Acı ve Haz Üzerine Kelâm-ı Kibar Deyişler
\*\* Kral, sade bir insanın hayattan duyduğu hazzı bilseydi, acaba gene de kral olmak ister miydi?
"Düşlerin en derini geceye saklıdır; karanlıkta yaz, umutla aydınlanacaktır yarın."
"Düşlerin en derini geceye saklıdır; karanlıkta yaz, umutla aydınlanacaktır yarın."
\*\* Kral, sade bir insanın hayattan duyduğu hazzı bilseydi, acaba gene de kral olmak ister miydi?
Bugün, pozitif tabiat bilimlerinin sevimli çocuğu olan teknik tüm insan yaşamını kuşatarak, onun ihtiraslarının, zaaflarının tercümanı olmaktadır. Görünüşte getirdiği ferahlık ve huzur aslında zamanla ümitsizliğe ve yoksulluğa dönüşecektir.
Bu eser yayımlanırsa, elde edilecek telif ücretinin tamamı Sokak Hayvanlarını Koruma Derneklerine bağıışlanacaktır. ÖFH
Ben eve geldiğimde rüzgârın hızı artmıştı. Sıcak gecelerde Kenan Baba, kapıyı ve pencereleri açık bırakarak yatardı. Gene öyle yapmıştı ve o yüzden kapı ile pencereler çarpıp duruyordu.
Adı: Cihan. Çok başarılı bir cerrahmış. Hatasız çok sayıda ameliyat yapmış. Başarıları özel sektörün dikkatini çekmiş ve bir özel hastaneye çok yüksek ücretle transfer edilmiş. Mutlu bir aile hayatı varmış, karısını taparcasına seviyormuş.
İçerideki manzara herkesi şaşırttı. Doktor yatağında sırt üstü cansız yatıyordu. Ayağında eşofman altı vardı, üstü çıplaktı ve kalbinin olduğu yerde kesici bir aletle yapılmış işaret dikkat çekiyordu.
Bahçenin her tarafını dolaştım, dikkate değer bir şey göremedim. Verandayı inceledim, içinde çiçek olmayan boş bir saksının dibinde kanlı bir mendil dikkatimi çekti.
Şerife teyzenin yaşı seksen civarında. Kocası Asım amca on beş sene önce ölmüş. Aynı yastığa tam kırk sene baş koyduktan sonra kocasını kaybetmek Şerife teyzeyi çok üzmüş. Etrafında onu teselli edecek çocukları da yokmuş.
Dinozor Badi, önce canını acıtanlardan hesap soracak! İlk gittiği yer Doktor'un evi. Bir kafa darbesiyle bahçe duvarını yıkıyor, evi zangır zangır sallıyor. Sallamanın şiddetine dayanamayan ev yıkılıyor
Televizyonda savaş filmi izliyoruz. Tüfekler ateşleniyor, toplar atılıyor, bombalar patlatılıyor, yerden havaya toprak fışkırıyor, askerler savruluyor, düşüyor ve ölüyor. Parçalanmış insan vücutları, tahrip edilmiş askeri araçlar, yerle bir edilmiş binalar, devrilmiş ve yanmış ağaçlar... İ
Yakın tarihimiz de soykırımlarla dolu değil mi?Avustralya kıtasının yerli halkı Aborjinler'i; İngilizler göçe zorlama, katliam yapma ve hastalık bulaştırmak suretiyle soykırıma uğratmadılar mı? Amerika kıtasının keşfiyle birlikte başlayan soykırımda da milyonlarca yerli katledilmedi mi?
Hapiste iken mi o kadar insanı öldürdü? Gerçek adı da T.K değil; M.S. Çünkü çaldığı arabanın torpido gözünde bulduğu kimliğin fotoğrafını değiştirip kullanıyor. O kimlik muhtemelen araba sahibinin.
Gazetede ayrıca T.K adlı caninin birkaç fotoğrafı da yer almış. Adamın suratına bakıldığında bende; gaddar, manyak bir insan izlenimi uyandırıyor. Ancak insanların suratlarına bakarak onların bir suçlu hele bir katil olduğuna karar vermek doğru mudur?
Kenan Baba'nın hastaneye yatışının on ikinci günü. Yağmur atıştırıyor, ıslanmamak için merdiven altına girdim. Bir-iki metre ötemden küçücük bir derecik akıyor, yağmur şiddetini artırınca derecik genişliyor. Benim olduğum yere kadar su çıkar mı diye endişeleniyorum.
Heyecan içindeydim, ya yakalanırsam, diye. İşte yakalandım bile! Karşımda genç bir doktor, dikkatlice beni inceliyor. Temiz yüzlü, sırtında doktor önlüğü olmasa bir üniversite öğrencisi izlenimi veren bu genç adam, gülerek:
Kenan Baba, gidecek ve beni burada bırakacaktı, halbuki ben hiç de kalmak niyetinde değildim. Ne mi yapacaktım? Ben de onunla beraber hastaneye gidecektim.
Tam petrol istasyonuna yaklaşmıştım ki arkamda bir arabanın motor sesini duydum, çok hızlı olduğunu tahmin ettim, döndüm baktım, yol boş olduğu halde üzerime doğru geliyordu, yani sağ şeritten sola geçmişti. Kaçmaya çalıştım, bana yetişti, arkama tamponu dokundu. Ani bir hareketle kendimi attım -ya da çarptı- da ileriye doğru
Bahçe kapısının çıkardığı sesi duyunca oraya doğru yöneldim. Bir de ne göreyim; kocaman siyah bir ayı demir kapıyı sallıyor. Daha önce oralarda bir ayının dolaştığını sütçü de temizliğe gelen kadın da söylemişlerdi, Kenan Baba da önemsiz bir haber dinliyormuş gibi hiç bir tepki göstermemişti.
Ben bunları düşünürken o, yerinden kalktı; bana zarar verir korkusuyla duvar kenarına çekildim. Belki yanılmışımdır, adam etrafı seyretmek ya da aşağıya inmek için ayağa kalkmıştır. Hayır yanılmamışım. İşte üzerime doğru geliyor ve iyice yaklaşınca da sol ayağını kaldırııp kafama vuruyor.
Evlerin pencerelerine demir korkuluklar takıldı. Bir de bizim açımızdan güzel bir olay yaşandı: Evlere girmek isteyen yabancıları engellemek amacıyla kullanılmak üzere, sokak köpekleri sahiplenildi. Şimdilerde sokakta tek başına dolaşan bir köpek bile görmek imkansız.
Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım.İddiasız iki romanım var.Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim.Emekli bir felsefe öğretmeniyim.Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var.Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.
04 03 1952 doğumluyum.13 sene devlette felsefe öğretmeni,müdür yardımcılığı ve okul müdürlüğü görevlerinde bulunduktan sonra özel sektöre(dersanecilik) geçtim.16-17 sene bu sektörde çalıştıktan sonra emekli yaşamı sürmeye başladım.
Deneme türü yazıları daha çok sevdiğimi farkettim.
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.
Cevaplaması zor bir soru.Buna okur karar versin.