"Her sabah, yeni bir hikayenin ilk cümlesidir; cesaretle yaz, hayat senin en güzel romanın olsun."

osman demircan

Bileklerindeki Malleolları Severim

Karanlıktayım, alkollüyüm, sinir ilaçlarını içmiş vaziyetteyim, damarıma enjekte edilen morfinleyim, bileklerimdeki kesiklerleyim... En kötü haldeyim, hayatın torpido gözündeyim. Bir şehrin manzarası en güzel yamacı gibi karşıma çıkma.

Vasattan Aşk Çıkmaz

Kadınların aşağılandığı, tecavüze uğradığı, katledildiği bir ülkede aşk güle değil yolunmuş kaza benzer. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Kadınlara sunulan bunca armağan, ikram aslında bir tavuk fiyatınadır. Sonra kadın kaz gibi gelir. Yolunup durulan kadın, aşk yaşadığını sanır. Ardından yenilip yutulur ve lades olur. Kadınların erkek dünyasında varlıkları

Of Of... Ne Güzel Bir Gün

Of of... Ne güzel bir gün! İnsanın bir arabaya binip, kaçası geliyor; ama nereye? Tüm bahçeler gül dolu, lale dolu. Tüm şarkılar sevinç terennümlerinde... Şöyle akşamüstü kimse yokken, çırılçıplak denize girmek geliyor insanın içinden. Denizi kucaklamak, donsuz ve şortsuz bir balık gibi yüzesi geliyor insanın. Koşmak istiyor insan,

Ben İse Ahıra Bağlı Öküz Gibi Debelenmekteyim

Bir palto kaç para? Üşüyorum, değerim buz olmak... Arkadaşlarım nerede? Mangal yürekli insanlar nerede, sıcak ellerini uzatsınlar bana. Üşüyorum. Herkes neşeli şarkılar eşliğinde çayını yudumlamakta. Simit satsam, züppelerin ite kediye benzeyen çocukları dalaşmakta bana. Herkes gücünün yettiğine aslan ya da paşa. Tüm krallıkları yıkmak istiyorum şu an şu

İtlerin Ara Tonu Olmaz

En lüks binaları ameleler yapar; ama o binalarda zenginler oturur. Benim de işim, harç yoğurmak, demir bağlamak. Gerçi yüksekte kargalar da yaşar; fakat hırsızlıktan kurtulamazlar. Çaldığınız hayatların bedeli, iki üç kuruştur. İnsanları esaret altına almak, sizin özgürlüğünüzün güvencesidir.

Ter de Pis Kokar; Ama Emek Olmazsa O Koku da Olmaz

Hayattan ne aldığın değil; hayata ne kattığın önemlidir. Tüm sahneler boştur; senin oyunculuğun elleri ve dudakları coşturur. Tüm kadınlar, çicektir ve daldır. Rüzgarsan, dalları kırma, çiçekleri yerinden sökme. Tükettin kadar, hayatın çöplüktür. Üret sevginin en sıcağını.

Uzak Mesafeli Aşklar

Yanlış anlaşılmaları düzeltmek için, iletişim kurmaya çalışıyorum karşıdaki kişiyle. Telefon etmek istiyorum. ona. Ya meşgul oluyor ya da çağrılarıma cevap vermiyor. Aradaki mesafe, söz anlamında kilometrelerce büyüyor. Yan yana hiç gelemediğimiz için, nerede ve nasıl yaşadığımı bilmiyor. Onun yaşamını bildiğim için, telefonda konuşurken acılarını hissedebiliyorum.

Sen Anca Kovaya Benzersin, Kadın Artıklarıyla Dolup Taşan

Bir yağmurun önce üzerimde ıslaklık olduğu, sonra üşüme bıraktığı bir an gibisin. Gözlerimde önce sevinç ışığı iken, sonra kör eden bir karanlık gibisin. Sen kumsala yazdığım sevgi sözcüklerimi silen dalgasın. Beni boğmasan da, gırtlağıma kadar bana dert yaşatansın. Bir hançersin, iki tarafı keskin. Sana ne yandan yaklaşsam, yüreğime

Rize Dağınık Bir Masa Gibi

Bir kalabalığın içinde jop kimdir, yumruk kimdir, kırılan parmaklar kimdir. Etten ve tırnaktan oluşan bir düşünce, insan beynini tırmalamadıktan sonra linçtir. Sesler, feryadın ve haykırışların oluşturduğu bir kapı gıcırtısıdır ve tüm eşiklerde sıkışan insandır. Bir olay ve ardından aynı düşüncede sıkılmış bir yumruk gibi beş, on kişi. Ve

Kocaman Bir Çığlığım

İhanet, ikiyüzlülük, vefasızlık yoğun bir kar yağışı... Bir ölümcül acının tam altındayım. Parmaklarım donmakta, ayaklarım kaymakta, ellerim beni kurtaramamakta. Kocaman bir çığlığım. Bağırsam çığ altında kalırım, sussam donarım. Bir beyaz masumiyetin içinde bir ben miyim suçlu? Gözlerimdeki karı atmaktan yorulur bakışlarım. Ağlasam gözyaşlarım buz, nefesim ayaz olur. Üşürüm

Bir Millet Küfrederken, Söverken Değil, Severken Millet Olmalıdır

Bir İngiliz'in tüm sevgilerini ve yaratılarını İngilizce ifade ettikten sonra, Türkçe küfretmesi gibidir milletimin yaşantısı. Bir millet küfrederken, söverken değil, severken millet olmalıdır. Millet olarak sevgiyi ve saygıyı yitirdiğimize göre, geride küfürden bir milliyetçilik kalmaktadır. Küfürle de sataşmayla da milliyetçilik olmaz, anca faşizm olur.

Ey Kara Gözlüm

Ey kara gözlüm! Beni bu gece rüyanda görür müsün? Rüyalarda saklanır, en gizli aşklar. Beni bir ömür boyu, gözlerinde saklar mısın? Gözlerini her sabah açtığında bile ve gözünde bir cam parçası halinde kalsam bile, ölünceye kadar bu acıya dayanabilir misin?

Yalnız Notaları Oynadım Bu Zamana Kadar, Şarkılar Hep Aşklardan Bahsederken

Bir gözün hep arkasında kaldım. Göremedi garipliğimi bana sırtını dönenler. Oysa ben onların saçlarını gördüm. Saçları bakışları olsaydı keşke. Bir uzun bakış düşürseydi yoluma. Yollarım bir merdiven oldu bir rampa. Her adım atışımda şehrin bütün ayakkabalırımın bağlarını çözdüğünü gördüm. Ben bu şehre, bu yüzden hiç bağlanamadım. Bir ezan

Matematik Bu Yüzden Küsüratlarımı Görmek İstemez

Kalbim yuvasından yere düşmüş bir kuş yavrusu. Gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi. Gözlerim uçamamakta. Bakışlarım ağacın altında, soğuktan nemlenmekte. Ağladığımı sanmayın sakın, gözyaşları beni hiç ilgilendirmemekte. Bir ağaç, duygusal bağ kurmadığı meyvelerini kuşlara kaptırmakta. Ne nefret ne sevgi var içinde. Ben ağaç altında çırpınmaktayım. Ağaçta bir kıpırtı yok. Gölgesi

Başa Dön