..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýste, sana verilecektir; Ara, bulacaksýndýr; Çal ve kapý sana açýlacaktýr -Ýncil
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Yeþim




10 Ekim 2005
P - Lastik  
Yeþim
... plastik: doðada bulunmayan, yok olmayan; büküldüðünde eski þekline dönmeyen...


:BGFD:
“Bugün dükkâna ilk kim geldi biliyor musun?” diye sordu Gülten Leyla’ya, gözlerini iri iri açarak.
“Ne bileyim kim?”
“Uður böceði teyze.”
“Hmm, hadi ya, ne aldý?” dedi Leyla umursamaz bir tavýrla.
“Yaký aldý; sýrtý aðrýyormuþ.”
“Tüh! Ala ala bir tek yaký mý aldý? Ben de þöyle okkalý bir reçeteyle geldi sandým; sen böyle heyecanlý heyecanlý anlatýnca...”
“Ama ne zaman siftahý onunla yapsak, o gün iþler iyi gidiyor! Hem, kýzz... baksana, ne garip bir þey eczanede çalýþmak; birileri hasta olup ilaç almaya gelince insan seviniveriyor bazen elinde olmadan... di mi ne garip?”
Leyla, tezgâhýn arkasýndaki sandalyede, istifini bozmadan oturmaya devam etti. Oje sürüyordu. Þöyle göz ucuyla Gülten’e bakarak “Hmm evet” dedi ve birkaç saniye evvel sað eline sürmeyi tamamladýðý çingene pembesi ojelerini, dudaklarýný büzüþtürerek üfledi.

Ne güzel kýz bu Leyla ya! Hem kendine bakmayý da biliyor, diye düþüncelere daldý Gülten. Ben onun kadar güzel olsam çoktan birini bulup, çoluk çocuða karýþmýþ olurdum. Yaþ geldi otuz bire -hayýr... hayýr! otuz buçuk... olsun ben þimdiden kendimi alýþtýrayým da bu otuz bir lafýna- evlenmeyi býrak, þöyle bir iki gezip tozup hevesimi alacak birini bile bulamadým. Yok... kesin bir uðursuzluk var benim üzerimde. Annem doðru söylüyor, kýsmetim baðlý kýsmetim.

“Leyla yaa... Hafta sonu seninle Ýstanbul’a, Telli Baba’ya gidelim mi?”
“O da kim yav? Bu aralar, mafya dizilerine iyi kaptýrdýn sen kendini ha!” dedi Leyla alaylý alaylý.
“Ne mafya dizisi kýzým. Aþk dizisi diyorum aþk...” dedi Gülten âdeta kendinden geçerek ve gülümsedi.
“Eee?” dedi Leyla soðuk bir ses tonuyla.
“Telli Baba’ya gidip adak adayan, dilek dileyen herkesin her isteði oluyormuþ! Geçen bir müþteri anlattý, sen yoktun o sýrada, kadýnýn kýzýnýn kýsmeti baðlýymýþ, hoca efendi öyle demiþ. Telli Baba’ya gidip adak adamýþlar, bir aya kalmamýþ kýza iyi bir kýsmet çýkmýþ...”
“Aman sen de bir hoþsun! Deme bana hacý-hoca, baba-maba diye yüz kere söylememiþ olsam anlayacaðým yani! Sevmiyorum iþte ben öyle þeyleri”
“Hadi be, gidelim... denemekten ne çýkar ki? Bak sen de otuzuna merdiven dayadýn. Fena mý olur sana da, bana da þöyle eli yüzü düzgün, hâli vakti yerinde birer kýsmet çýksa?” dedi Gülten kikirdiyerek.
“Yok, yok! Ben almayayým, alana da mâni olmayayým” dedi Leyla, konuyu kapat dercesine.

‘Eli yüzü düzgün, hâli vakti yerinde’ kelimeleri Leyla’nýn beyninde uçuþtu durdu. Mehmet’i düþündü. Acaba? Acaba hakikaten Mehmet’i kendisine baðlayýp, karýsýndan uzaklaþtýrýr mýydý bu adak iþi? Bak büyüye inanýrým, diye düþündü... o ayrý... Bu küçük kasabaya gelmeden uzun zaman önce, memleketi Samsun’da, liseden bir arkadaþýnýn baþýna dadanmýþtý bu büyü illeti. Zavallý kýzcaðýz büyüyü bozdurana dek akla karayý seçmiþ; yemeden içmeden kesilmiþ, erimiþ, bir deri bir kemik kalmýþtý. Gel gelelim sakat mevzuydu bu büyü müyü, pek bulaþmamak lazýmdý. Bazen geri de tepebiliyor, yaptýranýn da canýný okuyabiliyordu ne de olsa... Aman yok, diye geçirdi içinden, iþimiz adaklara, fallara kaldýysa!

Leyla’nýn sevgilisi Mehmet eczanenin sahibiydi. Ýstanbul’da Eczacýlýk Fakültesini bitirdikten sonra, doðduðu yer olan Sapanca’ya geri dönmüþ, burada önce eczane açmýþ, sonra da iyi bir aile kýzýyla evlenmiþti. Mutlu musun diye sorsalar, mutluyum derdi, beþ yaþýndaki býcýrýk kýzý ve becerikli karýsý ile bahçesi meyve aðaçlarýyla dolu, güzel evinde, sakin, huzurlu bir hayat yaþarken! Sonra bir gün Leyla çýkageldi. Konuþkandý; anlattý da anlattý: Samsun’da aile baskýsýndan sýkýldýðýný, bu yüzden ani bir kararla Ankara’ya yerleþtiðini, orada bir tekstil firmasýnda sekreter olarak çalýþtýðýný, sonra geçim sýkýntýsý çekip, sakin ve yaþamasý nispeten kolay bir yer olduðu için burayý seçtiðini ve elbette iþ aradýðýný. Ha bir de Mehmet’in gözlerinin içine bakýp masum masum (!) gülümsedi. Tuttuðunu koparan bir kýza benziyor diye düþünmüþtü Mehmet; sempatik de... Pek ilaçtan anlar bir hali yok ama... Gülten’e yardým edebilir. Uyanýk bu uyanýk, hemen öðreniverir. Hem gece ve bayram nöbetlerinde kalabalýk olmak iyi oluyor.

Leyla, o gün bugündür, yaklaþýk bir senedir, bu eczanede çalýþýyordu. Gerçi son birkaç aydýr -Mehmet’le iliþkileri baþladý baþlayalý- kendini Gülten’den ayrý tutuyor, içten içe ben buranýn sahibi sayýlýrým havalarýna giriyordu.

Kýzlarýn sessizliðini içeri giren bir müþteri bozdu.
“Ýyi günler,” dedi adam kibarca, baþýyla hafif selam vererek.
“Hoþgeldiniz,” dedi Gülten içten bir gülümsemeyle. “Ne istemiþtiniz?”
“Hafif bir baþaðrým var bu aralar. Eylül-Ekim aylarýnda hep olur böyle. Hava deðiþikliðinden olsa gerek. Aðrý kesici rica edecektim”
“Tabi,” dedi Gülten ve elini raftaki ilaca uzattý; etikete bakýp, fiyatý söyleyeceði sýrada, Leyla kývrak bir hareketle bir üstteki raftan ithal bir ilacý kaptý ve bilmiþ bir tavýrla “Bu daha etkili bir ilaç, Mehmet Bey söylemiþti dün,” diyerek müþterinin yanýt bile vermesini beklemeden ilacý poþete koydu:
“16 YTL, efendim...”
Müþteri parayý ödedi ve teþekkür ederek eczaneden çýktý.
“Ne kibar adam di mi? Biliyor musun, bu adam yazarmýþ. Ýsmi Ýzzet Harun. Teyzemlerin yeni taþýndýklarý ev var ya, onun yanýndaki evde oturuyorlar iþte. Hatta teyzem karýsýyla kahve içmiþ geçen gün....”
Leyla banane dercesine Gülten’e baktý. Çantasýndan çýkardýðý cep telefonunu kurcalamaya baþladý. Rehberde ‘Arzu’ diye kayýtlý olan Mehmet’in dün geceyarýsý yolladýðý mesajlarý tekrar tekrar okudu.

Vakit bir hayli ilerlemiþ, neredeyse öðlen olmuþtu. Ýþler de amma kesattý! Bir yaký, bir de aðrý kesici... neyse ki ‘ithal’... Leyla, “Hani nerede ‘uður böceði teyze’nin uðuru?” dememek için kendini zor tuttu. “Yemek yiyelim bari, öðlen oldu” diyerek dakikalardýr süren sessizliði bozdu. Bunu fýrsat bilen Gülten, dakikalardýr susmak için kendini zor tutuyormuþcasýna, hemen atladý: “Ben gidip karþýdaki bakkaldan ekmek alayým o zaman” ve demesiyle çýkmasý bir oldu.

Leyla bu boþluktan istifade etmek istercesine Mehmet’i aradý. “Gelmiyor musun bugün aþkým?” diye sordu. “Yok pek satýþ olmadý, tatlým...” dedi kadýnsý sesini ince çocuksu bir sese dönüþtürerek. Sýkýþtý mý, tatsýz bir haber vermesi gerekti mi hep böyle yapardý.

Leyla telefonu kapattýktan birkaç dakika sonra, Gülten elinde beyaz bir poþetle içeri girdi. “Baak... neler aldým bize? Ekmek, kaþar, domates, viþne suyu bile aldým... þöyle güzel birer sandviç yaptýkmýydý, ohh...” Elindekileri býrakmak için mutfaða gitti. Ön tarafa geri döndüðünde Leyla’yý meraklý gözlerle dýþarýyý seyrederken buldu. Kaldýrýmda eczane istikametinde iki tane izbandut tipli adam yürüyordu. Biri diðerinden on santim kadar uzundu. Kýsa olanýn üzerinde siyah bir takým elbise vardý. Bu saatte, burada giymek için fazla abartýlý bir þey... Kravat yoktu; gömlek yerine de siyah bir tiþört giymiþti. Kýyafetini tamamlayan siyah, arkaya doðru yapýþtýrýlmýþ yaðlý saçý ve koyu renk teni onu baþtan aþaðý simsiyah yapýyor ve güneþ ýþýðýnda ‘gündüz feneri’ gibi parlamasýna neden oluyordu. Diðerinin üzerinde yanýndakinin tam tersi bir kýyafet vardý. Beyaz tiþört- fanila karýþýmý þeyin açýk yakasýndan kýllarý dýþarý fýrlamýþ, içeride kalýp bunalan üç beþ zavallý kýl “biz de! biz de!” der gibi, pörtlemek için âdeta can atýyordu. Altýnda eski ya da eskitilmiþ kumaþtan yapýlmýþ bir kot pantalon, ayaklarýnda ise Ortaçað’da aristokratlarýn giydiði pabuçlarý andýran, sivri burunlu ayakkabýlardan vardý. Saçlarý siyah ve kývýrcýktý. Diðerinin aksine bunun siyah, gür ama kýsa býyýklarý vardý. Leyla, az evvel onlarý konuþurken görmese tesadüfen yan yana yürüyen iki insan olduklarýný düþünecekti. Tek bir ortak noktalarý vardý: bu küçük ve mütevazi kasabada ender rastlanacak tipler olmalarý! Gülten bunlarý görünce çýðlýðý bastý: “Aaaa bak kýz... Bize geliyor galiba bunlar... Ne alacaklar acaba?” “Ne mi alacaklar? Tabii ki de ya uyuz ya bit ilacý... baksana...” dedi Leyla bilmiþ bilmiþ sýrýtýp, onlarý iþaret ederek. Uzun boylu olan göðsünü kaþýyordu; tiþörtün içinde can çekiþen kýllarýný dýþarý çýkarmak ister gibi bir hâli vardý. Eczanenin tam önüne geldiklerinde, adamlar Gülten’in hevesini kursaðýnda býrakarak, kaldýrýmdan inip karþýya geçtiler ve karþýdaki emlakçýya girdiler. “Tüh be müþteri deðillermiþ” dedi Gülten iç çekerek.

Ne iþi vardý bu magandalarýn emlakçýda? Eyvah! Ev mi alacaklardý Sapanca’dan? Yoksa dükkân mý, arsa mý, daire mi... Liste uzayýp gittikçe Leyla’nýn meraký artýyordu. Neyse ki çok geçmeden adamlar kapýnýn önüne çýktýlar, Leyla da böylelikle biraz yatýþmýþ oldu. Uzun boylu olan yanýndakine bir þeyler söyleyerek yandaki bakkal dükkânýna girdi, birkaç dakika geçmeden elinde iki soda þiþesiyle geri döndü. Ýçecekleri bir dikiþte bitirip, þiþeleri kaldýrýmýn kenarýna koydular. Önce uzun olan geðirdi, hemen ardýndan diðeri.

“Bakma kýzým öyle dikkatli dikkatli farkedecekler, ayýp olacak sonra” diyerek uyardý Gülten Leyla’yý. “Aman yok be... Sence ne konuþuyorlar bu hanzolar?” dedi Leyla ve kahkahayý patlattý. “Deme kýz öyle, günah... hem bak þu býyýksýz olanýn üstüne baþýna efendi bir þeyler giydirsen, saçýný baþýný biraz düzeltsen, adam edersin. Ötekinin iþi biraz zor da... Neydi o dur bakayým -hani var ya bu aralar bir kelime ya, seksli meksli bir þeydi- aman... þey iþte...” diyerek kýkýrdadý Gülten. Leyla, “Metroseksüel mi demek istiyorsun?” dedi bilmiþ bilmiþ. “Hah yaþa! Evet iþte metroseksüel yapacaksýn onu, manikür, pedikür, aðda... bak o zaman, vallahi, düzgün bir tip olur” “Kýzým güzellik salonu iflas eder, bunlara aðda mý yetiþir? Hem bak býyýklý vahþi erkek kendi iþini kendi görüyor” diyerek Uzun’u iþaret etti Leyla. Adam bir yandan arkadaþýyla hararetli hararetli konuþuyor, bir yandan da yakasýndan dýþarý fýþkýran kýllarý burkarak kopartýyor ve parmaklarýný birbirine sürtmek suretiyle yere atýyordu. Þayet kýllardan parmaðýna yapýþan olursa, çaresi kolaydý: üflüyordu. Bu iþlem o kadar uzun sürdü ki kýzlar adamýn tiki olduðuna kanaat getirdiler. Gülten “Ay sandviç yapacaktýk yaa! Bak unuttuk...” diyerek ayaða kalkmýþtý ki, Leyla’nýn “Evli midir bunlar?” sorusuyla kendine gelerek, sandalyesine geri oturdu. Ne de olsa konu aþk ya da evlilikse Gülten’in ilgisini ne açlýk, ne susuzluk hiç birþey daðýtamazdý. “Ay bilmem ki... olabilir yaþlarý epeyce var... otuz vardýr bunlar rahat” dedi heyecanlý heyecanlý. Leyla, ters bir bakýþ atmayý ihmal etmeden, devam etti: “Allah bunlarýn karýlarýna kolaylýk versin! Yarma bunlar yarma ayol! Allah bilir minyon, çelimsiz bir þeydir bunlarýn karýlarý... Kolay deðil bu izbandutlarýn koynuna girmek anacýðým”. Konu bayaðýlaþtýkça, Leyla’nýn ses tonu ve konuþma tarzý da bayaðýlaþýyor; kýz gitgide havaya giriyordu. Gülten sustu, yüzü hafif kýzarmýþ, yanaklarý pembeleþmiþti.

Tam o sýrada bakkalýn önüne siyah, kocaman bir cip yanaþtý. Koyu renk camlar içerisinin görünmesini engelliyor, bu da kýzlarý heyecanlandýrýyordu. Hem pek alýþýk olmadýklarý bir durumdu, Sapanca’nýn dar ara sokaklarýndan birinde kocaman bir cip görmek. “Bu ne böyle kýz, görüyor musun? Kocaman... bizim tüm sülale sýðar buna yaav” dedi Gülten þaþkýnlýkla. “Evet görülmeyecek gibi deðil maaþallah! Ýki oda bir salon...” dedi Leyla alýþýlageldik alaylý ses tonuyla. Bir gün onun da olacak mýydý böyle kocaman bir cipi? Kendisini cip kullanýrken hayal etti bir an; aman yok, diye düþündü; ne iþi var bir kadýnýn böyle hantal bir arabanýn sürücü koltuðunda... hiç seksi deðil... Mehmet kullansýn cipi, ben de yanýnda oturayým. Leyla’yý kendine getiren Gülten’in dirsek atarak dürtmesi oldu. “Bak kýz bak... Kapý açýldý...” diye baðýrýyordu Gülten.

Kýzlar içinden ne çýkacaðýný bir türlü kestiremedikleri cipi pürdikkat inceliyorlardý. Derken pürüzsüz bir bacak göründü ilk. Gülten ve Leyla þaþkýnlýkla birbirlerine bakýp, ayný anda “Aaa... kadýnmýþ!” dediler. Kadýn, kapýnýn hemen altýndaki basamaða basarak, araçtan rahatça indi. “Müþteri!” dedi Gülten “Bu sefer vallahi de billahi de müþteri!” Leyla susuyor; büyük bir dikkatle idolünü takip ediyordu. Kadýn iþveli adýmlarla kaldýrýma çýkýp, emlakçýya doðru yürüdü. Kýyafeti frapandý ama bu ona yakýþmýþ, hatta ayrý bir hava katmýþtý. Siyah bir mini etek giymiþti; üzerinde þýk lame bir bluz, boynunda ise iri siyah taþlý bir kolye vardý. Ayakkabýlarýnýn ince topuklarý yere her deðdiðinde, uzun sarý saçlarý hareket kazanýyordu. Uzun boyluydu; ne zayýf, ne þiþman, balýketiydi. Leyla ilk kez Mehmet’in gelmesini istemiyordu. Gelmemeliydi, sýrasý deðildi... gelip de bu kadýný görmemeliydi! Anlamsýz bir kýskançlýk duygusuydu düpedüz! Mehmet’i her gece karýsýnýn yanýnda yatarken düþündüðünde, hissetmediði tarzda bir duygu...

Gülten ise büyük bir hayranlýkla, gözünü bir an bile ayýrmadan, kadýný izliyordu. Bu nasýl bir güzellik! Sosyetik biri olmalý bu, diyordu kendi kendine, her hafta magazin dergilerinde boy boy fotoðraflarý çýkan. Sýradan bir kadýn olamazdý ki... muhakkak ünlü biriydi; hizmetçileri, kuaförleri, aþçýlarý olan, elini sýcak sudan soðuk suya hiç sokmamýþ bir kadýn; her zaman sevgilisi, çevresinde hayranlarý olmuþ bir kadýn... Eski Türk filmlerindeki gibi sigarasýný dudaklarýna götürdüðü anda erkeklerin yakmak için yarýþtýklarý bir kadýn... o kadýnsa, biz neyiz peki?

Leyla’nýn þaþkýn sesi Gülten’i kendine getirdi: “A a a inanmýyorum! Bak sen... Vay vay vay...”
Sarýþýn bomba, siyah takým elbiseli Gündüz Feneri’ni yanaklarýndan öpüyordu! Yüzü eczaneye dönük adamýn, mutluluktan, gözlerinin içi gülüyordu. Pek samimi bir havalarý vardý. Sýra Uzun’a geldi; kadýn onu da yanaklarýndan öptü ama bu daha mesafeli bir öpüþmeydi. Kýzlar, nefeslerini tutmuþ, bekliyorlardý. Öpüþme ve hatýr sorma faslý sona erdikten sonra, ceketli adam ve kadýn el ele tutuþarak dükkâna girdiler. Güneþ cama vuruyor, bu yüzden de, dükkânýn içi net gözükmüyordu. Keþke bir müþteri gelse, 100 YTL verse de, para bozdurmaya gitsem emlakçýya, diye geçirdi içinden Gülten.

“Tövbe, tövbe...” diye mýrýldandý Leyla, ses tonunda hayal kýrýklýðý vardý. Kýzlar, birkaç dakika, sessizce, adamlarýn ve kadýnýn dükkândan çýkmasýný beklediler. Umudu kesen Gülten derhâl lafa girdi: “Sevgili mi þimdi bunlar? Gördün mü kadýný? Ne kadar da güzel”. Hemen yanýt vermezse sorularýn ardý arkasý kesilmeyeceðini bilen Leyla “Öyle gözüküyorlar, havalý kadýn evet.... ama biraz vamp bir tip” diyerek kestirip attý. Konuþmak istemiyordu. Düþünmek, beklemek ve seyretmekti istediði. Bir de yakýndan görebilmek! Sadece kadýný, ah sadece onu... yakýndan bir görebilseydi! “Ne yani sadece havalý mý? Bal gibi de güzel bu kadýn! Bak bir de adama hanzo diyordun. Hanzo olsa ne iþi var bu afetle?” diye lafa devam etti Gülten. Leyla Gülten’in sorularýndan bunalmýþtý: “Onu bilmeyecek ne var... adam zengindir...” dedi alýþýlageldik çok bilmiþ tavrýyla . ‘Fakir güzel kadýn’-‘zengin kýro adam’ menfaat iliþkisine dayanan pek çok yerli dizi izlemiþ olan Gülten, sanki hayatýnda ilk kez böyle bir þeye þahit oluyormuþcasýna Leyla’ya þaþkýn gözlerle baktý ve sustu. Ne yapsýn kýzcaðýz!? Dizilerdeki aktörler öyle yakýþýklý oluyordu ki, hipnotize olmuþ bir halde adamlarýn kaþýna gözüne bakarken, bir yandan da entrikalarla dolu konuyu kavramaya çalýþýrken, kýroluklarýný fark edemiyordu ki insan!

Yaklaþýk on dakika sonra kadýn ve adamlar dükkândan çýktý. Emlakçý onlarý kapýya kadar uðurlamýþtý. Bu paralý ve kararlý müþteri olduklarýnýn bir nevi kanýtý sayýlýrdý. Arabaya doðru yürürlerken, kadýn sevgilisine eliyle ‘bir dakika bekle’ iþareti yaptý. Aralarýnda bir þeyler konuþtular. Derken, minik ve payetlerle süslü el çantasýnýn içinden cipin anahtarýný çýkartarak Uzun’a uzattý; ve sevgilisi ile birlikte ters yöne doðru yürümeye baþladý. Karþýya geçerek kaldýrýma çýktýlar.

Eczaneye geliyorlardý. Eczanenin yanýndaki dükkânlardan biri bir haftadýr boþtu, diðeri ise overlok atölyesiydi. Evet! Evet... kesin eczaneye geliyorlardý. Gülten heyecanla ayaða fýrladý. Leyla kasanýn arkasýndaki yerini alarak, hazýr ol konumuna geçti. Kadýn âdeta aðýr çekim yürüyordu; saçlarýný savura savura, yuvarlak hatlý kalçasýný kývýra kývýra. Bu düþ-gerçek karýþýmý klipsel durum, Gülten’in bir an için hayal gördüðünü sanmasýna ve aslýnda hiç gelmeyeceklerini düþünüp, hayal kýrýklýðý yaþamasýna neden oldu. Oysa bu kez yanýlmamýþlardý. Kapýnýn tepesindeki zil þýngýrdadý. Adam kadýna kapýyý tuttu. Kadýn önden içeri girdi, ne selam verdi ne de bunu ima eder bir iþaret yaptý. Dosdoðru, yerini eliyle koymuþcasýna bulduðu, makyaj malzemelerinin yanýna giderek onlarý kurcalamaya baþladý.

Kýzlar þaþkýndý. Hiç birþey demeden öylece bekliyorlardý. Adam Gülten’e dönerek “Ýyi günler ablalar... þey... ben lastik alacaktým” dedi yarý mahçup bir ses tonuyla. Gülten ve Leyla, çaktýrmamaya çalýþarak, göz ucuyla birbirlerine baktýlar. Ýkisi de adamýn ne demek istediðini anlayamamýþtý. Gülten “Burasý eczane, lastikçi iki sokak aþaðýda” diyecek oldu ama Leyla onu sustururcasýna lafa daldý: “Lastik mi? Bundan mý istiyorsunuz?” dedi bir avuç paket lastiðini göstererek. “Cýk...” dedi adam “Deðil bacým...” “Lastik eldiven mi diyorsunuz?” dedi Leyla merakla. “Yok eldiven deðil yauv... Lastik var ya lastik... yaa iþte...” diye üsteledi adam. Lastik kelimesinin vurgusu, tonlamasý cümledeki diðer kelimelerden çok farklýydý, neredeyse baðýra baðýra konuþan adam, sýra o kelimeye geldi mi, sesini aniden kontrol ederek alçaltýyor, ardýndan yine yükseltiyordu. Tam o esnada, isterik bir kahkaha ve ne olduðu net anlaþýlamayan bir çift söz duyuldu:
“HaHaHaHa... Aman Tanrým!”

Kýzlar sesin dýþarýdan geldiðini düþünerek, ayný anda, dükkânýn önüne baktýlar. Kimsecikler yoktu! Sarýþýn kadýn yüzünü Leyla’ya çevirdi; þuh bir bakýþ attý ve az önceki kahkahanýn aynýsýndan bir tane daha patlattý. O an, Leyla ne hissedeceðini bilemedi; sevinç, üzüntü, nefret, acýma... tüm duygularý birbirine karýþmýþtý; gülsün mü aðlasýn mý karar veremedi. Nedenini bilmediði bir bitkinlik çökmüþtü bedenine. Gülten ise köþeye çekilmiþ, donuk ve anlamsýz bakýþlarla, bu garip, ne idüðü belirsiz müþterileri inceliyordu.

Güzel kadýn vücutlu, kalýn erkek sesli idol, çantasýndan sigarasýný çýkardý; Parmaklarý, bir tek parmaklarý onu ele veriyordu. Kýrmýzý oje sürülerek güzelleþtirilmeye çalýþýlmýþ, kalýn, yamuk, asla bir kadýna ait olamayacak kadar çirkin parmaklar... Kimseden izin alma ihtiyacý duymadan, küstah bir el hareketiyle sigarasýný yaktý ve kahkaha atarak konuþtu:
“Prezervatif istiyor iþte adam, sen de anla be anacýðým...”
...




23 Eylül 2005
YMK

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: teþekkürler
Gönderen: nazlý usta / Ýstanbul/Türkiye
9 Temmuz 2007
Dersten sonra bir sigara molasýnda tartýþmýþtýk bu yazýyý. Tesadüfen...Siz yazýlarýnýzý anlatýrken, yazmayý ne kadar sevdiðinizden bahsederken, içimde bir þeyler konuþtu benimle... Yazmaya neden ara verdiðimi, içimdeki bütün üzüntülerden kýrgýnlýklardan bu yolla kurtulmanýn en iyisi olduðunu hala anlamadýðýmý haykýrdý adeta... Bu yazýnýn benim için anlamý farklýdýr o yüzden. Bir yazýdan öte, yazmaya yeniden baþlamama yardým etmiþ bir klavuz "P-lastik"... Yüreðine saðlýk caným hocam :)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn beklenmedik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kýrmýzý
Gamma

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
20 Aralýk 2012*
Gölge
Welcome To Kay-ýp-bedenler Kulubü
Beyoðlu ve Ben
Ýntihar
Tez
Dedem
Randevu
Biz: Bekleyenler
Didem'in 3. Doðumgünü

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Hayaletperest [Þiir]
Mesih [Deneme]
Savunma Mekanizmasý [Deneme]
Film Þeridi [Deneme]
Aþka Dair Monolog [Deneme]
Terk [Deneme]
Post Modern Putperestlik [Eleþtiri]
Bu Ýşte Bir 'Yanlışlık' Var [Eleþtiri]
Aþkýn Ömrü 300 Yýldýr [Eleþtiri]


Yeþim kimdir?

Okuyucularýmý þaþýrtmak ve yüzeysel olmayan tarzda düþünmeye yönlendirmek en büyük hedefim. Güneþin muhteþem batýþý, kuþ, böcek tasvirleri, sevgi pýtýrcýklarý bana göre deðil… Güneþ gökyüzünde, kuþlar aðaç dallarýnda zaten yeterince güzel… Ben dünya üzerindeki en karmaþýk þeyi insan psikolojisini eþelemekten ve bunu yazýlarýma aksettirmekten büyük keyif alýyorum. Üzerinde çok fazla yazýlmýþ, çizilmiþ, fazla tartýþýlmýþ konular bana göre deðil. Yazarken edebiyat yapma kaygým yok. Soyut olan düþüncelerimi, karakterler vasýtasýyla somutlaþtýrmak amacým. Yazdýklarýmý anlaþýlmasý zor bulanlar var. . . Çünkü ben yazarken kendi hayal gücümü ya da kurgu yeteneðimi ispatlamak adýna yazmýyorum; -kendi hayalgücüm bana yetiyor, fazla bile geliyor! -Okuyucuya hayal gücünü zorlatmayý hedef alýyorum. "Eðer Leonardo, Mona Lisa tablosunun altýna þöyle yazsaydý ona nasýl deðer verebilirdik ?: 'Hanýmefendi gülümsüyor çünkü sevgilisinden sakladýðý bir sýr var' bu izleyiciyi gerçeðe zincirlerdi ve ben bunun 2001'e (Space Odyssey) olmasýný istemiyorum" (Stanley Kubrick)

Etkilendiði Yazarlar:
Ayn Rand, Dostoyevski, Sarah Kane, Annem, Bent, Smoke City, Beyoðlu, desteðini hep hissettiren Ýzzet Harun Akçay


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yeþim, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.