, arabanýn camýndan yansýyan güleç yüzümden izliyorum. Unutmaya çalýþtýðým çabayý anýmsamaya harcamaya baþladým. Ýz yok. Yýllarca kendimi ismi anýmsamaya zorladým sonralarý. Ýz yok.
Ve Fatsa.
Doðruca her zamanki buluþtuðumuz kahveye gittim. Aradýðým yok. Sorabileceðim kimse de yok. Buralarda kimseyi tanýmýyorum. Tanýdýðým toplam insan sayýsý bir elin parmaklarýný geçmez. Kahveden çýkarak terziye gidiþ yolunu doðruladým. Yolda iyice güldüm. Fikri abi p ile f harflerinin yerini deðiþtirerek konuþur. O konuþurken gülmeyeyim diye yol boyunca güldüm. “Bir forsiyon köpte ile bir forsiyon firzola ver. ”
Her zamanki babacan tavrý, güleç yüzüyle karþýladý. Kucaklaþtýk. Hoþ beþten sonra muzipliðim tuttu. En ciddi tavrýmý takýnarak:
-Pantolonumu almaya geldim.
Kaþlarý çatýldý. Konuðu olmasam veya aylardan beri ilk kez karþýlaþmasak dövecek:
-Ula ben dikince göndermeyecek miydim? Aðzýna sýçtýðým köpek, yeni pantolonu giyip buraya gelmeyecek miydiniz?
-Kýzma abi, belki ölçüleri unutmuþsundur diye yeniden ölçü vermeye geldim.
-Yeni ölçünü imama ver; çatlatýrsýnýz insaný!
-Gelmiþken Ertan abiyi göreyim dedim, kahvede yok. Staj yaptýðým köye gelmiþtim de...
-Bu aralar buralarda, gezmeye çýkmýþtýr. Ýstersen çýraðý göndereyim buraya gelsin.
-Yok abi, önemli bir þey yok. Sadece görmek istedim.
Rahatladý; birden oluþan tedirginliðinden kurtuldu.
-Sen kahveni içesiye onun gezmesi biter.
Havadan sudan konuþmaya baþladýk. Sanki birbirimize söyleyeceðimiz önemli þeyler var da söyleyemiyoruz. Ýkimiz de o sýkýntýyý yaþýyoruz. Beni gördüðüne hiç de sevinmiþ deðil. Tedirginliði beni de sardý. Diliyle bir þey dediði yok ama davranýþlarýyla, çabuk buralardan git diyor.
Daha fazla tedirgin olmasýný engellemek ve tedirginliðimden kurtulmak için ayaða kalktým. Bir daha görüþemeyecekmiþiz gibi duygularla vedalaþtýk. Hiç yapmadýðým þeyi yaptým. Metrelerce yürüdükten sonra geriye baktým. Dükkanýnýn kapýsýnda durmuþ peþimden bakýyor. Karþýlýklý el salladýk. Hapisten kaçanlarýn suskunluðu hepimizi iðneli fýçýya attý. Bazý þeyler sorulmuyor, sorulamýyor; söylenemiyor. Sorumluluðu bilerler, suskunluðu daha iyi biliyorlar.
Kýsa süre önce tam altý saat; daha uzun süre de sürdürebileceði, kendini denediðine inandýðý için altý saat sonra býraktýðý sandalye üzerinde hareketsiz durma eyleminde bulunduðu kahvede, belki de ayný masa ve ayný sandalye üzerinde buldum Ertan abiyi. Çok sýcak karþýladý. Çay içtik.
-Hayrola abi, yeni deneme mi? Diye sordum, hareketsiz duruþuna bakarak. Gülümsedi:
-Hayýr. O iþ bitti. Yeniden denemeye gerek yok. Baksana herkes oyun içinde. Konuþacak, sohbet edecek kimse yok. Vakit geçirmek için bu avare insanlarý seyrediyorum.
-Biraz dolaþalým mý? Hava çok güzel.
-Olur, haydi.
Son görüþmemiz olduðunu ikimiz de bilmiyoruz. Öyle sýcak bir ortam ki, keþke günlerce burada kalabilsem.
Öncelikle kuryelik görevimi yerine getirdim. iletmek üzere karþý yanýtlarý aldým. Saatlerce konuþtuk. Kaygýlarýma katýlmasýnýn kývancýný yaþadým. Kendisi için uyarladýðýmýz türküye Mahir gülümsemiþ, geri çekilmesi, sýcak savaþý gerillalara býrakmasý konusundaki önerimize kýzmýþ. Öncüler önde olmazsa hareket ilerleyemezmiþ. Cephe gerisinde kurmay heyeti olmazmýþ vs. moralim bozuldu. Beyinler yaþamalý.
Ülkemi kurtaracak beldedeki kurtarýcýlar kurmayýnýn komutanýyla konuþmanýn rahatlýðýný ve kývancýný yaþadým saatler boyunca.
Yol kenarýnda araba beklemek için durduðumuzda sordu.
-Peki kimmiþ parayý götüren?
-Unuttum.
Gülümsedi. Gözleri dalgýn; bakýþlarý, ýþýnlarý deliyor.
Vedalaþtýk.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
4 mayıs zeytinburnu
geleceğiz


salim yýlmaz kimdir?

çiçeðe sevginin, çocuða saygýnýn doruklarýnda yaþayan dinsel inanýþlara ayný uzaklýkta yaþayan safkan melezim

Etkilendiði Yazarlar:
çoooook


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © salim yýlmaz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.