..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Burak Mollamehmetoðlu




4 Mart 2005
Defin  
Burak Mollamehmetoðlu
Musalla taþýnda bekleyen, yeþil örtülere bürünmüþ uðursuz tabuttaki adamý, avludaki herkes tanýrdý. Büyük mermer avluda bekleþen, saf tutmuþ bir avuç adam ve berilerinde karalara bürünmüþ, kýzarýk gözlü kadýnlar, beraberce yas tutuyorlardý.


:BAFB:
“ Ýyi bilirdik!”
...
“ Helal olsun!”
“ Helal olsun!”
“ Helal olsun!”
...

Musalla taþýnda bekleyen, yeþil örtülere bürünmüþ uðursuz tabuttaki adamý, avludaki herkes tanýrdý. Büyük mermer avluda bekleþen, saf tutmuþ bir avuç adam ve berilerinde karalara bürünmüþ, kýzarýk gözlü kadýnlar, beraberce yas tutuyorlardý.
Sýcak bir havada, uzun servi aðaçlarýnýn gölgelerini bahþettiði cami avlusunda, hocanýn yanýk duasý yankýlandý. Bahçenin dýþýnda araba gürültüleri ve insan telaþýnýn yegane homurtularý vardý. Bizden baþka kimse üzülmüyordu. Gelip geçiyordu herkes; baþka bir caminin önünden geçmek, baþka bir cenaze törenine kayýtsýz kalmak için belki.
Durup fatiha okuyanlarý gördüm. Onlar, ailesine sabýr, rahmetliye af diliyor olmalýydýlar.
Musallanýn baþýnda, ellerini göbeðinde birleþtirmiþ duran adam Vahdet Amca’ydý. Çökmüþtü. Artýk karanlýklara gömülmüþ bilincine aldýrmýyordu. Ayakta zor duruyorken, içten içe ettiði isyan, yüzündeki dayanýlmaz acýya çarpýk bir þekilde yansýyordu. Artýk bir hayatý kalmamýþtý. Kayýplarýn en gaddarý baþýna gelmiþti ve dünyanýn tüm kahýrlarý, alevler içinde kalbine dolup taþýyordu... tabutta, Vahdet Amca’nýn oðlu yatýyordu: kuzenim Kadir.
Vahdet Amca’yý seyretmek, içimde mahveden bir kýrýklýk peydahlýyordu. Kendi yasýmla beraber onun çaresiz üzüntüsünü hissetmek çok zor, çok nahoþ hisler uyandýrýyordu. Ara sýra, yere diktiði boþ bakýþlý gözlerini, saf tutmuþlarýn arkasýna, siyahlar içinde kararmýþ kadýnlarýn tarafýna kaldýrýp, karýsýna, Þevkiye Teyze’ye bakýyordu.
Ancak yüksek oranlarda verilen sakinleþtiricilerle buraya gelebilen Þevkiye Teyze bir yere oturtulmuþtu; yýðýlýp kalmýþtý oraya. Ýki yanýnda ona destek verenler olmasa mermerin üstüne çoktan yýkýlýrdý. Oturmayý ya da sarsakça yatmayý önemsemiyordu.
Ýki gündür kendini mahvediyordu. Ölen oðluna aðýtlar yakýyor, haykýrýyor, çýlgýn gibi aðlýyor; kendini oradan oraya atýyor, her þeyi parçalýyor, herkesi hýrpalýyordu. Kadýnýn acýsýna ortak görünmeye uðraþan eþ-dost- akraba, azimle onun yanýnda durup, krizi atlatmasýný bekledi...
Lakin cenaze gününe kadar deliliði hiç sönmedi Þevkiye Teyze’nin. Oðlunu bulduðu duvarýn dibinden asla ayrýlmýyordu. Kadir’ in cansýz vücudunu almak için gelenlere vahþice saldýrmýþ, ikisinin suratýnda ciddi çizikler býrakmýþtý.
Avluda oturan Þevkiye Teyze’nin gözleri cansýz bir ýþýk içinde yüzüyordu; iki gündür çýlgýnlýk ve kahýr arasýnda gidip gelen bakýþlarý sökülüp alýnmýþtý sanki.
Ýki gün boyunca Vahdet Amca’yla ayrý kaldýlar. Vahdet Amca iki gün ortalarda görünmedi.
Þimdi adamýn, içindeki isyanla, oðlunun kaderini paylaþma oyunu oynadýðýný ancak tahmin edebiliyorum. Ya ölümün dahi dindiremeyeceði acýsý için ölümü kurcalamak cazip deðildi, ya da günah korkusu, ‘nefsim’ dediði kapalý kutuyu kilitlemiþti. Hiçbir þey yapamamýþ olduðu için suçlu gibi sinmiþ duruyordu.
Orada, saf tutmuþlarýn arasýnda beklerken, kendi derdimle de cebelleþiyordum. Sakin ve yaslý tutumumun bastýrmakta zorlandýðý buhran, onu kimseyle paylaþamayacak olmamýn aðýr gerçekliðiyle bana meydan okuyordu; anlatsam da anlatmasam da beni ele geçireceðini biliyordu. Ama belki de, yýkýlmýþ bir þehrin son kahramaný gibi davranmalý ve kafamda bekleþip benimle alay edenlerle yüzleþmeliydim: konuþmalýydým.
Fakat o zaman, tabuttaki talihsiz Kadir için duyduklarý üzüntüye eþ bir nefretle beni yargýlarlardý. Sakýn sizde ayný yanýlgýya düþmeyin ve yazdýklarýmý okumadan karar vermeyin.
O’nu ben öldürmedim. Allah’ým! Bunu düþünebilmek bile beni mahvediyor ve sizin böyle bir olasýlýðý aklýnýzýn kýyýsýndan dahi geçirmiþ olduðunuz zannýna kapýldýðýmda, o zaman bunlarý neden yazdýðýmý sorguluyorum...
Yine de fark ettim ki, benim sunulacak kanýtlarým olmasa da, manen çökmüþ benliðimin tek çýkýþ kapýsý bu yazý olacak; bu itiraf...
Dediðim gibi onu ben öldürmedim, ama son sözlerini benim yanýmda söylemiþti. Ve þimdi tabuta omuz verenlerden biri de ben iken, tahtanýn damarlý ve kuru dokusunun ardýndan duyduðum iki kelimeydi son sözleri:
“ Bul onu!.. Bul onu!”
Ensemdeki tüm sinirler karýncalanmýþtý. Ahþap kutunun, taþýdýðým tarafýndan belli belirsiz sarsýlmasýna neden olan ürpertimi hemen bastýrdým. Ýyi deðildim ve üzüntüyle gerginlik arasýnda aval aval geziniyordum; hiçliðin çölünde kabussu seraplar görüyordum. O an tüm bildiklerimi unutmak ve kaybýmýn acýsýný hissetmek için olanca gücümle uðraþtým. Ne garip deðil mi?
Lakin yeþil cenaze arabasýna ilerleyen minik kortejimizde, tanýmadýðým akrabalardan biri gelip, yerime geçmek için elini uzattýðýnda, yeniden ensemdeki uyuþma ortaya çýktý. Akýl almaz týnýsýyla eþsiz bir fýsýltýydý; bitkin, endiþeli ve korkmuþ bir fýsýltý:
“ Bul onu! Bul onu!”
Kadir’ i, öðle namazýna müteakip topraða verdik. O kadar zordu ki!
Vahdet Amca’nýn þaþkýn ve yýpranmýþ yüzü, tahtalarý çatarken de deðiþmemiþti. Beklenmedik kaybýnýn sebebini doktorlardan duyduðundan beri böyleydi. Yirmi iki yaþýnda bir genç, þimdiye kadar hiçbir saðlýk problemi yaþamamýþ, dinç ve kuvvetli oðlu kalp krizi sonucu vefat etmiþti. Ýnanmamaya çalýþtý, sanki oðlunun kalp krizi geçirmesinin saçmalýðýný ispatlarsa onu geri kazanabilirdi. Israrla reddetti gözlerimin önünde; hastane koridorlarýnda duvar diplerine tüneyip hýrýldanýyor, doktorlarla durmadan konuþuyor, acýsýný daðlamadan edemiyordu.
Sigara üstüne sigara içti, yanýnda bekleyen kimseye aldýrmadý ve o sabah ortadan kaybolup, cenaze gününe kadar sýrra kadem bastý.
Ben de hep hastanedeydim; Vahdet Amca’ nýn yanýnda hastane havasýný soluyordum. Ben, uygun bir an bekleyendim; her þeyin doðru olduðunu hissettiðimde, sadece vahdet Amca’yla ben kaldýðýmýzda ona bildiðim gerçeði söyleyecektim; ‘ Kadir’ i kalp krizi öldürmedi, Kadir...’
Korkaklýðým kalýn bir bant misali aðzýma yapýþmýþtý. Sustum...
Þimdi o lanet olasýca güne yeniden dönmeme sebep olacak olsa da, hepsini yazýya dökeceðim. Çünkü kefenin sýyrýlan tarafýndan Kadir’ in kaskatý kesilmiþ, hayretler içerisindeki bembeyaz suratý, gözlerimden içeriye sýzýp beynimde buzlu iðnelerle kendi resmini çizdiðinden beridir, ruhumu huzura erdirmek için çok sayýda þey denedim. Ve hiç birinden burada bahsetmeyeceðim...
Sanýrým 18 Temmuz’du. Haseki tarafýnda, hastanenin yukarýsýnda, dar bir sokaðýn sonunda eski ahþap bir evdir Vahdet Amca’larýn evi. Samimi ve sýcak bir muhittedir. Herkes birbirini tanýr, her þey paylaþýlýr. Orada güneþin ýþýðý daha canlý ve daha sýcaktýr sanki; ya da bana öyle gelirdi...
Ýþe gitmemiþ, Beyazýt otobüsünden inerek Haseki Hastanesi’nin bayýrýndan yukarý týrmanýp, Kadir’lerin evinin önüne kadar mutlu mesut yürümüþtüm.
Kapýyý Þevkiye Teyze açtý. Elini öpüp hal hatýr sordum ve ‘Kadir evde mi?’ dedim. Yukarýda odasýnda olduðunu söyleyen Þevkiye teyze, giriþ salonunun arka tarafýndaki mutfaða seðirtti.
Kadir’in kapýsýný týklattým ama, cevap gelmedi. ‘ uyuyor’ dedim kendi kendime. Usulca kapýyý açýp –daha önce pek çok kereler yaptýðým gibi- içeri süzüldüm. Perdeler sýký sýký kapatýlmýþtý; ne ýþýðý ne de havayý içeriye sokuyordu. Loþ bir ýþýkla ve sigara kokan havayla dolu odada parmaklarýmýn üzerinde yürüdüm ve pencereye ulaþtým. Perdeleri aniden açtým ve arkamda sýký bir küfür edildiðini duydum; sürgülü pencereyi yukarý kaldýrýp temiz havayý içime çektim.
Aynýsýný yapan Kadir titredi ve yorganý yeniden kafasýna çekti:
“ Ulan uykumun içine ettin!”
“ Ne uykusu bu beyim? Öðlene kadar uyunur mu hiç?”
“ Bal gibi uyunur... Bak aynen þöyle!”
yattýðý yerde yuvarlanýp sýrtýný bana döndü ve boðulurmuþ gibi horlamaya baþladý.
Bir süre küfürleþtik ve en sonunda kahkahalara boðulup yataktan kalktý.
“ Tamam tamam” dedi miskin suratýný ekþitip, “ anneme söylesene bize kahvaltý hazýrlasýn. Midem kazýnýyor...”
“ Kahvaltýyý sabah kalkanlar yapar oðlum! Sana kötek... yani gödek yedirsek!”
“ üff! Amma uzattýn ha.. kalktýk iþte deðil mi? Dün gece biraz geç yattým zaten.”
Sanki keyfi kaçar gibi olmuþ, hemen sonrasýnda geniþçe esneyip ensesini kaþýmýþtý. Ben odadan çýkarken aðzýna neþeli bir þarkýnýn melodisini oturtmuþtu.
Þevkiye Teyze’ye kahvaltý beklentisi içinde olan Kadir’in havadislerini getirdiðimde, mutfak soðan ve domates kavurmasý kokularýyla ayýlýp bayýlýyordu. Þevkiye Teyze hemen iþini býrakýp, biricik oðlu için kahvaltýlýklarý hazýrlamaya baþladý; otlu peynir, biberli yeþil zeytin, kaþar; domates, biber, salatalýk; viþne ve böðürtlen reçeli, bal ve fýrýnda yeniden ýsýttýðý ekmek. Çay bardaklarý ve tabaklarýn týkýrdamalarý ve çýnlamalarý içinde mutfaktan çýkýp merdivenlere yöneldim.
Kapýyý açýnca Kadir beklenmedik bir tepkiyle irkildi. Çalýþma masasýnýn çekmecelerini karýþtýrýyordu; kaþlarý burnunun üzerinde birleþmiþti ve þakaklarýna ter damlalarý oturmuþtu.
“ Ne arýyorsun?” diye sordum önemsizce. Kadir’in biraz sýkýntýlý olduðu belliydi, ama baþa çýkabiliyordu.
“ Hiç...” dedi, bakýþlarý az önce karýþtýrdýðý çekmecede kalmýþtý. Sonra gözlerime baktý, “ hiç. Bir kaðýt parçasýna bir not yazmýþtým, onu arýyorum. Þuraya koymuþtum ama...” yeniden çekmeye doðru eðilip içindeki kaðýtlarý, kalemleri, cdleri ve disketleri alt üst etti. Sonra alt çekmeceye baktý, sonra en alt çekmeceyi hafif bir sinir dürtüsüyle araþtýrdý. Bir sigara yakýp açýk pencerenin yanýnda durdum.
Çekmece þiddetle yerine ittirildi ve içinde yalpalanan her þey, can sýkan bir týkýrdama yarattý. Kadir nefes nefese kalmýþ, burnundan soluyordu. Gözleri çekmeceden bir türlü ayrýlmadý, beynini hatýrlamasý için zorluyor gibiydi. Saatine baktý, “ S...tir!” dedi sýkýntýyla.
“ Bir sigara versene!” artýk sýkýntýsýný sýðdýrabileceði bir yer kalmamýþ gibiydi. Sigara aðzýnda tir tir titriyordu. Bir nefes çekip pencereden dýþarýya üfledi. Hala ýsrarla hatýrlamaya çalýþýyordu.
“ Ne oluyorsun oðlum?”
“ Bir kaðýt arýyorum dedim ya! Bulamadým Allah’ýn belasýný!” sesinde tuhaf olan bir ürperti vardý. Odasýnýn her milimini bakýþlarýyla taramaya baþlamýþtý.
“ Çok mu önemliydi?” saçma sapan bir soruydu belki, ama konuþtukça anýmsar diye düþünmüþtüm. Ve Kadir’ de boþ laflar ettiðimi anlamýþ gibi uzun ve anlamsýz bir ‘ çok...’ çekti.
Sigaranýn izmaritini dýþarýya atýp masasýna oturdu ve dün geceyi canlandýrmaya baþladý; konuþurken bana mý yoksa hesap vermesi gereken birine mi anlattýðý muðlaktý:
“ Yemeðimi yiyip odama geldim ve sunumumu hazýrladým...” sol elini telli bir dosya içinde istiflenmiþ kaðýtlarýn üzerine koydu, “ sonra...” sustu ve masasýndaki kapaðý açmak için yönelen eli olduðu yerde durdu. Benim varlýðýmý hatýrlamýþtý, bu kýsmý içinden söyleyip baþýný salladý, “ evet... sonra bakkala gidip sigara aldým ve yeniden oturdum, teybi açtým- þimdi açmamýþtý-...” bu andan sonra sadece kendi içinden bir þeyler söyleyip sadece ‘evet’ lerle kendini onaylamaya baþladý. Þüpheyle onu gözlediðimin farkýndaydý, ama buna aldýrmýyordu.
Gözlerini takip ettiðimde, yaptýðý iþlerin masa üzerindeki konumlarýna baktýðýný anladým. Yeniden o kapaklý bölmeye baktý, sonra en üst çekmeceye ve teybine göz gezdirdi. En üst çekmeceyi bir daha açtý.
Artýk öfkesi çýðýrýndan çýkmýþtý, çekmecenin içinde ne var ne yoksa ortalýða savuruyordu ve burnundan endiþeli nefesler alýp veriyordu. Birden bire çekmeceyi tutup yataðýn yanýndaki duvara savurdu ve keskin bir çarpma sesi odayý çýnlattý.
Kadir baþýný elleri arasýna almýþ masasýnýn üstüne bakýyordu. Köþeye sýkýþmýþa benzer bir hali vardý, neyin onu köþeye sýkýþtýrdýðý ise muallaktý. Konuþmaktan korkarak yanýna yanaþtým, elimi omzuna koydum. Elleri arasýndaki baþýný, olumsuz anlamda sallamaya baþladý.
“ Onu bulmam lazým... nasýl unuturum nereye koyduðumu? Aptal Kadir, hatýrlasana be!!” bir iç sorgulamaya þahit olan ben, ne olduðunu bile anlayamadan bekliyordum. Bilinmezlik içine tedirgindim ve afallamýþtým.
“ Belki yere düþmüþtür” dedim bir ümit yaratmak adýna.
Kadir doðrulup ilk önce bana, sonra saatine baktý. Çarpýk bir gülümseme ile baþýný sallayýp ‘ belki’ dedi ve yerdeki halýnýn üzerinde aranmaya baþladý.
Derken kapý çalýndý.
Þevkiye Teyze pazara çýkacaðýný ve kahvaltýyý masaya býraktýðýný söyledi. Kadir’in baþtan savma ‘tamam’ý çok can sýkýcýydý. Þevkiye Teyze tahta basamaklardan indi ve dýþarýya çýktý.
Doðrusu Kadir’de gördüðüm garip deðiþimi ilk baþlarda önemsemedim; lakin saniye saniye kararan ve deliren sýzlanmalarý, vahþi bir hayvanýn açlýk hezeyanlarýna dönüþüyordu.
Tüm zemini karýþ karýþ aradýk fakat bir izmarit ve ölü bir sinekten baþka bizi bekleyen herhangi bir þey yoktu.
Kadir’in gözleri kocaman açýlmýþtý; baktýðý yere bakmadýðý kesindi. Deliliðin marþlarý içinde çalýnmaya baþlamýþ gibiydi. Yürek burkan sýzlanmalarýna hýrýltýlarý ve akýl almaz sabýrsýzlýktaki sayýklamalarý da eklendi. Ve bunlar günler içinde olmadý; sadece kýrk beþ dakika. Ýþte, gerçeðin yaklaþan hükmüyle baþa çýkmayý baþaramayan Kadir’in savunmasý deliliðe sýðýnmak olabilirdi. Böylece acýnýn veya ruh kurumasýnýn iðrenç sonuçlarý üzerine yazýlýrken, hiç birini fark etmeyebilirdi. Sayýklamalarýný duydukça gözlerim yanmaya baþlamýþtý.
“ Masanýn arkasýna... tabi ya.. masanýn arkasýna düþmüþtür o salak!.. oraya bakmadýk deðil mi?.. masanýn.. masanýn arkasý... kesin orada... kesin...”
Kadir engellenemez biçimde titriyordu. Yerde masaya doðru emeklerken bir iki kere vücudu sarsýldý. Korkunç bir çarpýklýk içindeydi. Acýyor ve korkuyordum. Bir kere daha ‘ ne oldu?’ dememe yüreðim el vermedi. Sadece dehþetle seyrediyordum...
Masayý ayaðýndan tutup kendine doðru çekti ve sürünerek, duvarla masa arasýnda kalan boþluða sýðýþtý. Elleri kör gibi döþemeyi yokluyordu aceleyle. Ve durup masa ile duvarýn arasýna kendini býrakýp bekledi. Dizlerini karnýna çekip elleriyle bacaklarýný toparladý. Cenin gibi yatarken hala söyleniyordu; pes etmiþ, sonunu kabul etmiþti sanki... sesi yýlgýndý:
“ Ama nereye koydum ki?.. her yere baktým. Bakmadým mý? Çekmecelere, masaya, yere... her yere.”
Bir enerji patlamasýna maruz kalan vücudu aniden dikildi ve Kadir gülümseyerek ‘ tabi ya!’ dedi. Fakat öðlen ezanýnýn þad içindeki yankýsýný duyduðumuzda, yüzüme konan ümit ve gülümseme dondu. Bir çýðlýk attým ve yataðýn yanýndaki duvara doðru kaçtým.
Tanrým! Sadece çýðlýk atabiliyordum, gözlerimdeki yanmanýn çaresini umursamadan o tarafa göz kýrpmadan bakýyordum. Karnýma saplanan binlerce sancý sadece bir baþlangýcý haber veriyordu: duvarýn içinden bir el çýkmýþtý!!
El, kola dönüþmüþ, dirseðinden kývrýlarak Kadir’in boðazýna yapýþmýþtý. Zavallý Kadir sadece inledi ve suda boðuluyormuþ gibi sesler çýkardý. Ellerini onu sýkan kolu tutmak için uzattý, ama kol tutulmuyordu. Kadir çýlgýnca açýlmýþ gözleriyle bana bakýyor, olaðanüstü bir plansýzlýkla ellerini, kollarýný ve bacaklarýný sallýyordu. Her seferinde açýlan aðzýndan, dünyalar dolusu gürültü çýkabilirdi, duyulan ise týslayan ve boðulan hýrýltýlardý.
Ben diðer duvara yapýþmýþ, bu sahnenin içinde nedense kendi ölümümü görerek inliyordum. Titrememek elimde deðildi. Kol, boðazýndan kavradýðý Kadir’i yukarý kaldýrdý. Artýk Kadir, engellenemez bir þekilde boðuluyordu ve o melun elin iðrenç beyazlýðý duvarýn üzerinde dokusuz bir iz býrakýyordu.
Gergin oda kan kýrmýzý nefeslerle dolmuþtu. Kadir çabalamaktan ve çýrpýnmaktan yorulmuþ bekliyordu. Gözlerindeki fer sönmüþtü, ama hala münasebetsizce bana bakýyordu. Kol Kadir’e acýmadan, talihsiz vücudunu tüm duvar boyunca oynatýp durdu. Kah yukarýya çýkardý, saða ve sola çekti, kah aþaðýya sürtüp duvarda daireler çizdi. Nedensiz hareketler ya da bir hayaletin içi boþ öfkesi gibiydi. Ama Kadir’ e baktýðýmda bunun böyle olmadýðýný gördüm, çünkü o bunu bekliyordu.
Ýþte o zamanlardan birinde-yani Kadir’i yere ittiðinde- Kadir bir an nefes aldý, ve taþtan bir heykel gibi olanlarý izleyen bana doðru seslendi, ama söylediði þiddetli bir yukarý çekiþle yarým kaldý:
“ Kitap...”
Umurumda deðildi. Hiçbir þeyi duymuyor, hiçbir þeye tepki vermiyordum. Acý ve dehþet benliðimi boðazlýyor gibiydi. Putlaþmýþ ve kýrýlmayý bekliyordum.
Ve son kez Kadir’in canlý gözlerini, çýlgýn bir edayla açýlmýþ olarak bana bakarken gördüm. El onu ensesinden bir kedi yavrusu gibi tutup duvardan ileriye, masaya doðru uzatmýþtý. Kadir bir süre havada asýlý kaldý. Ýçin için aðlýyordu ve bunun ne demek olduðunu þimdi daha iyi anlýyorum. Ölümün bir adým ötede durduðunu bilmenin manasýzlýðý çok vurucu ve algý dýþý bir gerçekti. Kadir’in göz yaþlarý metanetle yanaðýndan süzülürken, o gözlerden yansýyan buydu.
Baþýný kaldýrdý ve kol onu duvara çarpmadan bir an önce bana haykýrdý:
“ Onu bul!.. Onu bul!”...
...Bulmuþtum. Bu sabah. Masanýn üstündeki kapaklý bölmede saklanmýþ bir kitap ve içine sýkýþtýrýlmýþ bir kaðýt parçasý- daha doðrusu þerit-. Üzerinde eciþ bücüþ köþeli pek çok sembol yan yana gelmiþti ve hiçbir anlamlarý yoktu. Fakat kitabýn en baþýnda, bildiðim harflerle yazýlmýþ bir not vardý. Çok uzundu ve eðer bunlar baþýma gelmemiþ olsaydý, yazýlanlarýn saçmalýktan ibaret olduðunu söylerdim...
Biraz önce, Kadir’in inatla arayýp bulamadýðý kaðýt þeridi kül tablasýnda yaktým. Kitapta, arasýnda bulduðum sayfalarýn üzerinden kopyalanmýþtý. Fakat hangi menfur günah için kullandýðýný bilmiyorum, hatta düþünmek bile istemiyorum.
Bu iþe daha fazla bulaþmadan kitabý da yakacaðým; çünkü içinde bulduðumu söylediðim notta öyle yazýyor. Kalbimde daha önce hiç tatmadýðým bir merak içinde kitabý saklamam gerektiðini hissetsem de, karþý çýkýlmasý gereken her þey adýna, tüm günahlarýmýn affedilmesini umuyorum. Çünkü eylemin sonunda beni neyin karþýlayacaðýndan emin deðilim.
Bu gece, duvardan uzakta yatacaðým...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnsan Çiftliði
Garip Bir Buluþma
Mezarýmý Derin Kaz
Oda - - - 1 -
Nokta
400 Küp
Cennet
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlýyor.
Ecele Giden Yol
Soysuz Ev

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yol Bitti
Atla!
Beyaz El
Nu'karh Anlatýlarý
Nu'karh Anlatýlarý III
Nu'karh Anlatýlarý II

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ufuktaki Þehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir [Roman]


Burak Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.