Yalnızlığın Çığlığında Kaybolmak
Ateşe verdiğimiz kürenin acı çığlıkları arasında kaybolmaya yüz tutmuş bir ağaç...
"“Yazmak, bazen kendini kaybetmek ve sonra 'Acaba dün ne demişim?' diye korkuyla okumaktır.” – Franz Kafka"
"“Yazmak, bazen kendini kaybetmek ve sonra 'Acaba dün ne demişim?' diye korkuyla okumaktır.” – Franz Kafka"
Ateşe verdiğimiz kürenin acı çığlıkları arasında kaybolmaya yüz tutmuş bir ağaç...
Umut, ufkunda bir güneş gibi...Üzerine her sabah doğudan doğup, üzerinden her akşam batıdan batan. Sarı ışınların mavi dalgalarınla dansına karışmış; yüreğimdeki kıpırtılar. Her doğan günle ufka yelken açtırıp, batan günle birlikte usulca yüreğime geri bıraktığın kıpırtılar... İşte sen deniz; umutsun umutsuzluklarıma ! Med- cezir misali...
Ya ben; Kendini iyi kalpli, sevecen, tatlı dilli tanıyan kadın. ‘’Hiçbir sokak çocuğunun olmadığı bir ülkede yaşamak uğruna, bu ayrıcalıklı güzelliklerden vazgeçer miydin?’’ Diye sorsalar. Ne derdim ?
21\. yüzyıla geldiğimiz şu günlerde itlaf etmemiz gereken tek şey, sınır tanımayan maddi ihtiraslarımızdır.
Onlar “özgürlerin toprağı” nı buldular ve “özgürlük aşkı bizi buraya getirdi” diyerek bundan tam 162 yıl önce bağımsızlıklarını ilan ettiler.Liberya… Şimdilerde insanların ne kadar “özgür” olduklarını düşündüren ülke…
İnsan hayatı rutindir.
Dünya' ya her gelen ve her veda eden ,
Senden benden farksız birşey yapmamıştır.
Doğmak,emeklemek,yürümeye başlamak ve sonrası...
Göl, tüm bedeniyle şefkatle sarar sarışın, esmer ve kumrallarını. Kıyılarında koşuşturanların bacaklarını yalayan sular serinletiverir.
Siz yoksunuz diye ben,
Zalimlikten azad ettim nisanı.
Aslında yakışyor da zalim olmak nisana.
Ayna bize geçmişi gösteriyor hayat denilen kavrama sıkışmış bir oyuncunun geçmişten yansımasını...
Bir mirastır tohum toprağa.Ağaç ormana mirastır. Yağmur buluta mirastır ve yağmur şakır şakır yağdığında yeryüzü ıslandığında insan bu döngüye muhtaçtır.Kimse kimsenin elinden avucundan cehennemi çalmasın.Kişi kendi eliyle kendini yakmasın.
Son olarak ben diyorum ki,
"Hey güzel insanlar, yüreği sevgi dolu, sımsıcak insanlar. Uzatın ellerinizi. Size çok ihtiyacımız var. Bizi yalnız bırakmayın. Hiçbir yerde Nükleer Santral kurulmasın. Ne olur uzatın ellerinizi. Bizi sakın unutmayın.."
"Orada gördüğünüz ya da görmeyip de kurguladığınız onlarca görüntü, ses, duygu, tını doluşur beyninize. Kaçmalı artık bu her parçalanışında gittikçe yekpare olan anıdan, görüntülerden, seslerden... Kaçmalı çünkü peşinizden koşarak gelir herşey, ağlayan ve
Kuşların salıncaklara ihtiyacı yoktur.Çünkü salıncaklar sadece çocukları aldatır.Ve kuşlar kanatlarıyla gökyüzünü kucaklarken, çocuklar yetim kalır.
Kuşların ağaçlara ihtiyaçları çoktur; çünkü ince dallarında yuva yaparlar.Yapraklarının arasında, gün ışıklarıyla beraber hem mutluluğa hem yeme doyarlar.Ayrıca daldan dala atlayarak oyun oynarlar.Oysa çocukların uçurtmaları ağaçlara takılır ve birçoğu ne yapacağını
Su tanrısı Phorcys hüzünle bakıyor geçmişe, su perileri artık adlarının bir anlam taşımadığını düşünüyor, güzelliklerini gördükleri su akmıyor... Apollonun çaldığı üç telli lirin sesi eşliğinde gürül gürül akan nehirlerin sesi yok artık, nehir yatakları kurumuş, akıntıya karşı yüzen sazanlar yüzemiyor bile... Göller kurudu, gözyaşları kurudu...
Yol yarılandı, bir sonbahar hüznü bu ve güneş alabildiğine uzak, çok uzak...Ben, zifiri karanlıklardayım...
ERDEN ERKİN
Bu dere ile ben aynı lisanı konuşuyoruz.buradaki çiçeklerle, bu gökyüzü ile, üzerime dolacak olan bu toprakla ben aynı lisanı konuşuyoruz.
Sanki bir körük yüreğime yakın bir noktada üflüyor ve ben yanıyorum.Çünkü ben en çok ağaca benziyorum.
Toroslarda bir gezi anında düşünceler. Geçmiş ve gelecek arasında bağlantı.