Yok Mu Sizde Çocuk Ya?
Çevremdeki çocuklu ailelere bakıyorum Sosyal medyada paylaştıkları tek şey hep çocukları Hep ama
"Her yeni gün, yeni umutların başlangıcıdır; yaratıcılığını kucakla ve hayatın anlamını kendi kaleminle yaz."
"Her yeni gün, yeni umutların başlangıcıdır; yaratıcılığını kucakla ve hayatın anlamını kendi kaleminle yaz."
Çevremdeki çocuklu ailelere bakıyorum Sosyal medyada paylaştıkları tek şey hep çocukları Hep ama
Ali Bey işçi emeklisi bir vatandaş. Alsın alsın ikibin lira para geçiyordur ancak eline. Ali Bey bu iki bin Türk Lirası ile harikalar yaratmaktadır güzel yurdum Türkiye'de... Var mı onun gibi bir babayiğit, sorarım size? Üç tane çocuk okutmakta, dahası ev kirası vermekte, sonrasında da mutfak masraflarını karşılamakta,
Turşu, Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden de birisidir. Çeşit çeşit yapar, annelerimiz, ninelerimiz. Turşu kurulur, evlerde kış yaklaştı mı özellikle... Hıyar turşusu, biber turşusu, fasulye turşusu, domates turşusu, çeşit çeşit yapılır, lezzet ile afiyet ile yenir...
Sosyo toplumsa nedenle elbette bu da tam böyle değildi. Ama "suyun rengini kabın rengi olduğunu" unutan şiirin temasına göre kişisi yetkin olmazlık (suyun rengi) ile el kaldırmayı özdeşleşen bu sav çok güçlü ve bu sav öyle göz ardı edilir gibi değildi.
Oldu ya Zor ama Kazansınlar diyelim Kalıcı olmayacak Niye? Çare beklediklerinde liyakat ve adalet yok da ondan
Paranın büyük gücü onlarda olsa da her ne kadar, her zaman bu havalara girmişlerdir süper güçler diye tabir edilen devletler... Kimdir bunlar, hepiniz az çok biliyorsunuz... Başta Amerika, Rusya, Fransa, İngiltere, Sanayi Devi Almanya... Bir de şunu sormak lazım, dünyanın birileri tarafından yönetilmeye ihtiyacı var mı? Yönetirken de
Unutmayalım ki,
Kemiyet ve Keyfiyet , Beden ve Ruh gibi birbirini tamamlayan, birbirine muhtaç iki dinamiktir
ama kemiyete değer katan keyfiyettir ya da insan kalanların çokluğu cemiyeti zirveye taşır.
Şimdi ise karşımızda hem kemiyeti hem de keyfiyeti yok etmek isteyen bir Küresel
Bir toplumu doğru anlamak, doğru ve güzel şeyler yapmak için, insan mutlak okumalı; kitap okumalı, gönül okumalı, zihin okumalı, gerektiğinde de meydan okumalı...
Evet, şehitler ölmüyor, zihniyeti bozuklar yüzünden eşi, çocukları, anası, babası, kardeşleri, bacıları ölüyor. Siz, sadece yoksul evlerine bir bayrak asıp, acılarını bile kendilerince yaşamalarına izin vermeyip, bir sloganla perdeliyorsunuz.
Onlar, o altı kocaman açılmış, soran altı çift gözün ona dik dik baktığını ve bunun Alan’ı nasıl mahvettiğini, nasıl kahrettiğini, nasıl utandırdığını ve bu utancın ne kadar dayanılmaz olduğunu nasıl anlayacaklar? Alan mecburdu. Alan çaresizdi. Kendi gözlerini oymak gibi bir şeydi. Ama onlar gördü. Onlar Jill’le ne yaptıklarını
Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya karakterlerine bu güne kadar hiç değinmedim. Gerekçem, bu insanları kendi değerlerimiz olarak görüp, kabullenmemdi. Nasıl geçmişte bir takım köpeklerin havlamasıyla nazım hikmet bu ülkeden gitmek zorunda kaldıysa, bu iki karakter de, aynı gerekçeyle "Benim" dedikleri ülkeden gitmek zorunda kaldılar.
Neden en güzel şeyler kötülerin olur? En çok zalimlerin dostu olur. En çok hırsızların, vicdansızların seveni bulunur. En çok kara bulutların olduğu saatlerde yağmur yağar. En çok çiçekler sıcak havalarda açar. En güzel gökyüzü karanlıkta bulunur. Neden en güzel an gün batımlarında oluşur? En içten gözyaşı acının doruğa
Bet ofisleri, son 15 yılda mantar gibi çoğaldı adamızda. Neredeyse her sokağa girdi. Bırakın sokakları, internet yoluyla, evlerimize kadar girdi.
Bir sokakta en az 10 tane bet ofisine rastlamak mümkün. Tabii orada çalışan onlarca kişi bulunuyor. Bunlar, nereden bakarsanız bakın, şu işsizlik ortamında iş bulup kazançlarını
insanlara az yiyin çok çalışın yoksa hamam böcekleri genleri aşılarım size çünkü hamam böcekleri çürümüş yiyeceklerle bile besleniyor ama yapı itibarı ile egemen sınıfa daha iyi hizmet edebilirler diyor. Gölgesini satamadığı ağacı kesen zihniyetin sadece doğaya değil insanlığa da düşman olduğunu ne zaman göreceksin ey insan.
Onur ve can ancak Allah'a son nefeste verilirmiş. O
yavruların ne suçu vardı?
Bilinen 34 dernek çocukları kirleten vakfı korumak adına
girişimlerde bulunmuşlar bile. Ya Çağdaş Yaşama Dernekleri
hallaç pamuğu gibi tarumar edilip, 35 bin çocuğun bursları
Bir gün ansızın duvarların çizili olduğunu görüyorsunuz. Küçücük çocuğunu almış pastel boyaları eline ressamlığa soyunmuş. Bütün duvarları neredeyse boydan boya çizmiş rengarenk kalem boyalarla
Ne yapacaksınız? Kıyamet mi koparacaksınız? Çocuğa mı kızacaksınız? Hayır. Sadece bakıp gülümseyeceksiniz. Çünkü bunu yapan sizin canınız. Olsun diyeceksiniz. Hoşgörüyle bakacaksınız. Hem
Ne zıkkım şey değil mi?
Doğdun, dünyaya geldi. Sana soran eden olmadı bak arkadaş, doğacağın gezegen şu, kısıtların bunlar, doğduğun zaman bu olacak, doğduğun ülke şu olacak, annen baban bunlar, bir de akrabalar vs vs
Bu konuda hiçbir tercihin yok. Adını seçme tercihin de
Anneler babalar ve kahırdan ölmeler faslını geçtikten sonra sıra geliyor "beni ne kadar kırdın biliyor musun?" durumuna. Aslında ben bu iki kardeşi ironik biçimde çok şanslı görüyorum. Çünkü dünyanın bir çok yerinde kardeşler hayatları boyunca bu kırgınlıklarını dile getiremiyorlar bile. Bu kırgınlıklar ve içe atmalarla gidiyorlar mezara. Ölüme