Namaz, Müslümanların Allah’a olan bağlılıklarını ve kulluk görevlerini ifade eden en önemli ibadetlerden biridir. Ancak bu ibadetin özündeki anlam ve bilinç, ne yazık ki zamanla yalnızca şekilsel bir ritüele dönüşmektedir. Bu yazıda, Nisâ Suresi’nin 43. ayeti bağlamında, namazda ne söylediğimizi bilmenin önemi üzerinde duracağız.
Nisâ Suresi - 43. Ayetin Mesajı
Allah, Nisâ Suresi’nin 43. ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken yolculukta olmanız dışında yıkanıncaya kadar salata yaklaşmayın.”
Bu ayetin İslam’ın başlangıç döneminde içki tüketiminin tamamen yasaklanmasından önce indirildiği iddia edilir ve ayet sarhoşluk halinin ibadetle bağdaşmadığını açıkça ifade etmektedir. Burada sarhoşluk, kişinin aklını devre dışı bırakan ve ne söylediğini bilmeyecek bir hale gelmesine sebep olan bir durum olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda, sarhoşluk yalnızca alkollü içki tüketiminden ibaret değildir. Ne söylediğini bilmeden namaz kılmak da, bilinçsiz bir şekilde yapılan ibadet, adeta bir tür zihinsel sarhoşluk halidir. Eğer bir kişi, Allah’a ibadet ederken ne dediğini bilmiyorsa, bu durumda ibadetin anlamını nasıl kavrayabilir?
Namaz kılarken okuduğumuz sureler, dualar ve zikirler, hem dil hem de gönülle Allah’a yönelişi temsil eder. Ancak bu kelimelerin anlamını bilmeden ve üzerine tefekkür etmeden gerçekleştirilen bir namaz, şeklen doğru olsa da ruhen eksik kalır. Allah, ibadetin şekil şartlarından öte, insanın kalbine ve niyetine bakar. Fatiha Suresi’ni okurken onun derin anlamlarını düşünmek, rukûda ve secdede Allah’ın büyüklüğünü yürekten idrak etmek, namazın asıl maksadını yerine getirmek için gereklidir.
Örneğin:
Fatiha Suresi’nde “Elhamdü lillahi rabbil âlemin” dediğimizde, her türlü övgünün yalnızca Allah’a ait olduğunu anlıyor muyuz?
“Subhane rabbiyel azim” derken Allah’ın azametini gerçekten kavrıyor muyuz?
Secdede, “Subhane rabbiyel e’âla” dediğimizde Allah’ın en yüce olduğunu kalpten hissediyor muyuz?
Eğer bu ifadeleri sadece dilimizle söyleyip kalbimizle onlara yabancı kalıyorsak, ibadetimizin derinliği sorgulanabilir.
Ne yazık ki günümüzde birçok Müslüman, namazı şekil şartlarına bağlı bir görev olarak görmekte, anlam ve tefekkür kısmını ihmal etmektedir. Bu durum, bir kişinin namaz kılarken sarhoşluk haliyle eşdeğer bir bilinçsizlik içinde olmasına neden olabilir. Oysa Allah, “ Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken yolculukta olmanız dışında yıkanıncaya kadar salata yaklaşmayın.” diyerek, ibadetin bilinçle yerine getirilmesini emretmiştir. Bu bağlamda, namazın ruhunu ve anlamını kavrayamayan bir kişinin, kıldığı namazdan nasıl fayda sağlayacağı sorgulanmalıdır. Namaz sadece fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda zihinsel, ruhsal ve duygusal bir yöneliştir.
Bazı dini otoriteler, anlamını bilmeden de namaz kılınabileceğini ifade edebilirler. Ancak bu, Allah’ın emrinin ruhuna uygun bir yaklaşım değildir. Ne söylediğini bilmeden ibadet eden bir kişi, aslında Allah’ın kendisinden istediği bilinçli kulluğu yerine getiremiyor demektir. Böyle bir durumda, bu tür fetvalar verenlerin, insanları bilinçsiz bir ibadete yönlendirme konusunda sorumlu olabileceklerini unutmamak gerekir.
Çözüm: Bilinçli İbadet İçin Adımlar
Anadilde Namaz Kılmak: Kişinin bilmediği dilde namaz kılması sarhoşken ne dediğini bilmeden namaz kılmasından farksız değildir. Tarih boyunca Allah tarafından gönderilen tüm elçiler kendi kavimlerinin diliyle gönderilmiştir.
"Ve biz her Resulu onlara açıklasın diye kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik. Tanrı dilediğini saptırır ve dilediğini doğru yola iletir. Ve O çok kudretlidir, her şeyi doğru şekilde ve hikmetle yapandır."(İbrahim Suresi 4. ayet)
Anlamı Öğrenmek: Namazda okunan surelerin ve duaların anlamını öğrenmek, ibadeti daha derin bir şekilde yaşamamıza yardımcı olur.
Tefekkür Etmek: Namaz sırasında okunan her bir kelimenin üzerinde düşünmek, ibadeti sıradan bir eylem olmaktan çıkarır.
Dil ve Gönül Birliği: İbadet sırasında dil ile söylenenlerin kalp tarafından tasdik edilmesi gerekir.
Namaz, şekli bir ritüel değil, Allah ile kul arasında derin bir bağdır. Bu bağı güçlendiren şey, ibadet esnasında ne söylediğimizi bilmek ve hissetmektir. Allah’ın “Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken yolculukta olmanız dışında yıkanıncaya kadar salata yaklaşmayın” emri, ibadetin özündeki anlamı ve bilinçliliği vurgulamaktadır. Bu nedenle, namazlarımızı sadece fiziksel hareketlerden ibaret görmemeli; her kelimesini, her hareketini tefekkür ederek, bilinçle ve gönülden gerçekleştirmeliyiz. Bu yaklaşım, bizi şekilsel bir ibadetten ruhsal bir derinliğe taşıyacaktır. Unutmayalım ki Allah, ibadetin şekline değil, samimiyetine ve bilincine bakar.
