Modern tarımın en önemli paradigma değişikliklerinden biri, kimyasal girdilere dayalı geleneksel üretim modelinden sürdürülebilir ve çevre dostu tarım uygulamalarına geçiştir. Bu dönüşümün merkezinde yer alan biyolojik mücadele (BM), hem gıda güvenliği hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından kritik bir öneme sahiptir. Türkiye'nin bu alandaki gelişimi, küresel trendlerle paralellik göstermekle birlikte, ülkenin jeopolitik konumu ve tarımsal potansiyeli nedeniyle özel bir önem taşımaktadır.
Küresel Bağlamda Biyolojik Mücadelenin Değişimi
Dünya genelinde biyolojik mücadelenin tarihi, 20. yüzyılın başlarına kadar uzanmaktadır. Ancak Hollanda ve Avustralya gibi öncü ülkeler dışında, çoğu ülke Türkiye'ye benzer bir gelişim süreci yaşamıştır. Bu süreç, özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde hızlanmış, endüstriyel tarımda yoğun olarak kullanılan kimyasal girdilerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin belirginleşmesiyle birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. 1993 yılında imzalanan Biyolojik Çeşitlilik Konvansiyonu, bu alandaki çalışmaların hızlanmasında dönüm noktası olmuştur. Konvansiyon, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanım ilkelerini benimserken, alternatif zirai mücadele yöntemlerinin geliştirilmesine de güçlü bir ivme kazandırmıştır.
Türkiye'de Gıda Güvenliğinin Stratejik Önemi
Türkiye Cumhuriyeti için gıda güvenliği, enerji ve savunma ile birlikte en önemli üç stratejik alandan birini oluşturmaktadır. Bu stratejik önem, ülkenin artan nüfusu, yükselen refah düzeyi ve gelişen turizm kapasitesi göz önüne alındığında daha da belirginleşmektedir. Gıda güvenilirliği, yalnızca ekonomik bir mesele olmaktan çıkarak, yaşam hakkı ve beslenme hakkının temel bileşeni haline gelmiştir. Bu bağlamda gıda güvenilirliği, tüketilen gıdanın insan sağlığı açısından herhangi bir risk taşımaması anlamına gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, tüm vatandaşlarının yeterli ve güvenli gıdaya erişimini sağlamak ve bu durumu sürekli kılmak için gerekli her türlü tedbiri almakla yükümlüdür.
Yasal Çerçeve ve Kurumsal Dönüşüm
2010 yılında yürürlüğe giren 5996 sayılı "Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu", Türk gıda sisteminde köklü bir dönüşümü başlatmıştır. Bu kanun, gıda üretim sürecinin her halkasında rol oynayan herkese sorumluluklar verirken, kamuya bu zincirin denetim görevini yüklemiştir. Kanunun yayımlanmasının ardından gerçekleştirilen kurumsal yeniden yapılanma kapsamında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı "Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı" adını almış ve gıda denetimi görevini daha etkin yerine getirmek üzere yeniden organize olmuştur. Bu dönüşüm, gıda güvenliği ve bitki sağlığı konularında daha bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesini sağlamıştır.
Türk Tarımının Küresel Konumu ve İhracat Potansiyeli
Türkiye, doksan milyar TL'yi aşan tarımsal üretimi ile dünyada yedinci, Avrupa'da ise en büyük tarımsal ekonomi konumundadır. Bu önemli pozisyonun korunması ve geliştirilmesi için tarımsal üretimin çeşitlendirilmesi, mevsimsel yayılımının artırılması ve üretim standartlarının yükseltilmesi gerekmektedir. İhracata yönelik büyüme stratejisi, Türk tarımının sürdürülebilir kalkınması için kaçınılmaz bir gerekliliktir. İhracat yapamayan bir tarım sektörünün mevcut büyümeyi sürdürmesi, artan işgücü maliyetleri nedeniyle giderek zorlaşacak ve sektörün cazibesini kaybetmesine yol açacaktır. Bu nedenle, ihracat pazarlarının talep ettiği kalitede gıda üretimi, sektörün geleceği açısından kritik öneme sahiptir.
Yaş Meyve Üretiminde Biyolojik Mücadelenin Gerekliliği
Güvenilir gıda üretiminin en sorunlu alanlarından biri yaş meyve ve sebze üretimidir. Bu ürün grubunda ilaç kalıntısı olmayan üretim, hastalık ve zararlıların yoğunluğu ve yüksek zarar oranları nedeniyle son derece riskli ve zordur. Ekonomik kayıpları önlemek amacıyla yapılan yoğun kimyasal müdahaleler, ürün kalitesini olumsuz etkilemekte ve ihracat potansiyelini sınırlamaktadır. Bu nedenlerle biyolojik mücadele çalışmaları, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Bitki Sağlığı çalışmalarında üzerinde durduğu en önemli konu haline gelmiştir. Bakanlığın 2013-2017 stratejik planında öncelikli çalışma alanı olarak yer alan BM, aynı zamanda Kalkınma Bakanlığının 2013-2023 Onuncu Kalkınma Planında da desteklenmesi gereken yatırım alanı olarak tanımlanmıştır.
Küresel Projeksiyonlar ve Pazar Potansiyeli
Uluslararası Biyolojik ve Entegre Mücadele Organizasyonu (IOBC) tahminlerine göre, 2050 yılında biyolojik mücadele ürünlerinin (BMÜ) toplam bitki koruma ürünleri (BKÜ) pazarı içindeki payı %30-35'e ulaşacaktır. Bu projeksiyon, sektörün gelecekteki büyüme potansiyelini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Mevcut durumda, zararlı organizmalarla mücadelede dünyada en yaygın olarak kullanılan kimyasal mücadelede yaklaşık 800 etkili madde bulunmaktadır. Ancak bu etkili maddelere karşı yaklaşık 500 zararlı organizma dayanıklılık geliştirmiştir. Yeni etkili maddelerin geliştirilmesindeki zorluklar, gıda güvenilirliği kaygıları, GDO karşıtlığı ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını yaygınlaştırma çabaları, biyolojik mücadele uygulamalarının tüm dünyada yaygınlaşacağına işaret etmektedir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının BM Vizyonu
Bakanlığın biyolojik mücadele konusundaki vizyonu, Türkiye'yi bu alanda bölgesel bir lider konumuna getirmeyi hedeflemektedir. Bu vizyon çerçevesinde belirlenen temel hedefler şunlardır:
Kısa ve Orta Vadeli Hedefler:
- BMÜ'nin toplam BKÜ içindeki %1 civarındaki pazar payının %25'e çıkarılması
- BMÜ'nin 250-300 milyon TL'lik bir pazar büyüklüğüne erişmesi
Sektörel Gelişim Hedefleri:
- BMÜ pazarında faaliyet gösteren 100 civarında firmanın oluşturulması
- Yerel faydalı organizmaların kitlesel üretim metotları ile formülasyon şekillerinin belirlenmesi
- Türkiye'nin BMÜ ihracatı yapan üretici bir ülke konumuna getirilmesi
- BMÜ sektöründe 50-60 bin kişilik istihdam oluşturulması
Stratejik Amaçlar ve Eylem Planları
Belirlenen vizyona ulaşmak için aşağıdaki stratejik amaçların gerçekleştirilmesi gerekmektedir:
- Politika ve Planlama Düzeyinde:
- BM çalışmalarının öncelikli yatırım alanı olarak kalkınma planlarında yer alması
- Ar-Ge, yatırım ve üretim çalışmalarının desteklenmesi için kapsamlı finansman mekanizmalarının oluşturulması - Üretici ve Sektör Destekleri:
- BM yapan üreticilerin desteklenmesi ve teşvik edilmesi
- Özel sektör işbirliği ile BM konulu pilot uygulama projelerinin yürütülmesi - Uluslararası İşbirliği:
- BMÜ'nin ülkede üretiminin artırılması için uluslararası işbirliği imkanlarının geliştirilmesi
- Teknoloji transferi ve bilgi paylaşımı mekanizmalarının güçlendirilmesi - Entegre Yaklaşımlar:
- Entegre ürün yönetimi, İyi Tarım Uygulamaları ve Organik tarım çalışmalarına destek verilmesine devam edilmesi
- Biyolojik ve biyoteknik mücadele desteklemesi kapsamının ürün bazında genişletilmesi - Bölgesel Uygulamalar:
- Ürün bazında "yalnızca BM yapılan" özel bölgeler oluşturulması
- Bu bölgelerde pilot uygulamaların gerçekleştirilmesi ve sonuçlarının yaygınlaştırılması
Türkiye'nin biyolojik mücadele alanındaki gelişimi, hem küresel trendlerle uyumlu hem de ülkenin kendine özgü koşullarına uygun bir seyir izlemektedir. Gıda güvenliğinin stratejik öncelik haline gelmesi, yasal çerçevenin güçlendirilmesi ve kurumsal kapasitenin artırılması, bu alandaki ilerlemenin temel taşlarını oluşturmaktadır. Belirlenen hedefler gerçekleştirildiğinde, Türkiye biyolojik mücadele alanında sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda bölgesel bir üretici ve ihracatçı konumuna gelecektir. Bu dönüşüm, sürdürülebilir tarımın yaygınlaşması, çevresel etkilerin azaltılması ve ekonomik katma değerin artırılması açısından kritik bir öneme sahiptir. Gelecekte, teknolojik gelişmelerin hızlanması, tüketici bilincinin artması ve uluslararası standartların sıkılaşması ile birlikte, biyolojik mücadelenin tarımsal üretimdeki payının daha da artacağı öngörülmektedir. Bu süreçte Türkiye'nin doğru stratejilerle hareket etmesi, ülkeyi küresel tarım sisteminde daha güçlü bir konuma taşıyacaktır.