Ülkemizin Bilinçli Bireyleri
Ülkemizin Bilinçli Bireyleri
Ne çok okuyan ne de çok gezen bilir.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Ülkemizin Bilinçli Bireyleri
Ne çok okuyan ne de çok gezen bilir.
Sabah olacak mı?
Güneş doğacak mı?
Sisler dağılıp ışıklar aydınlatacak mı gündüzümüzü?
Kabus görmeden kalktığımız uykularımız olacak mı?
İçimiz ürpermeden yeni bir güne başlayabilecek miyiz günün birinde?
İhanetin ve alçaklığın boyutu gittikçe büyüyor…
Devletin ve milletin bekasını hedef alan hıyanet çemberi gittikçe genişlik kazanıyor…
Kavganın tarafları birbirlerine küfür ediyor görünseler de, orada kullanılan küfürler orada bulunan herkesedir. O bakımdan toplumda küfrün ortadan kalkması için herkese görev düşer ama, en büyük görev bireye düşer. Birey düzelmeden toplum düzelmez…
"Kanal İstanbul için ilk ihale yapıldı. Dev projenin etki alanında bulunan tarihi Odabaşı ve Dursunköy köprülerinin rekonstrüksiyonu için 5 firma teklif verdi." NTV'nin bu haberini okuyorum ve Yılmaz Tatlıses gibi Nasıl isyan etmem nasıl kahretmem diyorum.
Sosyalistlerin Kürt Milletine Reva Gördükleri İndimde Malum Muamelat Hakkındadur.
İnsan aklı düşüne düşüne buluyor doğruları. Dün gece düşünerek şu doğruya ulaştım. Seçim gelince parti liderleri, önce vatandaşına yapacakları işlerden söz eder, vaadlerini sıralardı. Ne başbakanımız, ne de onun İstanbul ve Ankara Belediye Başkan adayları böyle bir gerçek yerine kuru gürültü ve laf ebeliği ile olayları unutturmaya mı
Hilmi Yavuz'un özellikle bugünlerde tekrar okunması gereken ufuk açıcı bir kitabı değerlendirme yazım
Yeter artık, söz milletindir, demeyeceğimiz ve rutin olarak, milletin hep söz sahibi olduğu bir sisteme geçmeliyiz. Gelin, tüm acıları tarihe gömelim; tüm halklarımız, eşit, özgür ve demokratik olarak, tam bir gönüllü birliktelik anlayışıyla, barış ve huzur içinde bir arada yaşayabilme koşullarını birlikte yaratalım. Gönüllü birlikten kuvvet doğar; birlikte
Etik bir ilke olarak, eğer bir roman hayal ürünü bir takım olayları sanki gerçekmiş gibi anlatıyorsa bu tür romanların başına “burada anlatılan olaylar ve kişiler tamamen hayal ürünü olup gerçekle hiçbir ilgisi yoktur” gibisinden uyarılar konur. Böyle bir uyarı konulduğu halde yine de okur bu hayallerin arkasındaki gerçeği
Leyla Karaca’nın “Görünmeyen Uyum” başlıklı yazısı çok etkileyici geldi bana. Bunun nedeni yazının konusundan çok dokusu. Belki de yazıyı böylesine etkileyici yapan yazarın felsefe üzerine çalışmış olmasıdır.
Beyaz camda haftalardır keyifle izlemekteyim Ata’yı.
Kimisi Ata’yı ticari bir reklam metası yapmanın yanlış olduğunu savundu.
Kimisi reklam filminde anlatılanlardan çok “Aaa… ne kadar da benzetmişler…” yönüyle ilgilendi.
Reklam filminde gül bahçesinde Atatürk ile bir çocuk arasında geçen diyalog yansıtılıyor.