Dengeli bir rejimde yemeðin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Yazý yayýnlandýðýnda, siz sevgili okurlar, TV, internet, telefon baþýnda sonuçlarla ilgileniyor olacak belki de hiç okumayacaksýnýz. Yine de yüreðimde “Ýnsan güzeldir, insan korkaktýr, insan umuttur” diye yankýlanan bu izlenimlerini aktarmaktan kendimi alakoyamadým. Malum, biyolojik ritmim baykuþlara benzediðinden sabahlarý erken kalkamam. Saat 14:00 sularýnda kapýyý kilitleyip ayakkabýlarýmý baðlarken elli altmýþ metre öteden iki kadýn yüksek sesle konuþarak geliyordu. Yaklaþýnca sesleri kendilerinden önce gelen bu kadýnlardan birinin telefonla konuþtuðunu fark ettim. “Oyumuzu kullandýk, dolmuþtan indik, eve dönüyoruz.(….) Ne verecektik ki tabi bastýk ‘Hayýr’a”. Bana söylenmese de ne hoþ bir “Günaydýn!” oldu bu. Bahçe duvarýnýn önünden geçerlerken bir alkýþ tutturup mal bulmuþ maðribi gibi haykýrdým “Merhaba! Bin yaþayýn kýzlar, bin yaþayýn!” Onlar, þaþkýnlýkla duraklayýnca “Hayýr! Hayýr, onun için alkýþlýyorum” diye yýrtýndým sýrýtarak. Onlar da “Tabi hayýr!” diye yanýtlayýp gülerek el salladýlar, yürüdüler. Telefondaki, “Bir haným hayýr dedik diye bizi alkýþladý da…” diye sürdürdü konuþmasýný. ……….. Ben oy vermeye gitmek için arabaya binerken bahçesindeki komþumla ayaküstü bir söyleþi yaptýk. Komþum, tarla kuþu gibidir. Sandýklar açýlýr açýlmaz oyunu kullanýp gelmiþ. Oldukça yaþlý bir hanýmla karþýlaþtýðýný, oracýkta kýsa bir söyleþi yaptýklarýný anlattý. Belli ki haným da yazlýkçýlardan ya da buralý ama olaðan programý dýþýnda gelmiþ. Belki de geri dönecek. Haným, oy kullanmak için gece Ýstanbul’dan otobüse binip on iki saat yolculuktan sonra eve gitmeden sandýða geldiðini söylemiþ. Ýki elini göðsüne koyup baþýný göðe kaldýrarak “Çok þükür, kazasýz belasýz gelip oyumu kullandým. Çok mutluyum, çok, çoookkk… Benden geçti, ben gidiciyim ama çocuklarýmýzýn, torunlarýmýzýn bu beladan kurtulmasý gerek” demiþ. …………. Ben de oy kullanacaðým okulun giriþ merdivenlerine yaklaþýrken engelliler için yapýlmýþ eðimli iniþten kilolu, orta yaþa yakýn bir adamýn, geri geri giderek tekerlikli sandalyede oturan çok yaþlý bir hanýmý indirmeye çalýþtýðýný gördüm. Pamuk gibi saçlarý olan, yaþamýn yüzüne çizgi atmakta cömert davrandýðý, denir ya tam da nur yüzlü yaþlý bir kadýn. Gülerek el salladým. Nasýl da içten, sevinçli bir gülücükle selamýmý aldý, o anda içim akýverdi. Ayný anda kucaðýna baðlý ellerini çözüp ikisini de avuçlarý bana doðru, omuz hizasýna kadar kaldýrdý, hafif hafif birkaç kez öne arkaya doðru hareketlendirdi. Gülücük, geniþledi, gözler daha bir ýþýldadý. Ben de sað elimin baþparmaðýný yukarý kaldýrýp sol elimle bir öpücük yolladým. Onlar bahçeye inmiþler ben ise merdivenlere gelmiþtim. Fotoðrafýný çekme önerisi götürmeye cesaret edemedim. Ayrýldýk. ………. Bizim evle merkez, çarþý arasýnda beþ kilometre kadar bir yol vardýr. Merkeze gidince evdeki eksik gediði tamamlar döneriz. Ekmek ve ufak tefek bir þeyler almak için küçücük bir dükkâna girdim. Uzun boylu, incecik, baþý örtülü bir kýzcaðýz duruyor tezgâhýn arkasýnda. Baþýný ne tam geleneksel biçimde ne de o türbanýn altýndan görünen çizgi biçimli ikinci bir örtüyle kapatmýþ. Baþörtüsü, geleneksel eþarplardan daha büyükçe ama. Ne türbanlýyým diyor, ne de saçý baþý açýk biriyim diyor. Ortalama almayý becermiþ. Yine de büyük baþörtüsü, geleneksellikten uzaklaþtýrmýþ, türbana yakýnlýðý imliyor. Korku daðlarý bekliyor ya… Ekmeklerin bulunduðu köþe, raflardan oluþuyor. Üst raftakileri gözüme kestirmiþtim yine de hangilerinin taze olduðunu sordum. Üsttekileri gösterdi. Eh, benim bir buçuk metrelik boyum elimi uzatsam da yetiþemezdi. Hemen fýrlayýp “Ben vereyim ablacýðým” dedi. “Teyze” demesi daha uygundu ama “abla” sözcüðü laf aramýzda hoþuma gitti doðrusu. “Gördün mü boy fakirliðinin sana böyle zahmetleri var iþte” dedim teþekkür anlamýnda. “Aman ablacýðým, boy olsa ne olur, olmasa ne olur” diye yanýtladý aldýklarýmý poþete koyarken. Parayý verdim, tam çýkýyorum “Ablacýðým bir dakika! Aramýzda kalsýn ama sana bir þey soracaðým” dedi. “Sor tabi, ben sýr tutarým” dedim. “Sence ben evet mi, hayýr mý demiþimdir?” Ben hiç ikircimlenmeden yanýtý yapýþtýrdým. “Gözlerin, bakýþlarýn, bu kadar haksýzlýða, hýrsýzlýða, vurguna, saygýsýzlýða, merhametsizliðe, zorbalýða, açgözlülüðe ‘Hayýr!’ diyor ama sen ne dedin bilemem elbette.” dedim. “Ablacýðým, herkes bana ‘Evetçisin’ diyor. Ben de korkudan bir þey diyemiyorum. Kimseye güven kalmadý. Örtülü olduðum için böyle düþünüyorlar galiba. Sen açýksýn ama nasýl anladýn” demez mi? “Ben örtüden, örtüsüzlükten deðil, gözlerden, bakýþlardan akla ve yüreðe giden yolu keþfetmeye çalýþýrým. Korkunun insaný nasýl esir aldýðýný da bilirim yavrum” dedim. Ekledim “Esnaf olduðun için korkunu anlýyorum, temkinli ol ama her þimdi olduðu gibi her zaman aklýný ve yüreðini dinlemekten vazgeçme olur mu kýzým?” dedim. “Abla sahilde mi oturu…” derken baþka müþteri geldi, “Sahilde oturuyorum, yine uðrarým sana” deyip çýktým gülümseyerek. Þimdi bu yazý bile uzun gelmiþtir sizlere. Ama isteseniz de istemeseniz de aktarmak isteðim bir izlenim ve onun tetiklediði bir çaðrýþýmdan da sizleri mahrum etmeyeceðim. Devamý bundan sonraki yazýda. 16.04.2017 Vildan Sevil
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Vildan Sevil, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |