"Bugün cuma mı? Ne kadar da şaşırtıcı! Sanki haftada bir oluyormuş gibi..." — Douglas Adams"

Hikayenin ortasından ve hayatın içinden bir demet

Kömür şehrinde bir cinayet soruşturması sırasında, dalgın Poyraz müdür, Sultan'a "Bülbülü Öldürmek" kitabından anlamlı bir alıntı paylaşır. Masum bülbüllerin şarkılarını dünyaya armağan etmesi gibi, şehrin "bülbülleri" de bir zamanlar madenlerde hayat kurtaran kanaryalardı. Geçmişle bugün arasında kurulan bu metaforik bağ, soruşturmanın derinliğine işaret ediyor.

yazı resim

O sabah Sultan kahvesini getirdiğinde ''Neden bu kadar dalgınsınız müdürüm ? bu kızın cinayeti mi sizi etkiledi? diye sordu. Poyraz müdürün dalgın haline bakıp anlamaya çalışıyordu. Elindeki tepsiden kahvesini bıraktı masaya, sessizlikle bekledi bir süre cevap alamayınca çıkmak için kapıya yöneldiği sırada Poyraz müdür kafasını kaldırıp baktı ona;

--Bülbülü öldürmek adlı bir kitap var Sultan Hanım, o kitapta bir bölümde ne der biliyor musun? ''Bülbüller bizi eğlendirmek için şarkı söylemek dışında bir şey yapmaz. İnsanların bahçelerindeki bitkileri yemezler, mısır ambarlarına yuvalanmazlar, tek yaptıkları iş bize içlerini dökmektir. İşte bu yüzden bülbülleri öldürmek günahtır.'' demiş yazarı Happer Lee.

Bu kömür karası şehrin Bülbülleri de Kanaryalarmış bir zamanlar, teknoloji yokken kömür çıkaran emekçiler yanlarına kafeste Kanarya ile inerlermiş yer altına madenlere. Çünkü Kanaryalar yapıları gereği oksijen ve metan gazını algılayabilecek hayvanlarmış. Onlarında tek yaptıkları madencilerle birlikte yer altına inmek ve oksijen seviyesi azaldığında ve metan gazı yükseldiğinde çırpınarak onlara haber vermekmiş, böylece madenciler de metan gazı yükselip oksijen azaldığını anlayarak çalıştıkları yer altındaki galeriyi hemen terk eder, boşaltırlarmış.

--- Yaa bilmiyordum müdürüm ben bunları, inanın ilk kez duyuyorum Kanaryaların böyle kullanıldığını.

-- Yani bir yerde hayatlarını o kanaryalara borçlularmış madenciler. Düşünüyorum da bu kızın ölümü belki de bu şehrin hayatını kurtaracak bir kapı aralayacak. Kanarya ya da Bülbül'ün ölümü gibi bu kız bütün olan bitenin ortasındaki acı gerçek gibi duruyor. Bir ölümün etrafında halının altına süpürülmüş bir ton yanlış ortaya çıkıyor her gün.

Haber basın medya kuruluşlarının son dakika başlıklarında kendine yer bulmuştu çoktan, Asayiş şubesinin telefonları ısrarla arayan ve bilgi almaya çalışan bürokrat, meraklı memur ve gazete yazarlarının sorularıyla kilitlenmişti. Leyla'yı ve cinayetle birlikte ortaya çıkan buz dağının altını gösteren devasa bir yükü omuzlarında hissediyordu. Şehrin kömürü gibi kaderi de kara olmamalı diye düşündü, insanları, hikayeleri, gözlemlerini düşünürken zamanın ruhuna inat umut dolu iyi insanlarını da tanımıştı. Yıllarca halının altına süpürülen sorunlarla ve çarpık bir düzende mutlu bir azınlık olduğunu görmüştü ama iyi insanların varlığı ona biraz umut olmuştu.

Gözleri tekrar gazete sütunlarında gezinmeye başladı, elbette bu popüler cinayet vakası basında yer almaya devam ediyordu, kadın cinayetlerinin giderek artmaya başladığı bu zamanlarda tam da basının seveceği türden bol acılı sansasyonel bir cinayetti. Bazen basının istemeden de olsa bu tür vakalarının artışında katkısı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Haber almak kamuoyunu bilgilendirmek kutsal bir görevdi ama bu vakaları detaylarıyla tekrar tekrar görsel olarak haberleştirmek farkında olmadan aslında bilinçaltına yerleştirmeye sebep oluyordu.

Günün yorgunluğunu atmaya çalışırken sanki görünmez bir el tarafından nereye baksa bu cinayet vakasını hatırlatan işaretler görüyordu. Belki de onca süredir yoğun biçimde aynı konuyla ilgilenirken beyin de onu bildiği ezberlere yönlendiriyordu. Bu yüzden bu mola ona farklı ve yeni bakış açıları kazandırabilir diye düşünmüştü. ''Elektrik kesildiğinde odadaki prizin yerini ve kapının kolunu kolayca bulursunuz, çünkü yolu zihnen bilirsiniz çünkü beyin aynı şeyleri aynı yerde bulmaya çalışacaktır.
Bu sebeple beyin gözün gördüğünü kullanmak yerine, kendindeki hazır bilgiyi/kısa yolu kullanmaya çalışır. Karşınızdaki kişiyle beyninizin oluşturduğu kişi farklı olabilir ama beyin kendi verilerinin doğru olduğuna inandırır sizi. Olaylara nötr (tarafsız) bakmaya başladıkça, beyin de kendine yeni ve farklı bakış açıları geliştirmek için çalışmak zorunda kalacaktır.'' diye tarif ediyordu bu durumu elindeki kitap.

Ünlü İngiliz roman karakteri dedektif Sherlock Holmes böyle vakalara suçu çözecek teoriler açısından yaklaşmış ve tümdengelim yöntemini geliştirmişti '' Sıradan olmayan bir şeyin, bir engel olmaktan öte bir yol gösterici olduğunu size çoktan söylemiştim. Bu tür bir sorunu çözerken en önemli şey, olayların ardında yatanlar hakkında mantık yürütebilmektir. Bu çok faydalı ve kolay bir yoldur ama insanlar bu yola pek başvurmazlar.

Gündelik olaylarda ilerisi hakkında mantık yürütmek daha kullanışlı diye diğer yol unutulur. Pek çok insana bir olaylar zincirini anlatın, size sonuçla ilgili olaylara bakarak bir şeylerin olup biteceğimi söylerler. Fakat bir sonucu söylediğinizde, kendi bilinçaltı akımlarından yola çıkarak, o sonuca ulaşmalarını sağlayan adımların neler olduğunu söyleyebilecek insan sayısı azdır.'' şeklinde açıklamıştı. Yani aslolan olayların ardındaki mantık örgüsünün doğru yapabilmek ve bulmacanın eksik parçalarını bulabilecek öngörüyü göstermekti.

Cinayetin üzerinden günler geçmişti , Asayiş şubenin dedektifleri dört koldan bu dosyanın her yönünü didiklemeye devam ediyordu. İçindeyken fark edilmese de yaşanan her dakika onları bulmacanın çözümüne biraz daha yaklaşma umudunu perçinliyordu.

KİTAP İZLERİ

Küçük İşler Büyük Özgürlükler

Mert Başaran

Finansal Özgürlük Arayanlara Bir Dost Tavsiyesi Mert Başaran'ın "Küçük İşler Büyük Özgürlükler" adlı eseri, kişisel finansı karmaşık tablolardan ve anlaşılmaz jargonlardan arındırarak hayatın içinden bir
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön