Neyi görmedik ki bu hayatta… Neyi tatmadýk ki… Bazen durup da hayatý günlük lüks zevklerle yaþadýðýmýz için boþ nitelendiriyoruz kendimizi. Bazen hayat gerçekten de anlamsýz mutluluklarla; paranýn þehveti, yataðýmýzý süsleyen kýzlarýn güzelliðiyle nitelik buluyor. Ya da bazen seviyoruz. Yirmi yýllýk ömrümüze bir buçuk sevgi sýkýþtýrýyoruz. Onu da yaþýyoruz. Öðreniyoruz. Pavyona da giriyoruz, diskoya da gidiyoruz, barlarý da tadýyoruz. Sevdiðimiz kýza birileri seneye yine ayný yataðý paylaþalým diyene kadar yazmýyoruz da. Sonraysa bazen de yazýyoruz iþte. Saçma ve sahte arasýnda fark olmadýðýný anlayýncaya kadar acýyý zevk belliyor, melankoliye seve seve boyun eðiyoruz. Taptýk mý tapýlmýyor ya da tapmadýk mý tapýlýyoruz. Belki yüzlerce kere seviliyoruz. Bazen havalanýyoruz. Bir kýzýn yakýþýklý bir erkeðin iyi karakterli, þýk gömlekli, güzel bir kol saatli ve iyi bir arabaya sahip biri olmasýný beklediðini görüyor da üç kuruþluk onlarca kýza kapýlar aralýyoruz. Dönüp dolaþýpsa hatýralara geliyoruz; “Duygularýma esir oluyorum seni görünce, insan bin kere mi yanýyor bir kere sevince…”… Ya da þarkýnýn devamýyla; bin kere daha yandým ama caným gördüðüme sevindim de diyebiliyoruz. Hayallerimizi süsleyense Sezen Aksu’nun Pardon þarkýsýyla o asýl sevdiðimize hafif bir dansla tekrar merhaba demek oluyor; "Yüzünüz ne kadar da aþina... Gözünüz öyle uzak bakmasa sizi tanýdýðýma yemin ederim..."... Rüyalar görüyoruz bazen. Hayallerimizin rüya olduðunu görüyoruz. Hayal ettiðin müddetçe varsýn denir ya, hayal ettikçe hayatla tanýþýyoruz. Ýnsanlarýn düþlediði ve fakat eriþemediði eðlence mekânlarýnda biz sýkýlýyoruz. Nereye kadar bilinmez. Ama mutluluðun tanýmýný tek yere yükleyip de hayatý farklý yerlerde yaþadýkça elimizdeki tek þeyin itibar olduðunu görüyoruz. Ýtibar, para, seks. Gerçek dostluklar elbet var. Fakat gerçek aþklarý hep geride býrakýyoruz… Biz mi? Çoðunuz için siziz.
Mehmet Cem UYSAL