Ýnsan kendi fiziksel özelliklerini seçemez; yaþayacaklarýný da isteðine göre kendisinin belirlemesi söz konusu deðildir. Ancak Allah’ýn belirlediði kaderi göz ardý eden kiþi, dünyadaki milyarlarca insanýn arasýnda rastlantýlarla yaþadýðýný düþünebilir. Bu bakýþ açýsý da insanýn, kendisinin Allah’tan baðýmsýz bir varlýk olduðunu düþünmesine ve gaflete düþmesine sebep olur. Oysa ne herhangi bir insan ne de herhangi bir baþka varlýk, Allah’ýn kendisi için belirlediði kaderin dýþýna çýkamaz.

Kuþkusuz insanlarýn tavýrlarýnýn nasýl olduðunu görmek için, Allah’ýn onlarý denemeye ihtiyacý yoktur. Çünkü tüm olaylarý, zamanlarý ve mekânlarý yaratan Rabbimizdir. Allah, zamandan ve mekândan münezzehtir. Bizim için geçmiþ ve gelecek olan olaylar, O’nun katýnda tek bir andýr. Allah, yarattýðý imtihan ve sebepler içinde, kendi tavýrlarýna þahit olmalarý, neden cennete veya neden cehenneme gittiklerini bilmeleri için, insanlara bunlarý yaþatýr. Allah’ýn dost olduðunu, sonsuz adaletli, merhametli ve þefkatli olduðunu bilen bir insan, Allah’ýn bu yaratmasýndan razý olur.

Ýnanan insan, tek mutlak varlýk olan Allah’ýn her yerde olduðunun bilincindedir. Gördüðü her þeyin Rabb’inin tecellileri olduðunu tefekkür ederek Allah’a yakýnlýðýný artýrýr, imanýný derinleþtirir. Yaþadýðý olayý deðerlendirirken ‘Acaba bu olay karþýsýnda nasýl davranýrsam Allah’ýn hoþnutluðunu kazanýrým?’ þeklinde düþünür. Bu þuur açýklýðý, her amelinin ‘salih’ olmasýna özen göstermesini saðlar. Rabb’i de ona, “… iman edip salih amellerde bulunanlarý müjdele... (Bakara Suresi, 25) ayetiyle müjde verir.

Günlük hayatta izlediðimiz her görüntü, an an bizim için yaratýlýr. Sinemada izlediðimiz herhangi bir film, ya korku filmidir, ya macera, ya aþk ya da komedi filmidir. Allah bizim için bütün bu konularýn hepsini içeren bir film yaratýr. Korku duyarýz; korku filmi olur, severiz; aþk filmi olur… O filmin oyuncusu olma çabasý yerine, teslim olarak izleyicisi olmak büyük konfordur.

Ancak bir musibet karþýsýnda fiili anlamda hiçbir þey yapmadan konuyu Allah’a býrakmak þeytani bir tevekkül olur. Ýnanan insan fiili dua anlamýnda sebeplere sarýlýr; elinden gelen her þeyi yapar. Hastalýk durumunda doktora gitmek, verilen ilaçlarý kullanmak gibi. Çünkü Allah, sebepleri de bizler için yaratýr.

Kuþkunun bataklýðýna düþen kiþiler, yalnýzca kendilerine zulmederler. Unutulmamalýdýr ki, insan Allah’a tam olarak teslim olduðunda, rahatlýk, huzur ve güven içinde bir yaþamý olacaktýr. Bir ayetteki "... Allah Kendi (dini)ne yardým edenlere kesin olarak yardým eder..." (Hac Suresi, 40) ifadesi, olaylarýn kesinlikle inananlarýn lehinde sonuçlanacaðýný haber verir. Çünkü Allah iman edenlerin dostu ve yardýmcýsýdýr. Allah’ý vekil edinen müminler -Allah’ýn izniyle- dünya hayatýnda yaþadýklarý her imtihan karþýsýnda, dengeli bir ruh haline sahip olurlar ve "Allah’ýn bizim için yazdýklarý dýþýnda, bize kesinlikle hiçbir þey isabet etmez. O bizim mevlamýzdýr. (Tevbe Suresi, 51) derler.

Yükümlülüðümüz, Allah’ýn buyruklarýna uymak, O’nun sýnýrlarý içinde yaþamaktýr. Allah’ýn ilminden ancak, "... Dilediði kadarýnýn dýþýnda, O’nun ilminden hiçbir þeyi kavrayýp-kuþatamazlar..." (Bakara Suresi, 255) ayetindeki gibi O’nun dilediði kadarýný bilebiliriz. O, bize bir hiçken can veren, bizim sahibimiz, velimiz, tek dostumuzdur. Yapmamýz gereken, bize sayýsýz nimet ve güzellik bahþeden Allah’a güvenip dayanmak, O’nun sonsuz ilmiyle yarattýðý her þeyden razý olmaktýr.

…Kuþkusuz doðrusunu Rabb’im bilir.