..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kitabýnýn bir kopyasýný gönderdiðin için saðol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceðim. -Moses Hadas
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Özcan Çeltik




1 Þubat 2007
Son Gülümseme  
Bazen insan kendisine bile anlatamayacaðý þeylerle karþýlaþýyordu, iþte bu da öyleydi…

Özcan Çeltik


O da bir zamanlar bebekti; bir yeri incindiðinde anasý, babasý iç yangýnýyla kucaklayýverirdi... Ýlk gençliðinde kendisini aynalara güzel göstermeye çalýþmýþ, kýzlarýn peþinden bu yokuþlarda ýslana ýslana koþuþturmuþtu...


:AICB:
Daðlara yaslanmýþ, çevresi yemyeþil ama içinde yeþil bir parký bulunmayan, 22 000 nüfuslu, yalnýzca üç tane daracýk caddesi olan dingin kentin yokuþ kaldýrýmlarýnda amaçsýz yürümekten yorulmuþtu, çay içmek, bir þeyler yemek için yer aradý gözleriyle.

Evet… Þu pastane iyiydi iþte…

Giriþ kapýsýnýn tam önündeki ilk masaya oturdu. Daha ‘’oh’’ demeden baþýnda bitip, zaten temiz olan masayý kolunu dolandýra dolandýra yeniden sildikten sonra, getirdiði cam kül tablasýný býrakan genç garson herhangi bir þey söylemeden doðrulup kaldý…

- Bir fincan çay, bir de poðaça…

Pastanenin kaldýrýma bakan ve tüm cephesini kaplayan cam içeriden dýþarýnýn görünmesini saðlýyordu ama dýþarýdan bakýnca içerisi seçilemiyordu. Bu da insanlarýn birbirini tanýdýðý kentteki pastaneye gençlerin buluþma yeri olma özelliði kazandýrýyordu ki, masalarda yüzleri birbirine yakýn, fýsýldaþan gençler çoðunluktaydý.

Kendi dünyasýna uzak içeridekilerden kaçýrdý düþüncelerini. Öyle bir tiki yoktu ama, bacaklarýný küçük küçük sallamaya, acelesi varmýþ gibi çabucak yediði poðaçanýn tabaðýný öteye ittirdikten sonra yaktýðý sigarasýnýn yükselen dumanýnýn bu titreþimle kývýr kývýr süzülüþüne desenler yakýþtýrmaya baþladý.

‘’Bir insanýn kafasý ancak bu kadar boþ olabilir.’’ diye düþündü, gülümsedi kendi kendine.

Boþluða alýþýk deðildi ya, cam cephenin bir ucundan görüntüye giren adama iliþti gözü. Birbuçuk metre geniþliðindeki kaldýrýmýn yol kenarýnda yürüyordu. Kentin orta yerindeki sayýlý kaldýrýmlardan birisi olduðu için kalabalýktý ama yanýna yaklaþtýklarýnda insanlar açýlýyor, ona hiç çarpmýyorlardý. O ise gelen geçen herkese uzak, o kaldýrýmda, o kentte, hatta yaþamakta olduðu dünyada bile deðil gibiydi.

Ýnanýlmaz bir etkileþimle gözlemeye baþladý adamý; diðer insanlar gibi görüntüye bir uçtan girip diðer uçtan çabucak çýkamazdý. Çünkü her bir adýmý ancak dört parmaktý. O dört parmak adýmý da ayaðýný sürüyerek atýyordu.

Baþýndaki artýk çok az kullanýlan, kenarlarý köþeli köylü kasketi eskiden beri onundu belki ama, üstündeki kendisine en az dört beden büyük, eskiden siyah olduðu anlaþýlan ceketle, altýndaki, ceketin takýmý olduðu belli, kemerle iyice sýkýlan beli büzgü büzgü olmuþ pantolon bir baþkasý tarafýndan verilmiþ olmalýydý. Ya da iyi günlerinde kendisinin satýn aldýðý bir giysiyse, geçen zaman adamý çok zayýflatmýþ, çok küçültmüþ demekti. Ýçindeki ekoseli gömleði ütüsüz ama tertemizdi. Bol ve yerde sürünen paçalarýndan ayakkabýlarý görünmüyordu.

Sol eli pantolon cebindeydi, sað kolu önü açýk duran ceketinin eteðini arkaya doðru toplamýþ, belki pantolonunun arka cebine, belki de pantolonu düþmesin diye belini sýký sýkýya sarmýþ olan kemerine sokulmuþtu ve silah çekecekmiþ gibiydi.

Açýk duran cam kapýnýn hizasýna geldiðinde zorlukla atmakta olduðu adýmlarýný durdurdu. Görüntüyü sisleyen cam yoktu artýk aralarýnda. Onu tüm ayrýntýlarýyla görebiliyordu.

Yere bakýyordu. Zaten hep yere bakarak yürümüþtü. Sýrtýnda kamburluk vardý. Çok önemli bir þeyleri düþünürcesine çatýlmýþlýkla gözlerine inmiþti kaþlarý. Dudaklarý büzülmüþ, ileri doðru uzamýþtý. Profilinden yaþýný kestirmek olasý deðildi. Fazlaca kýrýþýklýk yoktu ama tek baþýna yüzü incelenince, seyrek, beþ altý günlük görünen beyazý çok sakalý atmýþ yaþlarýnda olduðu, bedeninin yýpranmýþlýðý ise daha çok yýllarýn acýsýný taþýmýþ bir adam olduðu izlenimi uyandýrýyordu. Evet, atmýþlý yaþlarýnda olmalýydý. Bunca hýrpalanmýþ görünümüne karþýn yanaklarýndaki pembelik, suratýna en yakýþabilecek biçimde yerleþmiþ, dikkatli bakýldýðýnda genç bir görünüm veren, küçük, gergin dudaklarýndaki kýrmýzýlýk gençliðinde bütün kadýnlarýn hazla baktýðý birisi olduðunu düþündürüyordu insana.

- Kim bilir neler yaþadýn da bu durumdasýn… Neler düþünüyorsun kim bilir…
- Efendim?

Kendisine bir þey söylendiðini sanan garsona içinde büyüyüveren hüznün sýkýntýsýyla baktý.

- Sana demedim!

Yeniden beþ-altý metre ötedeki adama baktý; durmuþtu, kýpýrtýsýzdý… Ýnsanlar yine olabildiðince uzaðýndan geçiyorlar ama asla ona bakmýyorlardý. Sanki kaldýrýmýn bir parçasýydý, sýradan bir nesnesiydi. Buna içerledi birazcýk; onun önemsenmeyiþine… Sevinciyle, hüznüyle, acýsýyla upuzun bir yaþanmýþýn özeti duruyordu orada ve hiç kimsenin umurunda deðildi… Oysa bir zamanlar kim bilir kimler için ne kadar önemli, ne kadar deðerliydi…

Onun bebekliðini, annesinin içi titreyerek emziriþini, çocukluðunu, koþuþtururken düþüverince, bir yeri incindiðinde anasýnýn, babasýnýn iç yangýnýyla kucaklayýveriþini, ilk gençliðinde kendisini aynalara güzel göstermeye çalýþmasýný, bir kýzýn peþinden bu yokuþlarda ýslana ýslana koþuþturuþunu, ilk para kazanýþýnda duyumsadýðý hazzý…

Burada bitti adamýn geçmiþine iliþkin düþünceleri. Durakalan adam yavaþ ama kararlýlýkla pastanenin kapýsýna doðru dönmüþ, ayný minik adýmlarla içeri yönelmiþti. Onun kendisine doðruluðu içinde anlatýlmasý güç bir çýrpýnma baþlatmýþtý. Öylesine güçlü, öylesine tanýmsýz bir duygu karmaþasý içindeydi ama, bu öylesine kendisiyle iliþkisizdi ki aslýnda… Bazen insan kendisine bile anlatamayacaðý þeylerle karþýlaþýyordu, iþte bu da öyleydi…

Ýçeri girdi, kapý , masa ve içinde dizi dizi, renk renk pastalarýn, kurabiyelerin, tatlý tepsilerinin durduðu soðutucularýn çevrelediði küçük boþluðun tam orta yerinde, gözleri yine yerde, baþýný kaldýrmaksýzýn durdu.

Karný mý açtý, caný tatlý yemek mi istemiþti, parasý yoktu da ne yapacaðýný mý düþünüyordu? Garsondan bir þey isterse, iþaret edip ‘’ ben ödeyeceðim!’’ demeli miydi? Yoksa kalkýp ‘’Otur masama, birlikte bir þeyler yiyelim. ‘’ mi deseydi?

Öylesine hýzlý, öylesine çok þey geçiyordu ki içinden, karar vermeye zamaný olamýyordu.

Baþýný kaldýrdý adam, önceden kurmuþ ta karar vermiþçesine, doðruca gözlerinin içine baktý. Ne kadar süreyle baktý bilmiyordu ama rengini algýlayamadýðý gözlerindeki hüznün bir ok gibi içine saplandýðýný, onun acýsýnýn tüm göðüs kafesini doldurduðunu, soluðunun yetmediðini duyumsadý.

Belli belirsiz gülümsedi adam. Dudaklarýyla deðil, gözleriyle, yüz çizgileriyle… Hiç kimse o mimiðe gülümseme tanýsý koyamazdý ama ikisi de bunun dünyanýn en içten, en duygusal, teþekkürler dolu gülümsemesi olduðunu, o anda adlandýramasalar bile, biliyordu.

Tam dudaklarýný aralamýþ,’’Oturur musun? ‘’ diyecekti ki garson gelip geçti aralarýndan, o tanýmsýz iletiþim koptu. Garson da onu yok saymýþtý; Ne bir ‘’ Buyur Amca? ‘’, ne ‘’Bir isteðin mi var? ‘’... Bu denli kýsacýk tümceyi bile çok görerek yeniden aralarýndan geçti, adam ardýndan ilerledi, izlendiðini sezen garson duyarsýz kalamadý, döndü, yaklaþýp, yalnýzca baþýný saða sola sallayarak ne istediðini öðrenmeye çalýþtý.

Sað el pantolon cebinden çýktý, garsona doðru uzandý, beyaz, narin ama kupkuru parmaklar aralandý… Sýkýlmaktan kýrýþ kýrýþ olmuþ kaðýt para açýlamadý bile.

- Bunu bana demir para yap!

Garson aldý, yarým falan olabilir düþüncesiyle emek çeke çeke açtý, beþ liranýn tamam olduðunu görünce kasaya doðru gitti, beþ tane demir lirayý saydý, nedenini hiç sormadan, merak bile etmeden uzattý. Suratýnda diðer müþterilerin rahatsýz olabileceði kaygýsýnýn var ettiði bir sýkýlmýþlýk vardý.’’ Bir an önce þu adam çýkýp gitsin ‘’ isteði… Ama adam elini uzatmadý. Belirsiz bir nedenle, baþýyla ceketinin yan cebini gösterince garson içine attý liralarý.

Gerilmiþ kalmýþ, hiçbir þey anlamamýþtý olanlardan. Bir elinde çay fincaný, kalakalmýþtý ayný küçük adýmlarla uzaklaþýp, dýþarý çýkan adamýn ardýndan.

Ya bir, ya da iki dakika geçmiþ olmalýydý; bir anda baþlayan ve yok oluveren duygu yoðunluðundan üzerinde kalan silkelenmiþlikle yeni bir sigara daha yakmýþtý ki, hýzla ve gürültüyle kýrmýzý bir kamyonet geçti daracýk caddeden. Pastanede konuþmalar duraladý, bakýþlar dýþarý kaydý. Hýzý öyle yüksekti ki kamyoneti görebilen olmadý ama az sonra çýðlýk gibi yükselen fren sesinin ardýndan kopan baðrýþmalar nedeniyle herkes kalktý, kaldýrýma doðru atýldýlar.

Hiç kýmýldamadý… Öylece oturakaldý sandalyesinde. Olan biteni o anda dýþarýdaymýþçasýna, her þey gözlerinin önünde olup bitivermiþçesine biliyordu.

Küçücük bir kentti. Cankurtaranýn gelmesi gecikmedi.

Olayý izlemekten sýkýlýp pastaneye dönenlerin konuþmalarýný duymak istemiyordu ama çýkmak için devinemedi…

- Yazýk, garibaný nasýl da uçurmuþ…
- Ýyi de nasýl yoldan çýkýp vurmuþ ki?
- E, hýzýný görmedin mi?
- Kurtulsa bari…
- Nerdee! Ne de çok kaný varmýþ adamýn yahu…

Sonra oradan, insan bedeninde ne kadar kan olduðu tartýþmasýna geçilmiþti.

Kalkamýyordu yerinden. Kalksa bacaklarýnýn kendisini taþýyamayacaðýný düþünüyordu. Her yeri titriyordu ama en çok bacaklarý… Suçluluðun aðýrlýðý taþýnabilesi deðildi; Birlikte bir þeyler yemeliydi, bir þeyler içmeliydi… En azýndan, iki dakika süreyle de olsa konuþmalýydý. O külüstür, kýrmýzý pikap onu býrakýp geçmiþ olacaktý…

Kurtulamadýðýný biliyordu…

Adamýn yaþamýndaki son gülümsemesini düþündü; göz göze gelinceye dek hiç bakýþmamýþ olmalarýna karþýn düþündüðü her þeyi duyumsamýþtý sanki de onun içindi, ‘’Bana duygusallýkla baktýðýn, beni var saydýðýn için çok mutlu oldum. Sað ol !’’ der gibi...

Öyle mi düþünmüþtü gerçekten?

Bunu asla bilemeyecekti.

Bir de, o kaðýt paranýn neden bozdurulduðunu…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn beklenmedik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Son Yalnýzlýk
Hiç Kimseyle Konuþmayan Adam
Bir Lira Kýrkbeþ Kuruþluk Aþk
'' Zatenyoktu '' Laþtýrýlan Adam

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Öyle Bir Olayýn... [Deneme]
Artvin' de Yaþayan Artvinliler [Deneme]
Artvinliler Magandalaþmadan Kalmýþlar [Deneme]


Özcan Çeltik kimdir?

Orman Yük. Müh, ressam, öykü hayraný ve deneyicisiyim

Etkilendiði Yazarlar:
M.Þevket Esendal, Sait Faik...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Özcan Çeltik, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.