"Her karanlık gecenin ardından, yarının umut dolu bir sabahıyla buluşacağını unutma; yazdıkların, hayatının ışığıdır."

Ömer Faruk Hüsmüllü

Makineleşmek ve Kaçış - 4

Tez-Can buraya geleli kaç gün, kaç ay ya da kaç yıl olmuştu? Bilemezdi. Bırakın bunu bilmeyi o gün günlerden ne olduğunu sorsanız, bunun bile cevabını veremezdi. Buradaki zaman anlayışı çok farklıydı, belki de tuhaftı. Kimse zamanla ilgilenmiyordu, zamansa bildiği gibi akıp gidiyordu. Yoo belki de akmıyordu, gitmiyordu; duruyordu

Makineleşmek ve Kaçış - 3

İnsan dilini ne zaman, nerede ve nasıl kullanacağını bilirse, gerektiğinde susmasını yani sükût etmesini bilirse; ruhunu ve bedenini derin bir sessizliğe alıştırırsa huzur da kendiliğinden gelir ve onu bulur. Affedici ol, böylece huzurunu pekiştir. Kusur arama. Başkalarında kusur bulduğunda, büyük bir iş yapmış gibi sevinme. Her insanda -ararsan-

Makineleşmek ve Kaçış - 2

Bir büfeye yanaştı, elindeki parayı uzatıp sandviç istedi. Büfedeki adam küfür ederek onu kovdu ve:-Boklu paran sende kalsın pislik şey. Diyerek bir köpeğe verir gibi uzaktan bir sandviç attı önüne. Sandviçin içindeki peynir ve domates etrafa saçıldı. Yerden bunları toplayıp sandviçin içine koydu ve yedi.

Makineleşmek ve Kaçış - 1

Konteynerin yanına oturdu. Çok geçmeden bir genç, onu dilenci zannedip önüne para attı. Zaten görüntü olarak dilenciden pek farkı da yoktu. Paraya baktı, almadı/alamadı. Gelip geçenler onun bu halini görünce kimi acıyor, kimi görmemezlikten geliyor, kimi kızıyor, kimi de ona Çalış, çalış! diye akıl veriyordu.

Düşündüren Sözler - 95

Yapamam! deme; bu dünyaya bir güzellik de sen bırak. Mesela sevgi dolu bir söz söyle, ağlayan bir çocuğun gözlerindeki yaşları sil, sevdiğine bir çiçek ver, bir hayvanın karnını doyur, bir ağaç ek, yerden bir çöp al... Ne bileyim, işte böyle bir şey yap!

Kitapsız Türkiye

Gelişmiş, uygar ülkelerde seyahat ederken kitap okuyan birçok kişiye rastlayabilirsiniz, orada bu görüntü normaldir ama bizde böyle bir kişi görenler ona tuhaf tuhaf bakmaktan kendilerini alamazlar; çünkü bizde bu görüntü alışıldık bir şey değildir.

Yanlış Adrese Mektup - 8

Can kaçıyor, ölüm onu kovalıyor. Can yorulduğunda yakalanacak yani ölüme teslim olacak. Ömür denilen şey, işte bu kısacık kovalamacadan ibaret. Her doğan canlı, doğumla birlikte ölüme karşı büyük bir zafer kazandığını zanneder. Bu bir aldatmacadır. Daha doğrusu ölümün, canlılara oynadığı bir oyundan başka bir şey değildir.

Düşündüren Sözler - 93

\*İnsanı kendinden kopardılar; umutsuz, sıkıntılı, saldırgan ve yaşamı anlamını yitirmiş bir insan ortaya çıkardılar. Bu insan da akla hayale gelmeyecek işkenceler yapmaya, insanları acımasızca öldürmeye başladı.

Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)

Savaşın ertesi günü.O günkü gazete manşetleri: Delice savaştılar ama zafer bizim oldu. Delilerin devleti yerle bir edildi. Deli hükümranlığı buraya kadar. Savaş bitti ama çok sayıda can kaybı ve yaralı var. Güvenlik güçleri başarılı bir operasyonla delilere Dur! dedi. Deliliğin sonu budur.

Demokratik Deliler Devleti - 36

Gözlerimi kapattım, birden İmparator'un gövdesi üzerime devrildi. Kendimi geri atarak kurtulmaya çalıştıysam da kocaman gövdesi omuzuma çarpıp yere düştü. Şaşkın şaşkın yerdeki adama bakmaktan başka bir şey yapamıyordum. Tetiği ne zaman çektiğimi, nasıl çektiğimi hiç hatırlamıyorum.

Demokratik Deliler Devleti - 35

Kahvaltı bitince bir görevli geldi boşları aldı. Aynı görevli az sonra elindeki tepsiyle kahve ve su getirdi. İmparator bir sigara yaktı. Suyu içti. Sonra bir yudum kahvesinden alıp bir nefes de sigarasından çekti. İmparator'un bu durumunu ben açıklayamıyordum. Dışarıda kıyamet koparken adamın kılı bile kıpırdamıyor... Yoksa bu adam

Demokratik Deliler Devleti - 33

Sonunda İmparator bunun çaresini buldu: Polislere kuşatmayı kaldırmaları için yarın öğlene kadar kadar süre tanınacak, eğer kuşatma kaldırılmazsa her gün bir köle herkesin gözü önünde öldürülüp cesedi kuleden aşağı atılacaktı. İlk sırada öldürülecek olan köle de Başhekimdi.

Başa Dön