 • İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey |
161
|
|
|
|
Ne mutlu ki her seyi bilen bir millete sahibiz. Berberinden bakkalina, manavindan taksicisine kadar hemen hemen hepimiz her sey hakkinda bilgi sahibiyiz. Kendimizce yorumlar, elestirir ve bir sonuca baglariz. Okumayiz bile… Gerek yoktur cunku. |
|
162
|
|
|
|
Çiğ süt en başta midenizi bozar yahu! Mideniz bozuldu mu aklınız başınızdan gider, aklınızda başınızdan gitti mi, her ne iş yapıyorsanız yapın saçmalarsınız, diyeyim size... Onun için yeni bile doğdu iseniz, annenizin memesini bile emiyor iseniz, o süt helal mi haram mı, diye annenize sorun, yok sormadınız, başkasına sordurun... |
|
163
|
|
|
|
Ortalık onca motorlu kuşla doluyken, yabani atlar düştü hatırıma...
"At hızsızlığının ölümle cezalandırıldığı kasabalarda; birbirinden nefret edenler kadar at hırsızı varken" "Motorlu kuş"u, "Ağaçkakalar"ı, "Yürek dede ile padişah"ı, "Yalnız Prensi, küçük Şehazede"yi ... okuyarak büyüyen ve "Bir şeftali-bin şeftali"yi, "Kara balığı" da okuyan yada okuyanla dost olan bizler işte birer yabani at gibi, kelaynak gibiyiz bu diyarda. Hatta izinden gitmeye çalıştıklarımızın dediği gibi; "öz yurdumuzda garibiz, öz vatanımızda parya!" Hep farklı dokuzuncu köylerden kovulan, ayrı düşünse de ayrı düşemeyen, aynı toprağın insanlarıyız. Tüm farklılıklar sayılıp dökülse de sonunda "Eftelya/biz bize benzeriz!" diyip, el ele verebilmeyiz. |
|
164
|
|
|
|
Sayın HÜSMÜLLÜ, yine aynı yazısının 27. Bölümünde ‘-Haksızlıkların artması cesur insan sayısının azaldığını gösterir. ‘diyor…Sizce yeterince haksızlıklar artmadı mı?!....
|
|
165
|
|
|
|
İnsan ilişkilerinde olduğu benzeri, insan-kent ilişkisinde de diyalog önceliklidir. İnsanlar benzeri, kentlerin de insanlardan beklentileri vardır. Kente uygun davranmalarını, özelliklerinin fark edilip, değerinin bilinmesini bekler, kendisini yeğleyen insanlarından. |
|
166
|
|
|
|
"bir zaman da senin için ağlarım" |
|
167
|
|
|
|
Ayrılıklarda insana bir acı vermez mi? Hem de, nasıl verir… Seven ve bir şekilde ayrı düşmüş iki sevgiliyi bir düşünün… Sevdiğinden ayrı olanın çektiği o biber gibi içi yakan acı ölümden beter deği midir? Ya ona kavuşamadan kaybetmek? Bir daha hiç görememek? |
|
168
|
|
|
|
Çiftçilerimize faydası olmak yerine onları kendi varlıklarına mahkum eden, sömüren soyup soğana çeviren ziraat odaları mutlaka lağvedilmeli, yerine çiftçilerimizin gönüllü üye olacakları çiftçi teşekkülleri oluşturulmalıdır! |
|
169
|
|
|
|
Spikerler, ellerindeki haberlerin kasvetinden midir nedir yas evinden sesleniyor gibiler karşımızda. Birbiri ardına dizilmiş haberleri izlerken her defasında “Aman Allah’ım!” diyorsunuz “Dünya felç, çözümler kangren, uzlaşma yolları tıkalı, önümüzde koca koca taşlar, kanamaya devam eden ve bir türlü kapanmayan yaralar. Hey doktor! Pardon sayın spiker yoksa topluca ölüyor muyuz ne? Hiç umut yok mu? Şans faktörü falan, bilet milet alsak yok yok öbür dünya için değil burası için! |
|
170
|
|
|
|
Yıllar yılı televizyonlardaki tartışma ortamlarında yüzlerce değişik konuyu tartıştık durduk sabahlara kadar hem de. Sonuç ne? Bir yere varabildik mi, hiç kimse karşısındakinin düşüncesini kabul etti mi, çok azı dışında. Ancak programı sunanlar çoğunlukla ceplerini doldurdular, bir de televizyon kanalları reyting aldıkları için reklam gelirlerini arttırdılar, gerisi boş... |
|
171
|
|
|
|
Olmadı bu şimdi olmadı hiç. Saygıyı gönderdiniz, sevgiyi gönderdiniz hani selamlar, o da gitmek istiyor birilerinin yüreğine doğru ya da ruhuna benliğine doğru... |
|
172
|
|
|
|
Bana kalırsa Marx ve Darwin çuvalladı gibime geliyor, çünkü yeni yetişen kuşaklarda sağlıklı bir evrim yok, gelişme yok, tekamül yok. Tam tersi bozulma, çürüme ve kokuşma var… (Bu durumda Freud haklı çıkıyor) En çok kime acıyorum biliyor musunuz? Bunların anne ve babalarına… Çünkü modern psikoloji ana babayı suçlamayı kendine en kolay yol olarak ilke edinmiş. |
|
173
|
|
|
|
....Leyl nerdesin tut elimizden bırakma, Leyl bırakma bizi incinsen de sussanda unutma.. |
|
174
|
|
|
|
Bir bakarsın seninle olanlar, onlardan olmuştur.. Sen hala sen iken onlar çoktan adam olmuşlardır..... |
|
175
|
|
|
|
İzedebiyata yeni üye oldum. Amacım, engellerle karşılaşıp yazılı basında ses duyuramayan sanat ve düşünce insanlarını tanımak, okumaktı. Gerekirse yorumlar yazarak yalnızlıklarını paylaşabilir, sevgiyi, saygıyı en çok hak etmiş böyle bir emeğe desteğimi sunarım belki, diyordum. Çünkü politik ve ekonomik ortamın egemenleri, kendi “Hık deyicileri”nden başka seslere artık hiç dayanamaz hale gelmişti, bu sesleri boğmak için her yolu dener olmuştu.
Yıllardır çok okur, az yazar, yazdıklarımı da çöpe yollarım. Beğenmem kendi yazdıklarımı.
Yazgı mı demeliyim, rastlantı mı, bilemiyorum. Selçuk Üniversitesi’nden İslam Hukuku profesörü sanıyla maruf, Orhan Çeker adlı zat, günlerce kamuoyunu meşgul eden açıklamasını yapmasaydı, ben de İzedebiyat’ta bu yazıyı yazmak zorunda kalmayacaktım belki de. Çeker şöyle buyurdu:
|
|
176
|
|
|
|
'Hayat'ı eleştirmek belki de mümkün değildir.
Çünkü an gelir aklına sevgilin gelir, yüzün gülümser.
Oğlunu görürsün bir önceki satırda.
'Hayat'ı kızın için bir daha kurmayı denemek istersin.
Sarı renkli bir yol hayal edersin.
'Hayat' dolu bir yol...
|
|
177
|
|
|
|
“Bizde olsaydı nasıl karşılanırdı?” diye merak ediyordum. Bu merakım da Antalya’da giderildi. “Çocuk Gelin” deneyi Antalya Rotary Kulübü tarafından Antalya Atatürk Parkı’nda yapıldı. Adına “Toplumsal Duyarlılık Testi” dendi.
ABD’de yapılan deneyle hemen hemen aynıydı yapılan duyarlılık testi. Aralarındaki tek fark, adamın 60 değil, 35 yaşında, kızın da 11 yaşında olmasıydı. Yani bizimkiler, biraz daha insaflı davranmış ve erkeğin yaşını yarıya düşürmüşlerdi. |
|
178
|
|
|
|
Şimdi internette dolaşırken, Ayten Mutlu'nun bir paylaşımında rastladım bu kitaba ve şöyle bir göz gezdirdim.
Kadir Mısıroğlu denilen fitneci alçağın farklı bir versiyonu bu kitabı kaleme almış. Aklıma ilk gelen Hz. Muhammed'e “Ebter” diyen Ebu Leheb oldu. Hakkında bir sure iniyor ve kendisinin soyu kesildiği için bugün evi ayakyolu olarak kullanılıyor. |
|
179
|
|
|
|
Ben, 1972’de okula başladığım zaman da eğitim sistemiyle ilgili sorunlar gündem tutuyordu ve hâlâ aynı sorunlar her yıl olduğu gibi gündem tutmakta. Bunun iki önemli nedeni var; biri toplumsal kutuplaşma, diğeri de bu kutuplaşmada, gelen iktidarların kendi yandaşlarını yetiştirme, mevcut yandaşları ise memnun edebilme yönündeki politik düşüncelerini gerçekleştirme çabaları. |
|
180
|
|
|
|
Kendi iç sesine kulak verdiğin her an yalnızsındır aslında. |
|