Ýsterseniz önce amblemden baþlayalým…

Yer küreyi saran dört ana renkli bir sancak. Sancaðýn renkleri; beyaz, kýrmýzý siyah ve sarý…

Bu dört ana renk; dünyada yaþayan insanlarýn renk ýrklarýný temsil ediyormuþ…

Dört renkli sancaðýn çýkýþ noktasý, Kur’an-i tabirle; Ümmül Kur’a’ denilen Þehirlerin Anasý Mekke…

Yani, medeniyetin doðuþu Peygamber Aleyhisselamla Mekke’den yeryüzüne daðýlmýþtýr…

Elimdeki davetiyedeki bu amblem üzerinde böyle düþünürken sunucunun anonsu ettiði; “….tarihi konuþmasýný yapmak üzere kürsüye davet ediyorum” cümlesiyle ile toparlanýyorum…

Mikrofonlarla barýþýk gür ve tok ses; iftar yemeðine katýlan misafirlerini teker teker selamladýktan sonra; “Niçin Medeniyet” diyerek baþlýyor ‘tarihi’ konuþmasýna…

“Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin. (Enbiye: 92)”

“Þüphesiz bu Müslümanlýk, bir tek din olarak sizin dininizdir ve Ben de Rabbinizim; öyleyse Benden sakýnýn. (Müminun: 52”

Hatip; önce Arapça sonra mealini verdiði bu iki ayetin kýsa tefsirini yaparken ben hala elimdeki davetiyenin ambleminde gezdiriyorum gözlerimi. Amblem sanki bu iki ayetin tefsirini resmetmiþ…

Hatip mücadeleye 1968’de baþlattýðýný ifade ediyor, ben gayri ihtiyari irkiliyorum…

Ýrkiliyorum çünkü “altmýþ sekiz”, kimlikteki doðum tarihim. Gayr-i ihtiyari; ‘bir ömür’ diyorum, ‘ömrümle eþ baþlatýlan bir mücadele’ diyorum…

Hatip; “…bir fikri, bir düþüncesi olan insanlar, ya sözlü anlatýmla ya da yazýlý anlatýmla baþlar ki; yazýlým anlatým daha kalýcý ve nesilden nesile aktarýlabilir” diyor…

“Biz; 1983’te sözlü anlatýmla, Malatya’da yedi (7) kiþiyle baþlattýk Medine Mescidindeki Cuma hutbelerimize ve 16 sene hizmet verdik…”

“20 Nisan 1999’da da Medeniyet Gazetesi’ni yayýn hayatýna geçirerek yazýlým anlatýma baþladýk.”

“Gazetemizi henüz birinci sayýsýný yayýnlamýþtý ki, Yazý Ýleri Müdürümüz, Genel Yayýn Yönetmenimiz ve Gazetemizin Ýmtiyaz Sahibi tutuklanarak –týpký Yahya Harun gibi- cezaevine konuldu.”

“Türkiye’de, 1980 ihtilaliyle 210 bin dava açýldý. 1683 bin insan fiþlendi. 650 bin insan gözlem altýna alýndý. 23 bin dernek kapatýldý. 50 insan idam edildi. 420 bin insan iþkenceden can verdi. Malatya’mýzda, bir gece operasyonu ile evinden alýnan bir öðretmen, iþkenceyle öldürülerek teslim edildi... 50 polis, 50 subay görevinden edildi. Ülke ekonomisi adeta çökertilerek felç edildi…”

Hatip hala rakamlarla 1980’dan bu yana, darbecilerin ülkemize verdiði maddi ve manevi zayiatý anlatýyordu...

Hatip anlata dursun ben, iftara ramak kala susuzluðun verdiði harareti unutmuþ anlatýlan olaylarýn dehþet ve ürpertici havasýna kapýlýp gitmiþtim.

Zira anlatýlan bu yakýn tarihin sayfalarýnda kendi serencamýmýn fragmanlarýný görmüþtüm.

Doðumumla baþlayan Hatip Ramazan Keskin Hoca’nýn mücadelenin 99’larýnda ben de dâhil olmuþtum.

20 Nisan 1999’da da yayýn hayatýna geçirilen Medeniyet Gazetesi’nin Yazý Ýþleri Müdürlüðünde ben vardým…

‘28 Þubat Post Modern Darbesi’; yerel bir gazetede idareci olamaya karþýn bizleri idamla yargýlamaya kadar götürdü. Dört ay hapis ve yýllarca süren bu dava beraatla sonuçlandý ancak ruhumun üzerinde býraktýðý derin izlerini hala taþýmaktayým…

Yukarýda bahsi edilen ve geçmiþimizi bizlere bir kez daha yaþatan bu iftar programý Medeniyet Eðitim Kültür ve Yardýmlaþma Deneði’nde gerçekleþti.

Malatya’nýn tanýnmýþ ilim damalarýndan Ramazan Keskin Hoca bu kez; “MEDENÝYET” adýnda bir dernekle mücadeleye kaldý yerden devam etmektedir. Derneðin bir etkinliði olan bu iftar programýnda, derneðin ilkeleri ve çalýþmalarý anlatýldý…

Üyesi olmadýðým çiçeði burnunda Medeniyet Eðitim Kültür ve Yardýmlaþma Deneði’ne baþarýlar diliyorum.