Þiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Ben o gün bu ismi ilk kez duymuþtum. Yýl 4 Temmuz 2010’du… Sonra kesik kesik bir þeyler konuþtuk. Çünkü iþ yerindeydim. Benden istediði birtakým kitaplar vardý. Kargo yapmamý istemiþti… 1944 yýlýnda doðmuþ olduðunu, günde iki paket sigara içtiðini, yakalandýðý akciðer kanserini konuþmuþtuk. O günden yýllar sonra paneline katýldýðým Selim Ýleri Bey'e söylemiþtim... Bu dünyada tanýþmayý, konuþmayý en çok istediðim, oturup bir konuþabilsek, çok iyi anlaþacaðýmýza inandýðým insanlardan, yazarlardan biri olduðunu Akatlý'nýn. Bu sözlerime çok sevinmiþti Selim Ýleri. Oysa apayrý dünya görüþlerimize, yaþam biçimimize raðmen onunla anlaþabilecek ortak noktalar bulabileceðimden emin olduðum için böyle söylemiþtim. Size bir þey diyeyim mi! Ölüm gelince var ya o ölüm! Ýnsanýn dünya görüþü dediðiniz þey de bildiðiniz hikâyeye, masala dönüþüyor vallahi! Çünkü söz bitiyor orada ve susuyorsunuz. Öylesi kederli bir suskunluk içinde düþünüp duruyorsunuz… Peki Füsun Akatlý’yla niçin tanýþmak, konuþmak istemiþtim? Üzerimde hakký olduðuna inandýðým için. Edebiyata, özellikle denemeye emek vermiþ; dilin ve kültürün hakkýný yýlmadan savunmuþ bir yazar olduðu için… Deneme yazarý olmaya bunca inanmýþ, güvenmiþ ve ömrümü onun yoluna vermiþsem, bunda Akatlý’nýn verdiði “güvence”nin payý olduðunu düþünüyorum… Onunla oturup deneme üzerine konuþmak, yýllar evvel bir sahaftan aldýðým “Yaz Baþýna Neler Gelir”i ne çok okuduðumu, ondan neler öðrendiðimi yüzüne karþý söylemeyi çok isterdim… Daha geçen hafta, pazar günü kurs verdiðim bir okulda bir grup gençle edebiyat sohbetleri yaparken ismini anmýþtým. Ancak ne yazýk ki Akatlý artýk bunu bilemeyecek… Evet Akatlý da diðer solcu ve Kemalist yazar takýmý gibi tam bir din düþmanýydý. Bir çok Müslümaný, hatta alimi hakir gören yazýsýný okumuþ, çok içerlemiþtim. Özellikle “baþörtü”lü kýzlar ile ilgili söylediði sözler, verdiði demeçler yüzünden Akatlý’nýn dünya görüþünün çok sýð olduðu inancýmý iyice pekiþtirmiþti. Gerçekten böylesi bir yazarýn, aydýn bir insanýn böyle basit konulara takýlýp kalýyor oluþu, belki de korkuyor oluþu ideolojik bakýþý çok üzmüþtü beni. Ve ona bu tutumu hiç mi hiç yakýþtýramamýþtým. Bugün her þeye raðmen saygýyý elden býrakmadan bize yazma üzerine verdiði tüm bilgiler için kendisine huzurlarýnýzda teþekkür etmek istiyorum. Zira dediðim gibi ölüm her þeyi anlamsýzlaþtýrýyor, tüm kýrgýnlýklarý bitiriyor. Bir insaný incitmiþ olmak ihtimali ve Alev Alatlý’nýn o meþhur “helalleþme” konuþmasýndan yola çýkarak dünyadan göçüp gitmesi içimizdeki çok þeylerin geçip gitmesine neden oluyor. Kýrgýnlýk, hesaplaþma duygusu, kötücüllük insaný küçültmekten baþka hiçbir iþe yaramýyor… Ve karmakarýþýk bir sürü düþünce içinde bocala dur durabilirsen bir insan olarak… Sonra düþündüm… “Sevgisizlik”, dedim kendi kendime… Evet gerçekten bütün mesele bence buydu. Sevgisizlik… Her birimiz, kendimizi aþamadýkça, bizim gibi düþünmeyenleri, hatta hasýmlarýmýzý bile sevemedikçe dünyayý güzelleþtirmenin, yaþanýr kýlmanýn imkâný yok. Akatlý’da eksik olan tam olarak buydu bence! Yani tanýmadýklarýna, dokunmadýklarýna, bilmediklerine karþý önyargýyla beslediði garip bir sevgisizlik hissi… Füsun Akatlý’nýn öldüðü günü bu yüzden dün gibi hatýrlarým. Baþka hiçbir iþe el sürmeden, doðruca kütüphaneme gidip çok beðendiðim “Yaz Baþýna Neler Gelir”i, “Edebiyat Defteri”ni, “Kültürsüzlüðümüzün Kýþý”ný tekrar okudum doðum gününde.. “Ölmek deðildir ömrümüzün en feci iþi / Müþkül odur ki ölmeden evvel ölür kiþi” diyen þaire kulak verelim” cümlesiyle baþlayan yazýsýný okurken buldum kendimi. “Sýralý ve sýrasýz ölümler, doðal sayýlan ölümler, isyan ettiren ölümler, toplu ölümler, öldürümler, ‘acý bir ölüm’ler, ‘elim bir vefat’lar, bize deðenler, deðmeyenler, hayatýný kaybedenler ve etkin veya edilgin intiharlar… Bize hep ölüm hakkýnda deðil, hayat hakkýnda bir þeyler öðretiyor.” diyordu. Evet, “hayat” hakkýnda her insana bir þeyler öðretiyor yaþanan ölümler. Sevgisizliðin açtýðý yaralar hakkýnda, herkesi sevebileceðimiz hakkýnda, dünyanýn cedelleþmeye deðmeyeceði hakkýnda þeyler yani… Füsun Akatlý’nýn öldüðü gün ve doðduðu gün karþýmda onun kitap kapaðýnda gülümseyen fotoðrafý ve bunlarý düþünmüþ not almýþým yýllar önce defterime… Þimdi evdeyim. Balkona çýktým, telefonda “Kýrmýzý Kedi Yayýnlarý’nýn Akatlý’nýn doðum gününü kutladýðýný gördüm. Gökyüzü sonsuz geniþ saðcý, solcu, liberal, dindar, abiler, ablalar, kardeþlerim. Sadece Türkiye’deki tüm insanlarý yani 85 milyona bile Ankara’nýn Karamankazan ilçesinin topraklarýna sýðdýrabiliyorlar. Ve Gökyüzüne doðru bakýp tekrar mýrýldandým: Ýnsan ölüyor iþte, birbirimizi severek, anlayarak yaþayabilirdik! Ýnsan doðuyor iþte, birbirimizi severek, anlayarak yaþayabiliriz… Ama bundan köre ne… Kalýn saðlýcakla.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |