..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ama gene de dünya dönüyor! -Galilei
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Yeþim




1 Nisan 2004
Welcome To Kay-ýp-bedenler Kulubü  
Kendine hükmedemeyen kimse özgür deðildir. Pythagoras

Yeþim


Sen...! özgür olduðunu sanan! Kurallardan nefret de etsen...Hiçbir þeyi takmadan baþýna buyruk da yaþasan... Güneþin doðuþunu seyredebilmek için þafak vakti uyanmak "zorundasýn" !


:CDIB:

Bundan bir yýl önceydi, aþýk olduðum kadýn beni terk etmiþti. Hem de ben ona nerede, nasýl evlenme teklifi etsem diye kara kara düþünürken... Sonra baþka biriyle birlikte olduðunu öðrendim, daha kýrkýmýz çýkmadan! Pezevenk, sümsük herifin tekiydi. Üniversiteden ortak arkadaþ grubumuzdandý.

Özel hayatýmýn bir yansýmasý mýydý bilmiyorum ama iþ hayatým öyle berbattý ki, birer birer tüm müþterilerimle sürtüþmeler yaþýyor, sabahlarý uyanamýyor, hiçbir þeye konsantre olamýyordum. Bu durum patronun gözünden kaçmamýþ olacak ki, þirketin ekonomik durumunun iyi olmadýðýný söyleyip bana “bye bye” dediler.

Büyük kararý verdiðim gün, gün boyunca yattým, uyumadým, hani vardýr ya uyumakla uyumamak arasýnda ince bir çizgi, vitesi boþa alýnmýþ bir arabanýn içinde dik bir yokuþtan aþaðýya inme hissi... iþte o hisle yatakta döndüm, durdum. Akþama doðru kalkýp köþedeki süpermarketin yolunu tuttum; alýþveriþ sepetini bir büyük raký, camel marka sigara, en klasýndan tam yaðlý koyun peyniri, üzüm, þarküteri reyonundan aldýðým lahana sarmasý ve rus salatasýyla doldurdum. Eve gelir gelmez yaptýðým ilk iþ telefonun fiþini çekmek oldu, ne dün tartýþtýðým kýz kardeþimin dýrdýrýný, ne de lise arkadaþlarýmýn geyik muhabetlerini çekecek halde deðildim.

Aldýklarýmý sofraya yerleþtirip, radyoyu açtým. Uzun zaman olmuþtu, yaðlý peynir, alkol, bol kalorili lahana sarmasý, mayonezli rus salatasý olaylarýna girmeyeli... Ne de severdim oysa... Üniversite yýllarýnýn eseri alkol göbeðimi eriteceðime söz vermiþtim de sevgilime. Oysa artýk sevgilim -pardon eski sevgilim- sümsük erkek arkadaþýyla fingirdeþirken, ben de istediðimi yiyebilecek, onu düþünerek içebilecektim. Hatta aðlamak, aþk þiirleri yazmak... hepsi ama hepsi serbestti! Ayrýldýktan sonra daha bir sever olmuþtum sanki onu... ‘niye niye niye’ kelimleri beynimde havai fiþek misali patlarken, ben ilk dubleyi bitirmiþtim bile. Dolmalarý büyük bir hasretle mideme indirirken, radyodaki þarkýya eþlik etmeyi de ihmal etmedim. Zeynep, eski kýz arkadaþým yani, öyle sinirlenirdi ki bir þey yerken konuþmama yahut aðzýmý açmama, bunu anýmsayýnca þarkýyý aðzýmý daha çok açabileyim diye baðýrarak söylemeye baþladým. Ýþte büyük kararýn ilhamý da o sýralarda geldi. Kýsýtlamalar, yasaklar, günahlar, nefretler, kurallar bir bir film þeridi gibi gözümün önünden geçti. Ne kadar çok þey vardý yapmak isteyip yapamadýðým, ne kadar da sevgisizdim, ne kadar da yalnýzdým kalabalýðýn tam ortasýnda... ne kadar parasýzdým, yorgundum, býkmýþ ve bezgindim. Her þeyini kaybetmiþ biriydim ben. Seneler önce 'loser'* diye dalga geçip, küçümsediðim heriflerden biriydim iþte! Hatta ta kendisiydim!

Ben de istediðim her þeyi yiyip içebilmeli, doktorun yasakladýðý ama senelerdir boþluðunu çekirdek yiyerek yahut sakýz çiðneyerek kapatmayý bir türlü beceremediðim sigarayý tüttürebilmeli, geçenlerde bir kitapta okuyup nasýl acaba diye meraktan çatladýðým uyuþturucularý deneyebilmeli, güneþin doðuþunu þöyle kafam rahat seyredebilmeliydim.

Sarhoþluðun eþiðinde olmasam eminim ki “tövbe tövbe” der, yirmi sekiz yaþýna gelip hala böyle abuk sabuk çocukça þeyleri aklýmdan geçirebildiðim ya da merak ettiðim için kendime çok kýzardým. Ama sarhoþtum ve çoktan karar verip, yeminimi etmiþtim: Cebimde kalan para bir hafta istediðim þekilde idare ederdi beni. Ýdam edilecek bir mahkuma bir hafta verseler neler yapardý acaba? Ýþlediði suçu affettirmek için ibadet eder, duayla mý geçirirdi o haftayý, yoksa hayatýn tadýna bakmak, o güne kadar istediði her þeyi korkusuzca yapmak mý isterdi? “Bana ne idam edilecek mahkumdan” dedim kendi kendime, “o, günahlarýný affettirmekle uðraþa dursun, ben geliyorum hayat... bana öyle bir kucak aç, öyle mutlu edip, yirmi sekiz sene boyunca yaþattýðýn her acýyý, her mutsuzluðu telafi et ki, ölmeden önce hakkýmý sana helal edeyim.”

Yorgundum, ne iþ bulacak, ne karnýmý doyuracak, ne ev sahibimin kapýsýný çalýp kirasýný ödeyecek gücüm ve sabrým yoktu. Bir hafta, sadece bir hafta... hayatý korkusuzca, kimseden çekinmeden, yasaksýz, ‘annem duyarsa ne der’siz, öte yandan kimseye zarar vermeden, kendimi - hayatýmda bugüne kadar hiç yapmadýðým kadar - sadece kendimi düþünerek, isteklerim doðrultusunda yaþayacaktým. Sonra mý? Sonra büyük karar devreye girecekti. Bunlarý yaþamýþ bir insan olarak evlenip, çoluk çocuða karýþýp, sahil yolunda bir evde oturup huzur içinde saksýda maydanoz yetiþtirecek halim yoktu heralde! Ne yapacaktým yani? Þu anki hayatýma yaþamak denemezdi zaten; iþsiz, çulsuz, þiþko, terk edilmiþ herifin tekiydim. Ölüm gayet mantýklý bir çözümdü.

Büyük kararýn ertesi günü hayatýmýn en hýzlý geçen günüydü. Zeynep’le ilk kez yalnýz buluþup, Polonezköy’e pikniðe gittiðimiz günden, hatta üniversite sýnavýndan sonra çýktýðým tatilden bile daha hýzlýydý. Öðlene doðru ancak kendime geldim, hemen soðuk bir duþ alýp kendimi dýþarý attým. Senelerdir her sabah iþe giderken uðradýðým gazete bayisinden bu sefer gazete yerine bir paket en sertinden sigara aldým.
“Hayýrdýr, gazete almýyor musun abi?“ diye sordu çýrak çocuk.
“Boþ versene ya senelerdir okuyoruz da noluyor” dedim.
Oh be gazete yok, haberler yok, baþkalarýnýn hayatlarýyla deðil, kendi hayatýmla ilgileniyorum artýk diye düþündüm.

Soluðu Beyoðlu’nda aldým. Þýk Ýtalyan restoranlarýndan birine girip daha önce Zeynep’le beraber geliþimde mönüde görüp, canýmýn istemesine raðmen pahalý diye sipariþ etmediðim her þeyden istedim. Týka basa doyduktan sonra üzerine bir de sigara yakmýþým ki, benden iyisi yok!

Ýkinci duraðým üniversite yýllarýnda arkadaþlarla takýldýðým, uzun zamandýr gelmek isteyip, vakit bulup da bir türlü gelemediðim bir bar oldu. Saat erken olduðundan olsa gerek, içeride temizlik vardý. Benim için bir sakýncasý olmadýðýný söyleyerek içeri daldým. Barmen beni görünce, anýmsamýþ olacak ki, hafifçe gülümsedi. Zeynep’le beraberken, o istemediði için hiç oturmadýðým, yüksekcene bar taburelerinden birine oturdum.
“Hoþgeldin” dedi barmen. “Sima tanýdýk gibi ama çýkartamadým. Eskilerden?”
“Eskilerden, çok eskilerden” diyip gülümsemekle yetindim.
Tavrýmý sempatik bulmuþ olacak ki, ben bir þey söylemeden bir kadeh viskiyi önüme koydu.
“Viski isteyeceðimi nereden bildin?” diye sordum þaþkýn bir ifadeyle.
“Gözlerinden” dedi gülümseyerek ve kendine de bir kadeh hazýrlayýp, benimkiyle tokuþturdu.
“Her þeyi bilir misin böyle, anlar mýsýn gözlerden...ýýýý?” dedim.
“Ersin ben...” dedi, elini uzatarak ve devam etti kendimi tanýtmama fýrsat vermeden “Bazý þeyleri” diyerek gülümsedi.
“Mesela baþka ne istiyor olabilirim?” dedim bunu fýrsat bilerek, pis pis sýrýttým.
“Dalga mý? O kolay yaa” dedi.
Yine pis pis gülümsedim. Tam olarak ne demek istediðini anlayamamýþtým ama bir de düþündüðüm þey ise diye geçirdim içimden, benden ballýsý yok bu alemde. Yoksa þansým mý dönmüþtü ölümü seçince...
Hesap yüklü geldiðinde önce bozuldum; ama bu Ersin’in avucuma birþeyler týkýþtýrmasýyla sona erdi.
“Ne bu?” dedim.
“Dalga istiyorum demedin mi abi” dedi. Sesinde bir huzursuzluk vardý.
“Aa evet unutmuþum, tabi ki, saðolasýn” dedim. Sýrtýný sývazlayýp, uzaklaþtým.

Eve vardýðýmda heyecanla poþeti cebimden çýkardým; fýþýr fýþýr bir poþetin içinde, koyu yeþil çimenimsi, otumsu bir þeyler. Bunun üniversitedeyken arkadaþlarýn esrar dedikleri ve arada bir içtikleri þey olduðunu düþündüm. Bir kez benim yanýmda da içmiþlerdi, sigaraya sarýlýyordu. O zamanlar zararlý bulduðum için geri çevirdiðim þeyi, içmek bugüneymiþ kýsmet diye düþündüm. Nasýl olsa artýk kaybedecek bir þeyim yoktu!
E peki þimdi ne yapacaktým, tamam sigara gibi içiliyordu bu þey ama...
“Nasýl sokacaðým ki bunu sigaranýn içine” diye düþünmemle sigaranýn içindeki tütünü, kaðýdý parçalamamaya gayret ederek çýkartmam bir oldu. Sonra itinayla yeþilliði ve tütünü kaðýdýn içine geri soktum. Sigara hazýr olduðunda, sýkýntýdan çatlamak üzereydim. Sýkýntým sigarayý yakmamla son buldu. Önce meraka kapýldým, ne olacak acaba þimdi diye derin bir bekleyiþ, sonra kendimi kasmayýp rahat býrakýnca bir gülme krizi ve ardýndan gelen bir konsantrasyon yoðunluðu, felsefi, derin düþünceler... Hayat hiç de fena deðilmiþ aslýnda yahu! Bir daha, bir tane daha derken Ersin’den aldýðým tüm ‘dalga’yý bitirmiþim o gece...

Sabah uyandýðýmda ise iyiydim. Hani o alkolün verdiði akþamdan kalmýþlýk hissi, baþ aðrýsý, mide bulantýsý yoktu. Sadece boðazým -çok sigara içmekten olsa gerek -aðrýyordu. Kalktýðým gibi Ersin’in yolunu tuttum. Beni görünce sýrýttý “Nasýl beðendin mi dalgayý abi?” dedi.
“Ýyiymiþ... saðolasýn koçum... ama bana baþka þeyler lazým þimdi” dedim.
“Ne gibi?” dedi Ersin.
“Hani var ya, beyaz“ dedim.
“Bizde öyle þeyler bulunmaz abi... kusura bakma iþim olmaz... ama istersen bir arkadaþý ararým senin için. Abi ayýptýr sormasý, söylemek zorunda da deðilsin tabi ama kendin için mi istiyorsun?”
Evet dercesine kafamý salladým.
Ersin gözlerimin içine baktý. “Kullanýcý mýsýn? Hadi ya...” dedi, ses tonunda üzgün bir ifade vardý.
“Yok aslýnda ilk...” kelimeleri dudaklarýmdan dökülüverdi.
Ersin “Abi o zaman hatýrým için bulaþma, bahsettiðin þey pis iþtir, bulaþtýn mý bir daha kurtulmak zordur. Bizim dalgaya benzemez, bir iki arkadaþ vardý oradan biliyorum” dedi endiþeyle.
“Ben ne yaptýðýmý biliyorum merak etme sen ” dedim.
Bu arada gözüm kaþýndaki küpeye takýldý. “Ne güzelmiþ bu ‘piercing’** böyle, fosforlu mu bu?”
“Evet...öyle”
“Nerede yaptýrdýn?”
“Pasajýn içindeki dövmecide... acýyor ama haberin olsun.”
Gülümsedim, “Arýyor musun sen þimdi, kuruyor musun benim baðlantýyý” diye sordum, sakin bir tavýrla.
Ersin “Sen bilirsin abi, sonra piþman olma da...”

Yarým saat sonra iki sokak ötede deri ceketli, kirli sakallý adamla buluþarak istediðime kavuþmuþ, mutlu mutlu evime dönüyordum. Ha bir de kaþýmdaki fosforlu piercingimle! Üniversitedeyken saçlarýmý çiçek çocuklarýnki gibi yaptýrmak istemiþtim, hani balmumuyla yapýlýyor ya- rasta; babam izin vermemiþti, hatta bir araba da laf iþitmiþtim; þimdi istediðimi yapmakta özgürdüm; saçlarým kýsa olduðundan rasta yaptýrmam imkansýzdý, durum böyle olunca onun yerini tam tutmasa da sembolik çaðrýþýmýndan dolayý yaptýrdým piercingi.

Aldýðým malzemeyi denemek için sabýrsýzlansam da, eve varýnca ne kadar da saf ve tecrübesiz olduðumu fark ettim. Bu þeyi yiyecek ya da Türk filmlerindeki gibi içkimin içine atacak deðildim ya... Peki ya ne yapacaktým ben bunu, ne kadar kullanmam gerekiyordu nallarý dikmemek için? Tahtalý köye gitmeye koskoca beþ gün varken zamansýz çekip gitmeye hiç gerek yoktu; daha güneþin doðuþunu seyredecektim, Heybeliada’daki kahvehanede ada çayý içip, mektup yazacaktým, kýz kardeþimle barýþacaktým -küs gidersem, kendini suçlar diye- hem yapmak istediðim son þey köprüde Ýstanbul’a nazýr ‘bungee jumping’ yapmaktý. Geçen yýl tatile çýktýðýmýzda Zeynep’e beraber yapalým diye yalvardýðýmda öyle sinirlenmiþti ki, hayatý þöyle en harbisinden bungee jumping le noktalamak çok þýk olurdu. Heyt be Ýstanbul kanatlarýmýn altýnda...

Elimdeki malzemeyle neler yapabileceðimi öðrenmek için, internete baðlandým. Daha önce bu konuyla ilgili bir kitap okumuþtum, hatta konuya olan merakým da buradan geliyordu. Ama kitapta bunun nasýl kullanýlabileceðinden bahsedilmiyordu; sadece kullanýlýnca neler oluyor, kullanýcý nasýl bir trip içinde buluyor kendini, bunlardan bahsediliyordu. Aslýna bakarsak, kitap bu maddeyi karalýyor ya da övüyor demek de gayet yanlýþ olurdu, bir takým bilimsel verilere dayanarak gayet objektif bir þekilde insan ruhuna ve bedenine verebileceði zararlara deðiniyordu. Bense satýr aralarýnda bu maddenin insanoðluna okyanusun en ‘dibi’ni gösterebilen tek þey olduðunu okumuþtum.

Yanýlmamýþým... Oysa iðneden her zaman öyle korkardým ki... Yaþadýklarýmý burada detayýyla anlatýp beyninin bir noktasýnda küçük de olsa benim gibi delilik unsuru bulunduran kimseyi olumlu ya da olumsuz etkilemek istemem. Ama sanýrým o gün hayattan intikamýmý aldým. Hayat da benden...

Ertesi gün bir kere, ömrümde sadece bir kerecik kullandýðým þey nasýl parmaðýnda oynattý beni anlayamýyorum. Güya adaya gitmek üzerine kuruluydu planlarým. Adada deðil Taksim’de aldým soluðu; suni deri ceketli, kirli sakallý, esmer torbacýnýn yanýnda. Ada, çay, mektup, manzara planlarý suya düþse de, eminim yüzümde þýmarýk küçük çocuklarýn zýrlayarak annelerine istediklerini aldýrdýktan sonra oluþan ifadelerinden vardý, cebimde büyük bir kýsmýný tükettiðim paramdan arta kalanla dönerken.

Eve varýnca ilk iþ, ertesi sabah güneþin doðuþunu izleyebilmek için saati altýya kurdum. Saat seneler sonra sevgili patronum ya da ders saatini ertelememe konusunda inat eden hocalarým istediði için deðil, ben istediðim için çalacaktý. En sevdiðim cd’yi koydum, bir fincan neskafe içtim önce, sonra bir gün önce yaptýklarýmý tekrarladým. Sahte rüya...Yaþananlar, yaþanacaklar tekrardan ibaret deðilmiþ; hayatla ilgili keþfedilecekler bitmemiþ!

Sabah saat çalmadý! Bir bozukluk olduðu belliydi alette... Son iki hafta iþe de geç kalmýþtým onun yüzünden. Her neyse, sonuç olarak ben ne o sabah ne de o günden sonra baþka bir sabah güneþin doðuþunu seyredemedim.

Büyük kararý uygulamak için seçtiðim günün üzerine yaðmurlar, karlar yaðdý. Bu þey beni hayata mý baðladý, yoksa hayattan öylesine uzaklaþtýrdý, kopuklaþtýrdý ki, onun doðal bir parçasý olan ölüme bile düþman mý etti bilemiyorum. Çalar saatim bana defalarca kazýk attý. Kirli sakallý Mehmet Abi suni deri ceketini çýkardý, lacivert tiþörtünü giydi. Bense sýrasýyla bulaþýk makinamý, telsiz telefonumu, televizyonumu, Zeynep’ten bana kalan tek þeyi, üçüncü yýl dönümümüzde bana aldýðý kol saatini sattým. Artýk kendime kendime “oðlum welcome to kaybedenler kulübü” demekten hiç gocunmuyordum. Geriye kalan her þeyimi de – ki tek tüktü zaten- kaybediyordum; eþyalarýmý, bedenimi, fazla kilolarýmý, kendime olan saygýmý, ruhumu,hafýzamý...

Özgürdüm artýk! Bana karýþan bir patronum yoktu, sabahýn köründe uyanmak zorunda deðildim, sýk sýk tartýþýp, barýþmak için sevgi sözcükleri sarf etmek zorunda olduðum bir sevgilim yoktu, Ýstanbul istediðim an kanatlarýmýn altýndaydý, param yoktu, sorumluluðum yoktu; sonra fosforlu bir piercingim vardý artýk. Kuþlar gibi hafiftim, özgürdüm... damarlarýmda ‘o’, ‘yeni kahramaným’*** dolaþýrken.

Biliyorum çoðunuz “Oðlum, en baþýndan kafayý yemiþsin sen... Þu gün intihar edeceðim diye ölümden randevu mu alýnýr, ölüm böyle tiye mi alýnýr, havlayan it ýsýrmaz, zaten bir bok yapacaðýn yoktu, zorun neydi, insanýn gözü döner, gider, atar kendini... Sen korkak yalancýnýn tekisin” diyorsunuz, yanýlýyorsunuz.

Ýntihar anlýk bir kararmýþ, yalan! Bir anda olup bitermiþ yalan, insanýn kendi bile fark etmezmiþ, ruhu bile duymazmýþ yalan! Sanýrým kolayý seçemeyenlerdenim.

Bir ölüyüm ben... Yaþarken ölmeyi baþarabilen.

*loser: Ýngilizce kaybeden- yenik düþmüþ
**piercing: kaþ, çene, göbek gibi vücudun belli bölgelerine takýlan küpe
***kahraman: Ýngilizce karþýlýðý olan ‘heroin-e’ diþi kahraman ve ayný zamanda eroin anlamlarýna gelmektedir.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: bir solukta okudum...
Gönderen: çaðdaþ çetinkaya / Ýzmir/Türkiye
30 Ocak 2007
bir solukta okudum. açýklamanda süpriz son ve ilginçlik adýna hedeflerin olduðu belirtilmiþ. Sevgi pýtýrcýðý olmaman çok iyi. dil de çok iyi bence. akýcý ve rahat. Ama sonlara doðru yazýdan sýkýlmýþsýn gibi. ya da bir olay bulamamýþsýn. yani son bölüm- biraz didaktik kalmýþ, yaþarken ölenl, yavaþ yavaþ ölen hikayesi. Heroin iyi bir hikaye, antikteki kadýnlarýn ismi, sonra kahraman vs. Diyeceðim çok daha güçlü yazabileceðin bir hikaye kolay erimiþ. Ama karakter çok iyi, duygular ve betimlemeler... Tamamen öznel görüþlerim... kalemine saðlýk, iyi çalýþmalar...

:: Leziz
Gönderen: Cengiz Arabacý / Ankara
1 Mayýs 2004
Bravo, harbi çok beðendim, çok güzel kaleme alýnmýþ þýk bi hikaye olmuþ. Leziz...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dedem

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
20 Aralýk 2012*
Gölge
Beyoðlu ve Ben
Ýntihar
P - Lastik
Tez
Randevu
Kýrmýzý
Biz: Bekleyenler
Didem'in 3. Doðumgünü

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Hayaletperest [Þiir]
Mesih [Deneme]
Savunma Mekanizmasý [Deneme]
Film Þeridi [Deneme]
Aþka Dair Monolog [Deneme]
Terk [Deneme]
Post Modern Putperestlik [Eleþtiri]
Bu Ýşte Bir 'Yanlışlık' Var [Eleþtiri]
Aþkýn Ömrü 300 Yýldýr [Eleþtiri]


Yeþim kimdir?

Okuyucularýmý þaþýrtmak ve yüzeysel olmayan tarzda düþünmeye yönlendirmek en büyük hedefim. Güneþin muhteþem batýþý, kuþ, böcek tasvirleri, sevgi pýtýrcýklarý bana göre deðil… Güneþ gökyüzünde, kuþlar aðaç dallarýnda zaten yeterince güzel… Ben dünya üzerindeki en karmaþýk þeyi insan psikolojisini eþelemekten ve bunu yazýlarýma aksettirmekten büyük keyif alýyorum. Üzerinde çok fazla yazýlmýþ, çizilmiþ, fazla tartýþýlmýþ konular bana göre deðil. Yazarken edebiyat yapma kaygým yok. Soyut olan düþüncelerimi, karakterler vasýtasýyla somutlaþtýrmak amacým. Yazdýklarýmý anlaþýlmasý zor bulanlar var. . . Çünkü ben yazarken kendi hayal gücümü ya da kurgu yeteneðimi ispatlamak adýna yazmýyorum; -kendi hayalgücüm bana yetiyor, fazla bile geliyor! -Okuyucuya hayal gücünü zorlatmayý hedef alýyorum. "Eðer Leonardo, Mona Lisa tablosunun altýna þöyle yazsaydý ona nasýl deðer verebilirdik ?: 'Hanýmefendi gülümsüyor çünkü sevgilisinden sakladýðý bir sýr var' bu izleyiciyi gerçeðe zincirlerdi ve ben bunun 2001'e (Space Odyssey) olmasýný istemiyorum" (Stanley Kubrick)

Etkilendiði Yazarlar:
Ayn Rand, Dostoyevski, Sarah Kane, Annem, Bent, Smoke City, Beyoðlu, desteðini hep hissettiren Ýzzet Harun Akçay


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yeþim, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.