• ÝzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
461
|
|
|
|
Gürselin babasý ve rahmetli dedesi de leblebiyi çok severlermiþ. Hatta cumhuriyetin ilk yýllarýnda dedesinin küçük bir leblebi imalathanesi bile varmýþ, her ne kadar basit bit üretim yeri, tesisi ise de yine de o tarihte onlarý geçindiriyormuþ, sonralarý makineler çýkýp da, her þey modernleþince bunlar da ortama ayak uyduramayýp imalathaneyi kapatmak zorunda kalmýþlar. Dedesi zaman zaman hava atarmýþ dostlarýna ''Gazi Mustafa Kemal Atatürk Çorum'a gediðinde ona benim leblebilerim den bile yedirdim.'' dermiþ... |
|
462
|
|
|
|
Sigarayý býrakalý uzun yýllar oldu. Ben diyeyim on sene, siz deyin onbeþ sene, yok, yok demeyin onyedi sene olmuþ dile kolay... Tabi ki kimselere tavsiye etmiyorum, hele de gençlere... Çocuklarým içmiyor çok þükür bu da benim büyük tesellim aslýnda... Ne mutlu bana... |
|
463
|
|
|
|
Tekrar gelelim Çitak denen örgüte. Kýsaca Çitak denen bu adýn uzunca açýlýmý da þöyle, Çikolata Takip ve Arama Kurtarma, Örgütü de denilebilir... Kurucularýnýn kim olduðu bilinmiyor. Arefe gününden baþlayýp, bayramýn son gününe kadar operasyon, eylem yapýyorlar bilumum tatlýlara, baþta çikolata ve þekerler olmak üzere... Çikolatalarý arýyorlar, buluyorlar ve özgürlüklerine kavuþturuyorlar. |
|
464
|
|
|
|
''Biz sanki anaokulu kreþ diplomasý mý gördük.'' |
|
465
|
|
|
|
Bay Kuschmann þaþkýn , çaresiz Aylin’e bakýyor, söylediklerini anlamaya çalýþýyordu. Sonra beni çaðýrdý.- söyle bakalým ne diyor bu, neden aðlýyormuþ anlat bana dedi. Ben biraz Almanca biliyorum ya baþladým tercümeye – wir sind keine Maschine , wir sind Menschen, geht nicht, geht nicht ,( bir an durakladim neydi YAÞAMAK kelimesi diye düþündüm, hah! Buldum, heyecanla devam ettim tercümeye.) Wir verliebt ,ich verliebt,- was verliebt? |
|
466
|
|
|
|
Bir tesadüf deðildi aslýnda onunla tanýþmak. Ýnternette dolaþýrken bir sitede yazdýklarýný okurken keþfetmiþtim onu. Yazdýklarý karma karýþýk, okuyanýn zihninde bir sürü soru iþareti býrakan, her ne kadar anlamlý olsada sanki yazýnýn içinde þifrelenmiþ bir þeyler var gibiydi. Yazdýðý diðer yazýlarýda inceledikçe farkýna vardým ki bu bir dünyalý olamazdý ve bu yazýlanlar olsa olsa þifreli mesajlardý dünyadaki diðer uzaylýlarla iletiþim kurmak için. |
|
467
|
|
|
|
Bir gün yine Osman ile top oynarken bu yanýmýza yavaþça geldi. ''Velkam velkam Thomas''dedim, o da hali ile Ýngilizce ''hoþ bulduk'' cevabýný yapýþtýrdý, sonra bir bana baktý, bir Osman'a baktý. ''Oooo siz futbol oynamak var çok güzeel çok güzeel'' Ben pek bilmem de bizim Osman döktürür yani, ayaðýndan top dahi alamazsýn keratanýn, bizim mahallenin tescilli gol kralýdýr. Thomas'a döndüm ''Gel Thomas kardeþ sen de az tep bakalým'' |
|
468
|
|
|
|
Bir sýnavda 5 kaðýdý kim doldurur. Tabiki deli Baran... Bu bölümde kopya makinasý Baran var... |
|
469
|
|
|
|
Tirmanya'nýn küçük bir kasabasý olan Aþaðý Ketenpereyi de seçim heyecaný sarmýþtýr. Aþaðý Ketenpereliler seçimlerin dört sene de bir yapýlmasý yerine, altý ay da bir yapýlmasý için hükumet yetkililerine istekte bulunacaklarýný bildirmiþlerdir... |
|
470
|
|
|
|
Fabl türü hayvanlar alemindeki olaylarý mizahi bir þekilde anlatan, ders verici bir öyküdür. |
|
471
|
|
|
|
P. Aumüller'den bir mizah öyküsü. |
|
472
|
|
|
|
Sýk sýk giderim, iþ yerimizin olduðu mahallede ki bir kaç hamama. Ama yine de bir tane hamam var ki çoðunlukla onu tercih ediyorum. Ýsmi mi, boþ verin reklam olmasýn þimdi. Ziver aðabeyi yýllardýr tanýrým ve o gittiðim hamamda o yoksa girip de kese olmam. Öyle ya kese olmayacaksam niye gideyim ki hamama. Hem baþtan ayaða temizleniyorsunuz kese olunca, hem de masaj yerine geçiyor iyi bir kese... Ziver aðabeyin tellaklar arasýnda namý almýþ yürümüþtür. O'nun özel müþterileri vardýr bilirim. Ta Ankara'nýn bir ucundan kese olmaya ona gelirler. Bazý çok yoðun olduðu zaman telefon eder yer ayýrtýr müþterileri. Daha bir Ýnternet sitesi yok Tellak Ziver diye, ama belli mi olur belki ileri de o da olur. Girelim bakalým þu güzelim Osmanlý Hamamýnýn kapýsýndan... |
|
473
|
|
|
|
O gün de eve irice bir karpuz alýp gelmiþtim. Sevmeye severim de karpuzu, sadece yemesini, kesmesine karýþmam, elimi bile sürmem, böyle olunca da haným beni tembellikle suçlarken lafýný da yapýþtýrýr ''Armut piþ aðzýma düþ, biz keselim sen ye.'' der. |
|
474
|
|
|
|
aþk konusunda bir adamýn baþarýsýzlýðý... |
|
475
|
|
|
|
iliþkilerde yaþanan her zamanki sorunlardan biri,,ayrýlmaya varýyor çoðu zaman..komik olsun diye yazdýk ama içinde hüzün de var..eee her ayrýlýkta bir hüzün vardýr... |
|
476
|
|
|
|
Üniversite yýllarýndan yaþanmýþlýklar diyelim... |
|
477
|
|
|
|
"Ero oðlum!" dedi, "Sabahtan beri yorulmadýn mý? Senin naylon taraðýndan baþka söyleyecek bir türkün yok mudur?"
Sývacý donup kaldý, korkmuþtu, sesini bile çýkaramadý. |
|
478
|
|
|
|
Tam rahatsýzlýðýmý anlatmaya baþlayacaðým, doktor varlýðýmý hissetti. Benden önce o baþladý yakýnmaya:
- Ben hastayým ! |
|
479
|
|
|
|
bir gencin lise yýllarýndaki gereksiz bir anýsý :) |
|
480
|
|
|
|
Bu pazar sabahý da saat on sularýnda hep beraber kalktýk ev arkadaþlarý ile. Bir güzel kahvaltý yaptýk az buçuk kalan nevalelerimiz ile. Öðleden sonrada dersimiz yoksa çalýþacak, çýkar gezeriz büyük marketleri ve alýþveriþ merkezlerini. Sokaklarda aylak aylak sürtmekten bin kat iyidir hemde. Güzel kýzlarý, kelli felli adamlarý görür insan hem de bu soðuklarda üþümez, zaten içeri girdin mi kovanda yok, güzel vakit geçer sizin anlayacaðýnýz... |
|