"Yazarın şöhreti, okuyucunun tembelliğiyle doğru orantılıdır." - Mark Twain (kurgusal)"

Di̇ni̇ Anlayişta Kapasi̇te Ve Bi̇lgi̇ Düzeyi̇ni̇n Önemi̇

İslam tarihinde mezhep imamları ve hadis derleyenler çoğu zaman sorgulanamaz otoriteler olarak kabul edilmiştir. "Siz onlardan daha mı iyi bileceksiniz?" söylemi yaygındır. Ancak bu yaklaşım, Kur'an'ın bireysel sorumluluk ilkesiyle ve akli gelişmelerle çelişmektedir. Kur'an, insanların sadece güçlerinin yettiği kadarıyla sorumlu tutulacağını açıkça belirtmektedir.

yazı resim

**Tarihi süreçte bazı Müslümanlar mezhep imamlarını ve hadis kitaplarını derleyenleri sorgulanamaz otoriteler olarak görmüşlerdir. Onların ortaya koyduğu görüş ve yorumlar adeta ilahi bir mutlaklıkla benimsenmiş ve nesiller boyunca sorgulamadan aktarılmıştır. Bu bağlamda sıkça duyulan bir ifade de şudur: "Siz mezhep imamlarından ya da hadis derleyicilerinden daha mı iyi bileceksiniz?" Oysa bu bakış açısı, hem Kur’an’ın ortaya koyduğu sorumluluk ilkesine hem de akli ve bilimsel gelişmelerin sunduğu gerçekliklere ters düşmektedir. Kur’an’ın net ifadesiyle:
>"Tanrı kimseye gücünün yettiği dışında teklif etmez. Kazandığı lehine ve işlediği aleyhinedir. Efendimiz, eğer unutursak ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma. Efendimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi sıkı bağ yükleme. Efendimiz, bize bizim gücümüzün ona yetmediğini yükleme ve bizi bağışla, bizi ört, bizi koru. Sen sahibimizsin. Bize kâfirler toplumuna karşı yardım et."(Bakara Suresi, 286. Ayet)
Bu ayet her bireyin ancak kendi bilgi, anlayış ve kapasitesi oranında sorumlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Geçmişte yaşamış âlimlerin ortaya koydukları görüşler kendi çağlarının bilgi ve şartları dahilindedir. O dönemde mekanik saatler yoktu, astronomi, yazılım, tıp, ziraat gibi alanlar bugünkü düzeye ulaşmamıştı. Oysa günümüzde zamanın izafiyetini anlamak için fizik bilgisi, namaz vakitlerini doğru tespit edebilmek için gelişmiş astronomi ve yazılım bilgisi, sağlık için ileri düzey tıp bilgisi gereklidir. Bugün artık dijital saatler, namaz vakitlerini otomatik hesaplayan uygulamalar, coğrafi verileri işleyebilen yazılımlar ve insanların yaşam kalitesini artıran bilimsel gelişmeler sayesinde geçmişe kıyasla çok daha isabetli sonuçlara ulaşılabilmektedir. Bu gerçek dini konularda da çağın bilgisine göre hareket etmenin önemini ortaya koymaktadır. Din çağlar üstü bir mesaj taşırken onu anlayan insanlar çağlarının çocuklarıdır. Bu yüzden her birey Rabbine karşı kendi imkânı, bilgisi ve araştırma kapasitesi oranında sorumludur. Mezhep imamlarını ve hadis derleyicilerini her şeyin en doğrusunu bilen otoriteler olarak görmek onları sağlık, tarım, yazılım, astronomi gibi tüm bilimsel alanlarda da ileri görmek anlamına gelir ki bu tarihi ve mantıki gerçeklerle bağdaşmaz. Aksine bu onları putlar edinmek olur.
Sonuç olarak kişi Allah’a karşı sadece kendi imkânları kadar sorumludur. Her birey dini anlamada ve yaşamada kendi aklını, vicdanını ve çağın sunduğu verileri kullanmakla mükelleftir. Bu da Kur’an’ın ruhuna en uygun tavırdır. Çünkü Allah kullarına asla güçlerinin üstünde bir sorumluluk yüklemez.**

Yorumlar

Başa Dön