Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
Bu sabahı yine saat 7' de kalktım, hemen dişlerimi fırçalayıp, yatağımı topladım...Saçlarımı fırçaladıktan sonra rahat bir şeyler giyip kendimi bir çırpıda çim kokan yollara bıraktım... Güller yine salmıştı nefis kokularını, yine kimisi solmuş, kimisi tomurcuk, kimisi baharında, rengarenk süslüyorlardı her yanı... Çocukların telaşı yine aynıydı, kendilerinden büyük çantaları omuzlarında, gözlerinde yine aynı ışıltı vardı. Hep karşılaştığım o garip adam da yine o garip soluk benzi, ışığını yitirmiş gözleriyle köşe başında durmuş, amaçsızca etrafı gözlüyordu yine bu sabah. En soğuk havalarda bile kokusu ile beni ısıtan ekmek fırını, yürüyüşümü bir çırpıda bitirip, sıcacık ekmek, güzel bir çay ile hazırlanmış nefis bir kahvaltı hayalimi canlandırmıştı yine... Oysa tek başıma yemek yemeyi hiç sevmezdim de, sıcacık ekmek kokusunu kahvaltı arkadaşım yapardım, yine öyle yaptım bu sabah... Artık aklıma düşmüştü ya sıcak ekmek kokusu, kendimi bir nefeste gazetecinin yakınında buluvermiştim işte, neredeyse sonu gelmişti yürüyüş yolunun...Oysa nereye gidiyordum, niyeydi bu acelem diye sormak istesem, hep boşver, içinden gelmiş diyip babacan bir tavırla kendimi eylerdim...Yine kendimi eylemiştim işte bu sabah... Gazetecinin önünde yine kuyruk vardı, kuyruğun yanından sağa sola savrulan, işe yetişmeye çalışan insanlar vardı yine etrafta, ipte cambazlık yapar gibi, gazete kuyruğun kapattığı yoldan, bir sağa bir sola manevralarla bir solukta geçip gidiveren yanımdan...Gazete yine simsiyah yapmıştı işte elimi, yine aynı gazeteydi alınan bu sabah. Haberler yine aynıydı, sayısız cinayet, çöken ekonomi, dünyayı kurtaracak adam edalarındaki bir yığın yazı ile doluydu gazeteler yine bu sabah... Evin kapısına vardığımda yine zili çaldım, serde kibarlık var diyeceğim, yok işte sadece zil sesi idi duymak istediğim yine bu sabah... Anahtarım yine zorluk çıkarmış, kapı güç sınırlarımı zorlamıştı işte yine bu sabah... Kahvaltım yine aynı kahvaltıydı, sıcacık ekmek, beyaz peynir, domates, biber...Ne kadar tekdüzesin derdi de bir arkadaşım, hayatımda hemen her şeyi alıştığım gibi hep aynı şekilde yapma tutkumu bir türlü anlayamazdı... Kahvem yine bol köpüklü, orta şekerliydi, yine kendi falıma bakmak için fincanımı ters çevirmiştim, hiç açmadan yıkamıştım işte yine akşama doğru... Postacı dağıtım günlerinde hep benim kapımı çalardı da, bana bırakmadığı mektup için yüreğimden için için nasibini alırdı, nasibini aldı yine bu sabah... Çok defasında kendime mektup yollamayı bile düşünmüştüm, ne heyecanlı olurdu değil mi diyecek olsam kendi kendime, yazdığım mektubu okumadan yollarsam, yazarken girdiğim ruh halinden dolayı yazdıklarımı hiç hatırlamayacağımdan yola çıkıp bu işi hep heyecanlı bulurdum. Ama yine de kendime hiç mektup yazmamıştım, gelen bir mektubum da olmadı yine bu sabah... Okulun sesi evimi doldurmuştu yine...İstiklal Marşı arkasından Andımız, ben de bir bir okudum hepsini, yine gittim çocukluk yıllarıma bu sabah... Atamın mavi gözleri, sarı saçları aklıma gelmişti yine, yaptığı devrimle dolabıma giren o güzel kıyafetlerimi hatırladım da yeni gibi dolabında öylece duran o günden kalma elbiselerimi giydim, süslendim. Geçmişe daldım yine bu sabah... Sigaramı kahveye dost etmiştim yine bu sabah... Bir kahve bir sigara, karşımda duran güller sessiz sohbetimizin hatırını yüklüyordu, her sabah kırk yılın üzerine bir kırk yıl daha ekleniyordu... İşte eklenmişti kahvenin kırk yıl hatırı, sessiz sohbetimize yine bu sabah... Mevsimleri, ayları, yılları saymayalı çok oldu, bu sabah da bilmiyorum ayın kaçı, hangi mevsimdeyiz, sahi güneş neden bulutların arkasında yıllardır tıpkı bu sabah gibi... Aynaya baktığımda hala korkmuyorum, gençlik baharımdan mı, sonbaharımdan mı çalıyorum bilmiyorum, saçıma düşmüş aklar umurumda değil yine bu sabah... Yine aynı radyo kanallarını dinliyorum bugün, biraz yumuşak, biraz sözlü, akşama hazırlıyor şarkılar yine beni, gün ilerledikçe yavaş yavaş... Günlük işlerden elimi çekince, kitabımı açıp okumaya başladım insanların dünyalarını, romanda anlatılan her insanı özledim yine bugün, gece beni çağırmaya başlayınca yavaş yavaş... İşte her şey aynıydı bu akşam, geçen gün diğerinin aynı, gelen sabah gidenden farksızdı hayatımda..Neden titriyordu kalemimin ucu bu akşam... Denizin kokusunu özlüyorsun dedim, özlemediğim bir an olmadı ki diyip vazgeçtim... Güneş yıllardır bulutların arkasında da, orada olduğunu bilip kendimi hep öyle teselli ettim, bir teselli bulup da yazamadım, kalemimin ucu titriyor bu akşam... Çok olmadı Şeh-ri İstanbul' u terk edeli, her gün biraz daha uzaklaşıyorum diye hüzünlendim de, "Şimdi İstanbul' da olmak vardı anasını satayım" çalarken radyoda bir satır da ben ekleyemiyorum her gün dizeler döşediğim İstanbul için, kalemimin ucu titriyor bu akşam... Evlatlarım...Kim bilir hangi girdabın içindedir diye düşünecek olsam, tek yapabildiğim şey olan iki elimi açıp tanrıya dua ederim, ondan yavrularım için hep iyi olanı isterim. Yine kuzularım için dua ettim bu akşam...Onlar için iki satır da olsa yazarım, aklımda kalmış süt kokularını içime çeker, gözyaşıma bulanmış kalemimle sarılırım onlara,oysa özlemimi satırlarımda gideremiyorum, kalemimin ucu titriyor bu akşam... Yoksa yolun sonu mudur bu akşam, çıkan fırtına mıdır alıp götürecek olan... Zaman bunca çabuk geçmiş de ayrılık rüzgarı mıydı çıkan...Ellerim...... sahi ellerim neden buruşuk, çatlamış toprak gibiydi...Gözümdeki bu gözlük de nesi, ya etrafta duran diğer gözlükler? Naftalin kokulu giysileri aklıma geldi babaannemin, üzerimden yayılan naftalin kokularını duyunca...Toprak kokusu.......... Sabah sabah tüm hücrelerime hiç olmadığı kadar yayılan o koku..... Toprağa karışma vakti mi gelmişti de, kalemim ucu ayrılık rüzgarından mı titriyordu bu akşam....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © A. Ceyda Öz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |