• ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam |
1681
|
|
|
|
Ne zamandýr seninle þöyle karþýlýklý oturup, iki kadehin birbirine deðdikten sonra çýkardýðý sesi duymamýþtýk. Hep baþka þeylerle geçti namussuz akþamlar.
Biliyor musun en son kime aþýk oldum? Bi anlatsam karþýndakinin ben olduðuma inanamazsýn. Gerçi o da geçti gitti ya…Vurgun vurgun üstüne… |
|
1682
|
|
|
|
Hiçbir þey için vaktimiz yok. Ama Attila Ýlhan’nýn Býçak Sýrtý romanýndaki kahraman Suat’ýn dediði gibi ;
“Yassý, somurtkan bir yaþantýnýn aðýr aðýr ufaladýðý bir kadýn; Bir yandan kocasýnýn kaprislerine, bir yandan ev iþlerinin ahmakça düzenine baðlý, çamaþýr günü, ütü günü, büyük temizlik günü, kabul günü! Dehþetli yemek yapabildiðine, dolaplarýný çekmecelerini tiril tiril tuttuðuna , banyoda iki gündür damlayýp duran musluk aklýndan çýkmadýðýna göre , belki de sýradan bir ev kadýný olmuþtu”
|
|
1683
|
|
|
|
Fb tiryakiliði ile sigara tiryakiliði arasýnda bir analog... |
|
1684
|
|
|
|
sýkýþmýþlýk hissinde,yine kelimeler kurtardý..kelimeler.. |
|
1685
|
|
|
|
susar denizler aðlar dalgalar. |
|
1686
|
|
|
|
Evrim olmuþsa da, bunu yaratan Allah'týr. Bu kadar olumlu mutasyonun bu kadar üst üste denk gelmesini þansa baðlamak akýl dýþý. Ama þansla olmuþsa bile, þansý da yaratan Allah'týr. |
|
1687
|
|
|
|
Pencerenin önünde oturuyorum… Sandalye de pek rahat deðil ama olsun. Evde herkes uyuyor… Sessizlik… Elimde bir fincan sýcacýk kahve düþünüyorum… |
|
1688
|
|
|
|
Eðreti durmuþ her ad yamacýmýzda... Ne çok yabancýyýz þimdi, ne çok ayazda kaldý yürekler... |
|
1689
|
|
|
|
Neden istikrar olmasýný bekliyoruz? Hangi ülkenin tarihinde onlarca yýl kesintisiz süren istikrar var? En baþarýlý ülkeler, siyasal ortamlarý en hareketli olan, yoðun deðiþim ve dönüþümleri yaþamaya adapte olabilen toplumlar deðil mi?
|
|
1690
|
|
|
|
"... daðlarda yakalanýp tabakhanede çalýþtýrýlan bir kýsraðýn unutuþ uykusu ..." |
|
1691
|
|
|
|
Kýrgýn mýyým?Kýrgýným, hem de çokça. Büyük harflerle yazmalý, altý çizilmeli ve en kýsa zamanda güneþimi bulmaya gitmeli... |
|
1692
|
|
|
|
Zaman beni sýnýrsýzca kucaklýyor, bazen yaþadýðýna inanasým geliyor zamanýn.
Yani günün birinde bir silüetle gelse, geçip karþýma; merhaba ben geldim, dese.
-kimsin sen, desem.
-ben zaman, dese,
inanacaðým kendisine...
|
|
1693
|
|
|
|
Ýnsanlar... Doðuþtan eþit ve masumdurlar... Acaba? O zaman bu kadar çekiþme ve kargaþa niye? |
|
1694
|
|
|
|
Kritik ederken anlamlarý, kelimeleri, cümleleri, kendini bilgiç bir rüzgara teslim edersin. Anlamýný bilmeden anlam yükleyip, gülümsemeleri dudaðýna yerleþtiriverirsin.
Görünen, gerçek aþkýn yansýmasýdýr o' nda. Sende olmayan her þey kiþileþmiþ ruhunda. Baþka adým atmak yakýþmaz, eðreti durur üzerinde. Esip geçen mutlu bir andýr, sýcaklýðýn odaðýnda..
|
|
1695
|
|
|
|
Vazgeçiyorum herþeyden ve koynuma alýyorum hiçliði... |
|
1696
|
|
|
|
Acýlar mý yaklaþtýrýyor insanlarý... |
|
1697
|
|
|
|
Algý gerçektir ya da ayaðýnýz yere basýyor mu basmýyor mu? |
|
1698
|
|
|
|
Geçenlerde siyasetin nabzýnýn attýðý yerde, Türkiye’nin ikinci büyük þehrinde, bozkýrýn ortasýndaki cennette, yani Ankara’daydým. Ankara; yetiþme çaðýndaki genç bir kýz misali ne kadar da büyümüþ, geliþmiþ, serpilmiþ... 13 Ekim 1923’te baþkent olan Ankara’nýn o zamanki nüfusu yirmi bin civarýndaydý. Bugün bir metropol haline gelen Ankara, o zamanlar adeta bir Orta Anadolu kasabasý görünümündeydi. Günümüz Ankara’sýnýn nüfusu dört milyon sýnýrýný zorlamaktadýr. Dünden bugünü büyük bir hýzla geliþen Türkiye’nin baþþehri Ankara, bozkýrýn ortasýnda bir güneþ misali karanlýklarý aydýnlatmaktadýr. Artýk Ankara bir hüzün kenti deðil, bir sürur ve gurur kentidir. Bu güzel baþkent, geleneksel ve modern çizgileri taþýyan birbirinden güzel yapýlarýyla baþkent olmanýn onurunu iliklerine kadar hissettirmektedir.
|
|
1699
|
|
1700
|
|
|
|
Kütahya Altýntaþ ilçesi baþbakaný ( þu an sað deðil ) Allah cc rahmet eylesin. |
|