Bir Yalancının Son İtirafları: Şebnem İşigüzel’in “İyilik” Romanında Parçalanan Bir Hayat
Şebnem İşigüzel, çağdaş Türk edebiyatının en cesur seslerinden biri olarak, okuru her zaman rahatsız edici ama bir o kadar da dürüst bir yüzleşmeye davet eder. 2019’da yayımlanan romanı “İyilik”, bu davetin belki de en keskin ve en kişisel olanı. Roman, parlak Nişantaşı hayatının ardına gizlenmiş bir kadının, ölümcül bir hastalık teşhisiyle birlikte tuzla buz olan varoluşunu, parçalı bir bilinç akışıyla ve neredeyse cerrahi bir soğukkanlılıkla ortaya döküyor. İşigüzel, bir “şimdiki zaman trajedisi” olarak tanımladığı bu eserde, yalanlar üzerine kurulmuş bir hayatın son demlerinde hakikatle nasıl çarpıştığını ve “iyilik” kavramının ne denli kaygan bir zeminde durduğunu ustalıkla sorguluyor.
Romanın isimsiz anlatıcısı, başarılı bir diş hekimi, varlıklı bir avukatın eşi ve engelli üvey kızı Deniz’i büyüten, dışarıdan bakıldığında kusursuz bir metropol kadınıdır. Ancak bu "şahane pozcu, maharetli yalancı"nın hayatı, geçmişinden gelen bir şantajla sarsılırken, yaz sonunda alacağı kanser teşhisiyle tamamen rayından çıkar. “Hayatımın değişmesine çok az zaman kalmıştı ve ben bundan habersizdim,” cümlesiyle başlayan roman, bu geri sayımın bir güncesi niteliğindedir. Anlatıcı, bildiği her şeyi; Nişantaşı’ndaki evini, muayenehanesini ve ailesi olarak gördüğü insanları geride bırakarak İstanbul’un karşı yakasına, Moda’ya sığınır. Onun için burası, Fikret karakterinin deyişiyle bir “Körler Ülkesi”dir; geçmişinden kaçabileceği, kimliğini gizleyebileceği ve kalan günlerini kendi şartlarıyla yaşayabileceği bir sığınak.
İşigüzel, doğrusal bir anlatıyı bilinçli olarak reddeder. Anlatıcının zihni, Moda sahilinde oturduğu bir andan, Edirnekapı’daki yoksul çocukluğuna; yeni tanıştığı tiyatrocu Fikret veya beyin cerrahı Süleyman ile yaşadığı anlardan, annesiyle olan travmatik ilişkisine ve kocasının onu “bir hiç yüzünden” terk edişine savrulur. Bu fragmanlı yapı, romanın en büyük gücüdür. Çünkü bu, sadece geçmişi hatırlamak değil, aynı zamanda o geçmişin bugünü nasıl zehirlediğini gösteren kaotik bir iç monologdur. Anlatıcının dediği gibi, “Anı irin toplayan bir yara olsa bile, insan hatırlamaktan vazgeçmez. Ve insan boşuna hatırlamaz.” Bu yapı, ölmekte olan bir zihnin, hayatının muhasebesini yaparken anılar arasında nasıl çaresizce gezindiğini okura doğrudan hissettirir.
“İyilik”, bir kadının hastalıkla mücadelesinden çok daha fazlasını anlatır; roman, sınıf, kimlik ve aidiyet üzerine de derin bir sorgulamadır. Anlatıcının babasının ona vermek istediği “Zambak” ismiyle değil de, bir nüfus müdürünün trajedisinden miras kalan “asil” bir isimle yaşamak zorunda kalması, hayatı boyunca kendi kimliğinden ne kadar uzaklaştığının bir metaforudur. Yoksul geçmişinden utanarak, Nişantaşı’nın zenginliğine sığınan, hatta annesinin hizmetçilik yaptığı evdeki insanlarla yıllar sonra eşit statüde arkadaşlık kurmaya çalışan karakter, “İnsanın en ağır yükü kendisi,” derken, aslında taşıdığı bu sahte kimliklerin ağırlığı altında nasıl ezildiğini itiraf eder.
İşigüzel’in kalemi, karakterinin acımasız dürüstlüğünü yansıtır şekilde hem şiirsel hem de keskindir. Anlatıcının kendisiyle ve etrafındakilerle olan diyaloğu, okuru rahat bir koltukta bırakmaz. Karakterin, kocası tarafından terk edildikten sonra girdiği ilişkilerdeki beklentisizliği ve kendini bir “av” gibi görmesi, sevilme ve onaylanma arzusunun en karanlık dehlizlerini gözler önüne serer. Romanın adı olan “İyilik” ise sürekli bir ironi olarak metnin üzerinde asılı kalır. Karakter, hayatı boyunca ne kadar “iyi” olmaya çalışsa da, bu iyiliğin hep bir performans olduğunu, bir tür rol yapma hali olduğunu sezer. Gerçek iyiliğin ne olduğu sorusu, romanın sonunda, anlatıcının denizin karanlığına kendini bıraktığı o sarsıcı anda bile cevapsız kalır ve okurun zihninde yankılanmaya devam eder.
Şebnem İşigüzel’in “İyilik”i, kolay bir okuma vaat etmiyor. Anlatıcının zihnindeki sıçramaları takip etmek ve onunla birlikte o karanlık anılara dalmak, okur için yorucu olabilir. Ancak bu, eserin bir kusuru değil, aksine yazarın başarısıdır. “İyilik”, modern insanın trajedisini, yalanlarla örülmüş bir hayatın kaçınılmaz çöküşünü ve ölümün karşısında bile dinmeyen o yaşama arzusunu unutulmaz bir dille anlatan, güçlü ve sarsıcı bir roman. Bu, bittiğinde bile zihninizden kolayca çıkmayacak, üzerine uzun uzun düşüneceğiniz bir eser.