..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Öyle yaþamalýsýn ki ölünce mezarcý bile üzülsün. -Mark Twain
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > ilker




27 Eylül 2008
Kaos Kaos  
01

ilker


Erkek Kadin Erkek Erkek Kadin Kadin Insan


:ABIF:
Yuvarlak, kahve renkli, masada oturuyorum. Üzerimde her zamanki spor kýyafetlerimden farklý olarak beyaz uzun bir etek var, kenarlarý fýrfýrlý. Masanýn üzerinde duran sigara paketini köþesinden parmaðýmýn ucuyla çekiyorum. Paket parende atarak bana yaklaþýyor. Ýçerisinden bir tane çekip yakýyorum. Burnumdan dumaný vermeden evvel, elim masadaki biraya gidiyor, dumaný verirken buz gibi biradan çekiyorum. Saat henüz yedi, hâlâ boþ masalar var. Burayý çok seviyorum. Günün bütün yorgunluðunu burada atmak, eve gidip soyunup dökünüp, çýplak ayaklarýmý sandalyenin üzerine dikmekten çok daha cazip geliyor bana. Sis bombalarýný anýmsatan, disko sahnelerindeki alttan verilen dumanlardan aþaðý kalmayacak kadar yoðun sigara dumanýna bürünür burasý. Boþ bir masa kalmadýðý gibi, ayakta yer bekleyenler olur. Gülüþmeler, kahkahalar biralarýný birbirlerine tokuþturanlarýn etrafýný sarmalar ve gece bitip kapanma vakti geldiðinde; kimi insanlarýn anlatacaklarý gecenin o vaktinde hâlâ bitmemiþ, tamamlanmamýþ olur. Barýn ortasýnda bulunan yuvarlak masalardan baþka, duvarlara dayalý, siyah deriden üç dört kiþilik oturma gruplarý ve önlerinde de dikdörtgen tahtamsý masalar var. Benim oturduðum da dahil, hepsi tahta gibi görünse de, aslýnda hepsi eskitilmiþ mobilyadan masalar. Güzel bir dekora sahip mekan için iyi para harcandýðý ortada. Bunun yanýnda fiyatlar fazla pahalý deðil. Barýn en sempatik þahsiyeti, þüphesiz, yakýþýklý, uzun saçlý, kirli sakallý barmen. Her defasýnda, birayý doldurup verirken, siyah pantolonlu, siyah gömlekli, önüne yeþil küçük bir iþ önlüðü baðlamýþ garson kýza gülümsüyor. Barmenin, barýn bir çok sakininden ahlaksýz teklifler aldýðýndan eminim. Ben sadece sempatik bulmakla yetiniyorum. Uzun zamandýr ilgimi çekenler farklý türde. Bir sigara daha yakýyorum ve biramýn sonunu yudumlarken gözlerim bardaki çiftlere takýlýyor. El ele olanlar, yanýndakinin omzuna baþýný yaslayanlar, dudak dudaða yapýþanlar. Bütün gün bilgisayar kullanmaktan yorulan gözlerimdeki yanmaya, klavyeye hýzlý hýzlý basmaktan haþata dönen parmaklarýmýn uçlarýndaki sýzlayýþ ekleniyor. Yorgunum. Bu arada çok sevdiðim parça kulaklarýma geliyor. Rock müziðin eksik olmadýðý mekanda þu anda çalmakta olan slow rock parça beni eski yýllarýma götürüyor. Siyasi kavgalarýn, gruplaþmalarýn yoðun olduðu okul koridorlarýnda vataný kurtarmak üzere sohbetler edip, okul bittikten sonra ideallerden, doktrinlerden uzak, gerçek hayatla tanýþtýðýmýz vakit hamburger yiyip, üzerine bira çektiðimiz barlarda, zamanýn en çok çalýnanýydý. Yavaþ yavaþ sevdalardan uzaklaþýp sýradan bir hayatýn içerisinde kendimizi bulduðumuz zamanlardý. Kimisine komi, kimisine faþist, kimisine aptal sarýþýn sýfatýnýn layýk görüldüðü zamanlarda, belki de yaþayabildiðim en büyük zafer, kimin bana ne dediðine aldýrmadan var olmayý sürdürebilmekti. Motor diye ismimin çýkmasýndan endiþelenip gelen teklifleri geri çevirmeyi, riyakar olmamak adýna istemediðim þeyleri arkadaþlarýmla yapmak zorunda kalmayý geride býrakabilmiþ, kendim olmuþtum. Bir þekilde, birileri tarafýndan sevilmemeyi göze almýþtým. Aynen þu anda olduðu gibi. Beni bu bardan çýkarken birilerinin görüp, “Böyle bir barda bir iþkadýnýnýn ne iþi var!” demelerini önemsemediðim gibi. Ýnsankýzý dilediðini dilediði gibi yaþayamadýðý vakit hep eksik, hep yetim kalmaktan öteye gidemiyor. Ben hayatýmýn bu evresinde, uzun zamandýr yaptýðým gibi, insanlarýn yorumlarýna çok fazla kulak vermemeyi sürdürüyorum. Slow rock parçam bitiyor. Bitmesiyle gittiðim eski günlerden, gittiðim kadar çabuk, geri dönüyorum. Elimle iþaret ediyorum boþu, biramý tazelemek için alýyor garson kýz.


Bu þehrin keþmekeþinden, kaosundan her fýrsatta yakýnsam da; tatile gidip güneþlendiðim plajlarda anlýyorum ki, yakýndýklarýma olan alýþkanlýðým sýradan bir alýþkanlýk olmakla kalmayýp, bedenimle bütünleþmiþ durumda. Kaosun, karmaþanýn içinde, yok deðil var oluyoruz. Kavurucu güneþin altýna vücudumu serdiðim zaman, bir þeylerin eksik olduðunu fark ediyorum. Eksikliðimi kapatmak için de burada, bardayým. Bütün gün iþin yoðunluðuna kendimi kaptýrsam da, ne zaman nefes alsam, ne zaman soluklansam, canýmý çocukluðumdan beri sýkagelen problemler geliyor aklýma. Sýkýlýyorum ben. Annenim kat kat giydirip okula gönderdiði, kat kat giysilerimin altýnda ezilen þeref madalyam kýrmýzý kurdelemi taktýðým günlerden beri, sýkýlýyorum. Tükenmez kalemle sýrayý boydan boya çizip ikiye bölen, “Dirseðin bu çizgiyi geçmeyecek,” diyerek, hayatýmdaki ilk sýnýrý iþgal etmeme sebep olan sýra arkadaþýmdan; babamýn gazetesinden baþýný kaldýrmayarak, ödevlerime yardým etmesini istediðimde, “Sonra sonra,” demesinden; annem veli toplasýnda hakkýmda yapýlan þikayetleri babama aktarýrken, babamýn gazetenin arkasýndan “Hý hý,” demesinden, teþekkür belgelerinden, taktir belgelerinden, diploma ve kursa katýlým belgelerinden sýkýldým. O günlerden bugüne, olaylar da, kiþiler de deðiþse de, ben yine sýkýlýyorum. Reddedilme korkusundan, beðenilme arzusundan, mini etek giyip eteðimi çekiþtirmekten, içime sutyen giymeden evden çýkýp, sokaðýn baþýna gelmeden eve dönerek yaþadýðým piþmanlýklardan sýkýldým. Bütün bunlardan iðrendim ve üzerlerini koyu koyu karaladým. Dün bütün gün sýkýldým, bugün de, muhtemeldir ki yarýn da, iþ baþýnda bilgisayarýn baþýndan baþýmý kaldýrdýðým zaman kendimi sýkýlýrken bulacaðým. Dün akþam iþten çýkýp kendimi buraya attýðým gibi, bu akþam da buradayým, yarýn akþam da burada olacaðým. Arzum; tek haneli rakamlara indirdiðim kaygýlarýmý tamamen yok etmek.


Garson kýz yeni bir bira getiriyor. Oturduðum sandalyenin arkasýnda beliriyor, bir adým atarak birayý masaya býrakýyor, bana yanaþmasýyla biramý her tazelediðinde göz göze geldiðim, gülümsediðim, son zamanlarda bununla da yetinmeyip, gülümsememden önce kaþlarýmý çatýp sert bir þekilde gözlerinin içine içine baktýðým kýzýn parfümünün ne kadar büyük bir þiddete sahip olduðunu bir kez daha fark ediyorum. Birayý býrakmasýyla kulaðýma eðiliyor, bir býçaðýn sivri ucunu yüreðime batýrýyorlar, gözünün ucuyla karþý masayý iþaret ediyor.


Kafamý kaldýrýp garson kýzýn iþaret ettiði masaya bakýyorum, bir çift göz görüyorum gözlerimin içine bakan. Kocaman bir çift ela göz görüyorum. Göz, masanýn üzerinde kalan parçam üzerinde geziniyor. Belden aþaðýsý masanýn altýnda kalmasa, eminim ki bedenimin o kýsmýnda da gezinecek bu ela gözler. Hoþuma gidiyor bu durum. Soðuk biramý yudumluyorum. Ýrkiliyorum. Birden küçük kýrmýzý ýþýk yanýyor, ikaz veriyor. Yakýt tankýnýn boþaldýðýný, benzinin azaldýðýný haber veren küçük kýrmýzý ýþýk gibi. Ýdrar kesen full diyor. Eskilerde seviþmeden önce tutardým, benim erken boþalmama yardýmcý olurdu. Hele üzerimdeki adam da tutuyorsa, pat diye çýkýp gelivermesini engellerdi. Çoðu zamandýr bu alýþkanlýðýmý perçinleyecek durumdan uzaðým. Kalkýyorum masadan, tuvaletin kapýsýna geliyorum. Kapý kapalý. Bu arada garson kýz gülümseyerek, üzerinde baston iþareti olan açýk kapýyý iþaret ediyor bu kez. “Giriver,” diyor. “Ne fark eder.” Gülümsüyorum, dediðini yapýyorum. Ýndiriyorum çamaþýrýmý, bir elim duvardaki küçük muslukta, bir elim dizime yasladýðým kolumun ucunda, boþlukta iþimi görürken; tuvaletin kapýsýnda yazýlý “Erkek adamýn erkek sevgilisi” yazýsýný okuyorum. Ayný filmin defalarca gözümün önüne gelmesiyle bitmeyen borcun, ödenemeyen diyetin bir taksitini daha öderken buluyorum kendimi.


Film hep ayný soruyu sorarak baþlýyor; acaba nasýl yakýnlaþtýlar ? Doðduðum, büyüdüðüm þehirden uzak; fakülteyi okumaya geldiðim bu büyük þehirdeki ilk yýllarýmdý. Lisede aþýk olduðum çocuk bir yeri kazanamayýnca askere gitmiþti. Bu büyük þehirde tek tutanaðým onun yazdýðý asker mektuplarýydý. Çok geçmeden bir gün, “Sen büyük þehirde büyük okul okuyorsun, beni unutursun,” yazan tek satýrlýk mektupla son buldu iliþkimiz. Kendimi neye vereceðimi bilemeyip, boþluðun içerisinde kaybolduðum günlerde, tünelin ucu göründü diye umutlandýðým ýþýðýn, üzerime gelen kamyonun farlarý olduðunu fark ettiðimde çok geç olmuþtu. Bataklýðýn içerisindeydim. Ta ki o, kantinde yanýma gelip çay ýsmarlayana dek.


Kantinde bir baþýma oturmuþ, baþýboþ düþüncelere dalmýþtým. Ellerimi masada birleþtirmiþ, üzerine çenemi koymuþtum. Baþýmýn üzerinde, “Verilen ödevi yaptýn mý?” dedi. Ne ödev umurumdaydý, ne de okul. Sonradan anlýyordum ki, onun da ödevimle ve okulla pek alakasý yokmuþ, soru sadece onu istediðine götüren bir araçmýþ. Çay teklifiyle baþlayan tanýþmamýz, sýcak bir sohbeti getirmekle kalmadý, akabinde de, “ Akþam çýkýþta ne yapýyorsun?” sorusunu getirdi. Bu soru, bu koca þehirde aldýðým ilk teklifti. Aldýðým ilk teklif, reddettiðim ilk teklif oldu. O akþam saatlerce aðladýðýmý anýmsýyorum. Neden, hayýr demiþtim? Neden çekinmiþtim? Ardý arkasý kesilmedi ilgisinin. Ertesi hafta dersten birlikte çýktýk. Bir ertesi hafta okuldan. Bir ertesindeyse ayný evi, ayný yataðý paylaþýr olmuþtuk. Ne yakýþýklýydý, ne de entelektüel. Sadece bana bu koca þehirde ilgi gösteren ilk adam olmuþtu. Okulu birlikte bitirdik.



Entelektüel deðildi; benim aklýma takýlanlarýn cevabý onda deðildi. Romantik bir adam hiç deðildi. Ne bir þiir, ne bir çiçek almýþtým ondan. Onda bulduðum ilgi, en güçsüz kaldýðým zamanlarda dahi ruhumu kucaklýyordu. Geceleri koynundayken, sýkýntýlarýmla burun buruna geldiðim anlarda ona sýðýnabileceðimi, her defasýnda hiçbir þey demeden, sorgulamadan bana sarýlacaðýný bilmek, üzerimden çýkartmaya cesaret edemeyeceðim bir can yeleðiydi. O benden çok daha güçlü olduðu için deðil, sessiz fakat ilgili olduðu için.


Bir gece yarýsý uyandýðým vakit, onu, gözlerini tavana dikmiþ düþünürken bulduðumda, tüm zamanlarýn en duygusal söylevini vermiþti bana. “Ben,” dedi, “sessiz kalsam da, bunu içimde, en derinlerimde yaþayýp, su üstüne vurmasýna izin vermesem de, sensiz bir hayattan, senin ansýzýn hastalanmadan, ya da…” Cümlenin sonunu getirememiþ, týkanmýþ kalmýþtý. Islanan yanaklarýný silmek istesem de, ellerim gitmemiþti. Onu incitmekten ürkmüþtüm. Yutkunup cümlesine devam etmiþti. “Senin bir gün gitmenden çok korkuyorum.” O gece ona daha sýký sarýldýðýmý anýmsýyorum. O kadar sýký ki, onun bedenine girmek, kaburgalarýnýn ardýna gizlenmek, onu kendime siper etmek istemiþtim. O gece, “ Hiç gitmeyeceðim, buna inan,” diye fýsýldayýp, yanaðýndan küçücük öptüm onu. O gece birbirimize çok yaklaþmýþtýk. Orada söylediklerimiz bizim kutsal yeminlerimizdi. Ta ki son güne dek. Ondan sonraki günlerde de, uyanýp, onu yine ayný þekilde gördüðüm oldu, kimi vakit gözlerini tavana dikmiþ, kimi vakitse elimi attýðým yataðýn diðer tarafýnýn boþ olduðunu fark ettiðimde, onu pencerenin kenarýnda sigara içerken buldum.


Bir akþam sofrada oturmuþ, gelmesini bekliyordum. Kaç zamandýr geç gelir olmuþtu eve. Oysaki ne kahve alýþkanlýðý vardý, ne de içki. Kapýyý çalmasýndan anladým onun olduðunu. Kapýyý açtýðým vakit yalnýz deðildi. Buyur ettim onlarý. Yanýndaki arkadaþýnýn eþiyle kavga ettiðini, birkaç gün bizle kalmasýný istediðini söyledi. Ýlk baþta emrivaki yaptýðý için bozulur gibi oldum. Sonradan onun bu tavrý hoþuma bile gitti. Okuldan beri tüm arkadaþ grubumuz aynýydý, ama bu arkadaþýný tanýmýyordum. Ýyi birine benzettim. Pek konuþmuyordu. Hatta durumuna üzülüyordum. Oturma odasýnda uyuyordu. Birinci, ikinci, üçüncü hafta derken, bir aydýr bizimle kalan arkadaþý artýk sofrada ettiðimiz küçük atýþmalara ortak olmaya baþlamýþtý. Hatta onun tarafýný tutuyordu. Göze göze geldiðimiz zaman sussa da, bu tavrý canýmý acýtýyordu.


Bir akþamüzeri yorgun argýn zorla atmýþtým kendimi eve. Geldiðim gibi duþ alýp yataða girmiþ, uyuyup gitmiþim. Gözlerimi açtýðýmda, camdan kararan havayý görüp, artýk gece olduðunu anladým. Anlaþýlan beþ on dakika uzanmak için girdiðim yatakta bir hayli uyumuþtum. Yavaþ yavaþ yataktan doðruldum, terliklerimi karanlýkta aradým, ama bulamadým. Kalkýp yatak odasýndan çýktým. Evde ses seda yoktu. Televizyon izliyorlardýr diye oturma odasýna yöneldim. Oturma odasýnýn ýþýðý, kapalý kapýnýn ardýndan sýzýyordu. Hiç kapalý olmazdý oturma odamýzýn kapýsý, kapalý olmasýný garipsedim. Belki dedim, özel konuþuyorlardýr ben yokken. Kapýya yanaþtýðýmda bir gýcýrtý duydum. Bilemezdim o gýcýrtýnýn yýllarca kulaðýma yerleþeceðini. Yanaþtým, daha da yanaþtým kapýya. Gýcýrtý artýyordu. Artmakla kalmýyor, inlemelere eþlik ediyordu. Bir an donup kaldým. Bacaklarýmýn baðý çözüldü. Damaðým kurudu. Birden nasýl oldu anlamadým, kapýya gitti elim. Kapý açýldý. Bir eli sakalýný okþuyordu, diðer eli ensesinden kavramýþtý, arkadaþýysa býyýklarýnýn ardýna gizlenmiþ dudaklarýnýn üzerinden geçiyordu parmaklarýyla. Ýnilti mono deðildi, her ikisi de kendisinden geçmiþti. Yüzleri birbirlerine dönük, kucak kucaða hareket ediyorlar, altlarýndaki somyanýn gýcýrtýsýnda adeta ritim tutuyorlardý. Kapýyý araladýðýmdan, onlarý görüp donup kaldýðýmdan haberleri bile yoktu, o derece kendilerinden geçmiþlerdi. Tekrar yatak odama döndüm, elimi attýðým ilk pantolonu üzerime geçirmeye çalýþtým. Bacaðýmý nereye geçireceðimi bile bilemiyordum. Her þey birbirine girmiþti, girmekle de kalmayýp, düðüm olmuþtu. Bir an önce oradan uzaklaþmaya istiyordum. Botlarýmýn baðcýklarýný baðlamadan açtým sokak kapýsýný. Tüm gücümle çarpýp fýrladým evden.



En ufak münakaþa olmadý aramýzda, hiç denemedi açýklamayý sonrasýnda. Ne diyebilirdi ki? Belki de onun da istediði buydu. Sessiz sedasýz bitirmek. Hep gözümün önüne geldi, kapýyý aralayýp onlarý izlediðim beþ on saniyelik film. Hep kulaðýmda çýnladý o somyanýn acýmasýz gýcýrtýsý.


Bir akþam yolda eski arkadaþlarýmýzdan birini gördüm. “Oturup çay kahve içelim eski okul günlerindeki gibi,” dedi. Laf oradan buradan derken, neden bittiðine geldi. Ne de olsa üçümüz yýllarca ayný sýnýfta okumuþ, okuldan sonra da birbirimizden kopmamýþtýk. Anlattým tüm olaylarý gözyaþlarý içersinde. Bana bizim ayrýlýðýmýzdan bir ay önce, onu bu bardan çýkarken gördüðünü, gördüðü an da þok olduðunu anlattý. Bu bardan. Evet, bu eþcinsel mekanýndan. Daha sonra tam olarak tarif etmese de, buldum ismi geçen barý. Ýlk baþta ona inat geldim oturdum bu bara. Belki onunla yüzleþmek, belki bütün olaylarý çözdüðümü ispatlamak için. Her defasýnda, gün içinde çalýþýrken hep günün bitmesini istedim, kendimi bu bara atmayý istedim. Bir yaným burasý için can atarken, bir yaným gururumun gurursuzluða, edebimin edepsizle dönüþmesiyle parçalanýyordu. Nerden bilebilirdim ki, yýllarca törpülemek istediðim beðenilme arzumun, ilgiye doymayan ruhumun burada bir kadýnla göz göze geldiðim vakit perçinleneceðini.


Bütün bu karýþýk duygularým içerisinde, bir elim duvardaki küçük muslukta, bir elim dizkapaðýma yasladýðým bacaðýmýn ucunda, boþlukta, her defasýndakinden farksýz, acaba nasýl yakýnlaþtýlar sorusuyla baþlayan film gözümden siliniyor aniden. Tuvaletin fayanslarý bir bir sökülüyor, duvardan suratýma çarpýyorlar. Ayýlýyorum, sersemliðimi atmaya çalýþýyorum. Erkek adamýn erkek sevgilisi olur, yazan tuvalet kapýsý gümbür gümbür çalýyor. Çamaþýrýmý çekip çýkýyorum. Kapýdaki adam erkek tuvaletinden çýkan bana bakýyor. Bir þey demekle dememek arasýnda kalýyor, yüzünün ifadesinden sýkýþmýþ olduðu anlaþýlan adam.


Gidip masama oturuyorum. Masama oturmamla, bana bira gönderen gözlerle buluþuyorum. Gülümsüyorum. Birasýný eline alýp masama geliyor bol makyajlý genç kýz. Biralarýmýzý bitirip bardan çýkýyoruz. Bize gidiyoruz el ele.



   



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


ilker kimdir?

yerlati edebiyati tarzinda "kaybetme hirsi" adli 12 oykuden olusan kitabin yazari. Fotograf calismalari da oykulerindeki gibi olay degil insan uzerine yogunlasiyor. modellik yapmak onun icin ayri bir keyif. eserlerine ilkerortac. com dan ulasmak munkun.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © ilker, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.