..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýste, sana verilecektir; Ara, bulacaksýndýr; Çal ve kapý sana açýlacaktýr -Ýncil
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Varoluþçuluk > Güven Solak




21 Aralýk 2005
Ölü Ýhtiyar  
Güven Solak
"Ancak hükümlüler arasýnda bir kiþi vardý ki, korkusundan deðil sevgisinden ve saygýsýndan put gibi duruyordu. Ölü Ýhtiyar hiç kimsenin bilmediði bir yere bakarak dalýp gitmiþ, hazýr ol vaziyette bekliyordu."


:BECF:
Yine her zamanki gibi baþýný önüne eðmiþ biçimde yürüyen, eline aldýðý yemek tepsisini düþürmemek için hiç gayret göstermeksizin aðýr adýmlarla her zaman oturduðu masaya doðru ilerleyen, gardiyanlarýn ve diðer hükümlülerin ölü ihtiyar diye çaðýrdýklarý Mehmet Özakýncý, kafasýný yavaþça yukarý kaldýrýp, yemekhanenin tavan ýþýklandýrmasýnda son bir hafta içerisinde ikinci kez melekler gördü. Artýk Tanrý’nýn onu izlediðinden emindi. Tanrý, bilmediði suçunun cezasýný fazlasýyla çektiði cehennemden onu kurtarmak için yakýnda meleklerini aþaðý gönderecekti. Büyük bir kendine güvenle, göðsünü kabarta kabarta yerine oturup, iþtahsýzca yemeðini yedi, tabaðýný istemeye istemeye silip süpürdü. Yemeðin tamamýný yemezse, Tanrý’nýn bunu bir isyan kabul edeceðinden ve kendisini cennetine kabul etmeyeceðinden korkuyordu.

**

Mehmet Özakýncý, akþam yemeðinin ardýndan zebanilerin yapacaðý sayým için koðuþlarýn arkasýndaki meydana toplanan kalabalýða uydu. Ortalýk mahþer yerini andýrýyordu. Mehmet bu sayýmýn anlamýný hiç kavrayamamýþtý. Ýnsan cehennemden nereye kaçabilirdi ki? Tüm günahkarlar meydanda, kaldýklarý koðuþa göre ayrý ayrý toplanýyorlardý. Mehmet Özakýncý da çok uzun zamandan beri alýþtýðý, meydandaki en soldan üçüncü grubun arasýna karýþtý. Kulaklarýnda bitmek bilmeyen bir mýrýltý vardý. Günahkarlar sürekli konuþuyorlardý. Burada anlayamadýðý olaylardan biri daha: Ýþledikleri günahlar nedeniyle burada toplanan güruh, yaptýklarýndan hiç piþmanlýk duymuyormuþ gibi kurallarý çiðnemeye devam ediyordu. Þimdi zebanilerin sinirlenmesi an meselesiydi.

**

Uzun boylu, kahverengi gözlü, çatýk kaþlarýyla dikkat çeken bir gardiyan, “herkes yerine” diye baðýrdý. Bu komuttan sonra ses çýkaran, kýpýrdayan olursa çok sert cezalandýrýlacaktý. Bunu bilen kalabalýðýn uðultusu anýnda kesildi. Ancak hükümlüler arasýnda bir kiþi vardý ki, korkusundan deðil sevgisinden ve saygýsýndan put gibi duruyordu. Ölü Ýhtiyar hiç kimsenin bilmediði bir yere bakarak dalýp gitmiþ, hazýr ol vaziyette bekliyordu.

**

Tanrýnýn hizmetkarlarý bir bir her koðuþun günahkarlarýný saydýlar. Eksik çýkan olmamýþtý. Ama onca günahkar arasýndan üç kiþiyi kenara ayýrdýlar. Mehmet, kendisine göre uzakta bir yerde bulunduklarý için, bu üç kiþinin kenara ayrýlma nedenlerini anlamamýþtý. Yanýbaþýndaki iki günahkarýn konuþmasýndan, öðleden sonraki kazý çalýþmasý sýrasýnda zebanilerden birine saygýsýzlýk ettikleri sonucunu çýkardý. Belki konuþulanlarý daha iyi anlasa, nedeni tam olarak öðrenip merakýný yenebilecekti; ancak burada kimsenin ne düþündüðünü, ne konuþtuðunu, ne yaptýðýný tam olarak anlayamadýðý için hep bir tereddüt içerisindeydi. Herhalde yýllardýr burada bulunup, artýk cezasýnýn sonuna gelip cennete kavuþacaðý günleri saymaya baþlayan bir günahkar olarak; diðerlerinden daha fazlasýný bilip hissediyor olmasý doðaldý. Buradaki günahkarlardan hiçbirisi cehennemde olduðunun farkýnda deðildi. Ýçlerinden cehennemi hapishane, zebanileri gardiyan olarak bilenler vardý. Mehmet Özakýncý bunu insanýn ölümü kabullenemeyiþine baðlýyordu. Elbet kendisi de buraya geldiði ilk gün –ki ne zaman olduðunu hatýrlamýyordu, nasýl öldüðünü hiç hatýrlamýyordu- yaþadýðýný, hayatta olduðunu sanmýþtý. Daha sonra –yine ne zaman olduðunu hatýrlamýyordu- aslýnda ölü olduðunun farkýna varmýþtý. Zamanýnýný hatýrlamasa da, ölü olduðunu idrak ediþini çok iyi hatýrlýyordu.
Çok hasta olduðu bir gün, ayakta zor durur bir halde öðleden sonra yapýlan kazýya katýlmýþtý. Tüm gücüyle elindeki kazmayý topraðýn yumuþak görünen yerine doðru savururken dengesini kaybettiðini hissetti ve yere düþmekten kurtulamadý. Yanýndakiler ona yardýmcý olmak, onu tozun topraðýn içinden kaldýrmak için hamle yaptýlar. Bu sýrada simsiyah botlarýyla uzun boylu, güçlü kuvetli, iri yapýlý bir adam hemen oraya doðru gelmiþti bile. “Kalk”, dedi. Mehmet Özakýncý kalkmaya çalýþtý ama nafile. Eðer kalkmazsa onu iyice hýrpalayacaklarýný biliyordu, bu nedenle tüm gücü tükenmiþ bir askerin son bir kez þýnav çekmeye çalýþýrken harcadýðý gücün benzerini harcayarak, vücudunu kollarýnýn üzerinde biraz olsun yükseltmeyi baþardý. Bu sýrada ikinci emir duyuldu: “Hemen ayaða kalk dedim sana!” Mehmet Özakýncý kalan son enerjisini de harcayarak ayaða dikildi. Fakat bir sorun vardý. Gözleri kararmýþtý. Hiçbir þey göremiyordu. Gözünü ovuþturmaya baþladý ve gözünün toz toprak içerisinde kaldýðýný anladý. Bir taraftan su olmadan bu toz topraðý temizlemeye çalýþýrken, bir taraftan da ciðerinin derinliklerinden gelen öksürükleri vücudunun dýþýna itmeye çalýþýyordu. Zar zor da olsa gözünü açmayý baþardýðýnda son gördüðü þey göðsüne doðru gelen tekme oldu. Ýþin garibi, o botun görüntüsü hiç unutmayacaðý biçimde belleðine kazýnmasýna raðmen, göðsüne gelen darbenin acýsýný hiç hatýrlamýyordu.
Uzun bir zaman kendini bilmeden iyileþeceði günleri bekledi. Daha önce hiç görmediði kiþiler yattýðý yataðý ziyaret ediyorlar, baþucunda bir þeyler konuþuyorlar, kendisine bazý ilaçlar yutturuyorlardý. Yattýðý yerden tavaný izleyerek günlerin geçmesini bekleyen Mehmet Özakýncý orada ilk kez içine düþtüðü durumu anlamaya baþladý.
Buraya geldiði günden beri dayak yiyor olmalýydý. Zayýf bünyesi nedeniyle sýk sýk hastalanýyordu. Zaten cezaevi olduðunu söyledikleri bu mekanýn koþullarý en saðlýklý insaný pes ettirecek kadar kötüydü. Kendisi gibi bir ihtiyarýn bunca zaman bu aðýr koþullara, iþkenceye katlanabilmesi mümkün deðildi ki. Yattýðý yerden kolundaki bacaðýndaki sargýlara baktýðýnda, vücudunda ciddi kýrýklar olmasý gerektiði sonucuna varýyordu. Peki bir zamanlar ayaðý incindiði için izin alýp iþe gitmeyen Mehmet Özakýncý’nýn, þu an bu kýrýklarýn acýsýný hissetmemesi mümkün müydü? Gel gör ki hiçbir þey hissetmiyordu, týpký bot darbesinin sebep olmasý gereken acýyý hissetmediði gibi.
Buraya geldiðinden beri eski hayatýyla ilgili hiçbir þeyle karþýlaþmamýþtý. Ne bir dost, ne bir arkadaþ, ne eski anýlardan birini hatýrlatacak en ufak bir ipucu. Herkes, her þey yabancýydý burada.
Hasta yataðýndan kalkacak kadar iyileþir iyileþmez çevresine daha farklý bir gözle bakmaya baþladý. Geçirdiði her saniyeyi hissetmek istiyordu adeta. Hayatta olduðuna dair kanýtlar bulmaya çalýþtý. Eski hayatýndan kalan eþi ve bir çocuðu vardý. Kardeþi zaten ölmüþtü yýllar önce. Eþi ya da çocuðuyla görüþmek istiyordu. Hatta býrakýn görüþmeyi þöyle bir uzaktan görse ya da telefonla konuþmalarýna izin verseler yetecekti yaþadýðýna inanmaya. Ancak bu düþüncesini diðer hükümlü/günahkarlarla paylaþtýðýnda ona deli gözüyle bakmaya baþladýlar. Bir süre sonra kimse onu adýyla çaðýrmamaya baþlamýþtý. Önce hükümlü/günahkarlar sonra düþüncelerini öðrenen gardiyan/zebaniler ona ölü ihtiyar demeye baþladýlar. Mehmet Özakýncý’ysa istediði kýsa bir görüþmenin bile yerine getirilememesi yüzünden ölü olduðu kuþkusunun hiç de boþ olmadýðýný düþünüyordu.
Mehmet’in sonralarý da ölü olup olmadýðýný sorguladýðý sýnavlarý sürdü. Vücudunun zayýf olduðunu biliyordu. Bu durumda daha önce yediði tekmelerin bir benzerini yemesi durumunda, eðer hayattaysa bile, hayatýný daha fazla sürdürmesi mümkün olmayacaktý. Eðer yaþýyorsa ve yiyeceði dayakla ölürse, en kötü ihtimalle buraya benzeyen bir cehenneme gidecekti. Bu dayaða raðmen hala yaþýyorsa, inatçý sýnavlarýný biraz daha sürdürecekti. En sonunda eðer hiç ölmüyorsa, bu cehennemde cezasýný çekmekte olduðu anlamýna gelecek ve o da cezasýnýn sona ereceði günü sessizce bekleyecekti. Bu yüzden sürekli huzursuzluk çýkarmaya baþladý. Yemekte birkaç kez, herkesin gözü önünde bilerek tabak kýrdý. Akþam sayým yapýlýrken kendi koðuþu dýþýndaki koðuþlarýn sýralarýna karýþtý. Herkes yük taþýyýp, ellerindeki kazmalarý tüm güçleriyle topraða saplarken, kenarda aylak aylak oturdu. Bütün bunlarýn sonucunda ona verilen cezalar caydýrýcýlýktan uzaktý. Mehmet, disiplinsiz davranýþlarý yüzünden birkaç kez hücreye kapatýldý. Hücrede bile kapýya düzenli yemek getiriyorlardý. Bu arada intiharý düþündüðü de oldu. Fakat sonra neyle kendini öldüreceðini bulamadýðý için vazgeçti. Yemekte günahkarlara verilen çatal, býçak plastikti. Aklýna ucu kör kazma bile geldi bir ara, ama sonra cesareti intihar kararý vermeye yeterli olmadýðýndan vazgeçti, hayatýný kendi isteðiyle sonlandýrma þansýný yok saydý.
Aslýnda bulunduðu ortamla ilgili tüm düþünceleri, yapacaklarýyla ilgili planlarý, bazen gece yataðýna girdiði sýrada aklýna gelen geçmiþi nedeniyle gözünden damlayan iki damla yaþ hep kendisini boþlukta hissetmemesi için bilincinin derinliklerinden kendisini yönlendiren önemsiz detaylardý. Daha fazla körlüðün bir anlamý olmayacaktý, artýk hiçbir þeyin önemi yoktu, artýk hiçbir þey yoktu. Burasý dünyanýn, tüm insanlýðýn hapishanesiydi, burasý cehennemdi.

**

Mehmet Özakýncý kendisini cehennemde olduðuna inandýrdýktan sonra, davranýþlarýnda gözle görülür bir deðiþiklik oldu. Her kurala hevesle, istekle uyan, her emire koþturan, diðer hükümlülere çektirilen her eziyete arkasýný dönen, sonsuz bir inançla çýkacaðý günün gelmesini bekleyen, bu günü ileri öteleyebilecek isyan olarak yorumlanma olasýlýðý bulunan her türlü davranýþtan kaçýnan ideal bir hükümlüye dönüþüverdi. Bu durum en çok hapishane yönetiminden sorumlu müdürü sevindirmiþti. Çünkü Ölü Ýhtiyar artýk fazla göz önünde bulunan bir mahkumdu. Daha önce kurtulduðu þiddet ona tekrar uygulandýðý takdirde, bunun vücudunda kalýcý hasarlar oluþturma, hatta onu ölüme götürme olasýlýðý yüksekti. Adamýn kalbinin zayýf olduðu doktor raporlarýnca meydandaydý. Müdür birçok mahkumun içten içe bu adama çok acýdýðýný biliyordu. Ýlk duruþmalarýnda birkaç mahkumun Ölü Ýhtiyar’ýn baþýna gelenleri hakime anlatmasýndan korkuyordu. Bu hapishanede yaþananlar sýr olmasa da, yüksek sesle dile getirilmeyen gerçekler, henüz ortaya çýkmamýþ gerçeklerdir.
Ölü ihtiyar’ýn ölüm tehlikesi atlattýðýndan beri gardiyanlarýn ona karþý çok dikkatli davranmalarý hükümlülerin gözünden kaçmýyordu. Ölü Ýhtiyar’a karþý gösterilen hoþgörünün sürmesi durumunda er geç baþkalarýnýn da ayný disiplinsiz davranýþlarý göstermeleri yakýndý. Disipliniyle ün salmýþ bu cezaeviyle ilgili böyle endiþeler ortaya çýkmasý en çok müdürü rahatsýz ediyordu.
Önceki yýl boyunca hapishanenin karnesi hiç iyi sayýlmazdý. Müdür umursamaz gözlerle, odasýnda bulunan dolabýn en alt çekmecesinden çýkardýðý birkaç dosyayý inceliyordu. Bunlar önceki yýl doðal sebeplerden öldü diye gösterilen bir dizi mahkumla ilgiliydi. Müdür bir kez daha her bir ölümün ört bas edilmesindeki zorluðu düþündü. Riske girilmemeliydi, Ölü Ýhtiyar yaþamalýydý, ‘kendisi için deðil, benim itibarým için’ diye düþündü. Sonra aklýna ihtiyarýn yumuþayan davranýþlarý geldi ve keyifle arkasýna yaslandý.

**

Mehmet Özakýncý’nýn gözünün önünde bir günahkar ölesiye dövüldü. Nedeni zebani konuþurken gözünün içine bakmasýydý. Günahkar ilk tokadý yedikten sonra zebaninin gözünün içine bakmaya devam etti. Ona neden bu kadar sinirlendiðini anlamaya çalýþýr gibi bir hali vardý. Mehmet Özakýncý, dayaktan ve kötü koþullardan iyice yorulan, bozulan, artýk görevini iyi yapmayan gözlerini kýsarak bulunduðu yerden olayý izlemeye çalýþýyordu. Birkaç tokattan sonra yüzü gözü þiþen, kan içerisinde kalan günahkar yere yýðýlýp kaldý. Yerde öylece yatýyordu. Günahkarlardan, ellerindeki kazmayý býrakýp göz ucuyla arkadaþlarýný izleyenler hiç kýpýrdayamadýlar.
Mehmet yerdeki adama yardým etmeyi düþünüyordu. Ama aklýndan geçenler harekete geçmesine engel oldu: Cezasýný çeken bir günahkardý o. Tanrý’nýn iþine karýþmak doðru olmazdý. Hem zaten kýsa zamanda büyük acýlar çekmek, günahkarýn cehennemde geçireceði süreyi kýsaltýyor olabilirdi. Mehmet kendi yediði dayaklarý düþündü. Þöyle bir geçmiþe baktýðýnda fazla acý çektiði söylenemezdi. Ne de olsa onlar çekilmesi gereken acýlardý. Yerde yatan günahkarýn fazla acý çekmediði düþüncesine sarýldý. En son yaralandýðý sefer, hastanede geçirdiði günlerde cehennemin farkýna vardýðýný düþündü. Belki bu günahkarda da dayak farkýna varýþ sürecini hýzlandýrabilirdi. Kendi kendisine söz verdi. Bu adamý kendine geldikten sonra yalnýz býrakmayacaktý. Onunla cehennem hakkýnda konuþacaktý. Artýk düþüncelerinde yalnýz olmak istemiyordu.

**

Ölü Ýhtiyar dayaktan bayýlan mahkumu bir daha göremedi. Diðer mahkumlar gardiyanlarýn yüzüne bakmaya cesaret edemezken, hiç umulmadýk zamanlarda bir gardiyanýn yanýna gidip dayaktan bayýlan mahkumun akýbetini sorabiliyordu. Hiç tatmin edici bir yanýt alamamýþtý. Hatta bazýlarý öyle birinin hiç yaþamadýðýný, burada öyle biri olmadýðýný söylemiþlerdi. Cehennem zebanileri yalan söyleyebilirler miydi acaba? Ölü Ýhtiyar daha fazla dini bilgisi olmadýðýna üzüldü.
Ölü Ýhtiyar hastaneden çýktýðý günlerden beri diðer hükümlülerle fazla konuþmuyordu. Çünkü konu hep cezaevinde mi cehennemde mi olduklarý tartýþmasýna geliyordu. Ýçlerinde tanrýya bile inanmayanlarýn olduðu bir topluluðu, cehennemde ceza çektiðine inandýrmak onun için çok zor bir görevdi. Durum böyle olunca, hoþuna gitmeyen konuþmalardan kaça kaça diðer mahkumlardan uzaklaþtý.

**

Mehmet Özakýncý hayal görmediðine emin olmak istiyordu. Dayaktan bayýlan günahkar gerçekten vardý, onu görmüþtü. Zebaniler ona söylemeseler de iyi görmeyen gözleri onu hayallerle yanýltýyor olamazdý. Yemeðini bu sefer, uzun zamandýr tek baþýna oturduðu masada yemedi. Üç kiþilik bir günahkar grubunun yanýna oturdu. Konuþmaya baþlar baþlamaz bu üçlünün kendisini tanýdýðýný anlamýþtý. Bazen rüyalarýna giren, göðsüne doðru ilerlemekte olan siyah botu onlar da görmüþ olmalýydý.
Mehmet Özakýncý konuyu dayak yerken gördüðü günahkara getirdi. Adamý içlerinden yalnýz biri hatýrlýyorlardý. Hatýrlayanla birlikte, diðerlerine ölesiye dayak yiyen adamý tarif edip, birkaç olay anlattýlar ama nafile. Hiç görmemiþlerdi galiba. Þimdi sýrada o adamýn koðuþunu bulmak kalýyordu. Çünkü koðuþtan birkaç kiþiye, adamýn yediði dayaktan sonra bir daha ortalarda görünmediðini onaylatmak gerekiyordu. Koðuþu öðrenip, adama ne olduðuyla ilgili topladýklarý bilgileri paylaþmak üzere bir gün sonrasý için sözleþtiler.
Ertesi gün Mehmet Özakýncý yine kendini öldürtmek istediði günlerde olduðu gibi kurallara uymadan umursamaz davranýþlar içerisindeydi, çok sabýrsýz görünüyordu. Gördüðü herkese dayak yiyen adamý soruyordu. Zebanilerden birkaçýnýn kendisine çatýk kaþlarla baktýðýný fark etmiþti. O da bu sert bakýþlara karþýlýk vermekten kendini alamadý. Yüzlerce, belki binlerce –gerçek sayý konusunda hiçbir fikri yoktu- günahkar arasýnda görebildiði herkese ama herkese sordu. Artýk takýntý haline getirmiþti. O adamýn nereye kaybolduðunu bulmalýydý.

**

Bir gün önce sözleþen dört arkadaþ yemekte bir araya geldi. Ýçlerinden biri doðru koðuþu bulmuþtu. Koðuþtan onunla arkadaþlarý hakkýnda konuþmaya cesaret edecek birini bulmak için çok uðraþmýþtý. Sonunda gardiyanlara farkettirmeden konuþabildiði yaþlýca bir adam aradýklarý mahkumun öldürüldüðünü söylemiþti. Yüzüne hayal kýrýklýðý yerleþen Ölü Ýhtiyar hýþýmla bunu o adamýn nereden bilebileceðini sordu. Aslýnda cevap açýktý. Adam, gardiyanlar kendi aralarýnda gülüþerek konuþurken duymuþtu.

**

Mehmet Özakýncý akþam yataðýna yattýðýnda gözüne hiç uyku girmedi. Aylar sonra yeniden yaþýyor olma olasýlýðý belirmiþti. Fakat içini kemiren yeni bir düþünce dalgasý da ortaya çýkmaya baþlamýþtý. Dayak yiyen adamýn büyük bir acý çekmiþ olduðu aþikardý. Kendi çektiði onunkinin yanýnda acý bile sayýlmazdý. Belki de o cezasýný bir anda çekip bitirmiþ ve cennete gönderilmiþti. Bu düþünceye sýmsýký sarýldý. Eðer yaþýyorsa burada ölmeyi baþardýðý takdirde gidebileceði en kötü yer buradan pek de farklý olmadýðýný tahmin ettiði cehennemdi. Yaþamýyorsa ve cehennemdeyse öldüresiye dövülmenin mükafatý olarak cennete gönderilebilirdi.
Mehmet Özakýncý ertesi gün neler yaptýðýný hiçbir zaman hatýrlayamadý. Gördüðü tüm zebanilere saldýrmýþ, ellerinden silahlarýný almaya çalýþmýþtý. Kendisine vurmaya çalýþtýklarýnda karþýlýk vermiþ, ölmeyi mi istediðini sorduklarýnda ‘memnuniyetle’ demiþti. Ýçmeden sarhoþ olmuþ gibiydi. Onu izleyenler býçaðýn kemiðe dayanmasýnýn böyle bir þey olacaðýný düþündüler.
Mehmet, isyanýnýn sonunda kendisini yine ceza olarak bir hücreye kapatmadýklarýný, gözlerini hastaneye benzeyen bir yerde açtýðýnda anladý. Dediklerine göre daha önce de gözlerini açmýþtý ama o hiç hatýrlamýyordu. Bazen beyaz önlüðüyle doktor olduðunu sandýðý bir kiþi geliyor, kendi durumuyla çok ilgileniyormuþ edasýyla saðlýðýyla, hissettikleriyle ilgili sorular soruyordu. Yataðýnda uyumadýðý zamanlar sýk sýk hemþireleri görüyordu. Bir kez de takým elbiseli birkaç adam gördü. Galiba avukat olduklarýný söylemiþlerdi. Ama Mehmet Özakýncý aldýðý ilaçlarla sýk sýk uykuya yenik düþerken, yarý baygýnlýk haliyle uzun konuþmalara odaklanamayacak kadar bitkin durumdaydý. Sadece mesleklerini ve biraz da yüzlerini hatýrladýðý adamlarýn neden bahsettiklerini bir dahaki uyanýþýnda hatýrlamadý bile.
Günler geçti, Mehmet Özakýncý daha fazla uyanýk kalmaya, daha az uyumaya baþladý. Çevresinde olup bitenlere, konuþmalara daha rahat odaklanabiliyordu artýk. Kendisiyle ilgili olduðunu sandýðý kimi konuþmalardan vücudunda kalýcý zararlar oluþmuþ olduðunu öðrendi. Fakat bu hasarlarýn ne zaman oluþtuðuyla ilgili kesin bir veri yoktu. Mehmet Özakýncý iki doktorun kendisinin uyuduðunu sandýklarý bir zaman yanýbaþýndaki konuþmalarýndan reflekslerinin zayýflamýþ olduðunu, kalbinin çok zayýf olduðunu ve ayrýca bir takým psikolojik sorunlarý olduðunu öðrendi. ‘Anlaþýlan bunlar da beni delilikle itham edecekler’ diye düþündü.

**

Mehmet Özakýncý cezasýnýn kalanýný çekmek üzere baþka bir hapishaneye nakledildi. Ýþkence hapishanesi kapatýlmýþ, sorumlulardan birkaçýna göstermelik küçük cezalar verilmiþ, alenen dillere düþmüþ birkaç ölüm dýþýnda olaylar hakkýnda ciddi bir araþtýrma yapýlmamýþtý bile.
Kendini biraz daha farklý bir ortamda bulan Ölü Ýhtiyar bu ortamda da Tanrý’ya ait izler bulmakta gecikmedi. Burasý daha önce Tanrý’nýn onun için uygun gördüðü yere göre bir nevi cennet sayýlýrdý. Burada kimse nedensiz yere dayak yemiyordu. Böyle düþünerek kendisinin, daha önceki cehennemde Tanrý’nýn kullarý için uygun gördüðü cezayý küçümsediðini düþünerek üzüldü. Tanrý istemezse hiçbir þey olmaz, Tanrý istemiþse doðru odur.
Dün elli beþ yaþýna girmiþti. Aynaya baktýðýnda yetmiþ yaþýnda göründüðünü farketti. Sýrtý kamburlaþmýþtý. Yüzünde birçok ezik ve çizik vardý. Yürürken hafif topallýyordu. Bir keresinde merdivenlerden inerken dengesini kaybedip yere düþerken, yakýnlarda bulunan bir gardiyan/zebani yardýmýna yetiþip onu yakaladý ve böylece büyük bir kazayý önledi. Ölü Ýhtiyar kurtarýcýsýnýn yüzüne uzun uzun baktý ve onun zebani olamayacaðýna karar verdi. Kendisine hastanede bakanlarý, buradaki kurtarýcýsýný düþününce cennet, cehennem birbirine karýþmaya baþladý. ‘Belki de ölümden sonra yaþam böyle bir þeydir‘ diye düþündü. Hep kapalý ortamlarda, yüksek duvarlar arkasýnda, hep umutlu ya da kimileri için umutsuzca beklenen uzun zaman... Buradan baþka bir yerde birileri yaþýyor mu acaba?
Ýnsanlarla diyalog kurma becerisini çoktan kaybetmiþti. Ama nasýl olduysa yeni mekanýnda da bir arkadaþ edinmeyi baþardý. Yeni arkadaþý oðlu olacak yaþta Ali adýnda bir gençti. Ali, ona sürekli geçmiþiyle ilgili, geldiði yerle ilgili sorular soruyordu. Mehmet Özakýncý, baþlangýçta ona karþý soðuk, dikkatli ve ölçülü davransa da daha sonra kendisini gemlemeyi býrakarak içinden geldiði gibi konuþmaya baþladý. Ali, Mehmet’in ölümle ilgili, cennet cehennemle ilgili düþünceleriyle çok ilgilenmiþti. Mehmet Özakýncý’nýn esaret hayatý boyunca karþýsýna çýkan her insan gibi bu genç de, ihtiyarý yaþadýðýna inandýrma görevini üstlendi.

**

Ali, Mehmet Özakýncý’nýn durumunu hapishane yönetimine anlattýðýnda, onlarýn da öyle çok bilgisiz olmadýklarýný farketti. Her nasýlsa ihtiyarýn akli dengesinin bozuk olduðuyla ilgili bir haber tüm gardiyanlara uçurulmuþtu. Ancak Ali, ihtiyarý yaþadýðýna inandýrmanýn bir yolu olduðunu hapishane müdürüne söylediðinde, adamýn ilgisini biraz olsun çekmeyi baþarmýþtý. Müdür Mehmet Özakýncý’yý ailesiyle yüz yüze görüþtürmeyi kabul etmedi. Ýçinde bulunduklarý dönemin buna uygun olmadýðýný düþünüyordu. Fakat Ali ýsrarýyla, bir telefon görüþmesi iznini kopardý. Birkaç gardiyanýn birkaç sigara paketi karþýlýðýnda gerçekleþtirdikleri özverili çalýþma sonucunda Mehmet Özakýncý’nýn karýsýnýn telefon numarasý bulundu. Ali iþini þansa býrakmak istemiyordu. Gardiyanlar arasýndan edindiði bir arkadaþý(!) sayesinde Ayþe Özakýncý’yla bir telefon görüþmesi bile yaptý. Kadýn kocasýndan yýllardýr haber alamamanýn verdiði çaresizlikle, tüm umudunu yitirmiþti. Öðrendiði haberlerle çok mutlu oldu. Bir gün sonra öðle saatlerinde Mehmet’le konuþacaðýyla ilgili haberin verdiði huzurla, içi kýpýr kýpýr halde telefonu kapadý.

**

Ahize Mehmet’in elindeydi, Ali yanýnda numaralara basmak üzere bekliyordu.
- Mehmet Abi, on dakikamýz var, hazýr mýsýn?
- Oðlum hazýrým dedim ya, ara bakalým ne olacaksa olsun bitsin artýk.
- Abi sen bana hala inanmýyorsun, derken bir taraftan da numaralara bir bir basmaya baþladý Ali.
- Dur, sessiz ol, çalýyor.
Mehmet Özakýncý’nýn kalbi gümbür gümbür atýyordu. Yaþadýðýna dair içinde hala bir umut taþýdýðýný hissetti. Ahize yerinden kalkýyor...
- Aloo...
Bu Ayþe’nin sesiydi. Týpký daha önce hissetiði tandýk bir duygu gibi... Gözü kararýyordu. Bu sefer neden acý çektiðini anlayamadý. Kalbi aklýna geldiðinde, elini zaten çekmekte olduðu acýyý dindirmek istercesine kalbine doðru götürmüþ olduðunu farketti. Mehmet Özakýncý çok öncelerden vazgeçtiði yaþama gözü açýk veda etti. Kucaðýna düþtüðü Ali, Ölü Ýhtiyar’ýn açýk gözlerine bakarken onun son anýnda yaþadýðýnýn farkýna vardýðýný düþündü. Ýhtiyar dünyaya doyasýya bakýp veda etmeyi istemiþti.



Not: Bu öykü yaþanmýþ bir olaydan esinlenerek yazýlmýþtýr. Olayýn aslýný bilenler, öykünün gerçeðe uymadýðýný düþünebilirler. Öykünün yazarý olayý bir kaç yýl önce duymuþtur ve öyküyü yazdýðý sýrada gereðinden fazla esinlenmemek için bilinçli olarak olayýn aslýný araþtýrmamýþtýr. Bu nedenle öykünün gerçeklik iddiasý yoktur.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn varoluþçuluk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Pazartesileri Sevmiyorum
Gece Bekçisi

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gökkule
Gizemli Yabancý
Ölümden Sonra
Bana Sorma
Yüzyýlýn Son Fýrsatý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
André Gide - Isabelle [Ýnceleme]
Boþlukta Sallanan Adam – Saul Bellow [Ýnceleme]


Güven Solak kimdir?

Çoðunluðun içinde azýnlýk ya da azýnlýðýn içinde çoðunluk gibi hissedilebileceðini düþünen bir amatör. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Fyodor Mihailovic Dostoyevski, Jean Paul Sartre, Albert Camus, Franz Kafka, Oðuz Atay, Sabahattin Ali, Dino Buzzati, Yusuf Atýlgan


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Güven Solak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.