Töre ve Zulüm/ Bölüm 3
Artık her şey tastamamdı. Başlayabilirdi düğün. Ve başladı...
Davul zurna çalmaya başladı.
"Her sabah, yeni bir başlangıcın müjdecisidir; kelimelerle dünyanı yeniden yaratmaktan asla vazgeçme."
"Her sabah, yeni bir başlangıcın müjdecisidir; kelimelerle dünyanı yeniden yaratmaktan asla vazgeçme."
Artık her şey tastamamdı. Başlayabilirdi düğün. Ve başladı...
Davul zurna çalmaya başladı.
“Kim olacak ana? Sorun Enver Hoca"
"O da kimdir?” diye sordu anam. Arkadaşlardan biri AEP
tarihini anlatan bir kitabı anama gösterirken:
“Aha, bu resimdeki adam!” dedi.
He ana sıcaktandır her hal unutmuşum billâh.
Düğün haberine çocuklar da sevinmişti: Yaşasın düğün var
Dinlemiyordu Huso bağırıyordu yalnızca, "Şu kurşunu ye de aklın başına gelsin, izinsiz tarlama girmenin ne demek olduğunu gör."
On iki Mayıs / bir bahar sabahı / geldiniz kucağınızda
Kadın gülümseyerek:
‘’Meraklanma canım’’ dedi. ‘’Bana bir şeycik olmaz’’
Başını kocasının omzuna yasladı. Adam simitten büyükçe bir parça kopardı, karısına verdi. Özlemle bakıştılar.
Yaşlı adam sevinçten bir kez daha deliye döndü. Yüreği hafifledi ve bir kuş gibi havalanıverdi. Gözpınarlarına engel olmak istemedi.
"Olamazsın tabi. Baksana senin bir parkan bile yok..."
Anamın bir şey dikkatini çekmiş olmalı ki,
‘’Hayırdır Neco Baba’’ dedi gülerek. ‘’ Attan inip eşeğe binmişsin… Marlbora gitmiş yerine kısa Samsun gelmiş’’
Ya ana ayıptır! dedi. Bir teneke için dernek basılır mı?
Hem de halkımızın derneğini.
Çocuktu anlamazdı acının ne demek olduğunu. O acıyı yalnız kendisi biliyor sanıyordu. Onu da gürül gürül yanan bir sobadan öğretmişlerdi ona. Her şeye aklı eremezdi. Yine de istediğini yapmakta serbestti. Öylesi bir hakkı kendinde görüyordu nedense...
“Bunlar da sizin.” dedi, elindeki yollukları salona bırakırken.
“Ana”, dedim. “başka satıcı ne zaman geldi de biz duymadık?”
Güldü, sinsice.
“Oğul”, dedi. “Ben öyle demesem, satıcı yolluk fiyatını düşürmezdi.
Bir gün / hareket edeceğim / bir gemiyle...
Göğü / kucaklayıp / getirsem sana /
"He anam." demiş. "Oturursun tabi… Nasılsa üzerindeki entari
senin değil benim.
Herkes birilerine ağlıyordu. Kadın yerde baygın bir halde sayıklıyordu;
”Oğlum, Halom, mum kokulu oğlum” diyordu.
Sustu. Birden gömleğinin kolunu sıyırarak:
"Onun bileğine taktığım bilezik, şimdi benim koluma takılı
olacaktı."
Hasan, ortalarda yoktu. 12 yıl olmuştu Hasanından ayrılalı. Oğul anasından ayrılalı Neredeydi, kiminleydi, ne yapıyordu? Kimse bilmiyordu.
Yerde debelenen oğlunu aldı kucağına baba. Bağrına basmak istedi onu. Saçlarını koklamaya başladı. Akan gözyaşlarını, oğlu görmesin diye içmek istiyordu
Gelip yerinde keşif yaptı. Ardından "Allah kahretsin!" diye hayıflandı, "Gitti gene iki yüzlüğüm!"
Anne başını kaldırarak yıldızlara baktı. Yıldızlar da anneye. Anne daha bir güçlüydü kancık yalnızlığa karşı, yıldızlar daha parlak. Yüreği dudağında en dipteki yıldıza bakarak;
1960Sarıkamış doğumlu. 1977-78 İzmir Namık Kemal Lisesi Edebiyat mezunu. Ozan Yayıncılıktan 12 Eylülde Çok Güldük Netekim! Mendil Sen Kokuyordu ve Stres Bileziği ve On Çocuktuk Anı/Öykü. Çeşitli dergi ve sitelerde öykü, şiir yazarlığı. Ayrıca Edebiyatbahcesi.net sitesinin kurucu emekçisiyim. Yürüyüş, sinema, tiyatro ve olta balıkçılığı hobilerim var. Yazmayı ve okumayı seviyorum.
1960 doğumlu.1977-78 İzmir Namık Kemal Lisesi Edebiyat mezunu. Anamdan inciler, OZAN YAYINCILIKTAN 12 Eylül'de de çok Güldük Netekim ve Mendil Sen Kokuyordu adlı kitapların yazarı. Çeşitli dergi ve sitelerde öykü, şiir yazarlığı. Yürüyüs, sinema,tiyatro ve olta balikciligi hobilerim var. yazmayi seviyorum.
isvicre/St.Gallen
mizah ve kara mizahi seviyorum.
Tolstoy,Ahmed Arif, Nazim hikmet, Cengiz aymatov,
tarzıma uygun birini tanımıyorum... varsa da bilemiyorum.