..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Yumuþak olma ezilirsin, sert olma kýrýlýrsýn." -Victor Hugo
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Selçuk Küçükyýldýz




13 Ocak 2017
Bitmeyen Hasret  
Selçuk Küçükyýldýz
Çocukluk günlerime ait bir aný hikaye


:AJJH:
B ÝTMEYEN HASRET
Hava iyice kararmaya baþlamýþtý. Bahçedeki ceviz aðaçlarýnýn dallarý yaðan karla iyice eðilmiþti; erik aðaçlarýna gerili ipe asýlan çamaþýrlar kardan nasibini almýþ,beyazý da renklisi de tek renge bürünmüþtü. Ali Aðalar yeni aldýklarý lüksü* bu akþam erken yakmýþlardý herhalde;çünkü camlarýndaki parlak ýþýk bayaðý dýþarý yansýmýþtý. Pakize Haným sildiði gaz lambasýnýn þiþesini yerine yerleþtirmeye çalýyordu.Kýzý Muazzez ise günün son ýþýklarýyla elindeki kasnaða gerili sim iþlemeyi tamamlamaya çalýþýyordu.Ahýrdaki iþini bitiren Hakký Bey,üstündeki saman tozlarýný karýn üzerine silkeleye silkeleye eve yöneldi.Karýsýný kýzdýrmamalýydý;yemeðin vaktinde yenmesi altmýþ yýldýr onlarýn evinde gelenekti.Dýþ kapýnýn kapanma sesini duyan Pakize Haným,tabaklarý yuvarlak yer sofrasýna dizmeye baþladý.Tarhana çorbasýnýn mis gibi kokusu eve girer girmez Hakký Bey’in burnuna kadar gelmiþti,bayýlýrdý bu güzel kokuya ihtiyar.Ellerini koridorun sonundaki lavaboda güzelce yýkadýktan sonra yemek kokan odaya yöneldi.Pakize Haným eþinin yalnýz geldiðini görünce:
-Hani Selçuk nerde?diye sordu kocasýna.
-Haným biliyorsun,yarýn çocuðun tatili bitiyor.Bugün kayýða binmekten eve gelip öðle yemeði yemek bile aklýna gelmedi.Herhalde arkadaþlarýyla vedalaþýyordur;gelir nerdeyse.
Tam o sýrada sokak kapýsýnýn açýlýp kapandýðýný duydular;ardýndan da oda kapýsýnýn gýcýrtýsý içerdeki sessizliði bozdu.Selçuk kýpkýrmýzý olmuþ ellerini oðuþturarak sobaya koþtu. Bir yandan da soðuktan korunmak için baþýna sardýðý uzun boyunbaðýný çözüyordu.Baþka zaman olsa Pakize Haným ona epeyce söylenirdi yemeðe geç kaldýðý için; ama ayrýlýk acýsý onun da yüreðini sýzlatmaya baþlamýþtý;bu nedenle sesini çýkarmadý.Bu çocuk torunu deðildi sanki onun yüreðinden kopmuþtu.Zaten zaman zaman “Onu ben doðurdum.”derdi latife olsun diye.Selçuk iki yaþýna girdiðinde kardeþi Arslan çýkagelmiþti dünyaya.Babasý Hasan Bey de kardeþiyle birbirlerini kýskanmasýnlar diye onu büyükannesine emanet etmiþ,öðretmenlik yaptýðý Taþköprü’ye dönmüþtü.Ýlkokula gitme vakti gelene kadar onu Pakize Haným büyütmüþtü.
Hep birlikte çorbayý kaþýklamaya baþladýlar.Ardýndan gelen ufak patateslerle yapýlmýþ yemeðin lezzeti doyumsuzdu.Oldum olasý büyükannesi harika yemekler yapardý.Köyde ne zaman bir düðün,mevlit olsa hep onu çaðýrýrlardý aþçý olarak.Bu güzel yemeklere kim bilir kaç gün ya da ay sonra kavuþacaktý.Bu yemekler hiç bitmese,sofradan hiç kalkýlmasa gece sonsuza kadar devam etse ne olurdu sanki?Neden babasýnýn okulunda okumak zorundaydý ki?Halasý Muazzez Haným,bu durgun havayý daðýtmak için ona nerede kayýða bindiklerini sordu.Selçuk baþladý ballandýra ballandýra anlatmaya.Hayatýndaki en güzel günlerden birini geçirmiþti çünkü arkadaþlarýyla,nasýl anlatmazdý:
-Mýkçýk Tepesi’nin doruðundan Köstekoðullarý’nýn evine kadar karlarý çiðneyerek kayýk yolu yaptýk.Hep orda kaydýk.Benim kayýk bir keresinde kýrýldý.Ýlhan Abim, onlarýn samanlýkta tamir ediverdi…
      Çocuk bunlarý anlatýrken gaz lambasýnýn loþ ýþýðý Hakký Bey’in göz yaþlarýný saklayabiliyordu. Bu ses ne yazýk ki ertesi akþam sofrada yankýlanmayacaktý;torunu babasýnýn öðretmenlik yaptýðý köye sömestr sonu sebebiyle dönmek zorundaydý.Pakize Haným,kocasýnýn göz yaþlarýný fark etti;dirseðiyle dürterek onu uyardý.Anlarsa çocuðu teselli etmeleri çok zor olurdu.Kabak tatlýsýyla güzelim akþam yemeði sona erdi.Pakize Haným kýzý Muazzez’e bu akþam keþiðin* kimde olduðunu sordu.O da Ali Aðalar’da olduðu söyledi.Yatsý namazlarýný kýlýnca hep birlikte oturmaya gideceklerdi.Selçuk’u bu köye baðlayan pek çok sebepten bir tanesi de bu güzel adetlerdi.Özellikle de kýþ aylarýnýn doyulmaz ev oturmalarý.On iki haneli bu küçük köyde her akþam ayrý bir evde toplanýlýr,gece yarýlarýna kadar kadýnlar ayrý, erkekler ayrý eðlenirlerdi.
Ay ýþýðý geceyi öylesine aydýnlatýyordu ki karþý daðdaki çam aðaçlarý nerdeyse tek tek sayýlýyordu. Hakký Bey’in elindeki gemici fenerine bile gerek yoktu.O da zaten adet kabilinden feneri eline almýþtý.Selçuk, karda düþmemek için, bir eliyle halasýný bir eliyle de büyükannesini sýkýca tutarak yürüyordu.Üç gün önce yaðan kar iyice toprakla kucaklaþmýþ pek de onu terk edeceðe benzemiyordu.Pakize Haným:
-Allah vere de yarýn da böyle soðuk olsa Ilýmanlar’ýn buzlarý erimese;yoksa Akçakese’ye giderken çayý geçmeniz çok zor olur.Selçuk:
-Büyükbabam beni ata bindirdi mi çay may anlamaz geçeriz büyükanne sen merak etme.Muazzez Haným:
-ÝnþaAllah sað salim varýrsýnýz.
Ali Aða kapýda karþýladý onlarý.Selçuk’un yanaðýný okþadý.Erkeklerin oturduklarý odaya büyükbabasýyla girdiler.Nuri Aðayla,Meþkenlerin Hafýz Aða onlardan önce gelmiþlerdi.Hoþbeþ ettiler. Yavaþ yavaþ diðer köylüler de odayý doldurmaya baþladýlar.Ýkili üçlü sohbet baþladý.Dereden tepeden konuþuluyordu.Geçim kaynaklarý son derece kýsýtlýydý köylülerin.Daðdan kestikleri odunlarý eþeklerle þehre götürüp kýþ harçlýklarýný çýkarýyorlardý.Hakký Bey’in aklý fikri torununu,oðlu Hasan Bey’in öðretmenlik yaptýðý köye nasýl ulaþtýracaðýyla ilgiliydi.Çayý geçmek gerekiyordu oraya ulaþmak için.Kýþ mevsimi olmasaydý iþ kolaydý.Paçalarý sývayýp suya dalardý.Torununu sýrtýna bindirip karþý kýyýya geçirirdi;ama þimdi kar günlerce durmadan yaðmýþ,her tarafý bastýrmýþtý.Güneþ hafif yüzünü gösterir göstermez karlar eriyor küçük dereler çayý azgýnlaþtýrýyor;geçilmesi zorlaþýyordu.Faik Aða’ya döndü:
-Faik,bugün þehre odun satmaya gittin mi?
-Gittim Aða,niye sordun?
-Yarýn oðlaný Akçakese’ye götüreceðim de;çayýn suyu yükseldi mi diye merak ettim.
-Valla Aða,epeyce yükselmiþti.Yarýn güneþ açmazsa korkma.Tersi olursa iþin zor.Küp Hüseyin araya girdi:
- Aða!Niye zora sokuyorsun kendini.Selçuk Bey’i þehre götür.Ýhsangazi otobüsüne bindiriver;nasýl olsa okulun önünden geçmiyor mu?
Selçuk’un yaþýna göre olgun tavýrlarý bütün köylüler tarafýndan takdir edilir,hepsi de ona“bey” diye hitap ederdi.Bu hitap belki de eðitime verilen deðerle ilgiliydi;çünkü babasýna da köyde tahsil yapmýþ tek kiþi olduðundan ayný þekilde seslenirlerdi.
-Haklýsýn Hüseyin ama ben de diðer torunlarý özledim,onlarý gitmiþken göreyim diyorum.Artýk ne çýkarsa bahtýna!
Çaylar içildikten sonra sýra ev oturmalarýnýn en sevilen heyecanlý oyunu yüzük saklamaya gelmiþti.Ýki taraf belirlendi.Ýhtiyarlar biraz geri çekilerek oyun için ortada gençlere yer býraktýlar. Hakký Bey,dünürü Çaycýoðlu Ýsmail Bey,amcazadesi Tevfik Bey ve Paþa Salih eskilerden anlatmaya baþladýlar.Kurtuluþ Savaþý yýllarý Hakký Bey’in hatýrýndan hiç çýkmazdý zaten.Ankara’ya Kastamonu’dan yürüyerek nasýl on iki günde ulaþtýklarýný oradan trenle Eskiþehir’e naklediliþlerini bilmem kaçýncý kezdir anlatýyordu.Ýsmail Bey de Ýsmet Ýnönü’nün cumhurbaþkanlýðý sýrasýnda muhafýz alayýndaki askerlik günlerinden bahsediyordu.Bu arada oyun bütün heyecanýyla devam ediyordu.Arada ihtiyarlar gençlerin olduðu tarafa boyunlarýný uzatarak oyunun gidiþatýný da anlamaya çalýþýyorlardý.
Yüzük saklama oyununun bu köyde ne zamandýr oynandýðýný kimse hatýrlamýyordu.Bir tepsi üzerine ters çevrilen yedi adet kahve fincaný ve bir yüzükle oynanýrdý.Yüzük,takýmlardan birinin bir oyuncusu tarafýndan ya kapý arkasýnda ya da sedir altýnda fincanlardan birine saklanýr,karþý takýmýn bulmasý istenirdi.Ýlk veya son fincanýn altýndan yüzük çýkarsa saklama sýrasý karþý tarafa geçerdi.Her bir fincanýn sayý deðeri vardý.Mesela ikinci fincanýn altýndan yüzük çýkarsa saklayan taraf on iki sayý kazanýrdý.
Oyunu Selçuk’un da bulunduðu takým kazandý;bir alkýþ koptu o zaman.Ýhtiyarlarýn koyu sohbetini bölen alkýþýn sebebini onlar da “Ne oldu, ne oldu?”sorularýyla anlamaya çalýþtýlar.Sonucu öðrenen Hakký Bey,Nuri Aða’ya:
-Eeee Nuri,sen iyi duvar örersin,bunu herkes bilir.Bir de burada göster marifetini, dedi.O da:
-Aðalar ne derse o olur,yenilen taraf gelsin ortaya,karþýlýðýný verdi.
Duvar örme yüzük oyununun sonuç bölümüydü aslýnda.Yenilen tarafa küçük eziyetler içeren, oyuna renk katan bir bölüm.Oyunun dýþýnda kalan iki kiþi bir ipi yerden elli-altmýþ santim yüksekte gergince tutar yenilen tarafýn oyuncularý bu ipe göre birer taþ gibi dizilmeye çalýþýlýrdý.Duvarý ören usta eline bir meþe sopasý alýr ipe göre durmayanýn saðýna soluna canýný çok acýtmayacak kadar vurur,gülüþmeler arasýnda duvar örme iþi bir müddet devam ederdi.Arada bir usta, oyuncularýn üzerlerine taþlar iyice birbirini tutsun diye su atardý.
Nuri Aða,duvar örme iþini tamamladýktan sonra ev sahibi Ali Bey’in oðlu Cahit, büyük yuvarlak bir yer sofrasýyla kapýdan girdi.Vakit gece yarýsýna doðru bir hayli ilerlemiþti ama adýna yatsýlýk denen bu yemek de bir adetti gece oturmalarýnda.Çaycýoðlu Ýsmail Bey ev sahibine:
-Ali Bey,zahmet ettin dedi.O da:
-Zahmet ne demek Aða,gençler saatlerdir iþ yaptýlar,yoruldular,bizleri de eðlendirdiler.Allah ne verdiyse bir iki lokma yedirebilirsem ne mutlu bana,dedi.
Önce ihtiyarlar sonra gençler baðdaþ kurup yer sofrasýna sýkýþ tepiþ oturdular.Tepsideki burmalý çörek taslardaki erik hoþafý eþliðinde yenmeye baþlandý.Yemek sonundaki duayý Meþken’in Hafýz yaptý.Köylüler oturmadan daðýlýrken Selçuk’a hayýrlý yolculuk ve baþarý dilediler.
***
Her köye geliþinde halasýyla paylaþtýðý yer yataðýndan bir türlü çýkmak istemiyordu Selçuk.Bu evdeki son saatlerin de tadýný çýkarmak istiyordu anlaþýlan.Pakize Haným ise kuzine üstünde çayý çoktan demlemiþti.Elindeki somunu dilimleyip sobanýn üzerine diziyordu kýzartmak için.Kýzýyla torununa seslendi:
-Kalkýn bakalým tembeller,öðlen oldu!
Sonunda kahvaltý sofrasýnda buluþtular; ama lokmalar diziliyordu hepsinin de boðazýna.”Ölüm Allah’ýn emri,ayrýlýk olmasaydý.”diye baþlayan türkü geldi aklýna Pakize Haným’ýn.Bu çocuðu burada okutmak,yanlarýnda sürekli kalmasýný saðlamak niye mümkün olmuyordu?Halbuki köydeki çocuklarla Budamýþ’a yeni açýlan ilkokula gidip gelmesi hiç de zor deðildi.Oðlu Hasan Bey’e bu fikrini açtýðýnda:”Anne,o öðretmen benim kadar oðlanla ilgilenmez,onunla ilgili büyük hedeflerim var;kendim yetiþtirmeliyim.”diye karþý çýkmýþtý.Oðlunun düþüncesi güzeldi ama bu çocuðun bitmeyen hasreti,göz yaþlarý ne olacaktý?Kendisi anlatmamýþ mýydý öðretmenlik yaptýðý köydeki mutsuzluðunu?Her gece yorganýný baþýna çekip aðladýðýný.Ýstemiyordu iþte o köye gitmeyi.Bu durum derslerine de yansýrsa ne olacaktý? Madem öyle torununu dört-beþ sene aralýksýz büyütsün diye kendisine býrakmasaydý,diðer kardeþleri ve annesinden ayýrmasaydý.Bir kedinin veya köpeðin bile evden ayrýlýþý,yok oluþu sahipleri için yýkým deðil miydi?Kaldý ki bu bir çocuktu,üstelik çok duygusal bir çocuk.Eliyle yanaðýna aþaðý süzülen göz yaþýný sezdirmeden sildi.Bir iç geçirdi,soluklandý:” Havalar ýsýnýnca babasý gene getirir nasýl olsa.”diye gönlüne ferahlýk verdi.
Ayrýlýk vakti gelmiþti. Hakký Bey kýr atý güzelce doyurmuþ,eyerlemiþti.Halý heybenin gözleri çam sakýzý çoban armaðaný misali yiyeceklerle doldurulmuþtu.Onlarýn seslerini merak edip cama çýkan amcazade torunu Fikret de,anneannesi Aliye Haným’la ayrýlýk anýna þahitlik ediyorlardý.Selçuk önce halasýyla sonra da büyükannesiyle vedalaþtý.Artýk birbirine karýþan göz yaþlarýný ayýrt etmek imkansýzdý.Bir hamlede torununu atýn eyerine oturttu Hakký Bey.Çocuk atkýyla sarýlý baþýný geride kalanlara son kez çevirdiðinde büyükannesi çoktan Ayet-el Kürsi’leri sýralamaya baþlamýþtý.
Güneþ sabah saatlerinden beri güzel yüzünü göstermiþ,ýsýnan havayla saçaklardaki sivri buzlar çat çut düþmeye baþlamýþtý.Bu sesler kýr atý bayaðý korkuttu;hayvan burnundan garip sesler çýkartmaya baþladý.Gece oturmasýnda konuþulanlar aklýna geldi Hakký Bey’in.Sular yükselirse,Karaçomak Çay’ýný nasýl geçerlerdi?
Aþaðýoluk’a geldiklerinde rahat su içmesi için atýn gemini çýkardý. Karabakallar ve serçeler de oluðun þýrýl þýrýl akan suyundan içiyorlardý.Geçen nisanda torunuyla buradaki kavaklarýný budamýþ, budanan dallarý köye taþýmýþlardý.
Ýki yakasý irili ufaklý aðaçlarla kaplý dereyi takip ederek önce Dereköy mevkiine vardýlar. Ev,ahýr,samanlýk duvarlarýnýn kalýntýlarý vardý burada,çok eski bir yerleþim yeriydi.Þu anda yaþayan olmamasýna raðmen bu adla anýlýyordu.Selçuk’un büyükbabasýnýn da büyük bir bahçesi vardý az ilerde.Bulacýk Köyü’nden gelen küçük dere bu bahçenin kenarýndan geçerdi. Hatta suyun önüne zaman zaman bent oluþturup sulama yaparlardý.Yirmi-yirmibeþ tane elma,sekiz-on tane de erik aðacý vardý bahçede.Ceviz aðacýna kurulan salýncakta çocuklar ne güzel sallanýrdý.Eylül ayý gelip de hasat baþladý mý kaðný arabasýyla patates ve elmalar köye taþýnýrdý.Koca koca tencerelerde mýsýrlar,patatesler piþirilir;gülüþ cümbüþ çalýþýlýr,insan yorulduðunun farkýna bile varmazdý.Selçuk:”Keþke þu an gene o günlerde olsak.”diye düþündü.
Ali Aðalarýn tarlasý þimdi karlarla ne güzel örtülmüþtü.Tarlanýn Karakaya tarafýndaki söðüt aðacý yaz aylarýnda hayvan otlatanlarýn yemek molasý verdikleri çok güzel bir mekandý.Çobanlar azýklarýný* orta yere açarlar,ekmekler ve diðer yiyecekler birbirine karýþýrdý.Ne güzel alýþkanlýktý þu azýk katma.Bu sayede gurur,kibir kalmýyordu kimsede.Herkes birbirinin getirdiðini yemek zorunda kalýyordu.Selçuk kim bilir kaç kez büyükannesiyle hayvan otlatýrken bu zevki tatmýþtý.
Çocuk,bunlarý aklýndan geçirirken Karaçomak Çayý kenarýna gelmiþlerdi.Çaydaki suyun epeyce yükseldiði görülüyordu.Yazýn hayvanlarýn öðle saatlerinde gölgelendiði söðüt aðaçlarýnýn etek dallarýna kadar sular çýkmýþtý.Korktuðu baþýna gelmiþti Hakký Bey’in.Karlar açan güneþle bir hayli erimiþ çay kudurmuþtu.Torununa cesaret vermek için:
-Merak etme,bu at daha önce böyle çok sular gördü,dedi.
Selçuk, dedesinin ne zaman ata bineceðini merak ediyordu;çünkü atý fazla yormamak için köyden beri hep yürümüþtü ihtiyar.Nihayet yüksekçe bir taþýn yanýna atý çekerek o da torununun arkasýna bindi ve atý çaya sürdü.At önce direndi ama ihtiyarýn atýn karnýný üzengiyle sertçe yoklamasýna dayanamadý,girdi suya.Büyük buz parçalarý suyun üstünde aðýr aðýr dönerek üzerlerine geliyordu.Bunlar atýn daha fazla huysuzlanmasýna sebep oldu.Neredeyse çayý yarýlamýþlardý.Çocuðun ve dedesinin ayaklarý da yükselen suyla ýslanmaya baþlamýþtý.Tam bu sýrada oldukça büyük bir buz kütlesi atýn ön ayaklarýna vurdu.Baþtan beri huysuzlanan at kontrolden çýktý ve çifte atmaya baþladý;dede-torunu sýrtýndan suya attý.Hakký Bey,atýn dizginini elinden býrakmamýþtý ama torunu bu karmaþada nereye savrulmuþtu?Suya batýp çýkan torununun boðuk boðuk“büyükbaba”diye seslendiðini duydu; göðsüne kadar çýkan suyu yararak hemen oraya yöneldi.Bu anda azgýn sularýn söküp getirdiði bir aðaç parçasý ihtiyarý sulara gömdü;neyse çabuk çýktý su yüzüne adamcaðýz.Gene sürüklenen torununa yöneldi.Ne çare ki ona ulaþamýyor,torunu suda bir görünüp bir kayboluyordu .”Allah’ým yardým et!”diye baðýrdý çaresizce.Çocuða bir þey olursa ne yapardý?
Yaradan sesi duymuþtu sanki.Karandu Köyü’nden Rýza,þehirden eþekleriyle odun satmaktan geliyordu. Þoseden yeni ayrýlmýþtý.O da kendi köyüne ulaþmak için ayný çayý geçmek zorunda olduðundan gözleri kýr atla üstündekilere takýlmýþtý.Bir aksilik olduðunu anlayýp olanca gücüyle çaya doðru koþmaya baþladý. Beline kadar dalýp küçük çocuðu sudan çekti,aldý.Sonra da atýný sudan çýkarmaya çalýþan Hakký Bey’e yardým etti.
Dede-torun göz yaþlarý içinde su kenarýnda kucaklaþtýlar.Kýr at da oldukça sersemlemiþti,su yutmuþtu bu badirede.Kafasýný,kuyruðunu iki yana sallýyor sýrtýndaki heybeden sular yere süzülüyordu. Ýhtiyar:
-Evlat seni Allah gönderdi,Hýzýr gibi yetiþtin, sen olmasaydýn torunumu su alýp götürmüþtü,dedi;tekrar tekrar teþekkür etti.
-Amca,sýrýlsýklam olmuþsunuz birazdan Ýhsangazi otobüsü þoseden geçer,hiç olmazsa çocuðu bindirirsin.Sen de sakýn ata binme gideceðin yere kadar yürü,yoksa donarsýn,dedi Rýza.
-Adamýn dediði gibi þoseye çýkar çýkmaz otobüs geldi.Hakký Bey þoföre sýký sýký tembihledi çocuðu nerede indirmesi gerektiðini.
Annesi Hayrunnisa Haným’ýn gözleri hep yoldaydý.Hatta gün içinde kaç defa çocuklarýný yol kenarýna gönderip:”Aðabeyiniz geliyor mu,gidin bakýn.”demiþti.Yol nöbeti Selçuk’un iki yaþ küçüðü Arslan’daydý.Kendisine zaman zaman camýndan gazete fýrlatýlan turuncu renkli otobüsü görünce sevindi.Gene gazete atarlardý belki.Elini kolunu sallaya sallaya “Gazete at,gazete at!”diye baðýrmaya baþladý Arslan.Þoför sað sinyali yakýp yavaþladý.Bu defa gazeteyi durup mu vereceklerdi yoksa?O da ne baþý boyunbaðýyla sarýlý bir çocuk indi ön kapýdan!Aðabeyi miydi acaba?Evet aðabeyiydi.Onu,atla dedesinin getireceðini zannediyorlardý ama o otobüsten inmiþti.Bir gariplik vardý bu iþte!Ýki kardeþ sarýldýlar birbirlerine.O anda Arslan onun sýrýlsýklam olduðunu fark etti ve sebebini sordu.Duyduklarýndan sonra aðabeyini býrakýp öðretmen lojmanýna koþmaya baþladý:
-Anne,anne aðabeyim çaya düþmüþ!Arslan’ýn söylediklerini duyan annesinin dizlerinin baðý çözüldü. Banyodaki çamaþýr yýkama iþini býrakýp sese koþtu;oðlunu omzundan tutup sarsmaya baþladý:
-Kimden duydun yavrum ,kim söyledi bunlarý?
-Kendisi anne,kendisi…
Derin bir oh çekti Hayrunnisa’ným!Bu sýrada Selçuk da zaten lojman kapýsýna gelmiþti.Göz yaþlarý içinde kucakladý ýslak çocuðu. Olanlarý öðrenir öðrenmez onu soydu,banyoya götürdü.Çamaþýr yýkamak için hazýrladýðý suyu baþýndan aþaðý dökmeye baþladý.Bir yandan da kýzý Serpil’e seslendi:
-Babanýz kahveye köylülerle oyun oynamaya gitmiþti,Orhan’la beraber gidin çaðýrýn.Çabuk eve gelsin.Dedeniz yarým saat sonra burada olur!

Selçuk Küçükyýldýz
7Ocak 2012/Ýstanbul
azýk:kumanya türü yemek
keþik:ev oturmasý
lüks:Gaz ile çalýþan, lambaya göre teknolojisi geliþmiþ aydýnlatma aracý



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sözünde Durmak
Yeni Bir Yuva


Selçuk Küçükyýldýz kimdir?

Genelde hatýralarýmdan yola çýkarak hikaye yazmaya çalýþýyorum.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Selçuk Küçükyýldýz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.