Þiir, seçmek ve gizlemek sanatýdýr. -Chateaubriand |
|
||||||||||
|
Aslýnda bizler çalýþmanýn, düþünce üretmenin zorluðundan kaçýyoruz. Tembelliðimizle ibadetlerimizin bir arada çok güzel uyuþabileceðini sanýyoruz. Tembellikten kurtulmanýn daha doðrusu “teekkül ehli” olmaktan kaçmanýn da önemli bir ibadet olduðunu çoktan unuttuk. Zaten belli bir müddet devam ettikten sonra yemek içmek gibi itiyat haline getirdiðimiz, hatta gelenekselleþtirdiðimiz namaz, oruç gibi ibadetlerle bütün yükümlülüklerimizden kurtulduðumuzu sanýyoruz. Ramazanlarda derinliðine inmeden okuduðumuz mukabelelerle, indirdiðimiz hatimlerle Kur’an-ý Kerim’in bizden istediði her þeyi yerine getirdiðimizi sanýyoruz. Elbette yaptýðýmýz hiçbir ibadet boþa gitmeyecektir ve lafzýyla okuduðumuz Allah kelamýnýn, derinliðine fazla inemesek de yaptýðýmýz bütün ibadetlerin hasenat defterimize eklediði sevaplar oldukça fazladýr. Mesela her mezar baþýnda, ya da her kutlu günde okuduðumuz Yasin suresinin bize söylemek istediklerinden ne kadar haberdarýz ? Bu sure-yi celilede sonsuzluðumuz kadar büyük hakikatlerden bahsedildiðinin farkýnda mýyýz ? Bu sure-yi þerif öncelikle ölüm denilen acý deðiþimin daha bilimsel tabiriyle metamorfozun ardýndaki gerçeði bütün delilleriyle ortaya koyuyor. Ölüm esnasýnda bu ayetlerin okunmasýnýn lafzi mucizesi sayesinde rahatlatýcý olmasýnýn yanýnda mana yönünden de teselli edici bir içeriðe sahip olduðu açýkça anlaþýlýr. Hem lafýz hem de mana oldukça önemlidir. Ama sadece birisi öncelenemez. Ýkisi iç içedir. Herkes fehmine göre bu sureden bir þeyler anlayabilir. Bu surede geçen aþaðýdaki ayet mealleri, bizleri gizemli bir þekilde uzay yolculuðuna çýkardýðý gibi adeta Mirac mucizesini kuluna nasip eden Rabbin baþka hiçbir fani deðil de, ancak bu ayetleri inzal eden Sonsuz Varlýk Allah olabileceðini ortaya koyan yüce hakikatleri dile getiriyorlar. “38- Güneþ de kendine mahsus bir yörünge içinde akýp gider 39- Aya da menziller takdir ettik; nihayet eski hurma dalý gibi olmuþtur 40- Ne güneþin aya yetiþmesi kendisine layýktýr, ne de gece gündüzü geride býrakýcýdýr. Çünki her biri bir yörüngede yüzerler” Bu ulvi ayetleri birkaç gecede bir okuyanlar var belki aramýzda ama dinimizin bütün nafile ibadetlerden daha büyük bir ibadet saydýðý “tefekkür” ibadeti ýþýðýyla bu kudsi ayetlere muhatap olmaya çalýþanlar kaç kiþi acaba? Birer nesne olan bu gezegenlerin, yýldýzlarýn –þakk-ý kamer mucizesi bile insanoðlunun aya tesir edebileceðinin gaybi bir ihbarýdýr- kendi yörüngelerinde yüzebilmeleri gibi uzaya gönderebileceðimiz bir uydu nesnesinin de kendi yörüngesinde yüzebileceðini neden biz daha önce düþünemedik? Ya da Ayýn hurma dalýna nisbetinin hikmetlerinin ne olabileceðini, bu örneðin ayýn yüzey þekillerinden tutun da hilal þekline girmesi gibi pek çok olaya ýþýk tutabileceðini düþünce fýrtýnalarý üreterek neden anlamaya çalýþmadýk? Düþünemedik derken, Endülüs’ün, Buhara’nýn, Baðdat’ýn soykýrýma uðrayan ilmi birikimlerinden bihaber olarak bunu söylüyorum elbette. Ýbn-i Sinalar, Farabiler, Uluð Beyler, Mevlanalar gibi ilim devlerini yetiþtiren bir medeniyetin uzayla ilgili konularda da çokça konuþmuþ olabileceði hiss-i galibini her zaman içimde saklý tutuyorum. Bu dönemlerde Kur’an-ý Kerim’in feyziyle keþfedilen bütün ilmi malumatýn bir þekilde oldu bittilerle, sömürgeci batýlýlar tarafýndan sömürüldüðü, devþirildiði gerçeðini de göz ardý etmeden bunlarý söylüyorum. Açýkça Ýbn-i Sina ya da Mevlana kendine düþen Kur’ani vazifeyi en mükemmel þekilde yerine getirmiþtir belki ama ben bugünden, bugünkü Müslüman yýðýnlarýn miskinliðinden bahsediyorum. En baþta kendi tembelliðim ve tenperverliðimden. En baþta kendi vurdumduymazlýðýmdan bahsediyorum. Hadi diyelim avam denilen kulaklý tabaka bu gibi inceliklere fazla kafa yoramaz ve bu oldukça doðal bir durumdur ama avam tabakasýný irþad etmekle yükümlü rasih alimlerin hala daha bu incelikler üzerinde kafa yormamalarý, insanlarý hakikatlere irþad etmemeleri nedendir acaba? Her namazda “bize dünyada da ahirette de iyilik ver” diye dua ettiren bir dinin, ahiret alemlerinin bir tarlasý olan bu geçici dünyadaki mutluluklarý es geçmesi ne kadar mümkündür? Dinimiz bütün kemalatýyla bizlere hem dünya hem de ukba iyiliðini öðütlerken maalesef kendi tembelliðimiz, bütün hayatýmýzý esir alan o miskinliðimiz bizleri, ehl-i kitabýn eline mahkum, komþularýmýzýn baþarýlarýna öykünür yoksul bir dilenci durumuna düþürmüþtür maalesef. Herhalde esfel-i safilinin bir baþka þerhi de bu zavallý miskin durumumuz olsa gerektir.. Ýþte bu miskinlikten sýyrýlmanýn yegane yolu, Kuran-ý Kerim’in bugün neredeyse araþtýrýlmasý Farz-ý Ayn mertebesine çýkmýþ ilmi ihbarlarýna ve iþaretlerine yoðunlaþmamýzýn zorunlu olduðu gerçeðini fark etmemizden geçiyor. En azýndan ilgili alanlarda Rasih olan müdakkik bilim adamlarýmýz Kur’an-ý Kerim’i bir de bu zaviyeden derinden derine incelemelidirler. Batýnýn bulduðu ya da keþfettiði her yeni malumatýn ihbarlarýný Kur’an-ý Kerim’den bularak sevinmek yerine, bizler Kur’an-ý Kerim’de fark ettiðimiz iþaretlerden yola çýkarak bütün dünyalýlarýn öyküneceði keþiflere, buluþlara imza atmak zorundayýz. Bugünkü yazýmýzýn ana konusu olan uzay mevzuu da bilim adamlarýmýz tarafýndan Kur’an-ý Kerim’in zaviyesinden bir kere daha derinlemesine araþtýrýlmalýdýr. Allah’ýn kelami ayeti olan Kur’an-ý Kerim’in, tekvini ayetler olan kainattaki tüm varlýklarýn bütün muammalarýný deþifre ettiðinin farkýnda olmamýz gerekiyor. Zira Kur’an-ý Kerim’in de ilan ettiði gibi “Gökte ve yerde gizli hiçbir þey yoktur ki, apaçýk bir kitapta bulunmasýn” ( 76-Neml) Mucizane bir þekilde göklere çýkýlmasý gerektiðini, uzayýn derinliklerinde yolculuk yaparak bir nevi miraca nail olmamýz gerektiðini ifade eden pek çok ayet var. Bu yönüyle bu alanda bilim adamlarýmýzýn, yöneticilerimizin yapacaðý her çalýþma aslýnda murad-ý ilahiye uygun bir nevi ibadet hükmündedir. Zira ayetlerin iþaret ettikleri hedefler, ne hayvanlara ne de bitkilere hedef gösterilmiþlerdir. Kuranla muhatap olan þuurlu insanlar ve bilhassa da Müslüman alimler bu ayetlerin en birinci muhataplarýdýr. Þimdi de uzaya çýkmamýzý iþaret ettiðini düþündüðümüz bazý ayet-i kerimeleri sýralayarak yazýmýzý noktalayalým. “29- Göklerin ve yerin ve onlarda yaydýðý her hareketli mahlukun yaratýlýþý O’nun delillerindendir. Ve O, dilediði zaman onlarý bir araya getirmeye hakkýyla güç yetirendir.” (Þura) “101- De ki, “göklerde ve yerde neler var, bakýn!” Fakat o deliller ve korkutmalar, iman etmeyecek bir kavme fayda vermez” (Yunus) “ 93- Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki, Rahman’a kul olarak gelecek biri olmasýn!” (Meryem) “ 6- Göklerde bulunanlar, yerde olanlar ve ikisi arasýndakiler ve topraðýn altýnda olanlar O’nundur. “ (Ta-Ha) “63- Göklerin ve yerin anahtarlarý O’nundur” (Zümer) “ 13- Hem göklerde olanlar ve yerde bulunanlarýn hepsini, kendi tarafýndan (bir lütuf olarak) sizin emrinize verdi (Ýþte Müslümanlarýn arz-ý mev’udu O.D.) Doðrusu bunda düþünecek bir topluluk için gerçekten deliller vardýr.” “6-Gece ve gündüzün deðiþmesinde (uzayýp kýsalmasýnda) Allah'ýn göklerde ve yerde yarattýðý þeylerde, (Onu inkar etmekten) sakýnan bir kavim için elbette nice deliller vardýr!” (Yunus) “55-Rabbin göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilendir.“ (Ýsra) „35- Eðer onlarýn yüz çevirmesi sana aðýr geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceðin bir tünel ya da göðe çýkabileceðin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onlarý hidayet üzerinde toplayýp birleþtirirdi, o halde sakýn cahillerden olma!“ (Enam) Zikrettiðimiz ayetlerin bir kýsmýnda, göklerde tayeran eden melaike ve ruhanilerin hisse-yi azimi var elbette. Ancak her þeyi sonsuz ilmiyle bilen bir Mutlak Zâtýn kelamý olan Kur’an’da, ileriki zamanlarda uzaya seyahat edecek insanlarýn varlýðýna iþaret edilmediði de iddia edilemez. Bizce bu ayetlerde iþaretten öte, insanlarýn göklerdeki ayetleri de temaþa etmesini teþvik eden emirler var. Saydýðýmýz ayetler gibi daha pek çok ayetleriyle bizlere gökleri ve hatta göklerin ötesini (sonsuzluðu) hedef gösteren Kur’an-ý Kerim elimizde varken, bu geriliðimiz gerçekten düþünülesi bir durumdur. Muhtemelen Kur’an-ý Kerim ve diðer bütün iman esaslarýna olan inancýmýzýn taklidi seviyede kalmasý, buna raðmen halen yakýni imaný elde etmek için ciddi bir imani gayret göstermeyiþimiz, bu dünyevi gayyalara düþmemize sebep olmuþ oldu. Yoksa Kur’an-ý Kerim’in bu gibi ayetleriyle haþýr neþir olmuþ, tahkiki imanlý bir bilginin uzaya çýkmanýn yollarýný araþtýrmak adýna gece gündüz demeden çalýþmak zorunda kalacaðý bir gerçektir. “Dünyada da iyilik ver” duasýnýn kapsayabileceði bütün terakki arayýþlarý aslýnda geceleri uykularýmýzý kaçýrmalý, “inanýyorsanýz en üstün sizsiniz” ayetinin manasýný gerçekleþtirememenin ezikliði belimizi çatýrdatýrcasýna bükmelidir. Bu ibadetleri de gerçekleþtirmeden Kur’an’ýn bütün emirlerini yaþadýðýmýzý sanmamýzýn hiçbir inandýrýcýlýðý olmayacaktýr. Bu gerçekleri dile getirdikten sonra þöyle bir duayla bitirelim yazýmýzý: “Ey Rabbim! Öncelikle þu miskin ve zavallý kuluna ve bütün Müslümanlara Kur’an-ý Kerim’i hakkýyla anlayacak, yaþayacak þuur, ilim ve sabýr ver. Amin..”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Oðuz Düzgün, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |