Beyin İntiharları V (Yansımalar)
dizi dizilen günler
dünler bugünler yarınlar
Yenilenen öpüşler saygısız olan duruşlar.
bir bakış sonrasında bir gülücük.
yarına merhaba
"Yazmak, varoluşun o lanet olası gülünçlüğüne bir orta parmak göstermektir." - Charles Bukowski"
"Yazmak, varoluşun o lanet olası gülünçlüğüne bir orta parmak göstermektir." - Charles Bukowski"
dizi dizilen günler
dünler bugünler yarınlar
Yenilenen öpüşler saygısız olan duruşlar.
bir bakış sonrasında bir gülücük.
yarına merhaba
Okula bizi bağlayan nedenler çok farklı olmuştur hep. Bazen arkadaşlarla teneffüslerde oynanan oyunlar, bazen kantinden beş kuruşa alınan çikolatalar olmuştur. Genellikle de güzel kızlar olmuştur. Sevilen güzel kızlar, sevilen kızlar hep güzeldir zaten.
gecenin bitişini kısalaştırdık yine, sabahın oluşunu uzaktan izleyip kendimizi dolaba kapattık.nefret ettik görmekten, nefret ettik yakınlaşmaktan.uzaktan sevme çabalarıydı bunlar.
nefret edip sabaha denizden uzaklaştık
nefret edip günden uzaklaştık
haftaları sopayla kovaladık
yine de nefret edip birbirimize sarıldık.
Beni yalnızca düşlerinde öldür. Ateşin kavurduğu uykunda tek silahın yine benim. Artık vakit tamam.
Az ya da çok bir Truman Şow (filmine) dönen yahut dönüştürülmeye çalışılan hayatımızı bu aralar ağrı eşiğimi pek çok zamandan daha da fazla hırpalayacak şekilde gözden geçirmeye çalışıyorum. Zaten insanın özelde kendi hayatını ve genelde yaşadığı toplumu, kainatı aklı ağrıyacak şekilde kafa patlatarak tefekkür etmeye çalışması yeterince sarsıcı
Kendimi kategorize etmeyi sevemedim ben bir türlü. Tanıtmayı tanımadan üstelik. Becerebilseydim bu kutucuğa tanıtımı sığdırabilmeyi ya da "esas alana geçelim, hadi ama yavaştan soğuyor ateşim ' tanıtım yazılarıyla' dememeyi, sanırım yasamı da kıvırabilirdim. Demem o ki allayıp pullar iken her şeyi özünü biraz yitiriyor gibiyiz. Gerisini de sanat
“Armut piş, zarlar hep düşeş onlar’a.. ama niyeyse, bizim ebediyen altı kapıya alınmış edebi bir yalnızlığımız var...”
Kurtlar sofrasındaki yiyecekler bana göre değil.İtişip, kakışmadan hak ve haksızlık çizgisinde serbest olmalı önüm. Aç kalmaya razıyım. Yeter ki kirlenmemiş olsun ellerim...
Göremediklerimizin hareketleri .. Tıpkı beşikteki bir el gibi. Dünyayı sarsar..
Hayat hortumlarının başladığı andır uzaklar ve daldığımız geçmişin mavi menekşeleri...
Pamuk tarlalarına çelik dikildi ve dendi ki: Çelik gibi sağlamdır pamuk yataklarımız
Delik deşik oldu sırtlarınız baksanıza...
Bir sahne vardı aklında; söylenmezdi bu sahnede ki şeyler ama bilinirlerdi. Yürüyebilirdi ama bir bankta oturup etrafı da izleyebilirdi.Ama o hiç birini yapmazdı çoğu zaman.
O günün Amerikan askerleri, Avrupalı kızlara bu garip sıvıyı ikram ederken bizim Avrupalı dostlarımıza baklava ya da lokum ikram ederken hissettiğimiz duyguları yaşamış olmalılar.
‘Büyük Turist’ evinin konforunda bir seyahati tercih eder, kendisi eğitimsiz olsa bile diplomalı yabanıllarca karşılanır, kendi ülkesindeki teknolojinin benzerleriyle donatılmış çok yıldızlı otellerde ülkesinin lüksüne kavuşur. Sıra yolculuğun sonunda ulaşılan kültürle tanışmaya gelmiş gibidir, fakat sokaklarda yalnız gezilmesi güvenlik nedeniyle tavsiye edilmez. Kafile halinde akınlar düzenlenip öteki kültür
\*Şiir, insanın doğayı değiştirebileceğine inandığı günde doğmuştur.