Bam Güm Siyaset
Şu işe bakın ki, dün halen Gazze sokaklarında kan, şiddet ve gözyaşı vardı. Yıkılan evlerin kenarlarında sinmiş, korkudan ağlayan çocukların hazin görüntüsü devam ediyordu.
"Her sabah yeni bir sayfadır; cesaretle kalemini eline al ve kendi hikayeni yaz."
"Her sabah yeni bir sayfadır; cesaretle kalemini eline al ve kendi hikayeni yaz."
Şu işe bakın ki, dün halen Gazze sokaklarında kan, şiddet ve gözyaşı vardı. Yıkılan evlerin kenarlarında sinmiş, korkudan ağlayan çocukların hazin görüntüsü devam ediyordu.
1986 yılında Çernobil’de yaşanan nükleer felaket daha dün gibi zihinlerde güncelliğini korurken ABD ve Rusya arasında START antlaşmasının devamı niteliğinde nükleer başlıklı silahların sayıca azaltılmasını ön gören yeni bir antlaşmanın imzalanacak olmasıyla konu tüm dünyada önemini bir kez daha hatırlatarak, ilgili olabilecek tüm platformlarda uzun uzadıya ele alınıp,
Savaşın; işgali, öldürmeyi-öldürülmeyi, ganimeti, tecavüzü, hırsızlığı, vurgunu doğal kıldığı göz önüne alınırsa Fatih Altaylı’ya düşen görev sanırım Joseph Gobbels’in görevidir. Gobbelslik Fatih Altaylı’ya düşer mi bilinmez ama olası bir iç savaşta muhtemelen Fatih Altaylı kendisi için savaşçılardan güzel, alımlı insan hakları derneği üyesi kadınları; Ermeni ve Kürt kızlarından
Türkiyede medya denince nedense, İstanbul merkezli yayın yapan, gazeteler, televizyonlar akla gelir.
Oysa artık giderek güçlenen yerel medya İstanbuldan yayın yapan ve ulusal medya olarak adlandırılan medya yapılanmasına karşı kafa tutmaya başlamıştır.
Seçimlerde henüz resmi propaganda başlamamış olmasına karşın adaylar yoğun bir çalışmanın içine girdiler. Ev ziyaretleri, esnaf ziyaretleri derken seçim büroları da bir bir açıldı. Bundan sonra ne mi olacak?
Kafkaslardan, Orta Asya ve Ortadoğu’ya kadar oldukça geniş bir coğrafya üzerinde meydana gelen her tür siyasi, ekonomik ve toplumsal olay, ne yazık ki bölgenin kendi gerçekliğinin ürettiği değerler olmaktan çok, küresel eğilimlerin tercih ve öncelikleri doğrultusunda şekillenir oldu. Bu durum tek başına bile bölge insanının zaaf ve ihmallerini
Günlerdir okuyorum, hiç durmadan ağız dolusu saydırıyorlar İsrail’e…
Birde son zamanlarda bizim gerici takımında ''mazlumları oynamak'' pek moda oldu. Bunu, her şeyin çözümü olarak görüyorlar.
Çok kutuplu dünya eksenin de bugün her şey kapitalizmin lehine görünse de gerçekte şu yakın zamanlarda gerek Gürcistan'daki gelişmeler ve gerekse yaşanan mali krizler bize durumun hiçte göründüğü gibi olmadığını bir kez daha gösterdi.
Başını Rusya'nın çektiği Asya dayanışması kendi hükümranlık alanında yabancı bir manüplasyona tahammülü
Bugün içinde bulunduğumuz politik ve toplumsal durumumuz Türkiye’de bizzat yaşayan bir çok insanın düşündüğünün aksine pek de iç açıcı değil. Tabi bunu onlara anlatmak bu gerçeği düzeltmenin tek yolu aslında. Türkiye’de seçimler yaklaşıyor ve yurtdışında Televizyonlar ve gazeteler aracılığıyla bu maratonu takip ederken Türkiye’nin bazı gerçeklerine gülmek, bazılarına
'Siyaset' gerçekten de günümüz demokrasisinin gereği, şartı ve sağlayıcısı mıdır? Beynimize kazınan siyaset ve demokrasi kavramları birbirini ne kadar karşılar?
Düşün dur...
Öncelikle mazlum halklara, sivil insanlara yapılan her türlü silahlı saldırıya karşı olmak, saldırıları nefretle karşılamak bir insanlık görevidir ve tamamen vicdansaldır. Bunu asla göz ardı etmeden, ayrıca, serinkanlı olarak olaylara eleştirel bakabilmeliyiz.
Yıllardır özellikle yeşil sermayeler tarafından dolandırılan, paraları lüp lüp edilen vatandaşların, halen bu çetelere nasıl olup da güvenerek birikimlerini veriyor olmaları ise gerçekten şaşırtıcı geliyor bana.
Tanrılaştırdığımız sosyal kurumlar sebepleriyle nice buhranlar yaşamaktayız. Doyumsuzluslukların, açgözlülüklerin, devletin, milletin ve de tüm insanlığın yarattığı kavgalar, savaşlar, girdaplar içinde bazen cenneti bazen cehennemi tatmaktayız. Oysa kabullunmek olmamalı bazen. Bazen masayı devirmek gerek. Sonra da bırakacaksın sen değil başkaları toplasın. Ya da oturup masada her şeyi sineye çekip
Dünyadaki terör örgütleri kimlerin kurşuncusu, ufak bir fikirde benden olsun....
Ülke ve ulus olarak başımızdaki onca sorun yetmiyormuş gibi, bazı çevrelerin, üstelik de bazı batılı düşünürlerle birlikte, yeniden Osmanlı diye tutturmaları karşısındaki görüşümü dile getirmek istedim. Geçmişte Osmanlı'nın varlığından ne hayır gördük ki, yokluğundan yakınalım.
Bugün barış istediğinde bulunduğunda barış mı olacak yarın savaş istediğinde ise savaş mı çıkacak? Sen ne istersen hep o mu olacak. Elinde kalaşnikoflu çocuk sana büyüklerinden armağan elindeki bu silah mı ışıldayacak. Sen aydınlık bir dünyayı silahların gölgesinde mi kuracaksın.