Cem Erman Ayhan Işık'ı Anlatıyor
cem erman yeşilçam’ın bilinmeyen dünyasına projektör tutuyor. sinema tutkunlarına anılarıyla nostaljik tatlar yaşatırken, bizleri de yetmişli yıllara bir yolculuğa da çıkarıyor.
"Bugün Pazartesi mi? Tanrım, o zaman daha çok kahveye ve daha az anlamsızlığa ihtiyacımız var demektir." - Franz Kafka"
"Bugün Pazartesi mi? Tanrım, o zaman daha çok kahveye ve daha az anlamsızlığa ihtiyacımız var demektir." - Franz Kafka"
cem erman yeşilçam’ın bilinmeyen dünyasına projektör tutuyor. sinema tutkunlarına anılarıyla nostaljik tatlar yaşatırken, bizleri de yetmişli yıllara bir yolculuğa da çıkarıyor.
Gerek yazınsal alanda gerekse görsel alanda en büyük eksiklik, psikolojik ve sosyolojik analizlerin yetersizliği ve toplumdan kopuk anlayışlardır. Kendilerini belli bir alanla sınırlayan yazarların ve senaristlerin sosyoloji ve psikoloji eğitimlerinin eksik olması, topluma yönelik mesajları içeren ürünlerin sosyal sorunları kuşatamaması gibi eksik yönleri, bu sorunlara ciddi çözüm önerileri
“Hiç kimse tamamen kötü olamaz; ya onları şartlar kötü biri yapmıştır ya da kötü işler yaptıklarını bilmiyorlardır.”
Korku değil, acı sinemasının üç yıldır konuşulan, kült olma yolunda ilerleyen sinemada bir misafiri var: Testere
2004 yılında Testere filmi sessiz sedasız vizyona girdiğinde kimsenin bir beklentisi yoktu. Ancak film, farklı konusu ve işkencesiyle seyirci buldu. Türkiye’de 81.434 kişi tarafından izlendi. Dünyada ise 55,2 milyon dolar
Maalesef Türkiye, hala yabancı senaryoları aşırıp Türkçeye çevirmekle meşgul… Hala Avrupa ve ABD’de çok tutan yarışmaları kendi kanallarına uyarlamakla vakit geçiriyor. Üretmek ve kendinden olanı sunmak şu aşamada hayal gibi…
Aslında bu durumu sadece sinema için söylemek yanlış. Sinema görünenlerden sadece biri…
Eğitim, bir düşünüş biçimi; duygunun karanlıktaki rehberi; eylemin öncüsü. Eğitim insanların hayatlarını inşa ettikleri iskeletin projesidir. Eğitim dünyaya açılan gözlerin ışıltısı, umududur. Eğitim insanın kendi benliğinde bir bilinç oluşturma sürecidir…
‘Muhteşem yüzyıl’a maalesef kendi akıl, bilgi ve irademizle reaksiyon vermedik. Adeta uzaktan kumandayla birilerinin yönlendirmesine maruz kaldık. Avam ifadeyle acayip gaza getirildik.
Yazının tam ortasında telefon çalıyor. Şimdi sırası mı diye homurdanarak kalkıyorum. Telefonda genç bir erkek sesi. Yazıya konsantre olsam da Köle İsaura dizileriyle yetişmiş olmanın yan etkisinden mi nedir hemen çılgın hayal gücüm çalışmaya başlıyor. Kendimi Brezilya dizlerinin baş yıldızının yerine koyuyorum. Tabii karşımda da genç, yakışıklı, zengin,
“”Ve dedi:” en kof ceviz bile kırılmak ister. Olgun yemişler tutunamaz ağaca. Öyleyse kabuğum kırılacak diye hayıflanmamalıdır insan. Toprağa düşmemek için çırpınmamalıdır meyve. Düşün bir şeyin geldiği yere dönmesi kadar sevindirici ne olabilir? Tohumun ağaca, ağacın tohuma dönüşümünden başka bir şey değildir hayat. Yani ölüm…”” (Tolstoy)
Şaşırtıcı, sarsıcı, üzücü, sıkıntı verici ama bir yandan da acıtan bir film
Moby Dick romanın kötü kahramanı. Okyanuslarda ender görülen dev boyda bir beyaz balina. Hayatımda hiç beyaz balina görmedim. Aslında balina bile görmedim. Bir kaç yıl önce yunus görmüştüm ama o sayılmaz. Ben kaptan Ahab’ın yalancısıyım.
"Televizyon ne derse onu yapmaya başladınız. Onun gösterdiği gibi giyiniyor, onun gösterdiklerini yiyorsunuz. Çocuklarınızı onun dediği gibi yetiştiriyorsunuz; hatta onun istediği gibi düşünüyorsunuz. Allah aşkına, sizler gerçeksiniz! Hayali olan ekrandakiler…”
Son yıllarda Tv reklamlarında cinsellik fazlaca ön plana çıkmaya başladı. Reklam alanındaki engellenemez rekabet, beraberinde bazı soru işaretlerinide getiriyor aslında.
Ben zekiyim diyen kadın hiçbir zaman zeki değildir. Zekasını ortaya koyan bir bayan zekidir ve zekayı hoşgörü ile örtmesi, kendini geliştirme ve eğitim ile olur.
Ihlamurun beklemişi makbûldür... Ama her şey gibi onun da beklemişi acı tad verir...
Yüzyıl' dizisini her izlediğimde kan beynime sıçrıyor, tansiyonlarım bilmem kaç derecelere fırlayıveriyor.
İki elimi yumruk yaparak, ‘600 yıl boyunca üç kıtaya hükmetmiş ecdadımız bu hakareti, bu ihaneti asla hak etmemiştir’ şeklinde kendi kendime bağırarak, kime salladığımı bilmeden; rasgele boşluğu yumruklayıp duruyorum.
Çünkü Harem, Harem’i
Tanıdık değil mi? Siyah beyaz kareler, imzalanmış fermanlar, yargısız infazlar, bu ülke de mualif her şeyin sonu aynı hani Devrim Arabaları filminde ki o replik gibi ‘’zaten bu ülkede adı devrim olan hiçbir şeyin yürümesine izin vermezlerdi’’
Kendisi tam bir Meddahtır. Meddah : Bir topluluk önünde çeşitli hikâyeler anlatan ve taklit sanatı yapan kişiye denir. Meddah genellikle karakterlerin seslerini, mimiklerini ve hareketlerini konu içinde canlandırır. Abartır, mübalağa yapar. bu tamamı ile anlatan kişinin başarısına bağlıdır.
Bu konuda Uğur yücel tartışmasız bir sanatçıdır. Sakın
Dün, “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle Kanuni Sultan Süleyman’dı, şimdi de Fatih Sultan…
Kim bilir sırada daha kimler ve neler var?
Şimdiden büyük tartışmaların sinyalini veren bu kitap henüz çıkmamış ancak anlaşılan o ki; birileri bizden bizim Fatih’i de çalmak istiyor, sanat adı altında, birçok değerlerimizi