|
• İzEdebiyat > Eleştiri > Sinema ve Televizyon |
1
|
|
|
|
Ülkemizin kabuk değiştirerek gelişmeye çalıştığı bir dönemdeyiz. Çok sancılı, sıkıntılı bir döneme girdik girmesine ama hepimizin de üzerine düşeni yapmaktan sorumlu olduğunu hatırlatmak gerek. |
|
2
|
|
|
|
Sophie was back in the game! Pure, raw, explosive pleasure! Better than drugs, better than smack!
Better than a dope-coke-crack-fix-shit-shoot-sniff-ganja-marijuana-blotter-acid-ecstasy! Better than
sex, head, 69, orgies, masturbation, tantrism, Kama Sutra or Thai doggy-style! Better than banana
milkshakes! Better than George Lucas's trilogy, the muppets and 2001! Better than Emma Peel,
Marilyn, Lara Croft and Cindy Crawford's beauty mark! Better than the B-side to Abbey Road, Jimmy
Hendrix and the first man on the moon! Space Mountain, Santa Claus, Bill Gates' fortune, the Dalai
Lama, Lazarus raised from the dead! Schwarzenegger's testosterone shots, Pam Anderson's lips!
Woodstock, raves... Better than Sade, Rimbaud, Morrison and Castaneda! Better than freedom, better
than life! |
|
3
|
|
|
|
On sekiz yaşımdan beri aldığım filmleri bilgisayarıma kopyalayıp bugün devasa bir film arşivi sahibi oldum. Yani bugün 43 yaşındayım ve 17 bine yakın film arşivim var... |
|
4
|
|
|
|
Gözle görülemeyen bir quantum parçacığı ile kimsenin “görmediği” bir berber arasında ilinti kuran Coen Kardeşler’in, Ed Crane’e biçtikleri rol mutlak değil, bir film-noir gereksinimindendir herhalde… Çünkü kaderimizin fonksiyonunun karanlık ya da aydınlık yüzlerce olasılıktan birine çökmesinde tercihlerimizin ve “fıtratlarımızın” da etkisini yadsıya bilir miyiz? |
|
5
|
|
|
|
Kadın erkek ilişkileri beklentilerin kurbanı olma yolunda ilerliyor. İki farklı dünyadan, iki farklı yürekten ve farklı coğrafyalardan gelip, yola çıkanların aralarındaki, beklenti sınırlarını kaldıramamaları felaketleri oluyor. Çünkü coğrafyalarda iklimler farklı yaşanır ve kendine özgü bir örtüsü vardır. |
|
6
|
|
|
|
“Sonunu düşünenin KAHRAMAN olamadığı vadinin HİKAYESİ...”
|
|
7
|
|
|
|
“Hiç kimse tamamen kötü olamaz; ya onları şartlar kötü biri yapmıştır ya da kötü işler yaptıklarını bilmiyorlardır.”
|
|
8
|
|
|
|
Beyazperdeye gerçek bir hayat hikayesinden aktarılan filmin kitabını ne zaman okudum hatırlamıyorum. Dün gece uykum kaçtı, sırf uykum gelsin diye seyrettiğim filmi iki kere arka arkaya not alarak seyrettim. Bir baktım tam 4 sayfa el yazımla not almışım… Filmin de kitabın da üzerimde etkisini yadırgamıyorum, ancak bu üç tatlı kızın hikayesi gerçekten insanın yüreğini burkuyor…
|
|
9
|
|
|
|
O gece hayatımın en kararsız anlarını yaşadım. Bir yandan çaresizce silah bekleyen binlerce asker, subay, Süleyman: Harbin tam ortasında cephesiz kalmış her evden bir Süleyman, her evin bir oğlu, bir babası ve diğer yandan hem çocukluklarına doyamamış, bahar yaşamamış fidanlarımız. Hiçbir şey yapamadan yüreğimin bir yarısı, gitmeyin çocuklar, yapmayın diye yalvardı, haykırdı. Diğer yarısı ise durmayın, koşun hemen gidin, dedi" |
|
10
|
|
|
|
Ben bu kanalların haberlerine ''Yan Yattı Çamura Battı.'' haberleri diyorum. Kedi ağaca çıkmış, benim kedim değil, vatandaşın kedisi haliyle, itfaiye teşkilatı durur mu, hemen olaya müdahil olmuş, tabi sonra mutlu son, kedi kurtarılmış. Kediyi kurtaran itfaiyeciler günün kahramanı... Kedi kendini kurtaran itfaiyeci amcalarına miyav miyav ve de miyav diyerek, yanaklarını yalayarak teşekkür bile etmiş. Ha bu arada Güney de bir yerde ormanlarımız yanıyormuş, sonra başka bir haber, çatışma da üç askerimiz şehit olmuş, beş askerimiz yaralanmış, çok da önemli değil bu kanal için.
|
|
11
|
|
|
|
... konu yedinci sanat..hele birde o yıllar.. yani “sinemalı yıllar “ olunca…bize pek laf düşmüyor: yıllarını sinemaya vermiş, ancak karşılığını alamamış bir sinema emekçisinin yanında….bir zamanların yakışıklı jönü, başrol oyuncusu, sonraki dönemlerin karekter oyuncusu... |
|
12
|
|
|
|
Şehirler ve insanlar, ancak keder ve acı ile inşa olurlar; ama, fakat ve lakin önce tahrip olması gerekir tıpkı Anka kuşunun küllerinden doğabilmesi için önce yanması gerektiği gibi… Keskin duruşların iyi kalite politik bir bakış açısının, insanlık hallerinin yuvarlak ve yumuşak hatlarıyla iç içe geçebildiği, başarılı bir film olan 25. Saat’i yıllar sonra tekrar seyredip kritiğini yapmak ancak bugüne nasip oldu…
|
|
13
|
|
|
|
Bir okuyucumun “çok iyi” ve “etkilendim” dediği ve benim de izleyip fikirlerimi söylememi istediği “Aşk Manzaraları” filmini nihayet ben de izledim. Peki nasıldı film? Kısaca söyleyeyim: İticiydi!
|
|
14
|
|
|
|
Batı Dünyası artık pek de televizyon seyretmiyor. Hadi ya televizyon seyretmeden olur mu, demeyin sakın. Batı aşmış artık bunları, bol bol okuyorlar, bilim ile uğraşıyorlar... Ben sabah metroya bindiğim zaman karşımdaki beş kişiden dördü cep telefonu ile uğraşırken, bütün metroda bir ya da iki kişiyi kitap okurken görüyorum ancak... Ne kadar vahim bir durum...
Gelişmiş ülkelerin bir çoğunda televizyona artık aptal kutusu diyorlar, az gelişmiş ülkelerde eğitim düzeyi düşük insanların televizyonlarda, daha fazla zaman geçirdiğini söylüyorlar... Yugoslavya’nın seneler önce nasıl dağıldığına ait yıllar önceki bir anekdot gerçekten çok manidardır... Mareşal Tito’nun ülkesinde ’’Bizler dizilere ve filmlere gömülüp televizyon başından kalkmazken, ülke elden gidiyormuş ve de gitmiş de haberimiz olmamış.’’ |
|
15
|
|
|
|
Evet, bazıları gerçekten zenci doğar… Kimi, dünyaya gözlerini bir milyarder olarak açar. Annesine muhtaçken statü sahibidir kimi, hangi okullara, kolejlere ve üniversitelere gideceği bellidir, kimleri yöneteceği, kimlerle dostluk edeceği ve hatta tüm akrabalık ilişkilerinin ona neler kazandıracağı… |
|
16
|
|
|
|
Batılılaşma ya da AB yolculuğun adı sanı, içeriği tartışıla dursun sanat dünyasındaki hareketliliğin, kimliğinin, misyonunun, vizyonunun adını koymak önemlidir. Çünkü aydınlanmışların(!) farklı farklı tünellerden ışığa doğru yürüyüşleri ve insanları bulundukları yere çağırmaları sanatın eğilimlerini çözümleştirmeyi zorlaştırıyor. Böylece sanat dünyasında kutuplaşmalar artmaktadır. |
|
17
|
|
|
|
Skeçlerle tanınan ve halkın beğenisini kazanan oyuncuları farklı – başarısız – rollerde görmek başarılarını gölgeleyen bir durum olmuştur. Erdoğan, zayıf oyuncularla başarılı bir film çıkmayacağını filmin gösterime girmesinden sonra anlamış olmalıdır. Başta dediğim gibi Erdoğan kendisine oynamak istemiştir. Farklı bir film çekme derdine düşmüştür. Filmin başarısızlığını çok önemsediğini sanmıyorum. Erdoğan için önemli olan farklı bir şeyler denemek, gelecekte kendi tarzını oluşturmak istemesidir.
|
|
18
|
|
|
|
İki insanı birbirine bağlayan bir sırrı düşünün… Şimdi birbirine bu sırla sımsıkı bağlanmış iki insandan birinin varlığı, diğerinin yok olması anlamına geldiğini de düşünün… Peki bu dayanılır bir şey mi? |
|
19
|
|
|
|
Michael Curtiz’in Casablanca’sında, “aşk insanı başkalarına karşı daha iyi yapıyorsa, daha diğerkam kılıyorsa gerçek aşktır” demiyor muydu? Tutkuyla istemenin diğer adı olan aşk’ın gerçekliğini test eden şeyin “yitirmeyi tercih edebilmek, karşı tarafın iyiliği için gerekirse vazgeçmek” gibi bir paradoks olması, geçen yüzyılda kaldığını sandığımız “aşkın” bir haldi…
|
|
20
|
|
|
|
Gerek yazınsal alanda gerekse görsel alanda en büyük eksiklik, psikolojik ve sosyolojik analizlerin yetersizliği ve toplumdan kopuk anlayışlardır. Kendilerini belli bir alanla sınırlayan yazarların ve senaristlerin sosyoloji ve psikoloji eğitimlerinin eksik olması, topluma yönelik mesajları içeren ürünlerin sosyal sorunları kuşatamaması gibi eksik yönleri, bu sorunlara ciddi çözüm önerileri de üretememektedir. Bu durumda sinema, sosyal vakaları siyerciye iletememe sorunu yaşamaktadır |
|
|
|